Trabzon'dan Hükumete tepki
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun cuma mesaisini namaza göre ayarlama genelgesini eleştiren Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu Trabzon Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Muhammet İkinci, ''Başbakan tarafından açıklanan ve bir genelge ile hayata geçirilece
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun cuma mesaisini namaza göre ayarlama genelgesini eleştiren Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu Trabzon Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Muhammet İkinci, ''Başbakan tarafından açıklanan ve bir genelge ile hayata geçirilecek olan kamu çalışanlarının Cuma günü mesai düzenlemesinin Cuma namazına göre ayarlanması AKP’nin algı operasyonlarının, gündem saptırmasının, fırsatçılığının ve mezhepçi anlayışının bir başka tezahürü olarak karşımıza çıkmaktadır'' dedi.
İşte İkinci'nin açıklaması:
AKP hükümeti programına bakıldığında demokratikleşmeye, özgürlüklere dair en ufak bir vurgu bulunmaz iken kıdem tazminatının kaldırılmasından tutalım, esnek ve taşeron çalışmanın yaygınlaştırılmasına, kamu emekçilerinin iş güvencesini ortadan kaldırmayı hedefleyen düzenlemelere kadar çalışma yaşamında yeni saldırı dalgasının gerçekleştirileceği açıkça belirtilmektedir.
Böylesi bir süreçte Başbakan tarafından açıklanan ve bir genelge ile hayata geçirilecek olan kamu çalışanlarının Cuma günü mesai düzenlemesinin Cuma namazına göre ayarlanması AKP’nin algı operasyonlarının, gündem saptırmasının, fırsatçılığının ve mezhepçi anlayışının bir başka tezahürü olarak karşımıza çıkmaktadır.
Kamu emekçilerinin acil ve öncelikli sorununun Cuma namazı düzenlemesiymiş gibi sunulması tam bir çarpıtma olduğu gibi düzenlemenin 2016 yılı başına getirilmesi de ayrıca manidardır. Çünkü yandaş konfederasyonla yapılan satış sözleşmesi ile kamu emekçilerinin hak ve çıkarlarının nasıl peşkeş çekildiği ortaya çıkmaya başlamışken düzenleme ile işin özü manipüle edilerek, satış sözleşmesinin üstü örtülmek istenmektedir.
AKP iktidara geldiği 2003’ten itibaren laikliğin tüm kazanımlarını silmeye dönük adımlar atmaktadır. Dönemin Başbakanı tarafından “dindar-kindar nesil yetiştireceğiz” denilerek nasıl bir toplum hedeflendiği açıklanmış; bu doğrultuda, şimdi olumsuzluklarını yaşadığımız bilim dışı 4+4+4 Eğitim yasası yürürlüğe konulmuştu.
Bu düzenlemeyle yapılmak istenen, laikliğin tüm kazanımlarını gündelik yaşamdan silmektir. Laiklik olmadan çoğulcu bir toplum olmaz. Çoğulcu bir toplum ise demokrasinin olmazsa olmaz koşuludur.
Başbakanın “Düzenleme inanç özgürlüğünü bozmayacak şekilde hayata geçirilecektir” şeklindeki açıklamasının tepkileri minimalize etme ve kamuoyunu yanıltma çabasından başka bir karşılığı bulunmamaktadır.
Tam tersine uygulama ile kamu emekçileri arasında ayrımcılığın ve gerilimin artacağı endişesi taşımaktayız.
Bu düzenlemenin özellikle okullarda, öğretmenler arası, öğretmen -idare, öğretmen-öğrenci ilişkileri ve eğitimin niteliği açısından çeşitli sıkıntı ve gerilimlere neden olacağı göz ardı edilmemelidir.
Okullarda, hastanelerde, kısacası kamu hizmetlerinin yürütüldüğü tüm alanlarda Cuma namazına gitmiş olmak ya da olmamak yeni bir kayırma ya da dışlanma konusu olacaktır. Çalışma yaşamındaki ayrımcılıkta temel ölçü haline gelecektir. AKP’nin diğer inançlara yaklaşımı ve kadrolaşma konusundaki 14 yıllık pratiği ortadadır ve kaygımızı haklı kılmaktadır.
Kamu hizmetleri verilirken kamu görevlilerinin tarafsız ve şeffaf olması esastır ve bu ancak laiklik ile mümkündür. Kamu hizmetlerinin bu niteliği, yurttaşların din ve vicdan hürriyetinin garantisidir. Bir kamu görevlisinin kamu hizmeti üretilirken inancını ya da inançsızlığını belli edecek şekilde davranması ya da hissettirmesi tarafsızlık ilkesinin ihlali olduğu gibi inançlara ve insan haklarına en büyük saygısızlık olarak değerlendirilmelidir. Unutulmamalıdır ki laiklik, farklı inançlara sahip bir toplumda eşit ve özgür yaşamanın güvencesidir.
Kamu hizmetlerinin dini kurallara göre düzenlenmesi laikliğe ve anayasadaki eşitlik ilkesine aykırıdır. Çalışma yaşamında yapılacak düzenlemelerde evrensel hukuk normları ve demokratik ilkeler esas alınmak zorundadır. Kamu emekçilerinin acil sorunu ayrımcılığı derinleştirecek bir düzenleme değil, insanca yaşanacak bir ücret, güvenceli çalışma ve sendikal hak ve özgürlükler önündeki engellerin kaldırılmasıdır.