Ercan Kesal Trabzon'da idi
SÖYLEŞİ YAZISI:BAHAR KURBAYTrabzon Sanatevinin düzenledi 6. sanat günlerinin hazırladığı etkinlik programı kapsamında dün Trabzon'a gelen ve şehir gezi yaptıktan sonra sevenleri ile söyleşi yapan Oyuncu-Yazar Ercan Kesal'ın konuşmalarını sizler için derle
SÖYLEŞİ YAZISI:BAHAR KURBAY
Trabzon Sanatevinin düzenledi 6. sanat günlerinin hazırladığı etkinlik programı kapsamında dün Trabzon'a gelen ve şehir gezi yaptıktan sonra sevenleri ile söyleşi yapan Oyuncu-Yazar Ercan Kesal'ın konuşmalarını sizler için derledim.
Konuşma boyunca doğğallık ve sammimiyetin öneminden bahseder Ecan Kesal ders çıkaracağımız hayat hikayesini bizlerle paylaştı. şimdi sizleri Ercan Bey'in anlatıklarıyla başbaşa bırakmak istiyorum.
Trabzon Sanatevinin salonun da düzenlenen söyleyişi de Ercan bey şunları anlattı;
BENİ DİĞERLERİNDEN AYIRAN DOĞALLIK!
Ben senaryoyu yazan biri olduğum için doğal bir uslüp çıkıyor ortaya bu doğallık sizi diğer oyuncudan ayıran bir özellik olduğunu düşünüyorum bir rolü oynamam kasıldığım hiç olmadı. Üç maymunu oynadım sahnede patron oynamaya çalıştığımda şunu söyledim kendimi oğlum sen doktorsun sen rol yapmaya kalkma rezil olursunuz içinden geldiği davran dedim ve bu düşünceden hiç vazgeçmedim insanlar oyunculuk yapmak için yıllarını veriyor eğitimini alıyor..
OYUNCU ARARKAN NELERE DİKKAT EDİLİR?
Şimdiler de senaryoları herkes birbirinden kaçırır ama 1970 li yıllarda senaryolar sunulurdu herkes fikrini söylerdi ve fikirlerinde alındığı senaryolar ortaya çıkar. Kendine hiç güvenmeyen ama güvenen bir insan hayal eder senarist ve onu oynayabilecek kişiyi arar. Oyuncu ararken kafasında oluşturduğu kişiliğe uyacak yapıya sahip olmadıç mesele Yunus emreyi düşünün kafamızda bşr yunus emre profile var bu kafalarda ki profile uyacak insan ararsınız. Çünkü ben sanatsal yapının insanın kiişiliğiyle uyması çok kıymetli birşey.
EŞİM NAZAN FİLMDE OYNAMAMI HİÇ İSTEMEDİ!
3 maymunda benim profesyonel oyunculuk yapan eşim Nazan Kesal filmimde oynamamı isteememi bunu rezil olmadan atlattın bir daha oynama dedi ama ben sonrasında bir kaç film de daha oynadım. Profesyonel gözle baktığında kelimeleri yuttuğumu çabuk çabuk konuştuğusöyledi ona söyledim normal çünkü bu benim, ben normalde de hızlı konuşurum oynadığım muhtar karekteri de benim, patron rolundeki de benim samimeytle söylüyorum. Bunu söylerken hepsinde aynı rolu yapıyorum anlamında değil bri muhtar diğeri şizofrenik bir adam birisi 18 yaşında çocuğunu oynayan biri işçi bir adam yada kadınları döven bir doctor bunlar hepsi ayrı karekterleri ayrı insanlar ve ayrı kişiler ama ben bunların bendeki içimde ki karşılıklarını bulup oynuyorum.
"ÜNLÜ YÖNETMEN Jonathan Demme TANIMADIM"
Kuzuların sessizliği filmini seyredenler bilir onun yönetmeni Jonathan Demme. Onunla ilginç bir diyalog yaşadım. Övündüğümü düşünmezseniz onu da anlatım.Biz ali aydın yönetmenle venediğe gittik ve küf filmiyle yarıştık.
Vedenik film festivaline gittik. Sabahleyin 9.30-10 gibi basın gösterimi olacak bende dedim ki aliye basın gösteriminin yapıldığı yerin karşısında ki cafeye oturalım. Gazeteci milletin ne düşündüklerini yüzlerinden anlarım. Neyse gazeteciler çıkmaya başladı o sırada café de oturuyoruz ve yanımıza birisi geldi sarıldı kucakladı bişeyler söylüyor oradakilere ingilizcem de çok yeterli değil ama diyor ki bu muhteşem bir oyuncu alkışlattı falan ali aslanın kuyruğunu yakaladık gazeteci millet seviyorsa arkası gelir. Adam bizim otelde kalıyormuş ertesi gün lobi de beni yine yakaladı "tam istediğim oyuncu" falan diyor sonra gitti ben de onu meraklı bir gazeteci sanıyorum. Sonra ekibimden biri geldi. "Siz galiba anlamadınız bu adamın kim olduğunu çıkartamadınız" dedi. "Gazeteci değil mi kardeşim" diye cevap verdim. "Jonathan Demme kim lan" dedim sonra açıkladılar yönetmen dediler gidelim adamı bulalım falan dedim (burada gülüyor)Jonathan Demme yönettiği oyuncunun söylediği şu oyununuzu oynarken başkası olmayın çünkü en iyi kendinizi bilensiniz.
EĞİTİMİ REDDETMİYORUM AMA...
Eğitim metodudunu reddetiğimi falan sakın düşünmeyin ama şunu net bir şekilde söylüyorum tiyatro ve kamera oyunculuğu birbirlerinden alakasız alanlar. Temel problemlerden birisi bu. Oyunculuğun beslendiği yer tiyatro ordan sinemaya geçildiği sanılıyor ama yanılıyorsunuz. Yönetmen arkadaşların çoğunu tanırım tiyatroculardan kaçarlar bütün dertleri büyük tuhaf giydirilmiş metodik oyunculuk sitemlerini gördükçe tırnaklarını yerler. Temel mesele şu onun gibi davranmaya çalışır tiyatrıcu ama bir patron olmuyor birşey olmak ile oynmak ayrı şeyler.
YILMAZ GÜNEY TÜRKİYE'NİN EN İYİSİ
Yılmaz Güney, senarist olarak girdi bu işe. Kendisi sıkı bir edebiyatçıdır. Bütün senaristliği oyunculuğu emmiş Türkye’nin gelmiş geçmiş en iyi yönetmeni olmuştur. Dünya sinemasına da damgasını vurmuştur. Atıf Yılmaz onun ustasıydı onunla alakalı bir şeyi var küçük roller yazarmış kendine garson falan bu arada da Atıf bey e yardım ediyor kendi rolü geldiğinde sanki tüm ışık ona gidiyormuş gibi oluyor ve atıf bey oyunu durduruyormuş lan olum neyapıyorsun sen bişey yapıyorsun yok abi ne yapıyorum anamıyorum ama bişey yaıyorsun diyormuş ben bunu müzik terimiyle birleştirdim Şöyle müziğinin en uygun anında önceden ayarlanmış bir ritimde içten gelen duyguyla birleştirmek Yılmaz bey bunu yapıyor bende bunu ypmaya çalışıyor ve önceden belirlenmiş ritim ve tempoyu değiştiriyorum bunu yaparken yönetmenle iş birliğine giriyor onu ikna ediyorum şanslı birisiyim buna itiraz eden yinetmenlerle çalışmadım ve metni yazanlardan biri olmam da şansımdı. Oyuncu kendini dışardan seyretmeyi becerdiği zaman oyuncudur diyor japonlar kesinlikle hak veryorum ve oyuncunun kendisini seyretmesini bilmeli. Ben her oyuncunun herşeyi oynayacağını düşünmüyorum.
47 YAŞINDA OYUNCULUĞA BAŞLADI VE..
Kirlenmemişlik bana bir avantaj sağladı 47 yaşında oyunculuğa başladığım bir çok kişinin oyunculuğu bıraktığı yaşta ben oyunculuğa başladım. 80 öncesi 12 eylül gibi ağır bir dönemi yaşayan faşist bir darbede canını kurtaranlardan bir öğrenciyim dolayısyla bu yaşanmışlardan çıkardığım dersler benim tümüyle bir avantajım. Hekim olduğum için özgürce seçme hakkındayım beğenmediğim işleri reddetiyorum. Ercan Kesal’a birşey olursa bağımsız sinemada yok olur diyorlar ama bunun asıl sebebi seçerek iş kabul ediyorum. Yapamayacağımı düşündüğüm işleri kabul etmiyorum.
NE KADAR ÇOK YAZARSINIZ O KADAR ÇOK...
Hekimlikten hiç vazgeçmedim çünkü hekim çok kıymetli. Düşünsene insanlar size herşeyi anlatıyor eşine, annesine anlatamadığı birçok şeyi anlatıyor. İşimi bırakmamı gerektiren br poziyon hiç oluşmadı aksine hekim olmam oyunculuğuma besledi. Bunun yanısıra çok okumanın çok kıymetli olduğunu biliyorum. Bakın büyük yönetmenlere hepsi çok okuyan sürekli not alan ve aldıkları nota geri dönen kişiler. Eğer senaryo yada kitap yazmak gibi bir fikriniz varsa sürekli yazacaksınız bunu ne kadar çok yaparsanız yani ne kadar çok yazarsınız o kadar çok pratiklik kazanırsın. Yazdıklarını var sayalım ki 10-20 yıl sonra cope attın ne olur ki? Ne kaybedersin aksine gün gelir o yazdığın ı bir gün hatırlarsınız. Gara gazinin bana 25 yıl önce söylediği kelimeyi ben 25 yıl sonra yazdım. “Aga ben sıkarım ava sıkmazsam hava sıkayım” cümlesi ondan alıntıdır mesela.
Kesal dizi de oynamayı düşünüyormusunuz sorusuna ise şöyle cevap verdi;
Dizi de oynamak isteniyoruz bir tane var zaten bir de ben oynarsam çocuğumuz poyraza yazık olacak.Karımı göremiyorum resmen. (burada gülüyor)
Söyleşinin ardından 6. Sanatevinin etkinliğine katıldığı için ercan Kesal'a teşekkür ödülü Başkan Adnan Taç tarafından verildi.
Oyuncu, yazar, yönetmen ve hekim Ercan Kesal, bu etkinliğe katılan severleninin kitaplarını imzaladı ve ardından İstanbul'a gitmek üzere Trabzon'dan ayrıldı.