Gülen'in en yakınındaki isim konuştu!
"En az atılanlar kadar FETÖ'cü var"
Yayınlanma:
Fetullah Gülen’in bir dönem en yakınındaki isimlerden biri olan, 2006’da TSK içindeki Fetullahçı örgütlenmeyi ayrıntılarıyla Genelkurmay Askeri Savcılığı’na anlatan Nurettin Veren, 15 Temmuz’un ardından konuştu. 35 yıl boyunca Gülen’in yanında yer alan Veren, şunları anlattı: “Gülen ile 1966’da İzmir Kestanepazarı’ndaki camide tanıştık. O dönem lise son sınıftaydım. Gülen ise henüz 26 yaşında İzmir’e yeni gelmiş bir imamdı. Bir cuma namazından sonra kendisiyle tanıştık. Üniversiteyi kazandıktan sonra camiye gidip gelmeye, arkadaşlığımı ilerletmeye devam ettim. Gülen o dönem cami avlusundaki tahta barakada kalıyordu. Gülen’i, İlhan İşbilen’le tanıştıran kişi benim.”
‘3 kişiyle başladı’
“Hizmet hareketi 3 kişi olarak başladı” diyen Veren, “Maksadımız üniversite ve lisedeki inançlı talebelere sahip çıkmak, onlara kalacak yer temin etmekti. Zaman içerisinde Abdullah Aymaz, İsmail Büyükçelebi, Mehmet Atalay, Halil İbrahim Uçar, Aydın Koyuncu, Zafer Ayvaz, Mehmet Kadan, İsa Saraç gibi isimler grubumuza dahil oldu. Dindar, vatansever insanların yetiştirilmesi davasını güdüyorduk. Gülen, bir gün bizden yemin etmemizi isteyince, Kuran üzerine sadakatle hizmet edeceğimize dair yemin ettik. Birbirine çok sıkı bağlanan insanlar olduk. Kısa sürede 12-13 evin her birinde 5-6 talebeyi ağırlıyorduk. Sağ-sol çatışması nedeniyle birçok öğrenci yurtlarda kalmaktan korkuyordu. Kısa zamanda evlerin sayısı 50-60’a çıktı. Risale-i Nur okunup 5 vakit namaz kılınıyor, Gülen de evlere gelip vaaz veriyordu. Her cuma Gülen’in vaaz verdiği camiye gidiyorduk. 1972’de ilk yurt binasını temelini attık ve 1977’de hizmete açıldı. Dindarların nefes alamadığı o dönem açtığımız yurt üniversite talebeleri için bulunmaz bir nimet haline geldi. Ege’de yurt sayımız hızla çoğaldı. 1981’de Türkiye genelinde 100’ün üzerinde yurt açmıştık. 1970-1980 arasında Gülen geri planda kalarak cemaati büyüttü. İhtilal olunca arananlar listesindeydi. Bir süre Abdullah Aydın adıyla sahte kimlik bastırıp spor kıyafetlerle kaçtı” dedi.
‘Hayalimden fazla’
Veren, şöyle devam etti: “12 Eylül döneminde yedek subaydım. Gülen, kimi zamanlar benim askeri kıyafetlerimi giyerek emniyet noktalarından kaçabiliyordu. Dindarlar üzerinde baskı olduğundan cemaatten insanlar evlerinin kapısını Gülen’e açıyordu. İhtilal döneminde böylece kaçıp duruyordu. Özal döneminde ise özel okul yapma yasası çıktı. Bu yasa Gülen için bir nimet oldu. Yurtları okula çevirip kolejler kurmaya başladık. Hayal ettiğinden bile fazla okul açıldı. Okullardan başarılı öğrenciler çıktıkça aileler de çocuklarını bizim dershanelere gönderiyordu. Anadolu’da insanlar arazilerini verip okul yapmamızı isiyordu. Bir anlamda etki tepkiyi doğuruyor, dindarlar Gülen’e inanıyordu. İnsanlar hem çocuğunu hem parasını Gülen’e veriyordu.”
‘Vatikan bağlantısı’
“Gülen, deşifre olacağından korkarak Vatikan’la temasa geçti. Zaman Gazetesi kurucusu Alaattin Kaya ve Kasım Gülek, Fetullah Gülen’in Vatikan’la temas kurmasını sağlayan kişilerdi. Gülen ABD’ye Vatikan’dan aldığı referansla gitti. ABD’ye gitmeden önce de azınlıkların dini temsilcileri Bartholomeos, Mutafyan, Haleva ve Morovich’le diyalog toplantıları düzenledi. Dini önderler Vatikan’a Gülen için referans oldular. Dinlerarası diyalog ve ılımlı İslam projesi için Gülen’in biçilmiş kaftan olduğu biliniyordu. Gülen, hiçbir neden yokken 1998’de ABD’ye gitti. Cemaate ‘Hoca hastalandı, tedavi olup dönecek’ yalanını söylediler.”
‘Demirle kovaladı’
“Gülen, ABD’den dönmeyince cemaat evhamlandı. Bazı cemaatçi beni ABD’ye gönderdiler. Gülen’le küs olmama karşın cemaatteki baskı nedeniyle ABD’ye gitmek zorunda kaldım. Gülen, benimle görüşmeyince Türkiye’ye döndüm. 2001’de bu kez Altunizade’deki gizli toplantının kasedi ortaya çıktı. Gülen, şüphelenip hakkımda dedikodu çıkarttı. ABD’de Gülen’in yanında 30 gün kaldım. ‘Kaset sızdıracağına inanmıyorum’ dedi. Ancak bir gün kaldığı evde cinnet getirip ‘Nurettin bana suikast yapacak’ diye bağırdı. Evde cemaatten 100 kişi vardı. Gülen, ‘FBI’yı çağırın, Nurettin’i öldürün’ diye bağırıyordu. Gülen, şömine demiriyle beni evin alt katına kadar kovaladı. Yaşadıklarımı Abdullah Aymaz, Kemalattin Özdemir ve Şerif Ali Tekalan’a da anlattım. Kimse benimle muhatap olmayınca o dönem İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun yanına gittim. Aksu’ya ‘Bu adamın beynine çip takılmış olabilir’ dedim. Bana koruma ve silah verdi. ‘Aranızdaki sürtüşmeye karışmam’ dedi. Aksu, bu olayları yalandı.”
‘Fark edildiğinizde ölü taklidi yapın’
“28 Şubat sürecine kadar devlet büyüklerinden oldukça destek gördük” diyen Veren, “Yurtlarda, okullarda yetişen çocuklar olimpiyatlarda bile başarılı oluyordu. Bu başarılar hem cemaat detekçilerini coşturuyor, hem de devlet katında dikkat çekiyordu. Her ortamda çocukların başarısından söz ediyorduk.
Gülen, 1995’te Altunizade FEM Dersanesi’nin en üst katında gizli bir toplantı yaptı. Bu toplantıya yaklaşık 100 kişi katılmıştı. Toplantıya gelenlerin pek çoğu elimde yetişmiş teğmen, kurmay yüzbaşı, kurmay binbaşı, kaymakam adayları, kaymakamlığa atanmış veya emniyette göreve başlamış çocuklardı. Bu toplantı kameraya da alınarak bölge imamlarına gönderildi. Kaset cemaate sempati duyan işadamlarına izlettiriliyordu. Bölge imamları böylelikle ‘Bağışlarınız boşa gitmiyor. Açtığımız yurt, okul ve evlerde yetişen çocuklar bu mevkilere geldiler. Kimi asker oluyor, kimi polis’ diye propaganda yapılıyordu. Bir anlamda işadamlarına yaptıkları yardımların neticileri izlettiriliyordu. Ancak o toplantıyı görünce ürkmüştüm. Gülen, toplantıya katılan çocuklara ‘Askeriyeyi, yargıyı, emniyeti, mülkiyeyi ele geçirin. Kan damarlarının içine girip ilerleyin. Gidebildiğiniz yere kadar gidin. Sizi fark ettiklerinde durgun sular gibi gölleşin veya ölü taklidi yapın. Yeter ki zaiyat olmasın. Fırsat buluncaya kadar yerinizde sayın. Güce ulaşınca çıkış yapın’ şeklinde konuşma yapmıştı. O gün ilk kez niyetini açıktan söylüyordu.
Açık etme endişesi
Kendisiyle tartıştım. ‘Devlete dini bütün, ahlaklı adam kazandırmak başka, devleti ele geçirmek başka. Bu devlete karşı yapılmış ihanettir. Maksadımız iyi insanlar yetiştirerek, insanlara hizmet etmelerini sağlamak. Bu insanları devletin üzerine çıkarıp sana çalışmalarını istiyorsun’ diye eleştirimi dile getirdim. Gülen, bu tepkiyi görünce endişelenmeye başladı. Kendisini açık edeceğimi düşündü. Beni cemaatten uzaklaştırmak için bir mektup yazarak ‘Artık yanıma gelip gitme’ dedi. Talimattan sonra cemaatte hain ilan edildim. Elimden tutup Gülen’in karşısına getirdiklerim bile yüzüme bakmaz oldu. Gülen beni elinin tersiyle iterken, emeklerimin üzerine oturdu. Resmen aforoz edildim. Ancak cemaatten bazıları aniden devreden çıkarılmamdan rahatsız olmaya başladı. Gülen de bu durumu izah edemedi. ‘Dön’ dedi, kabul etmedim.”
‘Ailemi uzaklaştırdı’
“2002’de Gülen’in cinnet getirip beni öldürmek istediği, ilaçlarla zehirlenmiş olabileceği yönünde şikâyette bulundum. Cemaatin elemanları peşime düşünce adres değiştirdim. Belli bir adresim olmadığı için şikâyetim sonuçsuz kaldı. Bu arada 30 yıllık eşim ve 6 çocuğum Gülen yüzünden beni terk etti. Gülen’e iftiradan 2 yıl cezaevine girdim.”
‘Tutuklananların 10 kademe altında elemanları var’
Veren, “Gülen, 15 Temmuz girişiminde gücünden emindi. TSK içindeki FETÖ’cülerin YAŞ’ta ihraç edileceğini anlayınca düğmeye bastı. Darbe zeminin oluşması için kendince doğru zamanı bekledi. Alman ve Fransızlar da temasa geçti. Alman Parlamentosu’ndaki Ermeni Soykırım Yasa Tasarı’na Gülen ve ekibi tarafından el altından gizli destek verildi. PKK terörü de Gülen ve örgütü için zemin oluşturdu. Darbe başarılı olsaydı Türkiye’yi ABD’nin eyaleti haline getireceklerdi. Darbe başarılı olsa da Türkiye’ye dönmezdi. Örgüt 170 ülkeye yayılmış durumda. Nasıl ki ABD dünyayı tek elden yönetmek istiyorsa, Gülen de hizmetkarı olduğu ABD’den dünyadaki Müslümanlar’ı yönetmek istiyor.
17/25 Aralık sürecinden sonra Gülen ve ekibi, darbe girişimi için plan yapmaya başladı. Mahkemelerin nasıl işleyeceği vekimlerin atanacağının çalışmasını yaptılar. 20 aydır darbeyi planladılar. Mayıs’ta planlanan darbe girişimini 2 ay ertelediler. Gözaltına alınan veya tutuklananların 10 kademe daha altında FETÖ’cüler var. Ordu, Yargı, Emniyet ve diğer kurumlarda en az atılanlar kadar FETÖ’cü var. 2005 yılında FETÖ’cüler Ordu’nun yüzde 45’ini, Emniyet’in yüzde 75’ini, Yargı’nın da yüzde 60’ını ele geçirmiş durumdaydı. Son dönemde Harp Okulları’nı neredeyse tamamını ele geçirdiler.
‘Kontrolü yüzde 90 bizden çıktı’
Gülen, deşifre olan elemanlarını hemen değiştirir. Ahtapot gibi bir sistem. Gülen’le ABD’deki son konuşmamızda ‘Bu işin kontrolü yüzde 90 bizden çıktı’ dedi. Yani ABD ve CIA’nın organize ettiği bir yapı olduğunu itiraf ediyordu. Gülen tıpkı Öcalan gibi bir sembol. İki terör örgütü liderinin talimatları nereden aldıkları ayyuka çıkmış durumda. Darbe girişimine katılan rütbeli personelin yüzde 75’i FETÖ’cüdür. Yüzde 25’inin bir bölümü FETÖ’nün TSK’daki hakimiyeti bilip bu işe kalkışmıştır. Yüzde 25’lik dilimde şantajdan darbe girişimine katılan da var. FETÖ’cüler tarafından 20 suikast teşebbüsüne maruz kaldım. ‘Seni Hablemitoğlu gibi yok ederiz’ dediler. 2004’te suikast girişiminde bulunan bir polisin tutuklandığını öğrendim. Hükümet, darbeyi savuşturup temizliğe başlayarak 2 yıl nefes aldı. Ancak tutuklananların 10 kademe altında binlerce gizlenen eleman var. Gülen ölürse yerine geçecek isimler Suat Yıldırım, İsmail Büyükçelebi veya Abdullah Aymaz’dan biri olur. Gülen hareketi tamamen yok olmaz ancak farklı fraksiyonlara bölünürler” diye konuştu.
Çekirdek ekibi
- Gülen’in çekirdek kadrosunda yer alan isimlerden biri olan ve ondan sonra örgütün başına geçmesi muhtemel isimlerden Abdullah Aymaz yurt dışında bulunan isimlerden biri.
- Örgütün ABD imamı olduğu iddia edilen İsmail Büyükçelebi de Gülen’in veliahtları arasında yer alırken, ABD’de yaşadığı belirtiliyor.
- Çekirdek kadroda yurtdışında olan diğer isimler; Mehmet Atalay, Halil İbrahim Uçar, Aydın Koyuncu, Zafer Ayvaz, Mehmet Kadan ve İsa Saraç.
- Eski Ak Parti milletvekili İlhan İşbilen ise FETÖ’den tutuklu bulunuyor.
- Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Yaşar Tunagür, Gülen’i keşfeden ve derin bağlantılarını kuran kişi olarak iddia ediliyor. Tunagür 2006 yılında vefat etti.
- CHP eski genel sekreterlerinden Kasım Gülek 1996’da Washington’da yaşamını yitirdi. Gülen’e yakın isimlerin başında geldiği öne sürülen Gülek’in, Gülen’in ABD ve Vatikan bağlantılarında ön ayak olduğu iddia ediliyor.
‘Gülen’e 20 ABD’li kefil oldu’
Veren, “Gülen 17 yıldır ABD’de yaşıyor. 1999’dan 2007’ye kadar ABD vatandaşı olmak için çuval dolusu para harcayıp çalmadık kapı bırakmadı. 2007’den sonra hiçbir hukuki engeli yokken, hükümetle arası iyiyken, üstelik dönemin cumhurbaşkanı, başbakanı ve başbakan yardımcısının kendisine Türkiye’ye dönme çağrısı yapmasına karşın ülkeye dönmedi. 15 Temmuz ihanetini yapmak için sağlam kulede oturmayı tercih etti. İhanet planları yapmasa Türkiye’ye dönerdi.
Gülen’in ABD bağlatısında bazı isimler kritik öneme sahip. 70’lerde Komünizmle Mücadele Derneği çatısı altında keşfedilen bir eleman aslında. Gülen’in CIA ve ABD ile temasları ilk olarak o dönem başlıyor. Gülen’i keşfeden Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Yaşar Tunagör. Tunagör’ün oğlu Osman ABD’de yaşayan, sürekli bu ülkeye gidip gelen biri. Gülen’in ABD ile temas kurmasındaki diğer kilit isim eski CHP’li siyasilerden Kasım Gülek. Bu ismin Gülen ile yakın ilişkisi herkesin malumu. Gülek’in eşinin kız kardeşi ABD ordusunda albay rütbesiyle görev yapan biriydi. Gülen, bu isimler üzerinden ABD ile ilişkiye girdi.
‘26 kefil istendi’
Gülen’in 2006’da ABD vatandaşlığı başvurusunu değerlendiren Doğu Pensilvanya eyalet mahkemesi kendisinden 26 kefil istedi. Aralarında CIA eski yetkilisi Graham Fuller, CIA eski görevlisi George Fidas ile ABD Haberalma Araştırma Dairesi eski Direktörü Morton Abramowitz gibi isimlerin olduğu 20 ABD’li Gülen’e kefil oldu. ABD yasalarına göre bu ülke vatandaşlığa geçenlerin, ABD bayrağı ve İncil üzerine el basarak yemin ettikleri biliniyor. ABD’deki Türk konsoloslukları veya büyükelçilik yetkilileri yemin meselesini araştırıp açıklama yapabilir.
‘Jeopolitik evlilikler’
Örgüt içinde jeopolitik evlilikler yapıldı. Johannesburg’da yaşayan Ali Katırcıoğlu, Gülen’in kardeşinin çocuklarından biriyle evli. Cemaatteki birçok insan Gülen’in kainat imamı olduğuna inanıyor. Gülen de kendisinin olağanüstü güçleri olduğuna inanmış durumda. Kendisini ‘Kutbul İrşad Kutbul Aktab’ yani ‘güneşlerin güneşi, kainat imamı’ olarak görüyor. 50 yıldır kuvvetli bir sakinleştirici kullanıyor. İlaçların yan etkisi nedeniyle sanrılar görüyor. Bir anlamda eroinmandan farksız. Sanrıları gerçekmiş gibi anlatıyor, kendi de inanıyor.”
‘3 kişiyle başladı’
“Hizmet hareketi 3 kişi olarak başladı” diyen Veren, “Maksadımız üniversite ve lisedeki inançlı talebelere sahip çıkmak, onlara kalacak yer temin etmekti. Zaman içerisinde Abdullah Aymaz, İsmail Büyükçelebi, Mehmet Atalay, Halil İbrahim Uçar, Aydın Koyuncu, Zafer Ayvaz, Mehmet Kadan, İsa Saraç gibi isimler grubumuza dahil oldu. Dindar, vatansever insanların yetiştirilmesi davasını güdüyorduk. Gülen, bir gün bizden yemin etmemizi isteyince, Kuran üzerine sadakatle hizmet edeceğimize dair yemin ettik. Birbirine çok sıkı bağlanan insanlar olduk. Kısa sürede 12-13 evin her birinde 5-6 talebeyi ağırlıyorduk. Sağ-sol çatışması nedeniyle birçok öğrenci yurtlarda kalmaktan korkuyordu. Kısa zamanda evlerin sayısı 50-60’a çıktı. Risale-i Nur okunup 5 vakit namaz kılınıyor, Gülen de evlere gelip vaaz veriyordu. Her cuma Gülen’in vaaz verdiği camiye gidiyorduk. 1972’de ilk yurt binasını temelini attık ve 1977’de hizmete açıldı. Dindarların nefes alamadığı o dönem açtığımız yurt üniversite talebeleri için bulunmaz bir nimet haline geldi. Ege’de yurt sayımız hızla çoğaldı. 1981’de Türkiye genelinde 100’ün üzerinde yurt açmıştık. 1970-1980 arasında Gülen geri planda kalarak cemaati büyüttü. İhtilal olunca arananlar listesindeydi. Bir süre Abdullah Aydın adıyla sahte kimlik bastırıp spor kıyafetlerle kaçtı” dedi.
‘Hayalimden fazla’
Veren, şöyle devam etti: “12 Eylül döneminde yedek subaydım. Gülen, kimi zamanlar benim askeri kıyafetlerimi giyerek emniyet noktalarından kaçabiliyordu. Dindarlar üzerinde baskı olduğundan cemaatten insanlar evlerinin kapısını Gülen’e açıyordu. İhtilal döneminde böylece kaçıp duruyordu. Özal döneminde ise özel okul yapma yasası çıktı. Bu yasa Gülen için bir nimet oldu. Yurtları okula çevirip kolejler kurmaya başladık. Hayal ettiğinden bile fazla okul açıldı. Okullardan başarılı öğrenciler çıktıkça aileler de çocuklarını bizim dershanelere gönderiyordu. Anadolu’da insanlar arazilerini verip okul yapmamızı isiyordu. Bir anlamda etki tepkiyi doğuruyor, dindarlar Gülen’e inanıyordu. İnsanlar hem çocuğunu hem parasını Gülen’e veriyordu.”
‘Vatikan bağlantısı’
“Gülen, deşifre olacağından korkarak Vatikan’la temasa geçti. Zaman Gazetesi kurucusu Alaattin Kaya ve Kasım Gülek, Fetullah Gülen’in Vatikan’la temas kurmasını sağlayan kişilerdi. Gülen ABD’ye Vatikan’dan aldığı referansla gitti. ABD’ye gitmeden önce de azınlıkların dini temsilcileri Bartholomeos, Mutafyan, Haleva ve Morovich’le diyalog toplantıları düzenledi. Dini önderler Vatikan’a Gülen için referans oldular. Dinlerarası diyalog ve ılımlı İslam projesi için Gülen’in biçilmiş kaftan olduğu biliniyordu. Gülen, hiçbir neden yokken 1998’de ABD’ye gitti. Cemaate ‘Hoca hastalandı, tedavi olup dönecek’ yalanını söylediler.”
‘Demirle kovaladı’
“Gülen, ABD’den dönmeyince cemaat evhamlandı. Bazı cemaatçi beni ABD’ye gönderdiler. Gülen’le küs olmama karşın cemaatteki baskı nedeniyle ABD’ye gitmek zorunda kaldım. Gülen, benimle görüşmeyince Türkiye’ye döndüm. 2001’de bu kez Altunizade’deki gizli toplantının kasedi ortaya çıktı. Gülen, şüphelenip hakkımda dedikodu çıkarttı. ABD’de Gülen’in yanında 30 gün kaldım. ‘Kaset sızdıracağına inanmıyorum’ dedi. Ancak bir gün kaldığı evde cinnet getirip ‘Nurettin bana suikast yapacak’ diye bağırdı. Evde cemaatten 100 kişi vardı. Gülen, ‘FBI’yı çağırın, Nurettin’i öldürün’ diye bağırıyordu. Gülen, şömine demiriyle beni evin alt katına kadar kovaladı. Yaşadıklarımı Abdullah Aymaz, Kemalattin Özdemir ve Şerif Ali Tekalan’a da anlattım. Kimse benimle muhatap olmayınca o dönem İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun yanına gittim. Aksu’ya ‘Bu adamın beynine çip takılmış olabilir’ dedim. Bana koruma ve silah verdi. ‘Aranızdaki sürtüşmeye karışmam’ dedi. Aksu, bu olayları yalandı.”
‘Fark edildiğinizde ölü taklidi yapın’
“28 Şubat sürecine kadar devlet büyüklerinden oldukça destek gördük” diyen Veren, “Yurtlarda, okullarda yetişen çocuklar olimpiyatlarda bile başarılı oluyordu. Bu başarılar hem cemaat detekçilerini coşturuyor, hem de devlet katında dikkat çekiyordu. Her ortamda çocukların başarısından söz ediyorduk.
Gülen, 1995’te Altunizade FEM Dersanesi’nin en üst katında gizli bir toplantı yaptı. Bu toplantıya yaklaşık 100 kişi katılmıştı. Toplantıya gelenlerin pek çoğu elimde yetişmiş teğmen, kurmay yüzbaşı, kurmay binbaşı, kaymakam adayları, kaymakamlığa atanmış veya emniyette göreve başlamış çocuklardı. Bu toplantı kameraya da alınarak bölge imamlarına gönderildi. Kaset cemaate sempati duyan işadamlarına izlettiriliyordu. Bölge imamları böylelikle ‘Bağışlarınız boşa gitmiyor. Açtığımız yurt, okul ve evlerde yetişen çocuklar bu mevkilere geldiler. Kimi asker oluyor, kimi polis’ diye propaganda yapılıyordu. Bir anlamda işadamlarına yaptıkları yardımların neticileri izlettiriliyordu. Ancak o toplantıyı görünce ürkmüştüm. Gülen, toplantıya katılan çocuklara ‘Askeriyeyi, yargıyı, emniyeti, mülkiyeyi ele geçirin. Kan damarlarının içine girip ilerleyin. Gidebildiğiniz yere kadar gidin. Sizi fark ettiklerinde durgun sular gibi gölleşin veya ölü taklidi yapın. Yeter ki zaiyat olmasın. Fırsat buluncaya kadar yerinizde sayın. Güce ulaşınca çıkış yapın’ şeklinde konuşma yapmıştı. O gün ilk kez niyetini açıktan söylüyordu.
Açık etme endişesi
Kendisiyle tartıştım. ‘Devlete dini bütün, ahlaklı adam kazandırmak başka, devleti ele geçirmek başka. Bu devlete karşı yapılmış ihanettir. Maksadımız iyi insanlar yetiştirerek, insanlara hizmet etmelerini sağlamak. Bu insanları devletin üzerine çıkarıp sana çalışmalarını istiyorsun’ diye eleştirimi dile getirdim. Gülen, bu tepkiyi görünce endişelenmeye başladı. Kendisini açık edeceğimi düşündü. Beni cemaatten uzaklaştırmak için bir mektup yazarak ‘Artık yanıma gelip gitme’ dedi. Talimattan sonra cemaatte hain ilan edildim. Elimden tutup Gülen’in karşısına getirdiklerim bile yüzüme bakmaz oldu. Gülen beni elinin tersiyle iterken, emeklerimin üzerine oturdu. Resmen aforoz edildim. Ancak cemaatten bazıları aniden devreden çıkarılmamdan rahatsız olmaya başladı. Gülen de bu durumu izah edemedi. ‘Dön’ dedi, kabul etmedim.”
‘Ailemi uzaklaştırdı’
“2002’de Gülen’in cinnet getirip beni öldürmek istediği, ilaçlarla zehirlenmiş olabileceği yönünde şikâyette bulundum. Cemaatin elemanları peşime düşünce adres değiştirdim. Belli bir adresim olmadığı için şikâyetim sonuçsuz kaldı. Bu arada 30 yıllık eşim ve 6 çocuğum Gülen yüzünden beni terk etti. Gülen’e iftiradan 2 yıl cezaevine girdim.”
‘Tutuklananların 10 kademe altında elemanları var’
Veren, “Gülen, 15 Temmuz girişiminde gücünden emindi. TSK içindeki FETÖ’cülerin YAŞ’ta ihraç edileceğini anlayınca düğmeye bastı. Darbe zeminin oluşması için kendince doğru zamanı bekledi. Alman ve Fransızlar da temasa geçti. Alman Parlamentosu’ndaki Ermeni Soykırım Yasa Tasarı’na Gülen ve ekibi tarafından el altından gizli destek verildi. PKK terörü de Gülen ve örgütü için zemin oluşturdu. Darbe başarılı olsaydı Türkiye’yi ABD’nin eyaleti haline getireceklerdi. Darbe başarılı olsa da Türkiye’ye dönmezdi. Örgüt 170 ülkeye yayılmış durumda. Nasıl ki ABD dünyayı tek elden yönetmek istiyorsa, Gülen de hizmetkarı olduğu ABD’den dünyadaki Müslümanlar’ı yönetmek istiyor.
17/25 Aralık sürecinden sonra Gülen ve ekibi, darbe girişimi için plan yapmaya başladı. Mahkemelerin nasıl işleyeceği vekimlerin atanacağının çalışmasını yaptılar. 20 aydır darbeyi planladılar. Mayıs’ta planlanan darbe girişimini 2 ay ertelediler. Gözaltına alınan veya tutuklananların 10 kademe daha altında FETÖ’cüler var. Ordu, Yargı, Emniyet ve diğer kurumlarda en az atılanlar kadar FETÖ’cü var. 2005 yılında FETÖ’cüler Ordu’nun yüzde 45’ini, Emniyet’in yüzde 75’ini, Yargı’nın da yüzde 60’ını ele geçirmiş durumdaydı. Son dönemde Harp Okulları’nı neredeyse tamamını ele geçirdiler.
‘Kontrolü yüzde 90 bizden çıktı’
Gülen, deşifre olan elemanlarını hemen değiştirir. Ahtapot gibi bir sistem. Gülen’le ABD’deki son konuşmamızda ‘Bu işin kontrolü yüzde 90 bizden çıktı’ dedi. Yani ABD ve CIA’nın organize ettiği bir yapı olduğunu itiraf ediyordu. Gülen tıpkı Öcalan gibi bir sembol. İki terör örgütü liderinin talimatları nereden aldıkları ayyuka çıkmış durumda. Darbe girişimine katılan rütbeli personelin yüzde 75’i FETÖ’cüdür. Yüzde 25’inin bir bölümü FETÖ’nün TSK’daki hakimiyeti bilip bu işe kalkışmıştır. Yüzde 25’lik dilimde şantajdan darbe girişimine katılan da var. FETÖ’cüler tarafından 20 suikast teşebbüsüne maruz kaldım. ‘Seni Hablemitoğlu gibi yok ederiz’ dediler. 2004’te suikast girişiminde bulunan bir polisin tutuklandığını öğrendim. Hükümet, darbeyi savuşturup temizliğe başlayarak 2 yıl nefes aldı. Ancak tutuklananların 10 kademe altında binlerce gizlenen eleman var. Gülen ölürse yerine geçecek isimler Suat Yıldırım, İsmail Büyükçelebi veya Abdullah Aymaz’dan biri olur. Gülen hareketi tamamen yok olmaz ancak farklı fraksiyonlara bölünürler” diye konuştu.
Çekirdek ekibi
- Gülen’in çekirdek kadrosunda yer alan isimlerden biri olan ve ondan sonra örgütün başına geçmesi muhtemel isimlerden Abdullah Aymaz yurt dışında bulunan isimlerden biri.
- Örgütün ABD imamı olduğu iddia edilen İsmail Büyükçelebi de Gülen’in veliahtları arasında yer alırken, ABD’de yaşadığı belirtiliyor.
- Çekirdek kadroda yurtdışında olan diğer isimler; Mehmet Atalay, Halil İbrahim Uçar, Aydın Koyuncu, Zafer Ayvaz, Mehmet Kadan ve İsa Saraç.
- Eski Ak Parti milletvekili İlhan İşbilen ise FETÖ’den tutuklu bulunuyor.
- Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Yaşar Tunagür, Gülen’i keşfeden ve derin bağlantılarını kuran kişi olarak iddia ediliyor. Tunagür 2006 yılında vefat etti.
- CHP eski genel sekreterlerinden Kasım Gülek 1996’da Washington’da yaşamını yitirdi. Gülen’e yakın isimlerin başında geldiği öne sürülen Gülek’in, Gülen’in ABD ve Vatikan bağlantılarında ön ayak olduğu iddia ediliyor.
‘Gülen’e 20 ABD’li kefil oldu’
Veren, “Gülen 17 yıldır ABD’de yaşıyor. 1999’dan 2007’ye kadar ABD vatandaşı olmak için çuval dolusu para harcayıp çalmadık kapı bırakmadı. 2007’den sonra hiçbir hukuki engeli yokken, hükümetle arası iyiyken, üstelik dönemin cumhurbaşkanı, başbakanı ve başbakan yardımcısının kendisine Türkiye’ye dönme çağrısı yapmasına karşın ülkeye dönmedi. 15 Temmuz ihanetini yapmak için sağlam kulede oturmayı tercih etti. İhanet planları yapmasa Türkiye’ye dönerdi.
Gülen’in ABD bağlatısında bazı isimler kritik öneme sahip. 70’lerde Komünizmle Mücadele Derneği çatısı altında keşfedilen bir eleman aslında. Gülen’in CIA ve ABD ile temasları ilk olarak o dönem başlıyor. Gülen’i keşfeden Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Yaşar Tunagör. Tunagör’ün oğlu Osman ABD’de yaşayan, sürekli bu ülkeye gidip gelen biri. Gülen’in ABD ile temas kurmasındaki diğer kilit isim eski CHP’li siyasilerden Kasım Gülek. Bu ismin Gülen ile yakın ilişkisi herkesin malumu. Gülek’in eşinin kız kardeşi ABD ordusunda albay rütbesiyle görev yapan biriydi. Gülen, bu isimler üzerinden ABD ile ilişkiye girdi.
‘26 kefil istendi’
Gülen’in 2006’da ABD vatandaşlığı başvurusunu değerlendiren Doğu Pensilvanya eyalet mahkemesi kendisinden 26 kefil istedi. Aralarında CIA eski yetkilisi Graham Fuller, CIA eski görevlisi George Fidas ile ABD Haberalma Araştırma Dairesi eski Direktörü Morton Abramowitz gibi isimlerin olduğu 20 ABD’li Gülen’e kefil oldu. ABD yasalarına göre bu ülke vatandaşlığa geçenlerin, ABD bayrağı ve İncil üzerine el basarak yemin ettikleri biliniyor. ABD’deki Türk konsoloslukları veya büyükelçilik yetkilileri yemin meselesini araştırıp açıklama yapabilir.
‘Jeopolitik evlilikler’
Örgüt içinde jeopolitik evlilikler yapıldı. Johannesburg’da yaşayan Ali Katırcıoğlu, Gülen’in kardeşinin çocuklarından biriyle evli. Cemaatteki birçok insan Gülen’in kainat imamı olduğuna inanıyor. Gülen de kendisinin olağanüstü güçleri olduğuna inanmış durumda. Kendisini ‘Kutbul İrşad Kutbul Aktab’ yani ‘güneşlerin güneşi, kainat imamı’ olarak görüyor. 50 yıldır kuvvetli bir sakinleştirici kullanıyor. İlaçların yan etkisi nedeniyle sanrılar görüyor. Bir anlamda eroinmandan farksız. Sanrıları gerçekmiş gibi anlatıyor, kendi de inanıyor.”
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.