Solak'tan şiddet açıklaması
Hayat Boyu Eğitim Gelişim (HEGEM) Derneği Başkanı Adem Solak, suça yönelen insanlar incelendiğinde hepsinin çocukluğunda şiddet olduğunu belirterek, ''Cezaevinde, şiddet uygulamış ama asla şiddet görmemiş bir kişi bulamazsınız'' dedi.Merkezi Trabzon'da bu
Hayat Boyu Eğitim Gelişim (HEGEM) Derneği Başkanı Adem Solak, suça yönelen insanlar incelendiğinde hepsinin çocukluğunda şiddet olduğunu belirterek, ''Cezaevinde, şiddet uygulamış ama asla şiddet görmemiş bir kişi bulamazsınız'' dedi.
Merkezi Trabzon'da bulunan HEGEM Derneği'nin Başkanı Solak, Adana'da 11 yaşındaki R.A'nın annesini öldürmesiyle bir kez daha gündeme gelen şiddeti doğuran nedenlere ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, şiddete yönelen çocukların incelenmesi durumunda, şiddete başvuran çocuğun mutlaka ailesinden şiddet gördüğünün ortaya çıktığını söyledi.
Okul çağındaki çocukların, başarıya endeksli eğitim sistemi yüzünden ''hiçbir çıkış yolu yok, başarılı olacaksın'' şeklinde bir duygu ile yetiştirildiğini anlatan Solak, bunun da çocukta gerginliğe yol açtığını söyledi.
Çocuğun başarılı olamamasının kendisinden kaynaklanması durumunda çocukta intihar eğilimi ya da içe kapanma olduğunu anlatan Solak, dışarıdan bir tehdit alınması halinde de çocuğun tehdidi ortadan kaldırmak için rahatlıkla annesini bile öldürebildiğini kaydetti.
Solak, biri sevgiyle, diğeri şiddetle büyüyen iyi çocuk arasında yüzde yüz fark olduğunu vurgulayarak, ''Suça yönelen insanları incelediğinde hepsinin çocukluğunda şiddet vardır. Cezaevinde, şiddet uygulamış ama kendisi asla şiddet görmemiş bir kişi bulamazsınız.
Beyin her kötü anıyı kaset gibi depolar. Bu kötü anıları harekete geçiren yeni bir olay olması durumunda kişi fazla tepki veriyor. Ben Adana'ya gidip R.A. ile görüşmeye çalışacağım ama R.A. ile görüştüğümde, düşündüğümden çok ötesinde bir durumla karşılaşacağımı sanmıyorum. Adana'daki çocuk da ailesinden ya da başka şekilde şiddet görmüş olabilir.''
DUYGUSAL ŞİDDET, FİZİKİ ŞİDDETTEN DAHA ETKİLİ'
Solak, sıra dışı olayları incelediğini ve son bir aydır Güneydoğu Anadolu bölgesinde çalıştığını belirterek, ''Güneydoğu'da şiddet Karadeniz'e göre daha fazla. Aileler şiddeti tanımıyor. Özellikle sözlü, duygusal şiddet fazla. Aşağılama, kınama, ayıplama bunların hepsi şiddet ama aile bunu bilmiyor'' dedi.
Çocukların şiddete yönelmesinde, ailesinden ya da çevresinden gördüğü duygusal şiddetin bilinçaltına yerleşmesinin çok etkili olduğunu belirten Solak, ''Çocuklar fiziki şiddetten daha çok duygusal şiddetin altında kalmanın hasarlarını yaşamaya başladığı için annelerini öldürmeye başladı.
Bütün araştırmalar gösteriyor ki duygusal şiddet çocukların ruhunda dayaktan daha ağır hasarlar bırakıyor'' şeklinde konuştu.
Solak, duygusal şiddetin çocuğun ruh halinin daha dinamik ve isyankar döneme geldiği 13 ile 20 yaş arasında ortaya çıktığını anlatarak, ''Eskiden çocukların en çok patladığı dönem 16 ile 19 yaşları arası idi. Artık 11 yaşındaki çocuklar da aşırı şiddet uygulayabilir. Bunda yeni neslin daha özgür büyümesi ve daha iyi beslenmesi ve kendini güçlü hissetmesinin de etkisi var'' ifadelerini kullandı.
NELER YAPILMALI
Adem Solak, çocuğun şiddete yönelmesinin engellenmesi için aile, okullar, emniyet, yargı mensupları ve devletin ilgili kurumlarına büyük görevler düştüğünü söyledi.
Ailelerin, çocuklarının aile içinde şiddet duyguları ile büyümesini önleyici tedbirler alması gerektiğini belirten Solak, şunlara dikkat çekti:
''Çocuğun anne, baba ve kardeşleri ile ilişkileri çok önemli. Ayrıca ailenin, sokak ve okullardaki şiddet tehdidini de ortadan kalkması gerekir.
Okullarda çeteleşme ilkokula kadar indi. Okullarda akran baskısı ve dayağı var. Bazı çocuklar, okullarda kendini güvensiz hissettiği için yanında kesici alet taşıyabiliyor.
Okula başlayan çocuğun kendini güvende hissetmesi için ailesine, okuluna güvenmesi lazım. Yapılan araştırmalarda, karşılaştıkları sorunlarda, öğretmenden ya da okul idaresinden yardım isteyen öğrenci oranının yüzde 2'yi geçmediği ortaya çıktı. Bu, çocuğun asla öğretmen ve okul idaresine güvenmediğini gösteriyor.''
Solak, çocukta şiddetin önlenmesi için televizyon programlarını düzeltmekten önce yapılacak çok iş olduğunu belirterek, sözlerini şöyle tamamladı:
''Medya mensupları kadar bilim adamları ve toplumun önündeki insanlar şiddet ile ilgilense şiddeti önlemede çok daha fazla yol katederiz. Şiddet konusunda, ilgili kurumların, kanunların, uluslararası sözleşmelerin kendilerine yüklediği görevleri bir an önce yerine getirmesi gerekir. Çocuk ve aile konusunun ülkemizde gerçek bir sahibi yok. Bir aile ve çocuk politikamız hala yok.''