MİT'i fazla büyütüyorlar
Eski Dışişleri Bakanı İlter Türkmen'in babası emekli korgeneral Behçet Türkmen, Yıldız örgütü ve Teşkilatı Mahsusa'dan sonra modern anlamda üçüncü Türk gizli servisi olan Milli Emniyet Hizmeti Riyaseti'nin üçüncü patronu idi. Behçet Türkmen, yurtdışı seya
Eski Dışişleri Bakanı İlter Türkmen'in babası emekli korgeneral Behçet Türkmen, Yıldız örgütü ve Teşkilatı Mahsusa'dan sonra modern anlamda üçüncü Türk gizli servisi olan Milli Emniyet Hizmeti Riyaseti'nin üçüncü patronu idi. Behçet Türkmen, yurtdışı seyahatleriyle, CIA'dan para aldığı söylentileriyle ve emekliliğinden sonra Kadir Has'la birlikte girdiği Coca Cola ortaklığı macerasıyla en çok tartışılan müsteşarlardan biri oldu. Eylül 1953 ile Mart 1957 arasında MAH Reisliği yapan Türkmen, yurtdışına giderken "Dünya servislerini dolaşmaya gidiyorum" derdi. Türkmen'in yurtdışına gitmeyi sevdiğini, Atina'da, Moskova'da ve Oslo'da görevde bulunduğu dönemlerde çok mutlu olduğunu, hatta yurtdışına gönderilmek için otuz yaşından sonra Fransızca öğrendiğini oğlu İlter Türkmen söylüyor. İlter Türkmen, 1972'de vefat eden babası Behçet Türkmen'i SABAH'a anlattı:
'MENDERES İSTEDİ'
Babanızın MAH Reisliği'ne getirilmesini askerler mi istemişti, Menderes mi?
Menderes'in istediği bir atamaydı. DP'nin kurucularından Fuat Köprülü ile çok iyi ilişkilerimiz vardı. Ailece görüşürdük. Ama herhalde askerler de babamın MİT'e atanmasına itiraz etmemiştir. Menderes yönetimi askerlere pek iyi muamele etmezdi. Ben de buna üzülürdüm.
Nasıl kötü muamele ederlerdi?
Protokolde en arkalara atarlardı. Bir defasında Londra'da rahmetli Menderes ve Fatin Rüştü Zorlu ile toplantıya gitmiştik. Genelkurmay Başkanı Fevzi Mengüç de vardı. Adam benim önümde oturuyor, arkaya atmışlar. Uyuyakalmış. Zorlu beni çağırdı, "Başbakan 'şunu uyandırın' diyor" dedi. "Ben uyandıramam efendim benim babam da asker" dedim. Ben kaç tane uyuyan İngiliz dışişleri bakanı gördüm. Uyusun yani. Demek istediğim askerleri küçük görüyorlardı. Bunun bedelini maalesef 27 Mayıs'la ödediler.
ATİNA'DA ATEŞELİK YAPTI
Babanız müsteşarlığa getirilmeden önce de gizli serviste görev yapmış mıydı?
Bir defa istihbaratçıdan önce bir askerdi. Babası Rıza Türkmen de binbaşı rütbesinde bir askerdi. Müsteşarlığı üç yıl sürdü. Ama ondan önce Naci Perkel döneminde MİT'te kısa bir süre çalıştı. Atina'da 1932-36 arası askeri ataşelik yaptı. Onun askeri ataşe olarak bulunduğu Atina ve Moskova'da daha sonra ben de büyükelçilik yaptım. Aslında dış görevleri severdi, bu yüzden otuz yaşından sonra Fransızca öğrendi. Genelkurmay Başkanı Kazım Orbay, babamı Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı'na getirdi. Üç dört sene çalıştı ve generalliğe terfi etti. İzmir'de NATO karargâhına verildi. 1953 yılında da MAH Reisliği'ne getirildi.
Babanızın görevdeyken CIA'dan para aldığı söylendi. Hatta Ahmet Salih Korur'un Yassıada'da babanız aleyhine verdiği bir ifade var. Babanız CIA'dan para alıyor muydu?
Ahmet Salih Korur örtülü ödeneği yöneten adamdı. Bu işleri herkesten önce onun bilmesi gerekirdi. Elbette maaşını Türk devletinden alıyordu babam. Bordrosu var, bilmem nesi var. Ama CIA'dan teknik yardım alıyordu tabii. Başka nereden alacak. KGB ile mi işbirliği yapacaksınız. Zaten NATO içindesiniz. Bugün de MİT'le CIA arasında ilişki vardır. Siz bugün olmadığını mı sanıyorsunuz. Babam ABD'ye istihbarat toplantıları için giderdi.
Amerika seyahatlerinde de çok fazla para harcadığı iddia ediliyor...
Vallahi ben fevkalade bir şey görmedim harcamalarında. Paris'te görevliydim. ABD'ye giderken bana uğradı bir defa. Gayet makul harcamalar yapıyordu, orta düzeyde otellerde kalıyordu. MİT tabii o zaman zengin bir teşkilat değildi, bir tane mi ne otomobili vardı. MİT fazla esrarengiz bulunan, büyütülen bir şeydi. Çok büyütülüyor bence. Yani o bizim dışişleri memurları vurulurken bir şey yapmadılar. Ara Toranyan'ın lastiğini patlattılar, başka bir şey beceremediler.
Babanız gizli servisle ilgili sırları sizinle paylaşır mıydı?
Pek paylaşmazdı tabii, bayağı ketumdu. Ama bir olay biliyorum. Dışişlerinde birlikte çalıştığım arkadaşlarımı kast ederek "Oğlum senin bu arkadaşlarının hepsi niye komünist?" diye sormuştu. Bir rapor vermişler, baştan sona yanlış. "Baba, rica ederim büroya gidince bunu düzeltin" dedim. Benim çevremde bir tane bile solcu yok çünkü. Sonra düzelttiğini söylemişti bana. O zamanlar MİT haber bulamadığı zaman uydururdu.
İlk patron Başbakan'la anlaşamadığı için istifa etti
1926'DA kurulan Milli Emniyet Hizmetleri'nin ilk reisi Şükrü Âli Ögel'di. Ögel, Türk istihbaratını (henüz Ankara'daki meşhur Evkaf Apartmanı'na taşınmadığı dönemde) Hacı Bayram Camii'nin yanında bulunan Keskin Sokak'taki iki katlı beş odalı ahşap evde uzun süre idare etti. MAH, bu ahşap evde sadece on kişiyle kurulmuştu. Ögel, Atatürk'ün ölümünün sonra 1939 yılında Başbakan olan Refik Saydam ile anlaşamadığı için istifa etti. İsmet İnönü Cumhurbaşkanı iken Başbakan Refik Saydam, Şükrü Âli Ögel üzerinde baskı kurmuştu. Ögel, İnönü'nün silah arkadaşı olduğu için genellikle ona bilgi veriyordu. Bir gün Saydam, Cumhurbaşkanı'na gidip "Ya ben ya o" deyince İnönü, Saydam'a "Siz gidin" demişti.
MİLLETVEKİLİ OLDU
Şükrü Âli Ögel, yıllar sonra Milli Emniyet'in kuruluşuyla ilgili makalesinde Refik Saydam'la anlaşmazlığından şöyle bahsedecekti: "İnönü, Celal Bayar ve Refik Saydam ile başvekilliklerinde çalıştım. İlk ikisinden daima yardım ve takdir gördüm. Refik Saydam'a gelince devamlı müşkülatla karşılaştım. Kendi işleriyle ve iç politika ile bizi uğraştırmak istedi. Onun kaprislerine boyun eğmedim ve nihayet 7 Temmuz 1941'de kendi prensiplerim uğruna istifa etmeye mecbur hissettim." Eski bir MİT mensubunun verdiği bilgiye göre asker ve siyaset adamı Şükrü Naili Gökberk'le aynı apartmanda yaşayan Şükrü Âli Ögel'in mektupları sık sık Şükrü Naili Paşa'nınkiler ile karıştırılırdı. 1886'da İstanbul'da doğan Ögel, İstiklal Savaşı'nda garp cephesinde görev yapmıştı ve Atatürk'ün sevdiği isimlerden biriydi. Ögel, Atatürk'ün, "İstihbaratın gayesi nedir?" sorusuna "Doğru haber almak ve devleti sürpriz karşısında bırakmamaktır" cevabını vermişti. İstanbul milletvekilliği de yapan Ögel, 1973'te vefat etti.
'Kemal Has babama kazık attı'
Kadir Has'la birlikte Coca-Cola işine nasıl girdi babanız?
Babam MİT'ten sonra Bağdat'ta büyükelçilik yaptı. Sonra Oslo'ya tayin oldu orası sakin bir yerdi. Balık tutardı sık sık. Moskova'da görev yaparken de opera ve baleye giderdi. Briç oynamayı, rakı içmeyi de severdi. 60 ihtilali olunca Türkiye'ye çağrıldı. Sonra da emekli oldu. Emekli olunca Coca-Cola'yı buraya getirme işine girdi. Bu aracılığı karşılığında yüzde 5 hisseye sahip olacaktı, ama olamadı. Çünkü Kadir Has'ın kardeşi Kemal Has (1975'te öldürüldü) babama büyük bir kazık attı. İşle ilgili kontrat yapmamışlar. Kemal Has babamın yurtdışında bu iş için yaptığı masrafları bile geri istedi. Yeşilköy'de aileden kalma bir köşkümüz vardı ona el koymaya kalktı, son anda halledildi iş. Para kazanmadığımız gibi hacizden zor kurtulduk. Derken kardeşim Güner'in Menderes'in Londra'daki uçak kazasında ölmesi de ailemizi çok olumsuz etkiledi. Babam çok üzüldü, hastalandı. Karaciğer kanserinden öldü.