Tütünün Trabzon ekonomisinde önemli yer tuttuğu dönemde, tüccarın ya da tekelin almadığı tütün, üreticisi tarafından kaçağa verilirdi. Yosma Düzü “tütün kaçakçılığının” lojistik merkeziymiş.
Yosma Düzü, Akçabat’ın eski adı Mayer yeni adıyla Fındıklı köyünün mezeresidir. (Mezere: köye yakın- yayladan önceki otlaktır. Ünü ise; Akçaabat’ın altın sarısı tütününün Gümüşhane-Bayburt – Erzurum’a; hatta daha da güneye “kaçak yolculuğunun” başlangıç noktalarından biri olmasıdır. Kaçakçılar, Mayer ve Haraga ağalarının koruması altında toplandıkları Yosma Düzünden, doru atlarına yükledikleri tütün tayları ile yola çıkarlarmış.
Akçaabat ve Trabzon köylerinde üretilen tütününü taşıyan tütün kaçakçılarının geçiş yollarına hem kolcular hem de Jandarma pusu kurarmış. Göğüslerine doladıkları çapraz mermi bağları ve genellikle taşıdıkları mavzer ile çatışmalara girdikleri de olurmuş.
Doğal ve Tarihi Değerleri Koruma Derneği “Doğal ve Tarihi değerleri tanıma ve tanıtma etkinliklerinden” birini daha Yasemin Babul’un rehberliğinde Yosma Düzü’ne gerçekleştirdi.
Bu ve benzer aktiviteler doğup büyüdüğümüz İli, Bölgeyi, sosyo -ekonomik açıdan anlamamıza önemli katkılar yapıyor.
Ne tütün, ne de Yosma Düzünde kaçakçılar kaldı
Kırsalda sosyo - kültürel beklentiler (yaşam konforu beklentisi) arttı; bir kilo şeker, tuz ile köylerdeki düşük konfora kimsenin eyvallahı kalmadı. Kırsaldan başta İstanbul olmak üzere büyük şehirlere devam eden göç, aslında özlemi duyulan ya da aranan konfora doğru bir yolculuktan başka bir şey değildir.
Ama göç artık hem alanı hem de vereni giderek pekçok sorunla yüzleştiriyor.
Göç Trabzon’da da köyleri boşalttı. Artık büyük şehirlerdeki konforu (asfalt yolu, elektriği, telefonu, interneti) götürmek ama ayni zamanda karın doyuracak iş ile birlikte yapmak zorunluluğu olduğu açıktır.
Trabzon Büyük Şehrin önceliği ne olmalı?
Trabzon, Büyük Şehir ile yepyeni bir süreci yaşayacak. Öncelikle yaşam alanları olmak üzere, tarım ve hayvancılık alanlarını da tanımlamalıyız. Böylece coğrafi işaret belgeli ürünlerimize; Köfte için tanımında adı geçen eti, yine tanımlandığı kalitede Trabzon Tereyağına ve Sütlaça sütü bulabilelim. Eti ve sütü (hammadde) üretelim ki coğrafi işaret belgeli ürünlerimizin Trabzon ekonomisine sürdürülebilir katkısını sağlayabilelim.
Konu turizm amaçlı yapılaşma ise (yayla kentler vb) otlatmaya dayalı hayvancılık zorunlu olmalıdır.
Başkan Yazıcı coğrafi işaret belgeli köfte, Trabzon Tereyağı ve sütlaç için yaylaların islahını, hammadde temini için zorunlu görüyor. Önerileri:
- Hayvancılık ihtisas Organize Sanayi Bölgesini, içinde gen merkezini (jersey için) olmazsa olmaz olarak sayıyorum.
- Coğrafi tanımına uygun hammaddeye (ete) ihtiyacı olan köftecileri ve Trabzon Tereyağı için (süte) ihtiyacı olanları (işletmeleri) kümelenme yoluyla örgütleyerek, rekabet avantajı sağlayacaklarına, sektörün ilgisini çekerek ve inandırmak zorundayız.
- Et ve süt üreticilerini de örgütlü bir yapıya kavuşturmalıyız.
Kültür turları ile tanıma fırsatını bulduğumuz bu coğrafyada sorumluluğumuzun da artığını Coşkun Erüz (TEMA TEMSİLCİSİ), Bayram Ali Kadı ve Ali Çankaya’da (tarımcılarda) biliyor.
Sebahattin Başkan da bu sorumluluğu duyanlardan: Büyük Oba, Lişer, Kayabaşı, Haçka Obası, Düzköy, Beypınarı, Kadıralak, Ulan, Balıklı, Hıdırnebi, Marzelli, Karadağ’da; başlangıç olarak 50’şer baş otlatmaya dayalı hayvancılık için ilk adım için harekete geçmeliyiz, diyor.
Başkan Sebahattin Yazıcı ile yaptığımız sohbet birkaç yazının konusu olacak kadar geniş.
Başkan, sosyal sorumluluk kapsamında 50 başlık süt sığırcığına danışmanlık yaparak destek oluyor. Bunun için Tarım ve Kırsal Kalkınma Kurumu (TKDK’ya) bir proje ile başvurulmuş bile.
Trabzon’da coğrafi işaret belgeli Akçaabat Köftesi ve Trabzon Tereyağının hammaddesi için etin ve sütün üretilmesi, sadece göçün önlenmesi için değil, sürdürülebilir Trabzon ekonomisi için de kaçınılmazdır.
Bu haftalık da budur. Saygılarımla.