Yandaşa rant rüşvet , çalışana sefalet!
Asgari Ücret Komisyonu tarafından önümüzdeki yıl geçerli olacak asgari ücret belirlendi. Buna göre 2014’ün ilk 6 ayı için asgari ücret yüzde 5 artışla 846 TL, ikinci altı ay için ise yüzde 6 artışla 891 TL olacak.Devletle sermayenin ittifakından oluşan As
Asgari Ücret Komisyonu tarafından önümüzdeki yıl geçerli olacak asgari ücret belirlendi. Buna göre 2014’ün ilk 6 ayı için asgari ücret yüzde 5 artışla 846 TL, ikinci altı ay için ise yüzde 6 artışla 891 TL olacak.
Devletle sermayenin ittifakından oluşan Asgari Ücret Komisyonu padişah fermanı ile emekçileri yine açlığa mahkum etmiştir.
Türkiye’yi 11 yıldır yöneten AKP, ülke ekonomisini hızla büyüttüğü iddiasıyla kalkınma-büyüme masalları anlatırken, çalışanların sefaleti her geçen gün daha da büyümektedir. Hükümet bir yanda kıdem tazminatını kademeli olarak kaldırırken, “Özel İstihdam Büroları”yla işçilerin emek gücünü satma özgürlüğünü ortadan kaldırıp adeta çağdaş köle pazarları kurmayı planlamış, güvencesiz ve kuralsız esnek çalışmayı “Ulusal İstihdam Stratejisi” adı altında yaygınlaştırmıştır. Çalışanların ekonomik, sosyal ve sendikal haklarını sürekli budayan AKP ve yandaşları yat, kat, gemi, holding sahibi olurken, reel ücretler gerilemeye devam etmekte, ekonomik gerekçeleri öne sürerek nutuk atanların ayakkabı kutularından milyonlar çıkmaktadır.
Aralık ayında 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 1082 TL, yoksulluk sınırı 3 bin 523 TL'dir. Yoksulluk sınırının asgari ücretin 4,5 katına eşit olduğu düşünülürse, bugün asgari ücret konusunda yapılan sözüm ona iyileştirme açıklamalarının koca bir yalandan ibaret olduğu açıkça görülecektir. Dört kişilik ailenin hepsi asgari ücretle çalışsa bile yoksulluktan kurtulamamaktadır.
Bütün bunlara kulaklarını tıkayan Başbakan Erdoğan ise bütçe görüşmeleri sırasında asgari ücret artışını açıklamak için çay-simit hesabı yaparak “5 kişilik aile günde üç öğün çay ve simit tüketse aylık 450 TL veriyor” demiştir. Bir başbakanın işçi ailesinin simitle beslendiğinde bile ücretinden yarısından fazlasını gıdaya harcamasıyla övünebilmesi, AKP’nin emek düşmanı politikalarının göstergesidir.
Bugün Türkiye’deki emek piyasasında, asgari ücret, işsizlik ve enflasyon arasındaki ilişki yeterince sağlam veriler üzerinden ele alınmamaktadır. Dolayısıyla da toplumun asgari ücret ile çalışan kesimi, enflasyon karşısında ezilmekte, hayalini kurdukları asgari yaşam düzeyinin çok gerisinde kalmaktadır. 20 milyondan fazla yurttaşımızı doğrudan ilgilendiren asgari ücret hesaplanırken, hem çalışanın hem de ailesinin ihtiyaçları birlikte ele alınmalı; geçinme endeksleri, ailelerin gerçek tüketim ihtiyaçlarından oluşturulmalıdır. Ancak böylelikle asgari ücret, tüm ailenin geçimini ve refahını sağlayacak düzeyde belirlenebilecektir.
Bugün halkın büyük bölümü açlık sınırının altında, yoksulluk sınırınınsa çok ama çok uzağında bir yaşam sürdürürken, bir emekli milletvekilinin maaşı, 8 asgari ücretlinin aldığı ücretin toplamına bedeldir. Gelir dağılımını düzenleyici bir rol oynaması beklenen asgari ücretin, açlık sınırının bile altında belirlenmesi vicdanları zedelemektedir. Hükümet temsilcileri “enflasyon üzerinde artış yaptık” diyerek sorumluluktan kaçamazlar. Asgari ücretin, temel gereksinimleri karşılayacak bir biçimde ele alınması gerekmektedir. Yolsuzluk hükümetinin ülkenin zenginliklerini yandaşlara dağıtırken asgari ücretle geçinen milyonlarca çalışanı ve ailesini açlığa mahkum etmesi asla kabul edilemez.
Emperyalist-kapitalist sistemin, emekçileri açlık ve sefalete mahkum eden politikalarına karşı hiçbir emek örgütü sessiz kalamaz. Eğitim çalışanlarını yoksulluk sınırının altında yaşamaya mahkûm eden, asgari ücretliye göstermelik ücret artışlarını reva gören siyasal iktidarların uyguladığı emek karşıtı politikalar karşısında, tüm emek örgütlerinin mücadele alanını genişleterek ortak tavır almaları zorunludur.