2012 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı tümü üzerinde lehte söz alan Tekelioğlu, Fransa'nın bütün toplumuyla bu gerçeği görmesi ve gereğini yapması gerektiğini belirterek, “Fransız entelektüellerinin ifade özgürlüğünü kısıtlayan böyle bir durum karşısında gösterdiği suskunluk bizi hayrete düşürüyor. Ve acaba Fransız entelektüellerinde, Fransız aydınlarında bir intikal zorluğu mu var olaylara diye aklınıza geliyor. Özgürlüğün ve ifade hürriyetinin kalesi olarak bilinen, en azından neşet ettiği bir yer olarak bildiğimiz Fransa'nın tutumu gerçekten izah edilebilir gibi değil” diye konuştu.  

Tekelioğlu, bundan sonrasının planlanarak hareket edilmesi gerektiğini dile getirerek, “AB'den de eleştiri beklerdim. AB, ifade özgürlüğünü kısıtlayan bir tutum karşısında ses çıkarmamış olmakla bizi üzmüştür” dedi.

Fransa'da ihtilal sonrasında bir “tip”in ortaya çıktığını anlatan Tekelioğlu, şunları söyledi:  

“Fransa'da ihtilal sonrasında Joseph Fouche diye bir tip vardır. Fouche, Stefan Zweig'in anlatması ile menfaati için her türlü kılığa giren, her türlü dönekliği gösterebilen bir tiptir. Bugünkü Fransız siyasetçilerinde maalesef böyle bir algı ortaya çıkmaktadır. Onun için de Napolyon, bu Fouche için 'Muhteşem dönek' tabirini kullanmıştır. Fransız siyasetçilerin bu tutumları, doğrusu isterseniz Sayın Başbakana verdikleri sözlerle de bağdaşmadığı için böyle bir sıfatı hak ediyor.”

Tekelioğlu, bütçelerin, bağımsızlığın en önemli göstergesi olduğunu belirterek, bütçelerin bir de “keyfiyet” açısından ele alınması gerektiğini söyledi. Tekelioğlu, AK Parti hükümetlerinin yaptıkları 10 bütçe ile Türkiye'nin güven, istikrar ve geleceğe güvenle bakan insanların ülkesi haline geldiğini belirterek, “İşin bu kısmı her şeyin önünde gelir. Türkiye'de yaşayanlar hakkımızı hukukumuzu bu korur, bize sahip çıkan, bizim gibi düşünen bu başbakandır diye sahip çıkıyorlar” dedi.

Halkın, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a verdiği sözleri yerine getirdiği için güven duyduğunu ifade eden Tekelioğlu, şöyle devam etti:

“Geçmişte sözlerin tutulmamasına alışkın olan halkımız, verdiği sözün arkasında duran bir Başbakan görüyor. Sadece faizlerin düştüğü durum bile Türkiye'de keyfiyet olarak insanların nasıl güven duyduğunu gösterir. İç ve dış saygınlık fevkalade önemlidir. Biz bütün dünyada sözü geçen ve dinlenen ülke haline geldik. Öyle ki BM Güvenlik Konseyi'ne bu güvenle üye olduk. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'ne bir arkadaşımızı bu güvenle seçtirdik. Bölgemizde bu saygınlığı sonuna kadar hissettik. Fas ve Tunus'ta seçimlere katıldım. Gözlemlerimiz çarpıcı. Tunus'un çok uzun bir çarşısı var. Bir ucundan öbür ucuna kadar yürüdük. Şu üç kelimeyi çok iyi öğrenmişler: Türkiya, merhaba, Erdogan.''