Beşikdüzü'nde dramatik hikaye
Trabzon’un Beşikdüzü İlçesi’nde 10 yıl önce Mayıs 7’si şenliklerinde yaşanan deniz faciasına kocası Osman Alkurt’u (37) kurban veren Fatma Alkurt (45), 4 çocuğuyla ortada kaldı. Alkurt, kocasının geride bıraktığı minibüsü satmaya niyetlendiği anda vazgeçt
Trabzon’un Beşikdüzü İlçesi’nde 10 yıl önce Mayıs 7’si şenliklerinde yaşanan deniz faciasına kocası Osman Alkurt’u (37) kurban veren Fatma Alkurt (45), 4 çocuğuyla ortada kaldı. Alkurt, kocasının geride bıraktığı minibüsü satmaya niyetlendiği anda vazgeçti. Önce ehliyet aldı ardından dolmuş şoförlüğüne başladı. Minibüs, 5 kişilik ailenin hem ekmek teknesi hem de umudu oldu. Bu mücadele sonunda şimdi çocuklardan Muhammet üniversitede okuyor, Mustafa ise üniversiteyi kazandı. Ayşegül lise sonda, Merve de liseye başlayacak. Anne Alkurt, "Bu çocuklar, hayatımızdı. Hayatımızın direği 10 yıl önce yıkıldı. O yıkımdan sonra umutsuzluklara sürüklendim. Elimizde bir tek minibüs vardı. Satsaydım, parası bitecekti. Bu çocukların geleceğini karartamazdım. Kocam gibi dolmuş şoförlüğü yapmaya karar verdim. Ailem ilk etapta yadırgadı, sonra kabullendi. Hayatın bütün olumsuzluklarına direndim ve kazandım. Evlatlarımın hepsi üniversite okuyacak, bu memlekete hayırlı evlat olacak" dedi. Çocukları ise, "O bir anne, bir baba, hayat arkadaşımız. Bu inanılmaz mücadelenin yılmaz savaşçısı" dediler.
O MİNİBÜS 5 HAYATA BAKTI
Bir annenin 10 yıldır verdiği mücadele aslında herkese örnek oluşturmalıydı. Bu öyle bir mücadele ki; 4 çocuğu bir minibüsten kazanılan parayla yetiştirip büyütmek gerçekten zordu. Fatma Alkurt, o zorluğu aşmayı bildi. Çocukların en büyüğü olan Muhammet (19), KTÜ Beşikdüzü Meslek Yüksekokulu Muhasebe-Bilgisayar Bölümü’nde okuyor… Mustafa (17) üniversiteyi yeni kazandı… Ayşegül (17) lise son sınıfta. Merve (14) ise liseye yeni başlayacak…
ANNE: "DİRENDİM VE KAZANDIM"
"Bu çocuklar hayatımızdı. Hayatımızın direği 10 yıl önce yıkıldı. O yıkımdan sonra umutsuzluklara sürüklendim" diyen anne Alkurt, "Elimizde bir tek minibüs kalmıştı. Satsaydım, bir süre sonra parası bitecekti. Ne yapacağımı bilemiyordum. Hasta olsalar onları doktora nasıl götürecektim? Nasıl okutacaktım? Ne yedirip, ne giydirecektim? Tüm bu soruların cevabı aslında minibüste yatıyordu. Çocuklarımın geleceğini karartamazdım. Kocam gibi dolmuş şoförlüğü yapmaya karar verdim. Direksiyonu bir tuttum, bir daha bırakmadım. Hayatın bütün olumsuzluklarına direndim ve kazandım. Evlatlarımı iyi bir şekilde büyüttüm. Onlarla birlikte ben de büyüdüm. Çocuklarımın tümü üniversite okuyacak, bu memlekete hayırlı evlat olacaklar" diye konuştu. Minibüsün kocasından miras kaldığını, modelinin eski olmasına rağmen değişmeyeceğini vurgulayan Alkurt, "Eşimi kaybettikten sonra minibüs yol arkadaşım oldu. Her yolculukta onunla konuşur, dertleşirim. Sanki Osman’a anlatıyormuşum gibi geliyor bana. Rahatlıyor ve huzur buluyorum. Yol arkadaşımı neden satayım ki!" şeklinde konuştu.
ÇOCUKLARI: "YILMAZ SAVAŞÇI"
Muhammet, annesiyle gurur duyduğunu söylüyor. Babası öldüğünde 9 yaşında olan Muhammet o günleri hayal meyal hatırladığını kaydediyor. "O bir anne, bir baba, hayat arkadaşımız. Bu inanılmaz mücadelenin yılmaz savaşçısı. Çocuklarını başkasına muhtaç etmedi. Şimdi sıra bizde. Üniversiteyi bitirip iş bulduğumuzda direksiyonu ondan teslim alacağız. Ama o bize verir mi bilemem?" diyor. Mustafa ise, "Babamız öldüğünde hepimiz küçüktük. Büyüdükçe annemizin verdiği mücadeleyi daha iyi anladık. O bir anneden öte. Azmine hayranım. Hayatta örnek aldığım tek insan. Kesinlikle hakkını ödeyemeyiz" ifadelerini kullanıyor. Kızları Merve ile Ayşegül de annelerini çok sevdiklerini vurgulayarak şunları söylediler: "Bugünden geçmişe baktığımızda bir kadının bu kadar zorluğa direnemeyerek yeniden evlenebileceğini düşünmüştük. Ancak o bizi ‘üvey baba’ çatısı altına sokmadı. Neden evlenmediğini sorduğumuzda, ‘Ben sizinle evliyim, başkasına gerek yok ki’ cevabını verdi. Başka söze gerek var mı?"
ANNESİ: "İLK BEN BİNDİM"
Fatma Alkurt’un annesi Ayşe Öztürk (70), "Kızımı böylesi bir mücadelede yalnız bırakmadık. Parasal açıdan çok fazla destek olamadık. Çünkü bizim de maddi durumumuz iyi değildi. Manevi yönden hep yanındaydık. Dolmuş şoförlüğü yapacağını söylediğinde yadırgadım. Ama ehliyeti alıp arabanın üstüne çıktığında ilk binen ben oldum" dedi. Alkurt’un akrabası Hidayet Öztürk ise, "İlk başta kimse kabullenemedi fakat sonradan alıştı. Bu iş ona yakışıyor" derken, Şalpazarı’nda Fatma Alkurt gibi dolmuş şoförlüğü yapan Rüştü Türkmen (47), "Sonuçta herkes ekmek parası kazanıyor. Ben onun kadın olmasına bakmadan, destek verdim. Bu işi başardı, kendisini kutluyorum" diye konuştu.