Artvin'liler Çok Dertli
Artvin'in Murgul ilçesinde, Tiryal Dağı üzerinde bulunan Karagöl'ün, maden arama çalışmaları nedeniyle yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu bildirildi.İçerisinde, dünyada sadece bir bölgede yetişen ve endemik olarak tanımlanan bitkileri barındıran,
Artvin'in Murgul ilçesinde, Tiryal Dağı üzerinde bulunan Karagöl'ün, maden arama çalışmaları nedeniyle yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu bildirildi.
İçerisinde, dünyada sadece bir bölgede yetişen ve endemik olarak tanımlanan bitkileri barındıran, tükenmeye yüz tutmuş bitki türlerinin bulunduğu Karagöl, çevrede özellikle bakır madeni çıkarılması için yapılan altyapı çalışmaları çerçevesinde doğal yapısının bozulması tehdidi altında.
Bölgede maden arama çalışmaları yapacak olan şirketlerin, çevresinde yol açma çalışmaları başlattıkları Karagöl'ün, önlem alınmazsa 1 yıl içerisinde bakirliğini yitireceğini savunan uzmanlar, yerel yöneticilerin konuyla ilgili girişimlerde bulunmalarını istiyor.
Artvin Çoruh Üniversitesi (AÇÜ) Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu, yaptığı açıklamada, 1700 rakımda bulunan Karagöl'ün, kendine özgü yetişen bitkilere sahip, nadir böcekçil bitkilerin bulunduğu bir habitat olduğunu belirterek, ''Karagöl, barındırdığı her türlü canlı ile öncelikle korunması gereken habitatlar listesindedir'' dedi.
Ülkenin madenciliğe, elektriğe, başka yatırımlara da ihtiyacı olduğunu ifade eden Kurdoğlu, ''Ülkemizde madencilik ya da başka yatırım faaliyetleri şüphesiz olacak ama bunlar seçilmeli ve ülkemizin yaşam destek sistemlerine zarar vermeyecek ölçülerde yapılmalı. Türkiye'nin en büyük sorunu da budur. Madenciliğin hoyratça yapıldığı ülkelerden biriyiz ne yazık ki. Buna çok üzülüyoruz'' diye konuştu.
Küresel değişim ve ısınmayla birlikte, suyun büyük önem kazandığına dikkati çeken Kurdoğlu, şöyle devam etti:
''Karagöl'de, ekolojik bir işlev söz konusu. Burada, bir su kütlesini barındıran rezerv var. Biliyorsunuz, küresel ısınmayla su kaynaklarının değeri çok daha artmış durumda. Ülkemiz son yıllarda kuraklıklar yaşıyor. En küçük bir su rezervi bile, hele dağlarda ise mutlaka korunması gerekiyor. Çünkü yüksek dağlar, ormancılık, suyun neredeyse yarıya yakınını oluşturması ve suyun ana çıkış yeri olması bakımından son derece önemli habitatlar ve ekosistemler durumunda.''
-''BU ALANLAR ÖZEL VAHALAR GİBİ KORUNMALI''-
Kurdoğlu, Natura 2000 adı verilen uluslararası korunan alanlar ağının belirlenmesi için bir çalışma yapıldığını, Tiryal Dağı ve çevresinin bu ağ içerisinde ''son derece önemli korunması gereken alanlar'' bölümünde yer aldığını anımsatarak, şunları söyledi:
''Bu alanın ekolojik işlevleri ve biyolojik zenginliklerinin yanı sıra estetik açıdan da son derece doyurucu ve olağanüstü bir yapısı var. Karagöl, Murgul gibi madenciliğin bir anlamda mahvettiği, çok ağır çevre sorunlarının bulunduğu bir ilçede insanın kendini yenileyebileceği tek alan durumunda. Olağanüstü bir peyzaj bütünlüğü var. Bu bütünlüğün kırılmaması gerekli. Bunu Murgul'un ve Artvin'in yöneticilerinin mutlaka iyi düşünmesi gerekir.
Madencilik yapılsa bile bu alanlar 'özel vahalar' gibi korunmalı. Burası ne yazık ki madencilik faaliyetleri nedeniyle, henüz işletme ruhsatı alınmamış olsa da belli yol faaliyetleri ile tahrip edilme sürecine girmiş durumda. Sanıyorum önümüzdeki bir yıl içerisinde buradaki gölden ve çevresindeki olağanüstü bitki ve tür çeşitliliğinden eser kalmayacak.''
Her il ve ilçenin kendisine ait su rezervlerinin korunduğu, heyelanların ve toprak kaymalarının olmadığı, oksijen üretilen özel alanlara ve bozulmamış sistemlere ihtiyacı olduğunu vurgulayan Kurdoğlu, ''Murgul'un böyle bir sistemi var. Hakikaten, çok tahrip olmuş bir ilçe olmasına rağmen Murgul'un hemen yukarılarındaki bölümler bir anlamda cennet gibi, yalancı cennet gibi. Hiç olmazsa buraların korunması lazım. Bu hem ilçe, hem il, hem Doğu Karadeniz, hem de ülkemiz için son derece önemli'' dedi.
-''YASALARIMIZ YETERLİ, UYGULAMALARDA PROBLEMLER VAR''-
Kurdoğlu, Karagöl çevresinde başlatılan yol yapım çalışmalarının ve düşünülen maden ocakları işletmelerinin faaliyetlerinin durdurulması gerektiğini savunarak, şunları ifade etti:
''Yerel yöneticilerin de bu anlamda kendi çevrelerini korumaları gerekir. Bu, uluslararası pek çok anlaşmayla da ortaya konmuş bir durum. Bir yükümlülük aslında. Ama görüyoruz ki son yıllarda bu faaliyetler artık doğayı iyice tahrip etmeye başladı. Yerel yöneticiler de galiba 'bir yerlerde yanlış yapıyoruz' diyorlar. Yerel yöneticiler yasalara dayanmalı ve gücünü yasalardan almalı.
Yasalar hakikaten ülkemizde eğer iyi uygulanırsa doğayı koruyan bir enstrüman olarak ciddi görevler görebilir. Yasalarımız yeterli, uygulamalarda problemler var. Yerel yöneticilerin bir anlamda yönetici bulundukları yerlerin geleceğini planladıklarını düşünürsek, doğayı korumanın aslında geleceğe yönelik yapılan bir yatırım olduğunun gözden kaçırılmaması gerekir. Yerel yönetici 2010'u, 2020'yi, 2030'u, 2050'yi düşünmek ve buna göre hareket etmek zorundadır. Buna uygun en önemli yatırım da doğanın korunmasıdır, sürdürülebilir kullanımıdır.''
Doğayı korumanın, aslında insan yaşamını korumak olduğunu da kaydeden Kurdoğlu, ''Elbette ki doğayı 'konserve gibi saklayalım' demiyoruz. Ama doğa, su koruma, su üretme, oksijen üretme, toprak koruma, rekreasyon, yaban hayatı fonksiyonlarını mutlaka yerine getirebilecek şekilde korunmalıdır. İnsanlık adına bunda büyük yarar vardır'' diye konuştu.
Alanın, turizm açısından da değerlendirilebilecek bir yer olduğunu dile getiren Kurdoğlu, ''Turizmin ana kaynağı olan doğa ve kültürün korunması bakımından da doğayı korumak önemlidir'' dedi.
Kurdoğlu, tüm söylediklerinin yanında, insani gerekçelerin de önemine değinerek, ''Tüm bunların ötesinde biz insanız. İnsan, doğada var olan bütün canlılara saygı göstermek zorunda. Yani etik açıdan da bu alanların korunmasına büyük bir ihtiyaç var. Bunun asla gözden kaçırılmaması gerekir'' diye konuştu.