Çözüm süreci; pazarlık,...

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, çözüm sürecine ilişkin "Çözüm süreci bir pazarlık süreci, bir al ver süreci değildir. Çözüm süreci taviz vermek asla değildir." dedi. Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda muhtarlar toplantısına katılan Erdoğan, yaptığı konuşmada

Çözüm süreci; pazarlık,...
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, çözüm sürecine ilişkin "Çözüm süreci bir pazarlık süreci, bir al ver süreci değildir. Çözüm süreci taviz vermek asla değildir." dedi.
 
Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda muhtarlar toplantısına katılan Erdoğan, yaptığı konuşmada “Biz tepeden inmeci baskıcı, dayatmacı bir idare anlayışının her zaman karşısında durduk. Çekirdekten kabuğa, mikrodan makroya, fertten cemiyete idare anlayışını en güçlü şekilde savunduk. Siyasi rakiplerimiz ellerindeki büyük propaganda araçlarıyla siyaset yapmaya çalışırken biz evlerden sokaklara sokaklardan caddelere caddelerden mahallelere semtlere oradan da tüm 780 bin kilometreye yayılan bir siyasi mücadele verdik. Onun için muhtarlar siyasi hayatımız boyunca en fazla önem verdiğimiz kesim oldu. Başbakan olduğumuzda muhtarları unutmadık, cumhurbaşkanı olduğumuzda yine muhtarlarımızı unutmadık.” ifadelerini kullandı.
 
“ÇÖZÜM SÜRECİ AL, VER SÜRECİ DEĞİLDİR”
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 17 ilden 406 muhtarın Ankara'ya geldiğine işaret ederek şöyle devam etti:
“Siz bu toplantılarda bir ilksiniz. İç Anadolu, Karadeniz, Marmara ve Ege bölgemizde köy ve mahalle muhtarlarımız aramızda. Türkiye’nin 2002 yılından itibaren en can alıcı meselesi olan terör meselesini çözmek için yoğun bir mücadele veriyoruz. Burada iki büyük hassasiyetimiz var. Birincisi yıllardır ihmal edilen yıllardır red, inkar, asimilasyon politikalarına maruz kalan Doğu ve Güneydoğu illerimizi ayağa kaldırmaya çalışıyoruz. İkinci hassasiyetimiz ise terör meselesini çözerken Doğu ve Güneydoğu illerimiz ayağa kaldırırken Türkiye’nin diğer bölgelerini rahatsız edecek hassasiyetlerini incitecek girişimlerden özenle sakınıyoruz. Yani meseleyi adalet zemininde hiçbir kesimi rencide etmeden ama hiç kimsenin de hakkını zayi olmasına fırsat vermeden çözme gayreti içerisindeyiz. Doğu ve Güneydoğu’da kanı, göz yaşını durdurmaya, emniyeti sağlamaya çalışırken oralarda yatırımlar yaparken Akdeniz’de, Karadeniz’de, İç Anadolu, Ege, Marmara’da yaşayan kardeşlerimizin de kaygılarını gidermenin mücadelesini veriyoruz. Çözüm süreci bir pazarlık süreci bir al ver süreci değildir. Çözüm süreci taviz vermek asla değildir. Hele hele şehitlerimizin hatırasını incitecek gazilerimizin vicdanını yaralayacak hiçbir girişime hiçbir adıma asla fırsat tanımayız. Çok sayıda badire atlattık. Ancak geldiğimiz noktada milletimizin umudu arttı. Milletimizin çözüme ilişkin inancı daha da kuvvetlendi. Hiç kuşkusuz kolay bir süreçte değiliz. Bu süreci bozmak isteyen, yavaşlatmak isteyen içeride ve dışarıda çok sayıda odak var. Rahat durmuyorlar. Bütün dert güçlenen bir Türkiye’yi nasıl zayıflatırız. Güçlü bir Türkiye asla olamaz. Dertleri bu.Yeni Türkiye, güçlü Türkiye diyoruz.” 
 
Erdoğan muhtarlara hitabını, "Kimi zaman içeriden kimi zaman dışarıdan kimi zaman da ortak hareket ederek bu süreci sabote etmeye çalışanlar var. Bunlar her zaman olacak. Terör meselesi Türkiye’nin kalkınmasının büyük bir güçlü ülke olmasının huzurlu, emniyetli, refah içerisinde bir ülke olmasının önünde en büyük engel. Büyük maniyi ortadan kaldırmaya çalıştıkça birileri de bizi engellemeye için çalışıyor. 2013 yılındaki gezi olayları adı altında sahnelenen oyun büyük Türkiye’yi sabote etme girişiminden başka hiçbir şey değildir. Arkasından, altından kimlerin çıktığını gördünüz. Aynı şekilde 2013 sonunda 17 ve 25 Aralık tarihlerinde yolsuzluk maskesi altında sahneye konulan darbe girişimi işte bu çözüm sürecini bu kardeşlik sürecini büyük Türkiye hedefini sabote etme girişiminde başka bir şey değildir. Biz bur girişimler karşısında o zaman hükümet olarak sağlam durduk, dik durduk. Aynı şekilde milletimiz oynanan oyunu gördü ve sapa sağlam dimdik bir duruş sergiledi.” cümleleriyle sürdürdü.
 
“BU ÖFKE, NEFRET NİYE?”
 
Erdoğan, cumhurbaşkanlığı seçimi hakkında ise, ”Cumhurbaşkanlığı seçiminde 14 tane parti birleşti, bu kardeşinizin bir aday çıkardılar, yüzde 52 ile bu millet istedi. Böyle bir oranla iş başına gelmiş olmak bizler için çok büyük bir mutluluk vesilesiydi. 14 partinin ortak desteklediği aday yüzde 38 aldı. Milletin ferasetiyle oynanmaz. Millet küçümsenmez, sandık küçümsenmez. Bundan sonra da gelişmesini engellemek için de oyunlar oynanacak, çeşitli sabotaj girişimini sahneye koyacaktır. Sizler bu oyunlara karşı uyanık olacaksınız. Bunları siz organize edeceksiniz. Biz Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Gürcü, Abaza, Arnavut, Boşnak vs. biz ayrı olabilir miyiz. Biz hepimiz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı değil miyiz? Öyleyse bu dargınlık, kırgınlık, bu öfke, bu nefret niye? Buna karşı mücadeleyi tüm muhtarlarımız olarak sizler vereceksiniz. Yarın seçimler var, özellikle Güneydoğu’da, Doğu’da köylerde birileri tehditler savurup oyları filanca partiye vereceksiniz, vermediğiniz takdirde buraları yakıp, yıkarız diyebilirler. Ama namuslu insanlar namussuzlar kadar şerefli olmadıkça başarılı olamaz. Bu merhum İnönü’nün lafıdır. Buna karşı devlet millet el ele mücadeleyi sürdürmemiz lazım.” dedi.
 
"NEDEN YATIRIMIN BURAYA GELMESİNİ ENGELLİYORSUNUZ?
 
Hakkari Yüksekova’da havalimanı inşaatının devam ettiğine işaret edenErdoğan, “Ama bitirmekte zorlanılıyor. Muhtarlar tehdit ediliyor. Makinaları yakılıyor, tabi iş sağlıklı devam edemiyor. Nasıl oluyor da Hakkari’yi seviyorsunuz o zaman. Hakkari’nin milletvekilleri niçin sahiplenmiyorsunuz? Neden böyle bir yatırımın buraya gelmesini istemiyorsunuz? Hakkari’deki vatandaşım niye Van’a gelip de Van’dan uçsun? Hakkari’den uçsun, niye engelliyorsunuz? Kürt kardeşimizi seven biz miyiz, yoksa oradan seçilmiş olanlar mı? Yolu yapan biz, hastaneyi getiren biz okulları yapan biz, havalimanlarını yapmak isteyen biz engelleyen ben Kürdüm diyenler.” şeklinde konuştu.
 
“NE ÜST AKLIN NE DE ONLARIN MAŞALARININ ÜLKENİN İSTİKAMETİNİ TAYİN ETMELERİNE İZİN VERMEYECEĞİZ"
 
Erdoğan sözlerini, ”Bir üst akıl Türkiye’de belli bir kesimi, belli siyasi partileri, belli örgütleri verdiği talimatlarla vazifelendiriyor ve Türkiye aleyhine çalıştırıyor. Türkçü parti zannediyorsunuz ama bakıyorsunuz onlar aslında üst akla çalışıyorlar. Siz Kürtçü parti zannediyorsunuz bakıyorsunuz onlar aslında üst akla çalışıyorlar. Siz dini cemaat zannediyorsunuz, hizmet örgütü, yardımlaşma örgütü zannediyorsunuz ama bakıyorsunuz onlar halk için ya da hak için değil patronları üst akıl için çalışıyorlar. Ne üst aklın ne de onların maşalarının bu ülkenin istikametini tayin etmelerine hep birlikte müsaade etmeyeceğiz. Türkiye’nin istikametini sadece millet belirleyecek Türkiye’nin kendisi belirleyecek.” diye tamamladı.

HABERE YORUM KAT
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler