Garipoğlu'nun cezaevi komşusu bakın kim çıktı?
Balyoz davası sanığı emekli Tümgeneral Yalçın Ergül, geçtiğimiz günlerde cezasını çektiği ceza evinde intihar eden Cem Garipoğlu'nu Hürriyet gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök’e anlattı.Ergül, Garipoğlu ile aynı binada kaldığını ifade ederek “Çok konuşmayan,
Balyoz davası sanığı emekli Tümgeneral Yalçın Ergül, geçtiğimiz günlerde cezasını çektiği ceza evinde intihar eden Cem Garipoğlu'nu Hürriyet gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök’e anlattı.
Ergül, Garipoğlu ile aynı binada kaldığını ifade ederek “Çok konuşmayan, sessiz bir çocuktu. Kalem falan ihtiyacımız olunca, çok nazik bir sesle 'Ben getireyim komutanım’ derdi” sözleriyle Garipoğlu’nu anlattı.
Gripoğlu'nun intiharda kullandığı ipi nereden temin ettiğiyle ilgili soruya Ergül; "Biz çamaşırları eve gönderiyorduk. Ancak bazı mahkûmlar kendileri yıkıyordu. Tabii yıkadıkları çamaşırları koğuşta kurutuyorlardı. Bunun için de kantinde ince ipler satılıyordu." Yine de tatmin olmuş değilim. İnsan o incecik iple kendini asabilir, boğazını sıkabilir mi?" şeklinde cevap verdi.
İntihara ile ilgili merak edilenleri emekli Tümgeneral Yalçın Ergül’e soran Özkök, cevapları bugünkü köşesine taşıdı.
İşte Garipoğlu'nun cezaevi günlerini anlatan o yazı;
Yalçın Ergül, Silivri'nin 5 numaralı binasındaki hayatını anlatıyor. Sekiz kişilik koğuşlarda kalıyorlarmış. Koğuşun ortak bir salonu varmış. Biri zeminde, öteki merdivenle çıkılan bir ara katta olmak üzere dörder kişilik koğuşları bulunuyormuş.
O C0CUK DA BİZİM BÖLÜMDE KALIYORDU
Haftada bir gün ortak alanda bir arada olma izinleri varmış.
Orada el sanatları falan gibi dersler veriliyormuş.
Bunları anlatırken bir ara susuyor.
"Geçen gün intihar eden çocuk da bizim bölümde kalıyordu." Tabii gazeteci olarak kulaklanm dikiliyor. Üzerine gidiyorum.
"Cem Garipoğlu mu" diyorum ve cevabını beklemeden devam ediyorum.
"Nasıl yani, sizin koğuşta mı yatıyordu?"
İLKER PAŞA DA AYNI YERDEYDİ
"Hayır koğuşta değil, aynı binadaydı" diyor ve ilginç başka ayrıntılar veriyor: "Haftada bir gün binanın ortak bir alanında bir araya gelme hakkımız vardı. Orada sohbet ederdik. İlker Paşa da gelirdi. O çocuk da gelirdi. Arada sohbet ettiğimiz de oldu." Doğrusu son zamanlara kadar orayı Yassıada gibi sadece siyasi mahkûmların konulduğu bir yer sanıyordum.
"Nasıl bir çocuktu" diye soruyorum.
"Çok konuşmayan, sessiz bir çocuktu. Kalem falan ihtiyacımız olunca, çok nazik bir sesle 'Ben getireyim komutanım" derdi."
GARİPOĞLU O İPİ NEREDEN TEMİN ETTİ?
Çocuk kendini asmak için o ipi nasıl buldu?
"Gazetelerden okuduğum kadarı ile başına plastik torba geçirip, iple sıkmış." İyi ama bize hep, ayakkabı bağcıklarına bile izin verilmez deniyordu. O ipi nasıl buldu?
"Biz çamaşırları eve gönderiyorduk. Ancak bazı mahkûmlar kendileri yıkıyordu. Tabii yıkadıkları çamaşırları koğuşta kurutuyorlardı. Bunun için de kantinde ince ipler satılıyordu." Yine de tatmin olmuş değilim. İnsan o incecik iple kendini asabilir, boğazını sıkabilir mi?
"O ince iplerin üç-beş tanesini bir araya getirip sararsan urgan haline gelir."
İLKER PAŞA DA ONUNLA KARŞILAŞIP KONUŞTU MU?
Acaba eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ da onu görmüş, konuşmuş mudur?
"Tam hatırlamıyorum. Kendisine sormak lazım" diyor.
Hiç kaçınr mıyım, dün İlker Başbuğu arayıp soruyorum.
"Bizim kaldığımız yer 5 numaralı binaydı. Orada kalanlar vardı. O da orada kalıyormuş" diyor.
Peki Cem Garipoğlu'nu hatırlıyor mu?
"Tabii ayrı koğuşlarda kalanların her zaman birbirini görme imkânları yoktu. Haftada bir resim dersi vardı. Galiba o resim dersine katılıyormuş." Son soruyu soruyorum.
Siz hiç karşılaştınız, konuştunuz mu?
"Hatırlamıyorum. Ama oralarda, koğuşlara gidip gelirken karşılaşmış, görmüş olabilirim." Hayat ne tuhaf tesadüflerle dolu..."