Bem-Bir-Sen'den mesaj

Bem-Bir Sen Trabzon İl başkanı Dr. Arslan Korkmaz, "8 Mart Dünya Kadınlar Günü" dolayısıyla bir mesaj yayınladı.İşte Korkmaz'ın mesajı:''UYGARLIĞIN gelişimiyle insanın mutluluğu arasında ters bir orantı olması dünyayı büyük bir kaos ortamına sürüklemekted

Bem-Bir-Sen'den mesaj

Bem-Bir Sen Trabzon İl başkanı Dr. Arslan Korkmaz, "8 Mart Dünya Kadınlar Günü" dolayısıyla bir mesaj yayınladı.

İşte Korkmaz'ın mesajı:
''UYGARLIĞIN gelişimiyle insanın mutluluğu arasında ters bir orantı olması dünyayı büyük bir kaos ortamına sürüklemektedir. Bu kaos ortamından en fazla kadınlarımız etkilenmekte ve kadınlarımız uygarlığın kendilerine yüklediği ağır koşullar altında ezilmektedir. Bugün uygar dünyada aile başta olmak üzere değerlerin çözülerek çürümeye yüz tutması, toplumsal dokunun yaralanması gibi büyük sorunlarla karşı karşıyayız. Ne yazık ki, maddi kalkınma ve refah her zaman insanın iç huzurunu, mutluluğunu, barışı ve sevgiyi sağlayamamaktadır.
TOPLUMSAL ve kültürel yapı ile bağlantılı olarak, kadınlarımızın yaşadığı problemleri görmezlikten gelmek mümkün değildir. Bugün kadınların maruz kaldığı şiddet, taciz, hor görülme gibi tutumlar, Türkiye'nin yaşadığı uzun geçiş süreciyle yakından ilgilidir. Toplumsal dokuyu ve toplumsal değerleri hesaba katmayan sosyal politikaların başarı şansı, yok denecek kadar azdır. O sebeple, kadın politikalarının aile politikalarıyla birlikteliği asla ihmal edilmemelidir.
GÜNLÜK çalışma hayatı içinde aktif olarak yer alan kadınlarımız, eşit işlerde eşit şekilde üretime ve ekonomiye katkıda bulunmalarına rağmen ucuz iş gücü olarak nitelendirilmekte ve dolayısıyla düşük ücretlerle çalışmaya mahkum bırakılmaktadırlar. Ülke ekonomisine azımsanamaz katkılarda bulunan kadınların, üretim, iş gücü ve düşük ücret konularındaki sorunlarının üzerinde hassasiyetle durulması gerekmektedir.
KADININ yaşadığı en başlıca sorunlarından biride hiç kuşku yoktur ki, çeşitli yönleriyle uygulanan şiddettir. Dünyanın birçok ülkesinde ve Türkiye'de kadınlarımız değişik biçimlerde şiddete uğramaktadır. Kadınların eğitimden yoksun bırakılarak, ekonomik faaliyetinin yasal ve geleneksel birçok engelle kısıtlandığı, çalışma yaşamında bin bir haksızlık ve ayrımcılıkla karşılaştığı, toplumun en yoksul kısmını oluşturduğu ve kendi kaderine terk edildiği koşullarda, şiddetin ilk hedefi de doğal olarak en korumasız ve zayıf kesimi olan kadınlardır.
KADINA yönelik şiddetin bildik hüzünlü öyküleri, geleneksel ön kabuller, toplumun ve kuruluşların duyarsızlığı ile büyüyor. Şiddet yalnızca bedenlere zarar vermiyor, kadınların öz saygısını, ihlale direnme ve hak arama arzusunu zayıflatıyor veya yok ediyor.
NE yazıktır ki, namus, töre cinayetleri, koca-baba dayakları ve işkence haberleri medyada magazinleştirilerek sunuluyor. Şiddete uğrayan kadının ne yaptığı, ne söylediği ya da nasıl giyindiği sorgulanıyor. Fiziksel, sözel ve cinsel şiddete uğrayan kadınların bunu hakedip haketmediği tartışılıyor; kurbanlar suçlanıyor, suçlular "mağdur" ilan ediliyor. Şiddet, cehalet ve geleneksel önyargılarla, cinsiyet ayrımcı politikalarla ve yasalar eliyle meşrulaştırılıyor.
HÜKÜMETİN, son dönemlerde kadınlara yönelik her türlü şiddet eylemine karşı yürüttüğü çalışmaların kararlılıkla artarak devam etmesini ve bu konuda;
-Şiddete uğrayan kadınlar için ücretsiz danışmanlık, psikolojik ve tıbbi destek ve yasal yardımın yapılmasını,

-Cinsiyet ayrımcı politikalar, yasalar ve uygulamaların kaldırılmasını, eylem ve eğitim projelerinin kadın örgütleriyle birlikte daha yoğun bir biçimde hayata geçirilmesini,

-Aile içi şiddeti ve genel olarak kadın ve çocuklara yönelik şiddeti önlemek için kampanyalar eşliğinde ana-baba eğitim programlarına daha çok ağırlık verilmesini,

-Kadınların ekonomik özgürlüğü için çalışmasının önündeki engellerin kaldırılmasını, sosyal güvenlik, parasız eğitim ve parasız sağlık hakkından yararlanılmasının sağlanmasını,

-Medyanın, kadın ve çocuklara yönelik şiddeti teşvik edici yayınlar üzerinde kendi oto-denetim mekanizmasını kurarak kadın ve çocuklara yönelik şiddeti bir malzeme olarak kullanmaktan vazgeçmesini,

-Evde, sokakta, işyerinde, gözaltında, cezaevinde yaşanan kadına yönelik şiddetin sorumluları ile ilgili yargılama ve caydırıcı yasal tedbirlerin alınması konusunda atılan adımları olumlu karşılamakla birlikte yeterli bulmuyor ve yeni düzenlemelerle bu sorunların tümüyle ortadan kaldırılmasını istiyoruz.
YİNE kadınların okur-yazar oranına paralel olarak ciddi eğitim sorunu, Türkiye'nin bu konuda da acı bir gerçeği olarak önünde durmaktadır. Bu acı gerçekte en büyük pay kuşkusuz, yıllardır sosyal bir yara olan ve toplumun dini ve geleneksel duyarlılıklarından kaynaklı, örtündüğü başörtüsünü tehlike olarak algılayan ve görenlerdedir. Günlük uygulamalara da yansımakta olan bu bakış açısı yıllardır kadınların eğitimli birer birey olmalarının önünde devasa bir duvar gibi durmaktadır. Bir yandan kadınların okutulması, bilinçlendirilmesi, cehaletle mücadele edilmesi gerektiği söylenirken, diğer yandan okula başörtüsüyle gelen kız çocuklarımızın okula girmesini yasaklayarak eğitim ve öğrenim hakkının ellerinden alınması, ne demokrasi ve insan hakları ne de hukuk devleti ilkeleriyle bağdaştırılamaz ve açıklanamaz.
YİNE Türkiye'nin gündeminden düşmeyen, kamusal alan gibi zorlama kavramlarla adeta yaşam hakkı tanımazcasına inançlarının gereği olan başörtülerinden dolayı ayrımcılığa mahkum edilerek çalışma ve sosyal haklarından mahrum bırakılması da aynı kapsam içindedir.
ANAYASAMIZDA teminat altına alınan 'Din ve Vicdan Hürriyeti' çerçevesinde inancı gereği başörtüsü takan kadınlarımızın bu sorun ve mağduriyetleri bir an önce çözüme kavuşturulması gerekmektedir. Bu demokrasimizin ve kadın haklarının diğer bir deyimle alnındaki kara bir lekedir. Bu sorunun çözümü, milletin ortak beklentisi ve arzusudur.
SONUÇ olarak, dünyanın bugün dünden daha fazla ihtiyacı olan huzur, barış ve mutluluğu için 'Ana kucağı' şefkatine ihtiyacı vardır. Her şeyden önce'Ana' gibi kutsal bir statüye sahip kadının maruz kaldığı hak ihlallerinin sona erdiği, sorunlarının çözümlendiği, kadın haklarına saygılı bir dünya özlemiyle kutladığımız bugünün bir milat olmasını temenni ediyoruz. Evde anne, okulda öğretmen, cephede hemşire olan kadınlarımız için daha mutlu, daha adil, daha yaşanmaya değer günlerin geleceği inancı ve “Kadının yakmadığı bir kandil ışık vermez. Toplumlar, ileri hedeflere ancak bu ışığın aydınlığında ilerleyebilir.” Veciz sözüyle tüm kadınlarımızı saygı ve sevgiyle selamlıyoruz.''

HABERE YORUM KAT
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler