Gündoğdu felaketi raporu çıktı

Rize’nin Gündoğdu beldesinde 26-27 Ağustos 2010 tarihlerinde 14 kişinin ölümü ile sonuçlanan aşırı yağışların neden olduğu heyelan ve sel baskınları ile ilgili Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Yönetim Kurulu kararı ile oluşturulan Rize He

Gündoğdu felaketi raporu çıktı

Rize’nin Gündoğdu beldesinde 26-27 Ağustos 2010 tarihlerinde 14 kişinin ölümü ile sonuçlanan aşırı yağışların neden olduğu heyelan ve sel baskınları ile ilgili Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Yönetim Kurulu kararı ile oluşturulan Rize Heyelan İnceleme Heyeti afet raporunu açıkladı.

TMMOB Yönetim Kurulu üyeleri Gürel Demirel, Haluk Gürkan, Jeoloji Mühendisleri Odası II. Başkanı Hüseyin Alan, Şehir Plancıları Odası Genel Sekreteri Ümit Özcan, İnşaat Mühendisleri Odası üyesi Hasan Erkan, Trabzon ve Rize İl Koordinasyon Kurulu yöneticileri ile birlikte 2 Eylül 2010 tarihinde Rize’nin Gündoğdu Beldesi’nde yapılan inceleme ve görüşmeler sonrası açıklanan raporda şu ifadelerde bulunuldu:

“Yapılan incelemede can ve mal kayıplarına neden olan afetin, iki şekilde geliştiği görülmektedir. Topografik olarak eğimin yüksek olduğu yamaçlar ile vadi kenarlarında yer alan yerleşmelerin heyelan olayından etkilendikleri, vadi ve dere ağızlarında yapılan konutlar ile denize paralel olan sahil bölgesinde ise denizin doldurularak Karadeniz Otoyolu’nun yapılması sonucunda, doğal drenaj ağlarının kapatılması veya doğal drenajın yetersiz hale getirilmesi nedeniyle de belde ortasından geçen caddenin altında kalan bölümlerde ise sel baskınının olduğu görülmüştür. Heyelanın etkin olduğu alanlarda yapılan incelemelerde bölgeyi oluşturan ve yukarıda litolojileri belirtilen kaya topluluklarının atmosferik koşullar altında ayrışarak toprak zeminlere dönüştüğü, aşırı yağışların etkisiyle toprak zeminlerin suya doygun hale geldiği, üst kısımda yer alan ayrışmış birimler ile onun altında ayrışmamış birimler arasındaki geçirimlilik farklılığının oluştuğu, vadilerde suyun aşındırma etkisi de dikkate alındığında; topografik eğimin dik veya fazla olduğu bölgelerde; kaya zeminlerin üzerinde yer alan toprak zeminlerin kendi ağırlıkları altında akarak heyelanlara neden olduğu tespit edilmiştir.”

 



KARADENİZ SAHİL YOLU SEDDE DÖNÜŞMÜŞ
Raporda Karadeniz Otoyolu’nun oluşturduğu sedde de dikkat çekilerek “Selin etkin olduğu ve can kayıplarına neden olduğu bölgelere bakıldığında; yerleşim alanlarında yer alan yapıların genellikle vadi kenarlarında yer alan küçük alüviyal düzlüklere kurulduğu, bazı kuru dere yataklarının da yapılaşma amacıyla kullanıldığı tespit edilmiştir. Ayrıca eski kıyı çizgisinde yer alan yapılar ile denizin doldurulması sonucu oluşan alanların yerleşime açılması ve bu yerleşim alanları ile deniz arasına yapılan Karadeniz Otoyolu’nda yüzeysel drenaja yeteri kadar imkan tanıyan sanat yapıların (köprü, menfez, açık drenaj kanal ve barbakanların) yapılmamasından dolayı karayolu; deniz ile yol gerisinde yer alan yapılar arasında sedde görevi görmesine neden olmuş, bu durumda (çay fabrikasının bulunduğu alanlarda) sel sularının 6-7 m. yükselmesine neden olmuştur” denildi.

“Afet sonrası yardım ve yara sarma politikaları terk edilmelidir” denilen raporda “Afetler öncesinde riskleri azaltmak amacıyla çok yönlü önlemler alınmalıdır.
Afetlerin kader olmaktan çıkarılması amacıyla, Karadeniz Bölgesi özelinde heyetimizce uluslararası temel kabullerden de destek alınarak yapılmış olan doğrudan tespitlerin hayat bulması için çaba sarf edilmelidir” ifadelerini kullandı.

 



ÇAY EKİM ALANLARININ KISITLANMASI GEREKİYOR
TMMOB Raporu’nda şu tespitlere yer verildi:
“Ülkemizin yerleşme ve kentleşme politikaları yeniden düzenlenmeli ve sosyal devletin temel görevlerinden biri olan ‘İnsan yerleşmelerini daha güvenli, daha sağlıklı ve yaşanabilir’ kılmak, ‘gerekli planlama mekanizmaları ve kaynakları sağlayarak doğal afetlerin ve diğer acil durumların insan yerleşimleri üzerindeki etkilerini hafifletmek, afetten etkilenen yerleşimleri gelecekteki afetlerle ilgili riskler’e karşı korumak ilkesi çerçevesinden yeniden yapılandırılmalıdır.

Ülkemizi etkileyen doğal afetler risk (deprem, heyelan, sel baskını, çığ v.b) alanları tespit edilmeli, ülkesel, bölgesel ve yerel düzeyde etkili olabilecek afetlere karşı, afet risk haritaları hazırlanmalıdır.

Her tür plan ölçeğinde; doğal afetlerden sakınım planlamasının gereklerine uygun, yukarıda belirtilen risk haritaları ile bölgesel ve yerel düzeyde elde edilen jeolojik-jeoteknik veriler, yağış, topografik eğim gibi bilgiler de elde edildikten sonra yerleşime uygun alanlar tespit edilmelidir.

Yerleşime uygun olmayan alanlar yapılaşmaya kapatılarak yoğunluk taşımayan kentsel sosyal donatı alanları için kullanılmalı, yapılaşma açısından uygun alanlar ise doğa ile uyum içinde insan yerleşimlerine izin verecek şekilde planlanmalı ve plan olmaksızın hiçbir alan yapılaşmaya açılmamalıdır.

Son afetin yaşandığı alanın dışında, Trabzon ve Rize kent merkezinde bir çok dere yatağının kapatılarak yüksek yoğunluklu yapı alanları olarak kullanılmaya başlandığı bilinmektedir. Karadeniz Bölgesi yağış alışkanlıkları bilindiği halde yapılan ve yapılmakta olan bu uygulamaların gelecekte, nüfusun çok daha yoğun olduğu bölgelerde de yaşanması çok daha büyük can ve mal kayıplarına da yol açacağı açıktır. Bu nedenle; bölgede özellikle kentler içinde yer alan altyapı ve üst yapı tesislerinin (Karadeniz Otoyolu gibi) afete neden olmasının engellenmesi amacıyla; açık dere ve çay yatakları kapatılmamalı, akış ortalamaları gözetilerek mevcut haliyle kapatılmış dereler için doğal drenaja imkan verecek şekilde menfez vb. alt yapılar gözden geçirilerek, gerekli olanlar yeniden inşa edilmelidir.

Doğal drenaj alanları, dere ve çay yatakları kesinlikle yerleşime kapatılmalıdır.
Son afette bir kez daha görüldüğü gibi; deniz doldurma yoluyla alan elde edilmesi halinde yalnızca karasal alanlarda değil, aynı zamanda deniz oşinografisinde de insan eliyle yaratılan müdahaleler bölge ekolojisi ve coğrafyasında zincirleme köklü değişikliklere neden olmaktadır. Bölgeye ilişkin böylesine köklü yapılaşma kararları oluşturulurken ÇED çalışmalarının yanı sıra Doğal Afet Etki Değerlendirme çalışmaları yapılmaksızın yapılaşma kararları alınmamalıdır.

Karadeniz Bölgesi gibi; heyelan, akma, kaya düşmesi, devrilme gibi jeolojik tehlike ve riskler ile çığ, sel baskını gibi meteorolojik olayların neden olduğu alanlar ile yüksek eğimli alanlar yapılaşmaya kapatılmalıdır.

Bölgesel bitki dokusunu bozan ve tahrip eden uygulamalardan kaçınılmalı ve kentsel yerleşim alanları içinde çay ekim alanları sınırlandırılmalıdır.”

HABERE YORUM KAT
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler