Rize, Osmanlı İmparatorluğu döneminde Trabzon Vilayeti'nin önemli bir parçasıydı. 1867 yılında çıkarılan Vilayet Nizamnamesi ile Osmanlı İmparatorluğu'nda idari düzenlemeler yapılmış ve bu kapsamda Rize, Trabzon Vilayetinin merkez sancağına bağlı altı kazadan biri olarak tanımlanmıştır. Bu dönemde, Rize'nin idari yapısı ve yönetimi, Trabzon Vilayeti'nin bir parçası olarak şekillenmiştir. Ancak, 1877 yılında daha da küçültülerek bir nahiye (ilçe düzeyindeki bir yönetim birimi) statüsüne indirgenmiştir.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde vilayetler, bugünkü anlamda geniş idari bölgeleri ifade ederken, sancaklar ise vilayetlerin altında yer alan ve birkaç kazayı kapsayan yönetim birimleriydi. Rize, bu dönemde Trabzon Vilayeti'nin bir parçası olarak, özellikle Karadeniz bölgesindeki ticaret ve kültürel etkileşimlerde önemli bir rol oynamıştır. Rize'nin coğrafi konumu ve doğal kaynakları, bölgenin ticaret ve tarım açısından gelişimine katkıda bulunmuş, özellikle çay ve fındık gibi tarım ürünleri ile tanınmıştır.
Rize'nin Trabzon Vilayetinden ayrılma süreci, 19. yüzyılın sonlarında Osmanlı İmparatorluğu'nun idari yapılanmasında yapılan değişikliklerle ilgilidir. Bu süreçte, merkezi hükümetin bölgeler üzerindeki kontrolünü artırma ve daha etkin bir yönetim sağlama amacı güdülmüştür. Nitekim, Rize'nin nahiye olarak yeniden yapılandırılması, daha merkeziyetçi bir yönetim anlayışının bir parçası olarak değerlendirilebilir. Bu değişiklikler, bölgesel yönetimlerin daha küçük ve yönetilmesi daha kolay birimlere bölünmesini sağlamıştır.
Rize ve Trabzon arasındaki bu idari ayrışma, zamanla iki şehrin sosyo-ekonomik ve kültürel yapısında da farklılaşmalara yol açmıştır. Trabzon, tarihi boyunca önemli bir liman kenti ve ticaret merkezi olarak kalmış, buna karşın Rize, tarım ve özellikle çay üretiminde öne çıkmıştır. Rize'nin, çay tarımının yanı sıra doğal güzellikleri ve turizm potansiyeli ile de ön plana çıktığı görülmektedir.
Sonuç olarak, Rize'nin Trabzon'dan idari olarak ayrılma süreci, Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde yaşanan genel idari yapılanma değişikliklerinin bir parçasıdır. Bu ayrışma, her iki şehrin de kendi özgün kimliklerini ve ekonomik yapılarını geliştirmesine olanak tanımış, böylece her biri farklı yönleriyle ön plana çıkmıştır.
Kaynak: