Kirlilik ve erozyon tehdidi altındaki Karadeniz'de yapılan tüm çalışmaların bir arada toplanıp, daha sağlıklı yönetim stratejisi geliştirilebilmesi amacıyla hayata geçirilen ve adeta "ortak veri bankası" niteliği taşıyan "Black Sea Scene" projesi, bu alanda yapılacak çalışmalar açısından önemli kaynak oluşturuyor.

 

Projenin Türkiye koordinatörlerinden Karadeniz Teknik Üniversitesi Sürmene Deniz Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kadir Seyhan, yaptığı açıklamada, AB destekli projenin, Karadeniz için umut ışığı anlamı taşıdığını söyledi.

 

Seyhan, Hollanda'nın proje koordinatörlüğünü yaptığı ve bütçesi yaklaşık 4 milyon avro olan projenin 33 ortağı bulunduğunu belirterek, "Karadeniz, Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Bulgaristan ile Romanya'nın AB üyesi olması ile tabiri caizse AB'nin ortak denizi oldu. Öyle olunca, AB bu denizde ne olup bittiğini ulusal çıkarları içinde gördüğü konu haline getirdi. Bu nedenle de olaya ilgi duydu" dedi.

 

Sovyetler Birliği dağılmadan önce yapılan çalışmalara ulaşmanın imkansız olduğunu ifade eden Seyhan, "Proje ortağı ülkeler, elindeki bu zamana kadar yapılan çalışmaları ortak ağda buluşturdu. Bu bilgiler, ihtiyaç hasıl olduğu zaman kullanıcıların hizmetine, bilgileri veren üye ülkelerin ortak iznine bağlı olmak kaydıyla açılıyor" diye konuştu.

 

 

 

Seyhan, Karadeniz'le ilgili kirlilik, canlı kaynaklar, maden, oşinografik gibi verilerin tek çatı altında toplanmış olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:

 

"Karadeniz Bilimsel Ağı olarak da adlandırılabilecek iki etaplı proje yaklaşık altı yıl süren çalışmaların ardından tamamlandı. Toplanan verilerin amacı, ortamı daha iyi tanıyabilmektir. Ortamı daha iyi tanırsanız orada yaşayan canlıların yaşam alanlarının bozulmasına fırsat vermeyecek projeler, stratejiler geliştirebilirsiniz. Böylece orada canlılar yaşamaya devam eder."

 

Karadeniz'in kirlilik ve erozyon tehdidi altında bulunduğuna dikkati çeken Seyhan, şunları kaydetti:

 

"Karadeniz'in kirliliği ile ilgili yaşanan sıkıntılar var. Bu kirlilik, Avrupa'dan gelen nehirlerin taşıdığı kirleticilerle yaşanan kirliliktir. Kısmi olarak Karadeniz'in kirlenmesine katkı yaptığımız doğrudur ancak Türkiye, Karadeniz'in tamamına ya da geniş alana etki eden bir kirliliğin müsebbibi değildir. Karadeniz'deki canlı kaynaklar, gündemi her zaman meşgul etmektedir. Eğer bir kaynağın sahibi bir ülke ise onun yönetimi kolaydır ama bu kaynağın sahibi birden fazla ise Karadeniz'de olduğu gibi daha zordur. Bu durum da ister istemez canlı kaynakların yönetiminin bir konsensüs ile ortaya konmasını gerektiriyor."