Ekim ayına girdik…
Bizim buralarda havalar serinlemeye başlar artık. Bu gece de gökyüzü gri hani.
Trabzonspor un ve Avni Aker’in üstü ise maçtan önce parçalı bulutlu.
Bordo mavililerde Giray cezalı,Glowacki sakat.
Siyah beyazlılarda ise Nihat ve en önemli silahı Quaresma sakat,diğerleri sakat olmasa da önemli değil !...
*
Bir futbol maçını kim gerginleştirir ? Her iki takımın taraftarları veya her iki takımın futbolcuları ..
Bu maçı onlar değil,Kuddisi ve triyosu gerginleştirdi hem de karşılaşma başlar başlamaz çaldığı ters ve yanlış düdüklerle, bir anda tribünleri gerdi kuddisi efendi.
Dedik ki kendi kendimize,delilerle uğraşamıyoruz, bu gece bu kuddisi akıllısıyla nasıl uğraşacağız yine.
*
20.dakikalarıydı oyunun, çise yağmur başladı.
Maraton tribünündekiler dağıtılan kırmızı yağmurluklarını çıkardı giydi.
Bordo mavili takımlarına tam destek veren kale arkalarındakiler ise kendilerine yağmurluk dağıtılmadığını fark etti.
Sonra düşündüler ; hem tezahürat yapmaya çalışacağız ,hem de ıslanmamaya uğraşacağız,nasıl olacak bu iş ?
*
İlk yarıda her iki takımın bariz iki şer net gol pozisyonu var.
Oyunun ilk dakikalarında ise Burak Yılmaz’ın kaleci ile karşı karşıya kaldığı pozisyon da,ofsayt kaldıran Cem Satman’ı alıp dizinde kızılcık sopasıyla döveceksin yaa.
Öyle yakın takip ettim ki pozisyonu,Burak pası aldı, Beşiktaş kalesine yüzünü döndü, topla dripling yapmaya başladı.Cem Satman “devam” dedi.Baktı ki Burak şaka-maka gole gidiyor, ne olur, ne olmaz diye düşündü.
Merkez hakem komitesinin seminerlerde kendilerine verdiği talimat aklına geldi
” Arkadaşlar, tereddüt de kaldığınız pozisyonlar sonradan büyük sıkıntı yaratacaksa, bayrağınızı kaldırın “ İşte bu zihniyetle bu kadar.
*
İkinci yarı yağmursuz başladı.
İçimden bir his baştan beri kulağıma fısıldadı durdu.
Alt yapıdan gelen Trabzonlu Mustafa Yumlu, 2.lig deki Karadenizspor da ( 1461 Trabzon ) iken, yan ölü toplarda kafa ile golleri var. Acaba kendi şansına bugün –A- takımla forma giydiği ilk maçında,yazar mı bir tane dedim.Yazdı.
Bu tür pozisyonların başlaması için topun kazanılmasında özellikle Gascoigne’in, pardon Serkan Balcı’nın,Selçuk’un,Burak’ın ve Engin Baytar’ın mücadele anlayışını da unutmamak gerek.
*
Mağlup duruma düşen Schuster,oyunun son 20 dakikasına girilirken, Ernst’i oyundan alarak forveti Bobo yani Da Silva ile üçledi.
Hep yan yan giden Guti’yi de yayına alan Schuster,hücuma dönük genç oyuncu Necip?i de oyuna soktu ama nafile.
Holosko ile Nobre’nin yanına gönderdiği Bobo ile de resmen ya hep ,ya hiçi oynayan Schuster haksız da değildi hani.
Haksız olduğu taraf maç sonrası Trabzonsporlular için yaptığı ukalaca açıklamaydı.
Karşılaşmanın bir son 10 dakikası vardı ki top bir o kalede, bir bu kalede,kaçanlar akla ziyan,kalbi olanlar sanırım ekran başında kalp krizi geçirmiştir.
*
Oyuna 80.dakikada girerken,taktik gereği tekrar yedek kulübesine çağrılan,sonradan arkadaşları hop oturup,hop kalkarken,elinden topu alınmış çocuklar gibi darılıp kulübede oturan ve maç biter bitmez soyunma odasına giden Umut’a ise bu tavrını asla yakıştıramadım.
Ayrıca ilk yarıdaki yine kötü futboluyla oyundan çıkartılan ve artık ilk 11 de zor forma bulacak olan Yattara’yı da unutmamak gerek.
Karşılaşmanın kırılma noktaları ise Teo,Engin ve Colman’ın kaçırdığı net gol pozisyonları ile Beşiktaş’ın direkten dönen bir topu ve Trabzonsporlu Ceyhun’un, Tabata’nın şutunu kale içindeki gol çizgisinden çıkarmasaydı.
Maç sonundaki özlenen kolbastı ve Engin‘in tribündeki seyirciyle bütünleşmesi ,gecenin güzellikleri arasında yer aldı.
Kısacası her iki takımda iyi mücadele etti ve elinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştı ama bu gecenin sahadaki en kötüleri,korkakları ve rezil durumdakileri ise Cem Satman, Mustafa Emre Eyisoy ve baş aktör kuddisi Müftüoğlu idi.
Haaa…Unutmadan, bu gece Maraton tribünü, çekirdek yemeye ara vermişti.