Tuğça Kazaz, Erdoğan'la görüşmesini anlattı
Tuğçe Kazaz'ın kaleme aldığı 'Derin Uyku' isimli kitap, Timen Yayınları tarafından yayınlandı. Dün raflardaki yerini alan kitapta; Kazaz'ın işadamı Enis Timuçin ile birlikte Ankara'ya gidip Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Cumhurbaşkanlığı Sarayı'da
Yayınlanma:
Tuğçe Kazaz'ın kaleme aldığı 'Derin Uyku' isimli kitap, Timen Yayınları tarafından yayınlandı. Dün raflardaki yerini alan kitapta; Kazaz'ın işadamı Enis Timuçin ile birlikte Ankara'ya gidip Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Cumhurbaşkanlığı Sarayı'daki görüşmesi de yer alıyor. İşte Tuğçe Kazaz'ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile buluşmasında öne çıkan satırbaşları:
'GÜLERYÜZLÜ BİR ŞEKİLDE AĞIRLANDIK'
Bir gün, yine Hürriyet Gazetesi'nin asılsız haberlerinden biri ile uyandım. Güya, Sayın Cumhurbaşkanı'ndan randevu talep etmişim. Sayın Cumhurbaşkanımız bana randevu vermediği için de, soluğu bir arkadaşımla birlikte AK Parti'de almışım. Burada AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Sayın Mustafa Şentop'la ayaküstü yaptığım görüşmede, milletvekili aday adayı olmak istediğimi söylemişim. Yine bu asılsız habere göre, Sayın Şentop da bana, dışarıdan desteğe devam etmemin daha doğru olacağını ifade etmiş.
Ben olayın asılsız olduğunu Twitter hesabımdan zaten bildirmiştim. Ancak, sanırım sözüme inanmamış olanlar var ki, bu yalanı devam ettirdiler. Sayın Mustafa Şentop, bir röportajında; benim oraya sadece ziyaret için gittiğimi, milletvekili aday adaylığı için başvuruda bulunmadığımı, böyle bir konuda kendisi ile konuşmadığımı zaten söyledi.
AK Parti'ye yaptığım ziyaretten sonra; Sayın Cumhurbaşkanı ile de tanışmak, kısmetimde varsa görüşmek istedim. Şubat ayının son haftasına yakın bir cuma günü, Özel Kalem Müdürü Sayın Hasan Doğan aracılığıyla, kendisine randevu talebimi ilettim. Cumhurbaşkanlığı'ndan gelen bir telefonla, 24 Şubat Salı günü, saat 17.30'da kendisinin beni kabul edeceğini öğrendim. İşadamı arkadaşım Enis Timuçin ile birlikte kendisini ziyarete gittim. Cumhurbaşkanlığı Sarayı'ndaki bekleme salonunda, güleryüzlü bir şekilde ağırlandık. Daha sonra da Sayın Cumhurbaşkanı, bizi makamında nezaket ve içtenlikle kabul etti.
Gerçekten de, ülkede aslında ne olduğunu anlayana kadar derin korkular, endişeler ve üzüntüler taşıyordum. Ben bir davaya kolay kolay inanmam. Ama inandığım zaman da, güvenim tekrar yıkılıncaya kadar, bu davayı savunurum. Kendisine de ifade ettiğim gibi; ben bu davayı, Türkiye davası olarak görüyorum. Onun için bu, hep birlikte verilmesi gereken bir mücadeledir.
'DAVALARINI FANİLERE BAĞLAMAMALILAR'
Bu konuşmanın bir detayını sizinle paylaşmak istiyorum. Kendisine, şunları söyledim: "Sayın Cumhurbaşkanım, bu dava, evet, hepimizin davası. Bu sancağı taşıyacak ve ileri götürecek yeni bir lider çıkana kadar sizin, gerçekten ne olduğunu anlamış ve birlik ruhunu oluşturabilmiş insanların temsilcisi olarak liderliğinizi devam ettirmeniz gerekiyor. Benim görüşüm, naçizane budur." Sayın Cumhurbaşkanımızın verdiği cevap, gerçekten çok şaşırtıcı ve hoşnut ediciydi: "Ben bir faniyim ve insanların davalarını fanilere bağlamaması gerekir. Bu sebeple, bu benim değil milletin davasıdır."
Kendisinin ve kurucusu olduğu AK Parti'nin iktidara geldiği andan itibaren başlayan süreçte, Sayın Cumhurbaşkanı'nı ülkenin başında istemeyen dış güçler pek çok eylemi ve projeyi hayata geçirdiler. Amaçları, Sayın Cumhurbaşkanı'nın, ülkenin birliğine, beraberliğine, milli ekonomiye sağladığı katkıların önünü kesmek, kendilerinin de kesilen nemalanma kanallarını yeniden açmaktı. Bilindiği gibi kendisi 1998 yılında okuduğu bir şiir sebebiyle hapse atıldı. 2001 yılında partisini kurdu ama devam eden yasağı sebebiyle 2002 yılında milletvekili olamadı. Daha sonra bu sorunu da aştı. Buna rağmen sürekli AK Parti'yi bitirme planları yapılıyordu. 2007 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçiminde yaşanan 367 garabetinden itibaren, e-bildiriyle, Cumhuriyet mitingleriyle, AK Parti'yi kapatma davasıyla, suikast planlarıyla, MİT Müsteşarı Sayın Hakan Fidan'ı tutuklama girişimiyle, Gezi olaylarıyla, 17-25 Aralık darbe girişimiyle kendisine yönelik saldırılar hep devam etti. Tüm bu hadiseler, Sayın Cumhurbaşkanı'nın ülkesine ve milletine hizmet etmekten başka gayesi olmadığını açık ve net bir şekilde ortaya koymaktadır.
Bu zorlu süreçlerin ardından Cumhurbaşkanlığı makamına gelen Sayın Recep Tayyip Erdoğan'la ilgili yaptığım analizler, araştırmalar, okumalar beni şu noktaya getirdi: Kendisi, ülkesine ve milletine bağlı, dürüst, cesaretli bir yönetici olarak Türkiye'nin çıkarlarını savunmaya çalışmaktadır.
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.