Trabzon'daki sempozyumun tartışmaları bitmiyor!

Trabzon’un Akçaabat ilçesinde 26-28 Nisan 2013’te gerçekleştirilen  “Dünden Bugüne Akçaabat Sempozyumu”nun tartışmaları devam ediyor.26-28 Nisan tarihleri arasında Trabzon’un Akçaabat ilçesinde bir dizi sempozyum vardı. İlçenin sosyal, kültürel, tarihsel

Trabzon'daki sempozyumun tartışmaları bitmiyor!

Trabzon’un Akçaabat ilçesinde 26-28 Nisan 2013’te gerçekleştirilen  “Dünden Bugüne Akçaabat Sempozyumu”nun tartışmaları devam ediyor.

26-28 Nisan tarihleri arasında Trabzon’un Akçaabat ilçesinde bir dizi sempozyum vardı. İlçenin sosyal, kültürel, tarihsel ve sanatsal boyutlarının işlendiği sempozyum konularından biri de Akçaabat Ahanda köyü doğumlu Hasan İzzettin Dinamo’ydu.

 Trabzonlu Şair ve yazar Hasan İzzettin Dinamo ile ilgili yapılan oturumda konuşma yapan Giresun Üniversitesi’nde öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Hatem Türk, sempozyumdan sonra kendisiyle ilgili yapılan ithamlara bir yazıyla cevap verdi. İşte o yazı:

Dinamo ve Solda Kalmış Solcular..

            26-28 Nisan 2013’teki “Dünden Bugüne Akçaabat Sempozyumu”na “Ahanda’dan Karacaahmet’e 80 Yıllık Bir Şiirin Öyküsü: Hasan İzzettin Dinamo” adlı bildirimle katıldım. Çalışmamı Dinamo’nun şiirleri üzerinde yapmıştım. Bildiri metninin tamamını anlatamadım. Ancak sonuç olarak şunları da söyledim:

            “Zaman zaman sürek avına maruz kalan Cumhuriyetin bu öz çocuğu, denilebilir ki bağımsızlık, cumhuriyet, insanca yaşamak uğruna önce ailesini, daha sonra devlet babanın kollarından başka bir yerde edinmediği diplomalarını ve nihayet gözünden sakındığı şiir ve romanlarını bu uğurda kaybetse de yine de, artık neyin hatırınaysa, değerlerine küsmemiştir. Sanatını en başta aşk olmak üzere diğer bütün unsurlardan çekerek işte bu değerlerinin emrine vermiştir.”

Sunumdan sonra dinleyicilerden biri, konuşmalarıma itiraz ederek en çok da alıntıladığım kısma yönelik olarak: “Bir kere eserlerine isim olarak verdiği ‘isyan’, Dinamo’nun her şeyinde vardır. ” mealinde bir şeyler söyledi. Ben de sözlerimi seçerek kullandığımı, dik ve onurlu duruşun, başka; değerlere isyanın başka olduğunu söyledim. İlgili bildirim, Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Karadeniz Sosyal Bilimler Dergisi’nin 9. (Sonbahar 2013) sayısında da yayınlanmıştır.

            Kişinin adının Ömer Turan olduğunu Hayatı çalınmış bir yazar: Hasan İzzettin Dinamo”  adlı son derece kaba bir üslupla yazdığı yazıyı görünce öğrendiğim. Bir bilim adamı nasıl yorum yapmakta özgürse herhangi biri de bunları eleştirmekte özgürdür. Ancak bu kişinin işi başka taraflara çekmesi, cehaletini, nefretini, ortaya koyması ona bir cevap verme gereğini ortaya koydu. Genel olarak şunu söylemiş yazar: “Herkesin google üzerinden kolayca erişebileceği yaşam öyküsü ve şiirlerinden başka araştırmaya yönelik yeni bir bilgiye rastlamadım.” Yazıık.. demek ki orada onca özgün ifadeler geçerken kendisi başka şeyler düşünüyordu. Oysa bilim dünyasından on dört asır geride duran bu adamın bilmesi gereken ilk şey, söylediğinin üniversite ortamındaki adının “intihal” adında çok ciddi bir suç olduğudur.

            Benim “tam bir fiyasko örneği” olduğumu yazmış ve eklemiş: “Dinamo’nun 80 yıllık ömrünü 87 yıla çıkarmış. Yaptığı hatayı birisi ona söylemiş olacak ki konuşması sırasında bu hatasından dolayı özür diledi. Bir akademisyen, hazırlandığı konu üzerinde doğru dürüst bir araştırma yapmadan insanların karşısına çıkabiliyorsa, yetiştirdiği öğrencilerin durumunu varın siz düşünün.” Zavallı öğrencilerim aklıma geldi. Demek bunca yıldır öğrendikleri her şey yalanmış. Şimdi öğretmen, akademisyen, hukukçu vs. olarak benden öğrendikleri yanlış şeylerle bu ülkenin aydınlık geleceğini karartmaya devam ediyorlar.

            Adamcağız demiş ki: “Diğer önemli gafı ise, Dinamo’nun şiirlerinde isyan yoktur cümlesiydi. Dinamo’yu hamaset edebiyatına eklemlendirmeye çalışması ve onun devrimci tarafını etkisizleştirip düzen yanlısı gibi göstermesi başlı başına yazara bir ihanetti.” Vay canına... Çekilin yoldan, devrimci güç geliyor… Feodallere ölüm... Yaşasın halkların kardeşliği... Yazar, Dinamo ile ilgili yorumlarını da esirgememiş: “Ezilen ve sömürülen halkların mücadelesini yaşamı ve eserleriyle özdeşleştirmiş gerçek bir yurtseverdi.” Vay vay... Gerçek bir yurt sever... Bu ülkede gerçek bir yurt sever olmak için demek ki “Ezilen ve sömürülen halkların mücadelesini” vermek gerekiyor… Çok merak ettim, son zamanlarda illegal meydanlarda sıklıkla duyduğumuz “halkların kardeşliği” ifadesindeki “halklar”, Dinamo’nun şiirlerinde hangi halklarda ifadesini bulmuştur? Ne düşündürücü... Alın size bir hikmet daha: “İsyan onun için emperyalizme ve sömürüye karşı başkaldırının birincil öznesidir.” Ama kabul etmeli ki fena bir yargı değil. Eğer anlatmak istediği şey, “Dinamo, emperyalizm ve sömürüye isyan etmiştir.” ifadesiyse. Şapka çıkarırım ve ben de aynısını demek istedim, derim. Ancak kişinin cümlesi sanırım herkese bu yargıyı vermez. Dinamo’nun isyan ettiği “emperyalizm”i kim temsil eder? Şunu da belirtmek isterim ki bizdeki sol edebiyatın en önemli çıkmazlarından birisi de buradan kaynaklanır. Bununla ilgili önemli çalışmaların içinde olmayı bekliyorum. Kendi açımdan cevabı ben vereyim. Dinamo için emperyalizmi, Türk halkının, toprağı ve inançları, dili ve kültürüyle, kısaca maddi ve manevi açıdan her şeyine el koymak isteyen işgalciler temsil etmektedir. Bunun karşısında ise Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde büyük Türk milleti ve dolayısıyla Türk ordusu vardır. Dinamo’nun Kutsal İsyan ve Kutsal Barış adlı eserleri, onun değerlere, devletine ve milletine olan isyanını değil, milletinin değerleri için emperyalizm ve onun maşalarına başkaldırışını anlatır. Bugün aynı maşalar, “halkların kardeşliği” sloganlarıyla her santimetresi, Dinamo’nun babası ve abisinin de içinde olduğu Türk şehitlerinin kanıyla Türkün olmuş bu yurdu bölmek ve başka bayrakları dikmek için savaşmaktadır.  

            Bilgi ve görgü düzeyi yetersiz olan bazı insanlar, sempati duydukları ya da ideolojik olarak yakınlık hissettikleri konularda aynı ideolojik kutupta olmadıklarına inandıkları kişilerin sözlerine kulaklarını tamamıyla kapatıyorlar. Sevdikleri kişileri sadece kendi taraflarının anlatması gerektiğine inanıyorlar. Ve hep duymak istediklerini bekliyorlar. Oysa dünyamızda “bilim” diye bir şey var ve her türlü değer yargılarını bir kenara koyabilmeyi gerektirir.

Bana gelince, bir araştırmacı olarak belgelerin izin verdiği ölçüde cümleler kurdum.  Kimsenin avukatlığını yapmadığım gibi hiçbir sanatçıyı ya da değeri aşağılayacak bir işin içinde de olmadım. Böyle düşünen kişiler de eğer istiyorlarsa yasa dışı eylemlere adam toplama üsluplarına devam edip gerek toplumcu edebiyatımıza gerekse Türk soluna karşıt kişiler kazandırmaya devam edebilirler! Bu kişilere bir de Hasan Hüseyince tavsiyem olsun: “Rüzgara tükürmeyin!..”

HABERE YORUM KAT
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler