İhracatçıları sıkıntı bastı

Doğu Karadeniz İhracatçıları Birliği (DKİB) Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Hamdi Gürdoğan, YTL'deki aşırı değer artışının suni olduğunu ileri sürerek cari açığın bu şekilde devam etmesi durumunda devalüasyonun kaçınılmaz olacağını savundu.Gürdoğan, birlik b

İhracatçıları sıkıntı bastı

Doğu Karadeniz İhracatçıları Birliği (DKİB) Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Hamdi Gürdoğan, YTL'deki aşırı değer artışının suni olduğunu ileri sürerek cari açığın bu şekilde devam etmesi durumunda devalüasyonun kaçınılmaz olacağını savundu.

Gürdoğan, birlik binasında düzenlediği basın toplantısında ihracatçıların içinde bulunduğu sıkıntıları dile getirerek bu sıkıntıların giderilmesi için neler yapılması gerektiği hususunda açıklamalarda bulundu. Türkiye'de ihracatçıların son bir yılda her türlü zorluk ve imkansızlığa rağmen yıllık 100 milyar dolarlık ihracat rakamı hedefine ulaşarak bir rekor kırdığını belirten Gürdoğan, bu başarının ihracatçıların büyük fedakarlıkları sonucu gerçekleştiğini vurguladı. Ülke ekonomisini idare eden ve para politikalarını oluşturan karar vericilerinin sıcak para girişinin devamlılığını sağlamak adına uygulamakta oldukları yüksek faiz, düşük döviz kuru politikalarından ivedilikle vazgeçmeleri gerektiğini öne süren Gürdoğan, gelinen noktada ihracatçıların artık dayanma gücünün kalmadığının altını çizdi.

Uygulanan para politikalarının ihracatı imkansızlaştırma noktasına getirerek ithalatı teşvik ettiğini, ihracata hammadde ve ara malı üreten imalat sektörünü de yok ederek Anadolu sathına yayılmış KOBİ'lerin yok olmasına ve işsizliğin artmasına sebebiyet verdiğini iddia eden Gürdoğan, “Ülkemizin ekonomik gelişmesinin bel kemiği olan ve ihracat için ara malı üretimi yapan KOBİ'lerimizin büyük bir çoğunluğu bugün yüksek maliyetler nedeniyle kapanma noktasına gelmişlerdir. Uygulanan yüksek faiz, düşük döviz kuru politikası Türkiye'nin dünya piyasalarındaki rekabet gücünü günden güne eritmekte, ülkemizi yatırıma ve istihdama yönelmeyen, yüksek kar beklentisi ile spekülatif sıcak paranın cazibe merkezi yapmaktadır. Bu durum ülke ekonomisini sanal bir şekilde rahatlatmakta ancak reel sektör için hiçbir fayda sağlamamaktadır" dedi.

Son beş yıllık dönemde ithalatının 41 milyar Dolar seviyesinden 139 milyar Dolar seviyesine ulaştığı ve 2001 ile 2006 yılları arasında ithalatın yüzde 237 oranında arttığını ifade eden Gürdoğan, aynı dönemde ihracatın artış oranının ise yüzde 173 olduğunu kaydetti. Bugün ortalama olarak yüzde 58'ler düzeyinde aşırı değerlenen YTL'nin ihracatın ithalatı karşılama oranını da günden güne düşürdüğüne işaret eden Gürdoğan, 2001 yılında yüzde 75,7 olan ihracatın ithalatı karşılama oranının, 2006 yılı sonu itibariyle yüzde 61,3'lere kadar düştüğüne dikkat çekti.

"İTHALATTAKİ ARTIŞ KOBİLERİ KAPANMA NOKTASINA GETİRMİŞTİR"
Döviz kurlarındaki değer düşüklüğünün ithalatı cazip hale getirerek ithalat ve tüketimi artırdığını vurgulayan Ahmet Hamdi Gürdoğan, “İthalat giderek artmakta ve imalat sanayii yerli girdi yerine daha düşük fiyattan ithal girdi kullanmaktadır. Bu durum cari açığı körüklediği gibi ara malı ve hammadde üreten ve istihdama büyük katkısı olan küçük ve orta boy işletmelerimizin kapanmasına neden olmaktadır. Dünya ölçeğinde, gelişmekte olan ve gelişmiş ülkelerin tamamı ihracata dayalı sanayileşme ve para politikaları uygularken, örneği görülmemiş şekilde ülkemizde ithalatı ve sıcak para girişini teşvik edici para politikalarında Merkez Bankası'nın ısrar etmesine bir anlam verememekteyiz. Ayrıca, uygulanan bu politika tasarrufu teşvik etmediği gibi reel kesimi ve Türk vatandaşlarını aşırı tüketime özendirerek ülkenin genel borçlanma düzeyini her geçen gün kat kat artırmaktadır. Cari açığın aşırı büyümesi ve yüksek borçlanma düzeyi ülke ekonomimizi her geçen gün kırılgan seviyelere sürüklemektedir” diye konuştu.

“MERKEZ BANKASI FAİZLERİ MAKUL BİR SEVİYEYE İNDİRMELİDİR”
Merkez Bankası'nın uygulamaya çalıştığı para politikasının ülkenin sürekli olarak dış ticaret açığı vermesine neden olarak ekonomiyi her geçen gün darboğaza doğru sürüklediğini savunan Gürdoğan, bu noktada Para Politikası Kurulu'na önemli görevler düştüğünü söyledi.

Merkez Bankası'nın ülkenin ulaştığı ekonomik güce rağmen felaket tellallığı yapan bir kısım baskı grubunun etkisi altında kaldığını ileri süren Gürdoğan, “Merkez bankası bu kesimin etkisi altında kalmamalı ve yüksek faiz düşük döviz kuru/aşırı değerli YTL politikalarından vazgeçerek ihracatçının önünü açacak kayda değer bir faiz indirimine gitmelidir. Unutulmamalıdır ki, ülkemizin huzur, refah ve geleceğinin teminatı olan üretim, ihracat ve istihdamı korumak en az fiyat istikrarını korumak kadar büyük bir önem arz etmektedir. Bu nedenle Para politikalarını belirleyip uygulayan merciler, alacakları kararlarda ülke ihracatçısının içinde bulunduğu durumu da göz önüne alarak sağduyulu bir yaklaşım içerisinde hareket etmeli ve sadece günü kurtarmaya odaklanarak değil ülke geleceğini de düşünerek dünya ortalamasının çok üzerinde olan faizleri makul seviyelere indirmelidirler. Dünyada sürekli dış ticaret açığı vererek ithalat ile sürdürülebilir bir büyümeyi sağlayabilmiş bir ülke bulunmamaktadır. Bu gerçeği artık ülkemizin de görmesini arzu etmekteyiz” şeklinde konuştu.

"İHRACATÇILARIMIZIN ARTIK DAYANACAK GÜCÜ KALMAMIŞTIR"
Dünyanın en yüksek faiz oranından finansman kullanan, dünyanın en pahalı girdisini kullanan ve bu da yetmezmiş gibi döviz kurlarından kaynaklanan baskı ile boğuşan ihracatçımızın dayanma gücü kalmamıştır” diyen Gürdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Döviz kurlarının düşüklüğü ithalatı cazip hale getirmesi nedeniyle ithalat ve tüketim çığ gibi büyümekte, imalat sanayii yerli girdi yerine daha düşük fiyattan ithal girdi kullanmaktadır. Bu durum cari açığı körüklediği gibi ara malı ve hammadde üreten ve istihdama büyük katkısı olan küçük ve orta boy işletmelerimizin kapanmasına yok olmasına neden olmaktadır. Bu nedenle, yetkililerin bu durumun önemine vararak Anadolu sathına yayılmış ve zor şartlar içinde mevcudiyetini sürdürmeye çalışan mili sermaye KOBİ'lerimizin yok olmaması için, ihracatçılarımıza yerli hammadde ve ara malı kullanımlarında dünya fiyatlarından ürün teminini sağlayacak ve yerli malı kullanımını teşvik edecek sistemin ivedilikle tesis edilmesi gerekmektedir.”
Döviz kurları üzerinden spekülasyon yapmak gibi bir amaç peşinde olmadıklarının altını çizen Gürdoğan, kendilerinin de Türk Lirasının uluslararası piyasalarda itibarlı dövizler arasında yer almasını ve değerinin yüksek olmasını her Türk vatandaşı gibi arzu ettiklerini dile getirdi. Ancak mevcut durumun tamamen farklı olduğunu belirten Gürdoğan, “Para otoritelerinin riskten kaçınarak kolaycılığı seçmesi sonucu oluşan suni ortamda, sıcak para girişlerini teşvik eden sistem ve ülke ekonomisinin de daha uzun süre bu sistemi kaldırması mümkün değildir. Yapılacak analiz ve hesaplamalarda da görüleceği üzere YTL yüzde 58'lere varan oranlarda suni olarak değerlenmiş bulunmaktadır ve ekonomi reel sektör ve üretim yerine yurtdışından en düşük kıpırdamada dahi hızlı bir şekilde ülkeyi terk edecek spekülatif ve sıcak para girişleri ile finanse edilmektedir. İhracatçılar olarak bu durumun idrakine varıldığı düşünülerek dün para otoritelerinin beklenenin çok altında olarak faizlerde çok cüzi bir indirim yapması ve bu tablodan memnuniyet duyulması gibi hareket edilmesi bizleri şaşırttığı gibi gelecek açısından da endişeye sevk etmektedir” ifadelerini kullandı.

Gürdoğan, cari açığın da bu şekilde devam etmesi durumunda devalüasyonun da kaçınılmaz olacağını ileri sürerek temel beklentilerinin ihracatta büyük zorluklara sebep olan Dolar kurundaki hareketliliğin son bulması ve kurda istikrar sağlanması olduğunu ifade etti.

HABERE YORUM KAT
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler