2008 kamu kemerleri sıkma yılı
İktisatçı Mustafa Sönmez, 2008 yılında ertelenmiş elektrik ve doğalgaz zamlarının yanında vergi ve harçlardaki artışların da devreye gireceğini, mali disiplinin yeniden tesisi adına kamuda kemerlerin hızla sıkılacağını belirterek, eğitim ve sağlık başta
İktisatçı Mustafa Sönmez, 2008 yılında ertelenmiş elektrik ve doğalgaz zamlarının yanında vergi ve harçlardaki artışların da devreye gireceğini, mali disiplinin yeniden tesisi adına kamuda kemerlerin hızla sıkılacağını belirterek, eğitim ve sağlık başta olmak üzere sosyal harcamaların ise budanacağını, kamu yatırımları kısılıp özelleştirmelere daha da ağırlık verileceğini söyledi.
İktisatçı Mustafa Sönmez, ekonomide 2007 yılına ilişkin yaptığı değerlendirmede, bu yılın AKP iktidarının IMF mutabakatıyla koyduğu hedeflere ulaşamadığını, bu anlamda kendi hedeflerinin de gerisine düşmüş bir iktidar görüntüsü sergilediğini ifade etti. Sönmez, 2007'den 2008'e taşınan birçok sorunun, AKP'nin işinin 2008'de kolay olmayacağının işaretlerini verdiğini belirtti.
Sönmez, Türkiye ekonomisinin bir süredir büyümesini ancak sıcak para girişi ve yakın yıllarda yabancı sermaye girişi ile sürdürebildiğine işaret ederek, bu dış kaynağın gelmesi için yüksek faizler verildiğini, özelleştirmeler yanında, yerli sermayedarların firma ve banka satmaya özendirildiğini, kıyı yörelerde yaygın biçimde gayrimenkul satıldığını anlattı. Dış kaynak girişinin 2005'te 44, 2006'da 46 milyar dolara yaklaştığını, 2007'nin 9 ayında da 37 milyar doları bulduğu dile getiren Sönmez, kaynak girişinin büyümeye yeterli bir tempo kazandıramadığına dikkat çekti.
2007'nin ilk 9 ayında gerçekleşen büyümenin yüzde 4'te kaldığını ve yılın tamamında yine yüzde 4 dolayında kalacağı tahminini aktaran Sönmez, "Sıra dışı ve şanslı bir dünya konjonktürü ile iktidarı çakışan AKP'nin, izlediği çarpık yol haritası yüzünden, Türkiye ekonomisinin büyüme temposunu hızlandıramadığı, tersine bir patinaja hızla sürüklediği görülmektedir. 2001 krizi sonrası girilen patika, sermaye birikimi sağlayamamaktadır" dedi.
DIŞ BORÇLANMADA BÜYÜK ARTIŞ
Sönmez, 2001 sonrası oluşturulan IMF destekli yapının en kırılgan halkası olan cari açığın önemli bir risk olmayı sürdürdüğünü vurgularken, açığın finansmanında sıcak paranın yerini doğrudan yabancı sermaye girişine bırakmasının sürdürülebilir ve kalıcı bir eğilim olduğu sanısını en büyük tehlike olarak nitelendirdi. Geçmiş yılların tortusunu oluşturan sıcak para stokunun, potansiyel ve ciddi bir risk olmayı sürdürdüğünü dile getiren Sönmez, şunları kaydetti:
"Kasım 2007 itibariyle 102.5 milyar doları bulan bu stokun çıkışını önlemek için bir türlü azaltılamayan yüksek faizler, genel faiz düzeyini yüksek tutuyor. Enflasyonda yüzde 4'lük hedefin çok gerisine düşülerek yılın yüzde 10 dolayında bir fiyat artışıyla kapanması bekleniyor. İndirilemeyen enflasyon, faiz seviyesinde de etkili olmakta, reel faizi sıcak para açısından cazip tutmak için faizler düşürülememektedir.
Finansman maliyetleri, 500 büyük sanayi kuruluşu başta olmak üzere reel sektörü hızla dışarıdan borçlanmaya 2007'de de itmiştir. 2007'nin ortalarında Türkiye'nin dış borçları yüzde 61'i özel sektöre ait olmak üzere 226,4 milyar dolara ulaşmıştır. Bu, bir yılda yüzde 18 artış demektir. Düşük kur politikasına da güvenilerek yapılan bu olağanüstü borçlanmanın sahibi reel sektör, finansman maliyetlerini bu yolla azalttığına sevinirken, kendi kuyusunu kazan düşük kur politikasının defakto savunucusu, lobisi olmaya hızla kaymaktadır.ö
BÜYÜME DÜŞÜYOR, CARİ AÇIK DİRENİYOR
Türkiye'nin, büyüme oranı düştüğü halde dış ticaret, giderek de cari açığının gerilemeyen bir hastalığa yakalandığını kaydeden Mustafa Sönmez, ilk 9 ayın büyüme oranı yüzde 4'e düşerken, 10 aylık dış ticaret açığının yüzde 12'yi aşan artışla 51 milyar dolara ulaşmasını ilginç bulduğunu ifade etti. Dış ticaret açığındaki büyüme ve turizm gibi alanlardaki gelirlerin düşük seyriyle cari açığın milli gelire oranının, ilk 9 ayda yüzde 7.4 dolayında gerçekleştiğini belirten Sönmez, düşük büyümeye rağmen dış ticaret açığı ve cari açığın büyümesinde, sanayi üretiminin artan ölçülerde dış girdi kullanmasının etkili olduğunu vurguladı.
Sönmez, enflasyonla mücadelenin ana aracı olduğu savıyla uygulanan düşük kur politikasının, yerli üretimi ve istihdamı 2007'de de sürdürdüğü, buna karşılık ithalatı kamçıladığına işaret ederek, "Düşük kurdaki ısrar bu hastalığı yapısallaştırma eğilimindedir" dedi.
BÖLÜŞÜMDE İYİLEŞME YOK
Sönmez'e göre, 2007'deki bölüşüm ilişkilerine bakıldığında, önceki yıllara göre bir olumlu gelişmeden söz etmek mümkün değil. TÜİK'in tüketim anketleri, yoksulluk analizi gibi araştırmalarının bölüşüm ile ilgili güvenilir veriler içermediğini vurgulayan Sönmez, "Resmi açık işsizliğin, büyüme iddialarına karşın, yüzde 10'da katılaşması 2007'de de sürdü. TÜİK'in işgücü arzını düşük göstererek sakladığı gerçek işsizlik yüzde 20'leri, mutlak rakam olarak da 5 milyonu bulmaktadır. Gerilemeyen işsizlik hanelere yeni gelirler getirmemiştir" diye konuştu.
'2008'DE YENİ İŞSİZLİK DALGALARI VE YOKSULLAŞMALAR GÜNDEMDE'
Sönmez, yeni zam ve vergilerin ise 2008'in gündeminde olduğunu dile getirerek, ertelenen elektrik ve doğalgaz zamlarının yanında vergi ve harçlardaki artışların da 2008'de devreye gireceğini ve mali disiplinin yeniden tesisi adına kamuda kemerlerin hızla sıkılacağını, eğitim ve sağlık başta olmak üzere sosyal harcamalar budanacağını, kamu yatırımları kısılıp özelleştirmelere daha da ağırlık verileceğini söyledi.
Sönmez, şunları kaydetti: "Dünyada likidite bolluğunun 2008'de yerini likidite darlığına bırakması ve sıcak paranın aralarında Türkiye'nin de olduğu riskli ülkelerden çıkma ihtimali, AKP iktidarını zorda bırakabilecektir. Böyle bir kaçış, dış borç kullanıcısı büyük firmaları, oradan da tüm sistemi bir kaosa sürükleme potansiyelini içinde taşımaktadır.
Dış kaynak çekmede AB ve IMF çapalarına bel bağlayan iktidar, AB çapasının taramaya başlamasının ardından tek umudu olan IMF'nin ipine daha çok sarılıp farklı görünümlü de olsa IMF ile stand-by ı uzatmanın yollarını arayacaktır. Bunun da ekonomik yapıyı düşüreceği durum, bugüne kadar ortaya çıkan durumdan anlaşılmalıdır. Özellikle düşük ve orta gelirli kesimler için ise 2008'de yeni işsizlik dalgaları ve yoksullaşmalar gündemdedir."(