Cumhurbaşkanı Erdoğan: Dava arkadaşlığı terk edilmez
Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye’ye dönüşünde soruları yanıtladı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Bosna Hersek’te gerçekleşen Güneydoğu Avrupa İşbirliği Süreci Zirve Toplantısı’nın son derece başarılı geçtiğini belirterek “Türkiye’nin burada olması zirveye ayrı zenginlik kattı. 2020-2021’de inşallah bu zirveyi Türkiye olarak biz yapacağız.” dedi.
Erdoğan, Türkiye’ye dönüşünde uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Ali Babacan partinizden istifa etmeden önce sizinle bir görüşme yaptı mı? Babacan’ın kuracağı parti sizi etkiler mi?
Benimle randevu talebi neticesinde bir görüşmesi oldu. Bu görüşmesinde de kendisi “Şu seçimden sonra istifamı vereceğim. Çünkü partiye karşı olan aidiyet duygularımı kaybetmeye başladım” dedi. “Nedir aidiyet duygularınızı kaybetme gerekçeleriniz?” deyince de ‘ülkedeki ekonomik durumlar’ gibi şeyler söyledi. Şu an tabi istifa mektubunu görmediğim için bilemiyorum ama bana da o gün bir mektup vermişti. O mektuptaki metin bu. Birçok insanla görüştüklerini, çeşitli görüşmelerle bazı adımlar attıklarını anlattı. Kendisine “Parti mi kuracaksınız?” dedim. “Şu anda düşünmüyoruz ama bir platform olarak çalışıyoruz” dedi. Dedim ki ‘Bak Ali Bey, eğer senin bu kabineye katkı verme noktasında yaptığınız çalışmalar varsa, vereceğiz bilgiler varsa biz bunlardan istifade ederiz. Malum ben sana partide danışmanlık teklif ettim, kabul etmedin.” Daha ileri gidiyorum; Özbekistan Başkanı benden orada devletin yapılanmasında eleman istedi. Ali Bey’i teklif ettim. Maalesef oraya da evet demedi. Bizim dava arkadaşlığımızda bir şey var. Dava terk edilmez. Burada sonuna kadar hizmet söz konusudur. Ali Bey, AK Parti içinde belki de Türkiye’de en genç yaşta bakanlık görevlerine gelen birisidir. Anlaştığımız anlaşamadığımız birçok konu olmuştur. Bunlardan en önemlisi de faiz meselesidir. Faiz konusunda hiçbir zaman anlaşamadık. Çünkü faizin bizden ne denli götürüsü olduğunu hep kendilerine söylemişimdir. Uyulduğu zaman enflasyon nerelere kadar inmiştir. 4.6’ya kadar faiz düştü. Enflasyon da 7 civarındaydı. Hatırlayın ondan sonra bize hemen ciddi darbe olayı yapıldı. Bu darbe olayında da bir anda Taksim Gezi olaylarını yaşadık ve faizde, enflasyonda çift haneli rakamlara çıkmış olduk. Dolayısıyla da ilanihaye bu insanlar burada kalacak diye bir şey yok. Aynı şekilde Başbakanlık koltuğuna gelip oturan arkadaşlarımızın nereden nereye nasıl geldikleri malum. Cumhurbaşkanlığı makamına gelip oturanların nereden nereye nasıl geldikleri malum. Bütün bunlarla beraber, yola çıkarken her şey iyi, güzel ama Cumhurbaşkanlığı makamından ayrıldıktan sonra mensubu olduğu partisine üye dahi olmamıştır. Şimdi Ali Bey de hemen rahatlıkla istifasını vermiştir, hayırlısı olsun. Partimizden bu şekilde ayrılanlar daha önce de olmuştu. Bu isimler kimlerdi diye sorsam acaba hatırlar mısınız? Ben Ali Bey’in kendisine de söyledim; “Yolunuz yolunuzdur eyvallah ama şunu unutmayın ki bu ümmeti parçalamaya hakkınız yok. Siz bunu yapıyorsunuz. Bunun parçalanmasıyla da bir yere gidemeyeceksiniz” dedim. Şunu da söyledim, “Fazla da geç kalmayın” dedim.
Neden böyle dediniz?
Bir an önce kursun ki daha seçime dört sene var.
KIRGINLIK NASIL OLMAYACAK?
Babacan’a, Davutoğlu’na, Gül’e kırgınlığınız var mı?
Bu soru sorulur mu Allah aşkına… Bunlara kırgınlık olmayacak da kime olacak?
Kaç senedir kırgınsınız?
Bu tür yaklaşımların olmasıyla başlayan bir süreç… Ama biz baldıran zehrini içerek hep sabrettik ve aleyhte herhangi bir şey konuşmadık. Cumhurbaşkanlığı seçimleri oldu. Bakın şu son belediye başkanlığı seçiminde İstanbul’da olanlar çıkıp da Binali Bey’le ilgili bir tane olumlu ifade kullanmadılar. Siz nefsinizle bir muhasebe yapın. Bu kim? Benim arkadaşım. Bununla ilgili bir ufak ifade kullanmayayım mı? Daha önce mesela referandumda bakıyorsunuz hayır oyu kullandılar. Ama biz bir şey konuştuk mu?
S-400'Ü TABİİ Kİ KULLANACAĞIZ
S-400 sadece acil durumlarda mı kullanılacak? Teknoloji transferi konusunda Rusya ile tam bir işbirliği yapılıyor mu?
Bir defa ortak üretim noktasında Rusya ile sıkıntımız yok. Sayın Putin ile bu işi ilk görüşmeye başladığımız andan itibaren bu konuda mutabakatımız var. Ortak üretime de inşallah geçeceğiz. Bu spekülasyonlar maalesef bizim S-400 alımından vazgeçmemizi isteyenlerin ileri sürdüğü bir tezdir. Bundan vazgeçin diyorlar, böyle bir şey söz konusu değil. Diğer soruya gelince; böyle bir alım veya böyle bir yatırım niye yapılır? Bize nerede, nasıl gerekli olursa biz de bunu tabii ki aynı şekilde kullanma imkanına, hakkına sahip olacağız. Bu bir hava savunma sistemi. Böyle olduğuna göre, eğer birileri bize bir saldırı yaparsa bu saldırı karşısında biz de bu savunma sistemimizi devreye sokacağız. Böyle bir yatırıma bunun için giriyoruz. Biz şu ana kadar en idealini yakalayabilmek için -kendimiz bir defa çalışmalarımızı yapıyoruz o ayrı- ama bir de Patriotlarla ilgili çalışmamızı Obama döneminde başlattık. Fakat Sayın Obama maalesef bize hep “Kongre izin vermiyor” dedi. Şimdi Sayın Trump bunu bildiği için buradan hareketle haklılığımızı teslim etti ve “Bunların hepsi Obama’nın yanlışları” dedi. Çok da ağır ifadeler kullanıyor ve “Haklısın” dedi. Bütün medyanın önünde de kendi mesai arkadaşlarına da bunu söyledi. Patriot olayı bundan dolayı ilerlemedi ki Sayın Trump’ın döneminde de bu iş sarktı. Burada da yine “tamam verdik, veriyoruz” diyemedi. Bize mesela şimdi de uygun şartlarda böyle bir şeyi vermeye kalksaydılar biz Patriot da alabiliriz, çeşitlendirebiliriz ama burada kazan-kazan esasına göre hareket edeceksek… Tabi ki ülkemizin güvenliği ve ülkemizin güvenliğinin ötesinde hele hele bir de bunu pazar olmak anlayışıyla değil, üretir hale gelebilmek anlayışıyla da başından beri adımlarımızı attık. Şu anda da S-400 konusunu Sayın Putin ile her görüştüğümüzde “Başından itibaren nasıl anlaştıysak öyle devam edecektir” demiştir.
Doğu Akdeniz’de kısa, orta, uzun vadede stratejimiz nedir?
Şu an zaten süreç başladı. Bir taraftan bölgede arama çalışmalarımız devam ediyor, bir taraftan sondaj gemlerimiz bölgeye yönlendirildi. Gerek Fatih gerek Yavuz bölgede, onlar da çalışmalarına başlayacak. Biz Kuzey Kıbrıs’taki Türk kardeşlerimizin haklarını savunmak üzere adımımızı atıyoruz. Bu hak nedir? Hepsi oradan çıkan nema; ister su ürünleri olsun ister petrol olsun, bunlar üzerinde eşit oranda hak sahibidirler.
YENİ SİSTEMİ MİLLET SEÇTİ
Kılıçdaroğlu, seçim sonrası ‘partili cumhurbaşkanı olmasın, anayasa değişikliğini konuşalım’, ‘parlamenter sisteme geçiş tartışması’ başlattı...
Bu parlamentoda verilen bir karar değil, halka gidilerek verilen bir karar ve halkımız bu işe yüzde 52’nin üzerinde evet demek suretiyle kararı verdi. Şimdi bununla birlikte çok farklı süreci başlatmış olduk. Bu süreçte de tabii ki eksiklikler olabilir ama parlamenter demokrasi olarak gelen sürecin içinde bu ülkenin neler çektiğini, ne bedeller ödediğini de biliyoruz. Bu ülkede 8 ayda bir hükümetlerin değiştiği dönemler oldu. Artık biz bunları yaşamak istemiyoruz. Çok daha seri kararların alınabildiği, çok daha seri adımların atılabildiği bir dönem ve uluslararası alanda da güven telkin eden bir yapıyı istiyoruz. Nitekim şu anda sene-i devriyesindeyiz, daha bir yıl oldu ve konuyla ilgili çalışmalarımızı kararlı şekilde sürdüreceğiz. Sayın Kılıçdaroğlu her şeyden önce yenile yenile doymayan pehlivan gibi bir durumun içerisinde. Eğer demokratsa milletin verdiği karara saygı duymalı. Bu iş bitti. İki kavram çok önemli; güven ve istikrar ama şimdi Sayın Kılıçdaroğlu’nun bu yaklaşımı güveni de ve istikrarı da tehdit ediyor. Partili cumhurbaşkanı da zaten yeni yönetim sisteminin içinde olan ifade. Bu bizim gökten zembille indirdiğimiz bir ifade değil.
OLAĞANÜSTÜ KONGRE YOK
MYK toplantısı var, parti yönetiminde bir değişiklik için bir olağanüstü kongre kararı çıkar mı?
Asla böyle bir şey söz konusu değil. Sipariş üzerine kongre yapılmaz. Olağanüstü kongreye gidecek şartların oluşması lazım. Önce ilçe kongrelerinden başlarız, il kongreleri yaparız, ardından da büyük kongreye gideriz.
Binali Bey ile ilgili bir tasarrufunuz olacak mı?
Binali Bey benim yol arkadaşım, dava arkadaşım. Nerede, nasıl değerlendirme hususu olacaksa bunların da yapı içindeki gelişmelere bakarak değerlendirmeleri yaparız. Ama benim bir dava ve yol arkadaşım olarak bu denli yetişmiş, kaliteli bir arkadaşımızı tabi ki kenarda bırakmak gibi bir şey düşünülemez.
MERKEZ BANKASI FİNANSTA EN ÖNEMLİ KİLİT
Merkez Bankası Başkanı’nın değiştirilmesi geçtiğimiz günlerde gerçekleşti. Süreçle ilgili neler söylemek istersiniz? Bir de kısa dönemde ekonomiye dair yeni atılacak adımlar ile ilgili paylaşacağınız bilgiler olur mu?
Merkez Bankası ile ilgili attığımız adım yeni yönetim sisteminin cumhurbaşkanına vermiş olduğu bir yetkinin neticesidir. Çünkü Merkez Bankası Başkanı daha önce layüseldi, hiçbir şey soramazsınız, istediği gibi adım atar. Şimdi burada da yapı içerisinde Sayın Başkanın kendine has birçok tasarrufu olmuştur ve bu tasarruflar neticesinde de maalesef ağır bedeller ödendi. Bu artık bir yere kadar katlanılabilirdi, çekilmez oldu ve ondan sonra da bunu başta Hazine ve Maliye Bakanım olmak üzere arkadaşlarımızla değerlendirmemizi yaptık ve burada bir değişikliğe gitmenin faydalı olacağına inandık. Yine Merkez Bankası’na yabancı olmayan, orada başkanvekili konumunda olan bir arkadaşımızı sektörün içerisinde olan, finans sektöründe olan bir arkadaşımızı bu göreve getirmiş olduk. Tabi Merkez Bankası özellikle de ekonominin finans ayağında en önemli kilit. Orayı tamamıyla biz revize edemezsek, orayı sağlam temellere bağlayamazsak orada ciddi sıkıntıları yaşamayla karşı karşıya kalabiliriz. İşte mali istikrar diyoruz, finans noktasındaki atılacak adımlardaki kararlılık diyoruz. Bütün bunlarla en önemli adım tabi para politikası meselesi. Para politikası noktasında hep Para Politikası Kurulu toplandığı zaman “Acaba buradan bu defa ne çıkacak?” Bir diğer taraftan ayda bir toplanan Para Politikası Kurulu, beyefendinin zamanında biliyorsunuz senede 10 aya indirildi. Bunlar bize sorularak değil kendi kendine yapılmış şeyler. Bütün bunların yanında bir başka adım daha atıldı. Başkan yardımcılıkları yetmiyormuş gibi bir de genel direktörlükler adı altında direktörlükler oluşturuldu.
En önemlisi piyasalara güven vermedi. Piyasalarla iletişimi iyi değildi. Tabi bunların hepsi oralarda başka sıkıntıları da meydana getirdi. Bundan dolayı artık böyle bir değişime gidilmesinin ülke ekonomisi için hayırlı olacağına inandık ve bu adımı attık.