Işıkara Trabzon'u da uyardı
Türk Kızılayı Genel Başkan Danışmanı Prof.Dr. Ahmet Mete Işıkara, Türkiye'de her yıl 6'nın üzerinde bir deprem olduğuna, ancak 1 Mayıs 2003 tarihinden beri bu büyüklükte bir deprem olmadığına dikkat çekerek bu durumun kendisini rahatsız ettiğini söyledi.
Türk Kızılayı Genel Başkan Danışmanı Prof.Dr. Ahmet Mete Işıkara, Türkiye'de her yıl 6'nın üzerinde bir deprem olduğuna, ancak 1 Mayıs 2003 tarihinden beri bu büyüklükte bir deprem olmadığına dikkat çekerek bu durumun kendisini rahatsız ettiğini söyledi.
Diyanet İşleri Başkanlığı ile Türk Kızılayı arasında afet zararlarının azaltılması ve toplumu harekete geçirmek amacıyla başlatılan Toplum Liderlerini Teşkilatlandırma Projesi kapsamında Trabzon'da din görevlilerine yönelik bir bilgilendirme semineri yapıldı. Seminerde konuşan Türk Kızılayı Genel Başkan Danışmanı Prof.Dr. Ahmet Mete Işıkara, din görevlilerine başta deprem olmak üzere doğal afetlerle ilgili bilgi verdi ve bu bilgilerin cemaatle paylaşılmasını istedi. "Sen doğaya saygı göstermezsen doğa da sana saygı göstermez" diyen Işıkara, bunun da bilgi ve bilinçle sağlanabileceğini anlattı.
Din görevlilerinin afetlerle ilgili cemaati bilgilendirmesinin gerekliliğine işaret eden ve konuşmasında sık sık ayet ve hadislerden alıntı yapan Prof.Dr. Işıkara, şunları söyledi: "Cemaatle baş başa kaldığınızda afetlerden korunma bilincini dile getirmelisiniz. Allah korkusu ve sevgisi varsa, ki hepimizde var, toplumu bilgilendirme konusundaki görevimizi de en iyi şekilde yerine getirmeliyiz. Bunun için yapısal bilinci geliştirmeliyiz, binaları doğru ve düzgün inşa etmeliyiz. Bitişik nizam bina
yapmaktan kaçınmalıyız. Evdeki eşyaları deprem anında zarar görmemek için mutlaka sabitlemeliyiz. Unutmayalım ki, 1999 Marmara depreminde ölenlerin yüzde 3'ü, yani 800'ü bu sebeple hayatını kaybetti. Yüzde 50'si de bu yüzden yaralandı."
Türk toplumunun depreme her an hazırlıklı olması gerektiğini belirten Işıkara, 1 Mayıs 2003'ten bu yana 6 büyüklüğünde bir deprem olmamasından da rahatsızlık duyduğunu dile getirerek şöyle konuştu:
"Baktığınız zaman yılda 1 kere 6'nın üzerinde bir deprem olurken 1 Mayıs 2003'ten bu yana 6'nın üzerinde bir deprem olmadı. Bu çok olağan bir sessizlik değil ve beni çok rahatsız ediyor."
Marmara Bölgesi'nde de potansiyel bir deprem tehlikesi bulunduğunu ve bunun her geçen gün yaklaştığını anlatan Işıkara, sözlerine şöyle devam etti: "Marmara'da bir deprem tehlikesi var o tehlike her geçen gün daha yaklaşıyor. Dolayısıyla hem kamusal önlemlerin alınması hem de toplum liderliğini teşkilatlandırma projesinin yaygınlaşması, bizleri depreme hazır bir toplum haline getirecektir. Yalnızca deprem değil bu projelerde diğer afetler konusunda da eğitim veriyoruz."
CAMİLER DEPREME DAYANIKLI OLMALI
Prof.Dr. Işıkara, camilerin Diyanet İşleri Başkanlığı'nın denetim ve gözetiminde yapılmasının deprem sonrası yaşanması muhtemel olumsuz tabloların ortaya çıkmaması açısından son derece gerekli olduğunu söyledi.
Camilerin hepimizin toplu halde bulunduğu yerler olduğunu anlatan Işıkara, sözlerini şöyle sürdürdü: "Özellikle Cuma günleri. Camileri mutlaka depreme dayanıklı inşa etmemiz gerekiyor. 1999 depreminde birçok cami yıkıldı. Neden? Benim tespitlerime göre bir kere inşaatları maalesef denetimden yoksun olarak yapılıyor. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın gözetim ve denetiminden uzak yapılıyor. Dolayısıyla bu camiler vatandaşlar açısından tehlike arz ediyor. Mutlak surette gelişigüzel cami yapılmasının önüne geçmeliyiz. Dernekler vasıtasıyla yapıyorsak onu da Diyanet İşleri Başkanlığı'nın gözetim ve denetiminde yapmalıyız. Yalnızca "Biz cami yaptık hoca gönderin" denilmemeli. Bugünkü statü maalesef bu şekilde. Haliyle bu konunun mutlak surette gündeme gelmesi, dikkate alınması gerekir."
CAMİLER EN AZ İKİ KAPILI OLMALI
Camilerin kötü yapılmasının yanı sıra tek kapılı olarak yapılmasının da tehlikelerine dikkat çeken Prof. Dr. Işıkara, şunları söyledi: "Dramatik bir durum daha var. Çoğu cami tek kapılı yapılıyor. Allah korusun. Bir afet durumunda tahliye gerektiği zaman bunu yapamayacağımızdan dolayı insanlar birbirini ezecek ve zarar görecek. Bu da gelişigüzel cami yapılmasından kaynaklanıyor. Onun için camilerin denetim ve gözetim altında yapılması kaçınılmazdır."
Bilginin hayat kurtaracağını söyleyen Prof. Dr. Işıkara, dün Antalya'da meydana gelen olayı örnek vererek şunları söyledi: "Bilgi hayat kurtarır. Dün Antalya'da yaşanan olay bunun en acı örneği. O kişi koku olunca elektriği açmaması gerektiğini bilseydi bu olay yaşanmazdı. Bu projenin ana amacı da can kurtarmaya ve maddi zararı en aza çekmeye dönüktür. Onun için bilgi hayat kurtarır diyoruz. Türk toplumu olarak herkesin afetlerden korunma bilgi ve bilincine ulaşması gerekiyor."
TRABZON DEPREM VE DİĞER DOĞAL AFETLERDEN MUAF DEĞİL
Trabzon'la ilgili konuşan Prof. Dr. Işıkara, Trabzon'un Kandilli Rasathanesi verilerine göre 3. derecede deprem bölgesi olduğunu ancak bu durumun tehlike olmadığı anlamına gelmediğini dile getirdi.
Kuzey Anadolu fayı uzunluğunca olacak bir depremde Trabzon'daki kötü binaların da İstanbul Avcılar'daki gibi büyük etki görebileceğini anlatan Işıkara, sözlerini şöyle sürdürdü: "Çünkü Trabzon çok etken bir kuşağa yakın. Trabzon'da 4, iç kısımlarda ise 5 büyüklüğünde deprem olabilir. Dolayısıyla depremden ve diğer afetlerden muaf değilsiniz. Bu nedenle afetlerden korunma bilincine sahip olmanız lazım. Binaları doğru inşa etmelisiniz. Unutmayalım ki deprem öldürmez kötü bina öldürür. Trabzon'un bazı
yerlerine bakınca tüylerim diken diken oluyor. Çok kötü bir yapılaşma mevcut Trabzon'da."
Öte yandan Prof. Işıkara, semineri dinlemeye gelen çocukların ilgi odağı oldu. Işıkara ile fotoğraf çektiren çocuklar, Prof. Işıkara'yı öpücük yağmuruna tuttu.