Trabzon'da balık işlenecek
Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası (TTSO) ve Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı (DOKA) işbirliğinde gerçekleştirilen Norveç ve İsveç balıkçılık sektörü inceleme gezisinin ardından düzenlenen Balıkçılık Çalıştayı’nın 2.’si TTSO Başkanı M. Suat Hacısalihoğlu ve DO
Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası (TTSO) ve Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı (DOKA) işbirliğinde gerçekleştirilen Norveç ve İsveç balıkçılık sektörü inceleme gezisinin ardından düzenlenen Balıkçılık Çalıştayı’nın 2.’si TTSO Başkanı M. Suat Hacısalihoğlu ve DOKA Genel Sekreteri Çetin Oktay Kaldırım başkanlığında düzenlendi. Sektördeki problemler ve çözüm önerilerinin tartışıldığı çalıştayda yöre balığının işlenerek ihraç edilmesi kararlaştırıldı.
Çalıştayda konuşan TTSO Başkanı Suat Hacısalihoğlu, Temmuz ayında Norveç ve İsveç’e yapılan iş gezisinin ardından konunun sürekli gündemde tutulması ve sektörün geliştirilmesine yönelik adımların atılması amacıyla bir çalışma başlattıklarını ve geçen ay yapılan çalıştayın ardından ikinci kez bir araya geldiklerini söyledi.
Geçen çalıştayda su ürünlerinin işlenmesi ve pazarlanması düşüncesinin önemli bir sonuç olarak ortaya çıktığını kaydeden Hacısalihoğlu, “Bu düşünceyi daha fazla destekleyeceğiz. Lisanslı depoculuk benzeri ortak bir soğuk hava deposunun uygulanmasını ve sektörün tamamının bundan faydalanmasını arzu ediyoruz. Sektörü ayakta tutmanın yolu bu alt yapıların bir an önce kurulmasına bağlı. Amacımız sektörün gelişmesidir. Dolayısıyla hepimiz üzerimize düşen görevi yapmalıyız” dedi.
“DOĞU KARADENİZ BALIK AVINDA BİRİNCİ İHRACATINDA SONUNCU”
Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Çetin Oktay Kaldırım ise su ürünleri sektörünün bölgeyi ileriye taşıyabilecek bir potansiyeli bulunduğuna dikkat çekerek gelişme eğilimi gösteren bu sektörün desteklenmesi gerektiğini söyledi. DOKA olarak bu alanda verebilecekleri destekler bulunduğunu ifade eden Kaldırım, “Avlanan miktara bakıldığında Türkiye’de Doğu Karadeniz yüzde 62,9 gibi çok önemli bir konumu var. İhracat boyutunda baktığımızda ise yüzde 1,5 oranında bir payımız var bu çok düşük. Bu, sektörün potansiyelinin düşük olduğu anlamına gelmez. 20 bin civarında istihdam sağlanıyor, bu yüksek bir rakam ama bu durum ihracata yansımıyor. Bu da iç tüketimden ziyade işlenerek uluslararası pazarlara gönderilmesi konusunda sıkıntılar olduğunu gösteriyor. Bölgeden yapılan ihracat ise 5,2 milyon dolar çok düşük bir rakam. Bölgeden yapılan toplam ihracatın 1 milyar dolar olduğunu göz önüne alırsak bu düşük bir rakam” diye konuştu.
“Doymuş ve önü çok açık olmayan sektörlerden ziyade gelişmeye müsait, potansiyeli olan, istihdam sağlayan sektörlere ağırlık vermemiz önem taşıyor” diyen Kaldırım, “Biz bu sektörü destelemeyi düşünüyoruz. Bu toplantılarda ortaya konulacak sonuçlar da çok önemli. Bölgede balıkçılık sektörünün ciddi bir ivme kazanmasını umut ediyoruz” şeklinde konuştu.
“TÜRKİYE AVRUPA BİRLİĞİ İÇİNDE EN BÜYÜK BALIKÇILIK FİLOSUNA SAHİP ÜLKE”
Su Ürünleri Genel Müdürlüğü Avcılık ve Kontrol Daire Başkanı Turgay Türkyılmaz da yeni oluşturulan teşkilatın yapısı ve görevleri ile su ürünleri potansiyeli, destekler ve denetimleri içeren bir sunum gerçekleştirdi. Sunumda öncelikle teknik bilgiler veren Türkyılmaz “Türkiye’nin su alanının büyüklüğü 26 milyon hektar civarında. Karadeniz’de 250, Marmara’da 200, Ege’de 300, Akdeniz’de ise 500 tür yaşıyor. Türkiye’de 3 bin 124’ü iç sularda olmak üzere 20 bin 327 tane balıkçı gemisi, bu gemilerde 8 bin 21’i iç sularda olmak üzere de 153 bin 164 balıkçı istihdam ediliyor. Türkiye mevcut yapısıyla AB içinde en büyük filoya sahip ülke konumunda bulunuyor. Ancak elde edilen ürünlerin yüzde 90’ı bin 848 adet gemi tarafından avlanıyor. Türkiye’deki balıkçı gemilerinin 15 bin 355 adedi ise 12 metrenin altında büyüklüğe sahip” ifadelerini kullandı.
“Türkiye’de yaklaşık 2 bin tane su ürünleri tesisi var. Bunların proje kapasitesi 313 bin ton olmasına rağmen mevcut kapasite 170 bin ton civarında. Bu nedenle kapasitenin artırılması çok önemli” diyen Türkyılmaz şunları söyledi:
“Su ürünleri üretim miktarı avcılıkta 2002 yılında yüzde 90 iken yetiştiricilikte yüzde 10 civarında idi. 2010 yılında ise bu oran yetiştiricilikte yüzde 26’ya çıktı. Yetiştiricilikte toplam üretimde 2002 yılında 61 bin tondan, 2010 yılında 167 bin tona çıkarıldı. Toplamda ise 2010 yılı itibarıyla 653 bin ton üretim yapıldı. Bu üretimde Karadeniz yüzde 76 ile ilk sırada bulunuyor. Bunun en önemli sebebi de hamsiden kaynaklanıyor. İç sularda ise Karadeniz yüzde 10 gibi bir paya sahipken, Ege’de bu oran yüzde 60 civarında bulunuyor.”
“SU ÜRÜNLERİNE VERİLEN DESTEKLER ARTTI”
Su ürünlerine verilen desteklerle ilgili de bilgi veren Türkyılmaz, “Yetiştiricilikte 2003 yılından 1,1 milyon TL ile başlayan destekler giderek arttı ve 2010 yılında 146,1 milyon TL’ye ulaştı. Toplamda ise 2003-2010 yılları arasında 554 milyon TL destek verildi. Avcılıkta ise ÖTV’si indirilmiş akaryakıt desteği ise 2004-2010 arasında toplamda 566 bin ton ve 618 milyon TL olarak gerçekleşti” dedi.
Türkyılmaz, Türkiye’nin su ürünleri ihracat ve ithalatıyla ilgili olarak “2005-2010 yılları arasında 80 bin ton ithalat ve karşılığında ödenen 133 milyon dolar iken, aynı dönemde 55 bin ton ihracat yapılmış ve karşılığında elde edilen gelir 312 milyon dolar büyüklüğünde olmuştur. İhracatın büyük bir kısmını taze-soğutulmuş balıklar oluşturmaktadır” bilgisini verdi.
Yeni bir yapılanma içinde olduklarını vurgulayan Türkyılmaz, bundan sonra mevcut düzenlemelerin eksiksiz uygulanması için daha hassas olacaklarını dile getirdi ve “Yeni bir genel müdürlük kuruldu. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Çünkü yeni bir yapılanma var. Sektörün sorunlarını sektörün temsilcileriyle birlikte çözeceğiz. Bize yardımcı olmanızı istiyoruz” dedi.
Trabzon Tarım İl Müdürü Bektaş Erdoğan çalıştayda Trabzon’da verilen destekler hakkında bilgi verdi.
Trabzon’da 2006-2010 yılları arasında toplam 33 projeye destek verildiğini belirten Erdoğan, “Bunun içinde 5 adet balık işleme stoklama tesisine, 2 adet soğuk hava deposuna destek verildi. 2011 yılında da 13 projemiz var ve bunların içindeki 3 proje de balıkçılıkla ilgili. Alet makine destekleri kapsamında da gemilerde buzlama makinesi desteği sağlanıyor. 6 adet makineye yüzde 50 hibe desteği veriyoruz” dedi.
Su ürünlerine verilen desteklerle ilgili konuşan Erdoğan, “Su ürünlerine verilen desteklerde de önemli artışlar var. 2008 yılında 2, 3 milyon TL, 2009 yılında 4,3 milyon TL, 2010 yılında ise 6,4 milyon TL balıkçılıkta üretime yönelik destekleme ödemesi yapıldı” diye konuştu.
Erdoğan, sektörle iyi bir işbirliği içinde olduklarını da dile getirerek mevcut problemlerin çözümü için çalıştıklarını söyledi.
BALIKÇILARIN TALEPLERİ
Doğu Karadeniz Balıkçı Kooperatifleri Birliği Başkanı Ahmet Mutlu da Trabzon’da eksikliği hissedilen balık haliyle ilgili konuştu. “Balık halinin nerede yapılacağı çok önemli. Balık hali limanın içinde olmalı. Kıyıdan çok uzakta olunca maliyetler artar. Her yere dolgu alanı yapıyoruz, gerekirse bunun için de dolgu çalışması yapılabilir” diyen Mutlu, nakil belgeleriyle ve kaçak avcılıkla ilgili sıkıntıları da dile getirdi. Bazı kurumların etkin denetim yapmadığından yakınan ve yasaların herkes için eşit olarak uygulanmasını isteyen Mutlu, “Kendi denetimimizi kendimiz yaparsak çok daha etkili oluruz. Ama bunun için de gerekli alt yapı sağlanmalı” dedi.
Burak Balıkçılık Su Ürünleri temsilcisi Erkan Kaya ise verilen desteklere rağmen fiyatların aynı kaldığını, bunun yanında maliyetlerin de arttığını vurgulayarak sektörün sıkıntıda olduğunu ifade etti. Piyasaya aşırı miktarda balık sürüldüğünü belirten Kaya, bunun kontrol altına alınması ve bir fiyat istikrarı oluşmasının şart olduğunu, aksi takdirde sektörün bu yükü uzun süre taşıyamayacağını söyledi.
Su ürünlerinin işlenerek satılmasının daha fazla gelir getireceğini dile getiren Kaya, “Bir liraya mal edilen ürün işlenince 7-8 liraya alıcı bulabiliyor. Ayrıca pazar sorunu da yok. Sektörün bu alana yönelmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Kontrol mekanizmalarının işlemediğini savunan Kaya, “Kurulan kontrol mekanizmalarının yüzde 80’i çalışmıyor. Biz belgeyi aracımız yolda durmasın diye gidip istiyoruz. Normalde gelip bize verilmesi lazım ama tersi oluyor. Ayrıca üretim izni ve sertifikası olmayan tesislerin üretimine mutlaka kısıtlama getirilmeli. Bu durum haksız rekabete yol açıyor” diye konuştu.