Şule Çet davasında yeni gelişme!
Şule Çet davasında bilirkişi raporu açıklandı: İntihar bulgusu yok!
ANKARA'da üniversite öğrencisi Şule Çet'in (23) ölümünden önceki psikolojik durumunu incelemekle görevlendirilen bilirkişi heyeti, raporunu tamamladı. Gazi Üniversitesi öğretim üyesi 3 psikiyatri uzmanından oluşan bilirkişi heyetinin hazırladığı raporda, 'maktulün intihar edebileceği konusunda dosyada bir bilgi veya gözlemin olmadığı' belirtildi. Raporda ayrıca, Çet'in elindeki bir tutam saç için de 'intihar kanıtı olarak kabul edilemeyeceği' tespitinde bulunuldu.
ANKARA'da Gazi Üniversitesi öğrencisi Şule Çet, geçen yıl 28 Mayıs'ta saat 03.50'de bir plazanın 20'nci katından düşerek yaşamını yitirdi. Olayla ilgili sanıklar Çağatay Aksu (34) ve Berk Akand’ın (33), Ankara 31'inci Ağır Ceza Mahkemesinde 'cinayet', 'nitelikli cinsel saldırı' ve 'hürriyeti tehdit' suçlarından tutuklu olarak yargılaması sürüyor.
Davanın 16 Ekim'de görülecek duruşması öncesi, mahkemenin Çet'in psikolojisini incelenmesi için bilirkişi heyeti talep ettiği Gazi Üniversitesi, bilirkişi raporunu tamamlayarak mahkemeye sundu. Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatrı Anabilim Dalından Prof. Dr. Nevzat Yüksel, Prof. Dr. Behçet Coşar ve Prof. Dr. Mustafa Ender Taner'in imza attığı bilirkişi raporu, Şule Çet'in psikolojik durumu hakkında davanın seyrine etki edebilecek tespitler içeriyor.
Tıbbi kayıtlar incelendi
Bilirkişi heyeti, Şule Çet'in Sağlık Bakanlığındaki tedavi kayıtları, telefon mesajları ve sosyal medya hesapları üzerinde yaptığı inceleme sonunda, Çet'in intihara meyilli olduğuna dair bir bulguya rastlanmadığını belirtti. Raporda, Çet'in sağlık durumu ile ilgili psikolojik içerikli 2010, 2013 ve 2016 yılına ait kayıtlar incelenerek intihar girişimi ile ilgili herhangi bir bilginin varlığı araştırıldı. Uzmanlar 1-7 Haziran 2010 tarihleri arasında İstanbul Bezm-i Alem Valide Sultan Vakıf Gureba Eğitim Araştırma Hastanesinde Çet'e konulan, 'ilaçlar haplar ve biyolojik maddelere maruz kalma ve kazayla zehirlenme' tanısına dikkat çekerken, konulan tanı ve sonrasında yapılan uygulamalardan söz konusu olayın zehirlenme olduğu ve intihar girişimi ile ilgili bir bilginin bulunmadığı kaydedildi. 28 Şubat 2013 tarihinde İstanbul Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesinde Çet'e yazılan antidepresan ilacın, 'nörologlar tarafından ağrı ya da benzeri nörolojik hastalıkların tedavisinde de kullanılabildiği, bu dozun bu ilacın başlangıç dozu olduğu' ifade edildi.
"İntihar riski olsaydı hastaneye yatırılırdı"
Bilirkişi heyeti ayrıca 1 Eylül 2016 tarihinde Yüreğir Devlet Hastanesinde Çet hakkında düzenlenen raporda, 'orta depresif nöbet' tanısının konulduğuna ve psikolog tarafından Çet'e bireysel psikoterapi yapıldıktan sonra hazırlanan reçetede 'majör depresif bozukluk' tanısının da yer aldığına işaret etti. Buradaki majör depresif nöbetin, reçeteye yazılan ilacın mevzuata göre ödemesinin karşılanması amacıyla hekim tarafından eklendiği kaydedilirken, intihar girişimi belirtisi olması halinde Çet'in hastaneye yatırılması gerektiği, ancak kendisinin ayakta tedavi edildiği belirtildi. Raporda bu durum, 'intihar girişimi ya da düşüncesi depresyonun ileri ve ağır bir belirtisi olup hastaneye yatmayı gerektirebilen acil bir durum olduğu, gerek psikolog gerekse psikiyatri uzmanı tarafından görülmüş olan maktülün böyle bir riskinin olması durumunda ne psikoterapi ne de 10 mg B… tedavisi ile evine gönderilmesinin beklenmediği' tespitine yer verildi.
"İntihar için kanıt sayılamaz"
Bilirkişi heyetinin raporunda, 5 Şubat 2019 tarihinde Çet için Prof. Dr. Akça Toprak Ergönen, Doç. Dr. Neşe Direk Tecirli ve Doç. Dr. Özgür Can tarafından hazırlanan bilimsel mütalaa raporundaki bulgular da hatırlatıldı. Söz konusu bilimsel mütalaadan Çet ile ilgili, "Tüm bu eylemler ve yazışmalarında ifade ettiği iş bulup maddi sorunlarını çözmesi durumunda sorunlarının çözülmüş olacağına dair ifadeleri, sorunlarına rağmen mücadele etmeyi sürdürdüğünü, Şule Çet’in intihar etmek için risk etmeni olan yoğun bir ümitsizlik duygusu içinde olmadığını ve sorun çözme becerisinin olduğunu göstermektedir', 'Şule Çet’in ölümünden önceki dönemde, yakın çevresi tarafından fark edilen ciddi intihar planının eşlik ettiği aktif bir depresif tablo içinde olmadığı görülmektedir" tespitlerine yer verildi.
Gazi Üniversitesi bilirkişi heyeti raporunda, '19 Nisan- 29 Mayıs 2018 tarihleri arasında Şule Çet ve Çağatay Aksu arasındaki mesajlaşmalar incelendiğinde Şule Çet'in yazışmalarından depresyonu düşündürecek içerik olmadığı' görüşü dile getirilirken, Çet'in 13 yaşındayken kaybettiği annesiyle ilgili sosyal medya hesabına yazdığı ifadelerin 'intihar için kanıt' olamayacağı belirtildi. Şule Çet'in, Facebook mesajında pencereden atlayan bir kadın görseli paylaşarak, "Modum bu" diye yazması ile ilgili ise, "Bu mesajın da intihar için kanıt sayılamayacağı, içinde bulunduğu ruh halini anlatmasının bir yolu olduğu düşünülmektedir" değerlendirmesi yapıldı.
"İntihar ile ilgili bilgi veya gözlem yok"
Raporun sonuç bölümünde incelenen belgelerden yola çıkan bilirkişi heyeti Çet'in, 'intihar edebileceği konusunda dosyada bir belge veya gözlemin olmadığı' neticesine ulaştı. Sonuç bölümünde, şu ifadelere yer verildi.
"Sonuç olarak yukarıda belirtilen duygu değişimlerinin kişinin ruh halinde anlık değişmelerden olabileceği, bunun alkol ile veya alkolle birlikte alınan mirtazapin gibi maddelerle de oluşabileceği mümkün olmakla birlikte dosyada böyle bir durum olduğuna ait bir gözlemin olmadığı, dosyada kanıt olarak ileri sürülebilecek gözlemler bu konuda kanıt niteliği taşımamakta olup neden sonuç ilişkisi kurmaya yeterli olmadığı, bu gözlemlerden maktulün depresyonda olduğunun söylenemeyeceği, elindeki bir tutam saçın da intihar kanıtı olarak kabul edilemeyeceği, depresyon tanısının varlığı kabul edilse bile her olgunun intiharla yaşamına son vermediği, çok küçük bir bölümünün intihar ettiği, maktulün intihar edebileceği konusunda dosyada bir bilgi veya gözlemin olmadığı, tüm ifadelerin birbiri ile uyumlu olduğu, aralarında tutarsızlık bulunmadığı, mesajdaki pencereden atlayan insan görüntüsü ile intihar niyeti arasında bir bağlantı olmadığı, yalnızca ruh halini yansıtan bir benzetme olarak kabul edilmesi gerektiği bilgilerinize arz olunur."