"Türk-Kürt-Laz hepsi kardeştir"

Demokratik açılımla ilgili tarihi bir konuşma yapan Erdoğan, "Neşat Ertaş'ın Gönül Dağı'nı Şivan Perver'in Halepçesi'ni dinlerken duygulanmıyor musunuz? Fuzuli'nin dizeleri ile Ahmede Xani'nin dizeleri sizi hislendirmiyor mu? Bizi düşman eylemek kimin had

"Türk-Kürt-Laz hepsi kardeştir"
Demokratik açılımla ilgili tarihi bir konuşma yapan Erdoğan, "Neşat Ertaş'ın Gönül Dağı'nı Şivan Perver'in Halepçesi'ni dinlerken duygulanmıyor musunuz? Fuzuli'nin dizeleri ile Ahmede Xani'nin dizeleri sizi hislendirmiyor mu? Bizi düşman eylemek kimin haddine. Türkiye'nin vatandaşlarını ayrı gayrı görmek kimin haddine?" diye konuştu. İşte Erdoğan'ın konuşması:

"Demokrasinin üzerindeki tartışmalar daha öncesinde sona erseydi bugün demokrasimiz nerelerde olurdu? Türkiye çetelerle savaşmayı daha önce yapsaydı nasıl bir ülkede yaşıyor olurduk? Türkiye geçmişte içine kapanmasaydı, aktif bir dış politika izleseydi, bugün nasıl bir Türkiye'de yaşıyor olurduk? Biz bu soruları kendimize sorduk, soracağız. Gelecek nesillerin bu soruları sormaması için elimizden geleni yapıyoruz. Eğer Türkiye enerjisini, bütçesini, huzurunu, gencecik fidan gibi delikanlılarını teröre kurban etmeseydi, son 25 yılını çatışmayla, boşaltılan köylerle, heba etmeseydi bugün nerede olurduk? Eğer sorun ortaya çıkarken tedbir alınsaydı, çözüme kavuşsaydı, 10 binlerce insanımız hayatını kaybetmeden suhuletle çözülseydi bugün Türkiye nerede olurdu? Bu meseleyi herkesin sorgulamasını rica ediyorum. Nerede yanlış yapıldı? Nerede yanlış tavırlar sergilendi? Kardeşliğimizin kopacağına kim nasıl inanma cüretini gösterdi de aramıza nifak tohumları ekme gayretine girdi. Kız alıp veren, birbirine akraba olan Türkiyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle birbirine düşman etmek mümkün müdür? Türkiye'nin zenginlik olarak gördüğümüz farklılıkları ayırmak kimin haddine? Kudüsü fethederek orayı barış şehrine çeviren ordunun neferleri biz değil miydik? Yemen'de , Çanakkale'de birlikte vatanı savunan, birlikte şehit olan biz değil miydik? Kurtuluş Savaşı'nın kahraman evlatları biz değil miydik? Cumhuriyet'i kuran biz değil miyiz? İstiklal Marşı'nı dinlerken hepimizin göğsü kabarmıyor mu? Yunus Emre Mevlana Karacaoğlan bu toprakların mayasını yoğururken, Munzur'un eteklerinde olanlar aynı topraklarda değil mi? Horon bizim, Zeybek bizim, Zılgıt bizim. Bizi birbirimizden ayırmak kimin haddine? Neşat Ertaş'ın Gönül Dağı'nı Şivan Perver'in Halepçesi'ni dinlerken duygulanmıyor musunuz? Fuzuli'nin dizeleri ile Ahmede Xani'nin dizeleri sizi hislendirmiyor mu? Bizi düşman eylemek kimin haddine. Türkiye'nin vatandaşlarını ayrı gayrı görmek kimin haddine? Türki, Kürdü, Lazı, Gürcü ve Çerkeziyle herkes bizim kardeşimizdir. Buna kimse gölge düşüremez. Evlat acısından daha büyük acı yoktur. Allah kimseye bunu yaşatmasın. Ama son 25-30 yıldır ülkemin her yerinde nice annelerin çalan her telefonla yürekleri ağızlarına gelmiştir. Şahadet haberini almakla hasret giderme haberini almak arasında derin uçurum vardır. Bir şehit evinde yaşadım, oğlum aradı dedi, "Dua et yola çıktık" 24 saat sonra oğlunun haberini aldı. Emanetleri gösterdiklerinde bünyem sarsıldı. Hangi annenin yüreği dayanır? Hep derler ya "Büyüttüm besledim, asker eyledim, gitti de gelmedi" diyen anneyi hangi söz teselli eder? Nice annemiz Cudi gibi, Munzur gibi olduğu gibi yığılıp kaldılar. Babaların gözyaşı sel oldu içlerine aktı. Anneliğin siyaseti yoktur. Oğlu her ne sebeple hayatını kaybetmiş olursa olsun evladı için Yasin okuyorsa, cemaat aynı kıbleye dönüyorsa burada çok ciddi bir yanlış olduğu ortadadır. Bu süreçten hiçbir tarafın kazançlı çıkmayacağı aşikar. Kaybedenin milletimizin olduğu aşikardır. Kaybedenin anneler babalar olduğu aşikardır. Diyarbakır'da anneler kucaklaşabiliyor da birilerine bakıyorsunuz. Onlar rahatsız adıyor. Attığımız bir adım var. İçişleri Bakanı'mızın koordinasyonunda bir süreç var. Bu süreci devam ettirirken parlamento içi, dışı, siyasi parti liderleriyle, akademisyenlerle, aydınlarla, medya mensuplarıyla. Herkesle görüşmeler yapılıyor. Ama dün Anamuhalefetle diğer muhalefet partisi her ikisine mektup gidiyor ve anında "ret" cevabı geliyor. Hani bunlar uzlaşmadan yanaydılar? Bu meselede mutabakat olmayacak da nerede çözüm arayacaksınız söyler misiniz? Benim bakanın size birşey dayatmayacak. Sizinle birşey paylaşacak. Söyleyeceklerinizi söyleyin biz de bunları çalışmalara koyalım. Bu süreçte bunları milat yapalım istiyoruz. Bu meselenin kalıcı çözümü, kardeşlik ikliminin yeniden pekişmesi için bu çalışmayı devam ettireceğiz. AK Parti'yi kurduktan sonra en sağlıklı biçimde bakan ve çözüm iradesini ortaya koyan taraf biz olduk. Meseleye tamamen bu ülkenin bütünlüğü açısından baktık. Terörün kabul edilemez olduğunu devamlı anlattık. Terörle mücadelede zafiyet göstermedik. Bugün gelinen nokta başarılı performansın sonucu. Biz legal yapılanmaları muvaffak kabul ederiz. İllegal yapılanmaları kabul etmemiz mümkün değil. Çelişliki açıklamalar göstermedik. Meseleleri siyasal çıkar ilişkilerine endekslemedik. Kürt vatandaşlarımızın sorununu üreten siyasi zihniyeti bizim sahiplenmemiz, sürdürmemiz mümkün değildir. Bizim siyaset felsefemiz böyle bi sorunu üretmeyi de normal göremez. Sorunun devam etmesine çanak tutan anlayışlar yaşanan acıların vebaline de ortak olurlar. "Gölge etmeyin" diyoruz. Bu milli birlik bütünlük projelerine kapınızı kapatmayın diyoruz. Bu çalışmayı gelin beraber şekillendirelim."


****

Partisinin TBMM Grubu'nda tarihi bir konuşma yapan Başbakan Erdoğan, "Türk'ü, Kürdü, Lazı, Gürcü ve Çerkeziyle herkes bizim kardeşimizdir. Buna kimse gölge düşüremez" dedi.

"Nerede yanlış yapıldı? Nerede yanlış tavırlar sergilendi? Kardeşliğimizin kopacağına kim nasıl inanma cüretini gösterdi de aramıza nifak tohumları ekme gayretine girdi. Kız alıp veren, birbirine akraba olan Türkiyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle birbirine düşman etmek mümkün müdür? Bizi düşman eylemek kimin haddine. Türkiye'nin vatandaşlarını ayrı gayrı görmek kimin haddine? Türki, Kürdü, Lazı, Gürcü ve Çerkeziyle herkes bizim kardeşimizdir. Buna kimse gölge düşüremez. Kurtuluş Savaşı'nın kahraman evlatları biz değil miydik? Cumhuriyet'i kuran biz değil miyiz? İstiklal Marşı'nı dinlerken hepimizin göğsü kabarmıyor mu? Yunus Emre Mevlana Karacaoğlan bu toprakların mayasını yoğururken, Munzur'un eteklerinde olanlar aynı topraklarda değil mi? Horon bizim, Zeybek bizim, Zılgıt bizim. Bizi birbirimizden ayırmak kimin haddine?"


****

Evlat acısından daha büyük acı yoktur. Allah kimseye bunu yaşatmasın. Ama son 25-30 yıldır ülkemin her yerinde nice annelerin çalan her telefonla yürekleri ağızlarına gelmiştir. Şahadet haberini almakla hasret giderme haberini almak arasında derin uçurum vardır. Bir şehit evinde yaşadım, oğlum aradı dedi, "Dua et yola çıktık" 24 saat sonra oğlunun haberini aldı. Emanetleri gösterdiklerinde bünyem sarsıldı. Hangi annenin yüreği dayanır? Hep derler ya "Büyüttüm besledim, asker eyledim, gitti de gelmedi" diyen anneyi hangi söz teselli eder? Nice annemiz Cudi gibi, Munzur gibi olduğu gibi yığılıp kaldılar. Babaların gözyaşı sel oldu içlerine aktı. Anneliğin siyaseti yoktur. Oğlu her ne sebeple hayatını kaybetmiş olursa olsun evladı için Yasin okuyorsa, cemaat aynı kıbleye dönüyorsa burada çok ciddi bir yanlış olduğu ortadadır. Bu süreçten hiçbir tarafın kazançlı çıkmayacağı aşikar. Kaybedenin milletimizin olduğu aşikardır. Kaybedenin anneler babalar olduğu aşikardır. Diyarbakır'da anneler kucaklaşabiliyor da birilerine bakıyorsunuz. Onlar rahatsız oluyor. Attığımız bir adım var. İçişleri Bakanı'mızın koordinasyonunda bir süreç var. Bu süreci devam ettirirken parlamento içi, dışı, siyasi parti liderleriyle, akademisyenlerle, aydınlarla, medya mensuplarıyla. Herkesle görüşmeler yapılıyor. Ama dün Anamuhalefetle diğer muhalefet partisi her ikisine mektup gidiyor ve anında "ret" cevabı geliyor. Hani bunlar uzlaşmadan yanaydılar? Bu meselede mutabakat olmayacak da nerede çözüm arayacaksınız söyler misiniz? Benim bakanın size birşey dayatmayacak. Sizinle birşey paylaşacak. Söyleyeceklerinizi söyleyin biz de bunları çalışmalara koyalım. Bu süreçte bunları milat yapalım istiyoruz. Bu meselenin kalıcı çözümü, kardeşlik ikliminin yeniden pekişmesi için bu çalışmayı devam ettireceğiz."

***

Başbakan Erdoğan, parti grubunda konuşurken öyle sözler kullandı ki, Arınç gözyaşlarını tutamadı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, parti grubunda konuşurken öyle sözler kullandı ki, Arınç gözyaşlarını tutamadı.

Kürt ve Türk kardeşliğine vurgu yapan Başbakan Erdoğan, "Neşat Ertaş'ın Gönül Dağı'ndan Şivanperver'in Halepçesi'ni dinlerken duygulanmıyor musunuz? Fuzuli'nin dizeleri ile Ahmede Xani'nin dizeleri sizi hislendirmiyor mu" dedi.

Erdoğan'ın bu sözleri üzerine Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın gözyaşlarını tutamadığı gözlendi...

HABERE YORUM KAT
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler