Doğa için en büyük tehdit

Doğu Karadeniz'de korunan 8 alanda yapılan ''Korunan Alanlarda Yönetim Etkinliğinin Belirlenmesi'' projesi çalışmalarında, doğa için en büyük tehdidi madencilik, yol ve turizm çalışmalarının oluşturduğu tespit edildi.Artvin Çoruh Üniversitesi Orman Fakült

Doğa için en büyük tehdit

Doğu Karadeniz'de korunan 8 alanda yapılan ''Korunan Alanlarda Yönetim Etkinliğinin Belirlenmesi'' projesi çalışmalarında, doğa için en büyük tehdidi madencilik, yol ve turizm çalışmalarının oluşturduğu tespit edildi.

Artvin Çoruh Üniversitesi Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Yeşil Artvin Derneği ile Doğu Karadeniz'de korunan Altındere Vadisi, Kaçkar Dağları Milli Parkı, Artabel Gölleri Tabiat Parkı, Arhavi'deki Çamburnu Tabiat Parkı, Camili, Hatila Vadisi Milli Parkı, Karagöl Sahara Milli Parkı ve Borçka Karagöl Tabiat Parkı'nda ''Korunan Alanlarda Yönetim Etkinliğinin Belirlenmesi'' projesi gerçekleştirdiklerini belirtti.

Projenin, Doğal Hayatı Koruma Vakfı WWF-Türkiye tarafından, Kafkasya Hibe Fonundan sağlanan 18 bin dolarlık finansman desteğiyle 5 kişilik ekip tarafından gerçekleştirildiğini ifade eden Kurdoğlu, ''Proje çerçevesinde alan çalışmasının yanı sıra yörede yaşayanların katılımıyla iki çalıştay gerçekleştirdik. Bu çalıştaylarda köy sakinlerinin, muhtarların, hemen hemen herkesin görüşü alındı ve bilgilendirme yapıldı. Yöre sakinleri de bilgilerini bizimle paylaştılar'' dedi.

Kurdoğlu, alan bazlı çalışmada özellikle 'korunan alan iyi yönetiliyor ve korunuyor mu' sorularına cevap aradıklarını vurgulayarak, ''Koruma altındaki bu alanların hepsinin ayrı varlıkları, tabiat değerleri var. Hepsinin birbirinden farklı oranlarda olsa da benzer problemleri var. Problemlerde çok büyük ayrılıklar yok'' diye konuştu.

Yapılan çalışmaların, korunan alanlardaki en büyük tehdidin madencilik faaliyetleri olduğunu ortaya koyduğunu belirten Kurdoğlu, şunları söyledi:
''Bu alanlardaki olumsuz ikinci etken ise turizm yatırımlarıdır. Turizm yatırımları için gerekli olan yol, elektrik gibi arazide yapılacak farklı çalışmalar önemli tehdit oluşturuyor. Turizm denince akla önce yol, elektrik geliyor. Bir yere 'elektrik geliyor' denince kötü olarak algılanmaz ama arazide yapılan çalışmaları, direk ve kabloları görünce farklı olur, yani olumsuz etkilenirsiniz.

O materyaller doğaya yakışmaz. Bu nedenle turizm baskısı da önemli. Kamu yatırımları baskısı çok fazla. Hidroelektrik santrallerinin (HES) yapımıyla ilgili baskılar da çok fazla. Alan bozulması son derece büyük boyutlarda.''

ORTADA NE BİR YÖNETİM, NE DE BİR YÖNETİM ETKİNLİĞİ VAR

Kurdoğlu, korunan alanların tamamında personel sorunu bulunduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:
''Madencilikle ilgili Artvin'deki Hatila Vadisi ciddi tehdit altında. Alan bazlı problemlerin yanı sıra yasal platformda da problemler var. Madencilikte yapılan yasa değişikliği, neredeyse bütün doğal alanları tehdit altına soktu. Bu ister milli park olsun, ister mahalle parkı olsun ya da su havzası olsun fark etmiyor.

Turizm, avcılık, yol yapımı gibi tehditleri bertaraf edecek olan, korunan alana ait yapılmış iyi bir plan ve çalışan insanlardır. Ama bakıyorsunuz neredeyse personel yok. 51 bin 500 hektarlık Kaçkar Dağları'nda 2 korucu var. Karadeniz'deki milli parka giren çıkandan henüz para alınmıyor.

Milli parklarda kolayca oranın korunması için harcayacak para yok. Bütün bunları kıyasladığınız zaman sistematik halde ortaya konmuş koruma planımız olmadığı meydana çıkıyor. Alan yönetim planı olmayınca alt koruma planı, uygulama, su, imar planı, bunların hiçbiri de ortada yok.''
Kaçkar Dağları'nın ciddi bir turizm talebiyle karşı karşıya olduğunu belirten Kurdoğlu, ''Aynı şekilde Artvin Karagöl Sahara, Borçka'daki Karagöl de öyle. Bunların bir turizm planı yok.

Ortada ne bir yönetim, ne de bir yönetim etkinliği var. Bir sürü eksiklik var. Planlamada finans eksiklikleri, teknik bilgide eksiklikler var. Teknik eleman istihdamında çok çok eksiklik var.

Durum böyle olunca da milli parkları, ancak piknik alanı olarak algılama anlayışı sürüyor. Her alanın kendi kaynak değerleri farklı olduğu için (alan büyüklüğü, ekosistem çeşitliliği, içindeki hayvanlar ve bitkiler, içindeki insan sayısının farklı olması) her alana ayrı yönetim planı gerekmektedir'' dedi.

Yrd. Doç. Dr. Kurdoğlu, çalışmada ortaya çıkan sonuçların kendilerini şaşırtmadığını ifade ederek, ''Korunan alanlarda eskiden insan baskısı en büyük tehdidi oluştururken, günümüzde bu alanlarda insan kalmayınca bu sorun geri planda kaldı.

Onun yerine insan kalmadığı halde oraya ulaşmak için büyük çaba harcayan kamu yatırımları furyası başladı. O zaman da hiçbir şeye bakılmıyor. Yol geçmesi lazımsa yol geçecek. Nasıl geçecek, nasıl olursa olsun. Kesin, parçalayın, atın. O zaman da yol boyunca bütün dereler mahvoluyor'' diye konuştu.

HABERE YORUM KAT
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler