Kürt Açılımına açık oturum

Başbakan Erdoğan, 'Kürt açılımı' konusundaki oturumun 'açık' olacağını açıkladı.New York'ta iklim değişiklikleri konusunun ele alınacağı toplantıya katılan Başbakan Erdoğan görüntülü mesaj yayımladı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, hükümetlerinin; iklim de

Kürt Açılımına açık oturum
Başbakan Erdoğan, 'Kürt açılımı' konusundaki oturumun 'açık' olacağını açıkladı.
New York'ta iklim değişiklikleri konusunun ele alınacağı toplantıya katılan Başbakan Erdoğan görüntülü mesaj yayımladı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, hükümetlerinin; iklim değişikliklerinin olumsuz etkilerini hafifletebilmek amacıyla tümüyle ulusal kaynaklarla desteklenen çok önemli çalışmalara farklı sektörlerden ivme kazandırdığını ve bu yönde önemli gelişmeler kaydedildiğini bildirdi. Başbakan Erdoğan'ın, Birleşmiş Milletler'de (BM) düzenlenen İklim Değişikliği Zirvesi'nin yuvarlak masa toplantısında, görüntülü mesajı yayınlandı.

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ SINIR TANIMIYOR
Konuşmasında, öncelikle günümüzde insanlığın maruz kaldığı başlıca küresel sorunlardan biri olan iklim değişikliği gibi önemli bir konuya ilişkin bu toplantıyı düzenleyenlere teşekkür eden Erdoğan, “İklim değişikliği, bugün insanoğlunun karşılaştığı en önemli sınamalarından biridir. Bu sorunun yol açtığı büyük bir tehditle karşı karşıya olduğumuz açıktır” dedi. İklim değişikliğinin sınır tanımadığının bir gerçek olduğuna da işaret eden Erdoğan, bu sorunun olumsuz etkilerinin tüm dünyada şimdiden hissedilmeye başlandığını dile getirdi. Sorunla uygun yöntemlerle başa çıkılmadığı takdirde etkilerinin gittikçe kötüleşeceğine vurgu yapan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bununla birlikte bilimsel gerçekler, bu konuda insanlığa, neler yapması gerektiği hususunda yol göstermektedir. Türkiye, küresel sorunların, küresel çözümler getirdiğine inanmaktadır. İklim değişikliği sorunu da bölgesel ve küresel işbirliğini zorunlu kılmaktadır. Türkiye, iklim değişikliği sorununun yol açtığı olumsuz etkilere en açık coğrafyalardan biri olan Doğu Akdeniz havzasında bulunmaktadır. Bu konumu Türkiye'yi düzensiz yağışlar, azalan buharlaşma eğilimi, su kıtlığı ve çölleşmeyle mücadele etmek için politikalar izlemeye mecbur kılmaktadır. Nitekim hükümetim, iklim değişikliklerinin bahse konu olumsuz etkilerini hafifletebilmek ve uyum sağlayabilmek amacıyla tamamen ulusal kaynaklarla desteklenen çok önemli çalışmalara farklı sektörlerden ivme kazandırmış, bu yönde önemli gelişmeler kaydedilmiştir.

TÜRKİYE KYOTO'YU İMZALADI
İklim değişikliğiyle mücadelede uluslararası işbirliğinin öneminin farkında olan Türkiye, BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'ne 2004 yılında taraf olmuştur. Hükümetimin bu konudaki kararlılığı ve parlamentomuzun da desteği sonucunda ülkem, Kyoto Protokolü'ne katılım belgesini 28 Mayıs 2009'da sunmuş ve 26 Ağustostan itibaren resmen taraf olmuştur.”

Türkiye'nin, 2012 yılı sonrasındaki yeni iklim değişikliği rejiminde, “ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluklar” ilkesi ışığında ulusal koşulları ekonomik ve sosyal kalkınma hedefleri, görece kapasitesi dikkate alınmış adil bir hukuki statüyle yer almayı istediğine işaret eden Erdoğan, “Böylelikle Türkiye, küresel salımlarla uluslararası mücadele ve işbirliği çalışmalarında sürdürülebilir kalkınma hamlelerine zarar vermeyecek nitelikte 'ulusal olarak uygun eylemleri' yerine getirme konusunda üzerine düşeni yapabilecektir” diye konuştu.

Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı:
“Bununla birlikte iklim değişikliğiyle mücadelenin teknolojik ve mali yönleri dikkate alındığında hızlı kalkınma sürecindeki ülkelerin 'yeşil ekonomilerin' oluşturulması için yapacakları yatırımların çok büyük meblağlara ulaşacağı bilinmektedir. Türkiye gibi henüz sanayileşme sürecini tamamlamamış ülkelerin teknoloji transferi ve finansman gereksinimlerinin Kyoto Protokolü'nün yerini alacak olan yeni anlaşmada dikkate alınacağını umuyorum. Yeni anlaşma ile her ülkenin kendi koşullarına uygun salım azaltım ve uyum eylemlerine olanak sağlayacak esnekliğe sahip yeni ve adil bir mekanizmanın oluşturulmasını temenni ediyorum. 2012 sonrasına bağlı yeni anlaşmanın halen devam eden müzakerelerinde bugüne kadar hakim olmuş bir nevi siyasi bölünme atmosferinin yerini yapıcı işbirliği ve eş güdüme dayalı bir anlayışa bırakması ve her ülkenin kaygılarını göz önünde bulunduran bilimsel gerçeklerle uyuşan tek taraflı ve katı önlemler içermeyen gerçekçi ve adil olan bir anlaşmanın ortaya konmasının metnin aralık ayında Kopenhag'da yapılacak taraflar konferansında benimsenmesi şansını artıracağına inanıyorum.”

HABERE YORUM KAT
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler