Yılmaz: "Her 100 kişiden 38’i üniversiteye gidiyor"
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı İsmet Yılmaz, Türkiye'de her 100 kişiden 38 kişinin üniversiteye gittiğini ve yurt kapasitesinin 417 bini aştığını belirterek, "Bugünün dünyasında ekonomik gelişimin ana dinamiğini bilgi üretimini ve bilginin ka
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı İsmet Yılmaz, Türkiye'de her 100 kişiden 38 kişinin üniversiteye gittiğini ve yurt kapasitesinin 417 bini aştığını belirterek, "Bugünün dünyasında ekonomik gelişimin ana dinamiğini bilgi üretimini ve bilginin katma değer dönüşümünü oluşturmaktadır. Gelecek bilgi tabanlı ekonomi inşa eden ülkelerin olacaktır" dedi.
TBMM Başkanı İsmet Yılmaz, bir dizi programlara ve açılışlara katılmak üzere karayolu ile Ankara'dan Sivas'a geldi. Yılmaz ilk olarak Cumhuriyet'in Üniversitesi'nin 2015-2016 Akademik Yılı açılış törenine katıldı. Burada konuşan Meclis Başkanı İsmet Yılmaz, "Bu öğretim yılında aramıza katılan yeni öğrencilerimizle birlikte toplam 50 bini aşan öğrencisiyle Cumhuriyet Üniversitemiz Türkiye'deki 193 üniversite arasında müstesna yerini almıştır. İnsani kalkınma hedefimizin temelini eğitim oluşturmaktadır. Eğitim uzun vadeli bir bakış açısıyla geleceğe yatırımdır. Hayat boyu süren bir süreçtir. İnsanımızın yaşam kalitesini yükseltir, insanımızı insan kaynağımızı güncelle rekabet edecek şekilde donatır. Üniversiteler eğitim kurumu olarak insan hayatının eğitim-öğretimin son halkasıdır. Gerek bireylerin, gerek ülkelerin gelişip ve ilerlemesinde en önemli kilometre taşıdır. Toplam okullaşma oranı yüzde 97'ye ulaştı. Üniversitelerde öğretim elemanı sayısı 140 bini geçti. Her ilde üniversite var. Bazı illerde birden fazla üniversite var. İnşallah Sivas'ta birden fazla üniversitesi olan iller arasına katılacaktır" dedi.
"HER 100 KİŞİDEN 38 KİŞİ ÜNİVERSİTEYE GİDİYOR"
Türkiye'de her 100 kişiden 38 kişinin üniversiteye gittiğini ve yurt kapasitesinin 417 bini aştığını söyleyen Yılmaz, "Bugünün dünyasında ekonomik gelişimin ana dinamiğini bilgi üretimini ve bilginin katma değer dönüşümünü oluşturmaktadır. Gelecek bilgi tabanlı ekonomi inşa eden ülkelerin olacaktır. Ülkemizde bu ülkeler arasında olmak için çalışmakta bundan da en büyük pay üniversitelere düşmektedir. Bilim ve iletişim alanında son derece hızlı gelişmeler yaşanmakta üniversiteler değişen şartlara ve bilimsel gelişmelere uygun olan yapılardır. Bu doğrultuda çevresini aydınlatırsa kendi varlıklarını da devam ettirebilir. Üniversitelerin talep edilebilir olması sürekli bir değişim ve gelişim içinde olmasına bağlıdır. Üniversiteler bulundukları coğrafyanın siyasal, toplumsal ve ekonomik hayatında söz sahibi olur. Üniversiteler çevresini bilgilendirir, bilgiyle aydınlatır, ülkenin gelişmesine ve ülkenin sorunlarına çözüm konusunda görüş belirterek topluma yol gösterici olur. Üniversiteler içinde bulunduğu toplumun birer aynasıdır" diye konuştu.
"ÜNİVERSİTELER ORTAK AKIL MERKEZİDİR"
Üniversitelerin ortak akıl ile istişare merkezi olduğunu söyleyen Yılmaz, "Bütün dünyanın fikirleri buradadır. En ayrı gibi görülen fikirler de buradadır. Ayrı fikirlere söz hakkı tanındığı oranda onların eleştirilmesi ve imkan tanındığı yerde üniversitelerdir. Fikir ayrılıkların olduğu yerde istişare söz konusu olur. Farklı fikirlerin bulunmadığı bir yerde bir fikir paylaşımından da söz edilemez. Hakikatin ışığı fikirlerin çatışmasında doğar. Farklı fikirlerin olması çatışmayı da gerektirmez. Birbirimizi anlamayı gerektirir. Bir arada hür içinde yaşamak için daha çok anlamak, daha çok birlikte çalışmak, ortak değerleri oluşturmak ve onları birlikte korumak ve savunmak gerekir. Bizler aynı kültür havzasından beslendik, aynı coğrafyada, aynı ülkede bin yıldır bir arada yaşıyoruz. Biz birbirimize benzeriz farklılıklarımızla birbirimize benzeriz. Birbirimize benzediğimiz aynı düşündüğümüz anlamına da gelmez. Ayrı düşünmek insan olmanın fıtratına dahildir. Ancak bir arada yaşıyorsak bundan sonrada bir araya yaşayacağız ve bir arada yaşamak da sorumluluk gerektirir. Bizim için en değerli olan şey birbirimizi anlamak ve bunun için göstereceğimiz gayrettir. Bir arada yaşamanın ilk şartı herkesin yanılabileceğini kabul etmesidir. Bunu yaparsak birbirimizi anlamak daha da kolaylaşacaktır. Birbirimizi anlarsak, aynı ailenin fertleri olarak görürsek gelecek nesillere barış ve huzur içerisinde güçlü bir ülke bırakırız. Bu bizim öncelikli görevimiz. Değişen dünya, ülke ve toplum şartlarına uygun yeni çözüm yöntemlerini de birlikte bulabiliriz. Bu millet milli mücadelesiyle mazlum milletlere örnek oldu. Şimdi sahip olduğu sorunları çözme konusunda da yine mazlum milletlere örnek olacaktır. Demokratik devlet farklılıkları tehdit olarak görmez, her bireyi var olan değeri ile korur. Farklılıklardan korkan bir devlet çağdaşta olamaz. Türkiye'de bugün tartışılan sorunlarını büyük bir bölümü demokrasinin eksikliklerinden kaynaklanmış sorunlardır. Çözüm, demokrasimizin standartlarını yükseltmekten geçer. Etnik kimlik ya da inanç farklılıkları adına kamplaşarak çokluk içinde birlik fikrinden ulaşan toplumların yaşadığı büyük acıları bu coğrafyada yaşayıp da görmemek mümkün olur mu? Suriye'ye baksın, Irak'a baksın, Yemen'e baksın, Somali'ye baksın, Libya'ya baksın. Türkiye çağdaş bir ülke olarak farklılıklara saygı temelinde, kendi sorunlarını kendisi çözebilecek sağlam bir siyasi kültüre ve engin bir devlet tecrübesine sahiptir. Türkiye, özgürlük, demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları, sosyal adalet ve toplumsal sorumluluk ilkeleri çerçevesinde siyasal alandaki farklı görüşlerin toplum önünde rekabet edebilmesine dayalı demokratik sistemini her geçen gün daha da güçlendirecektir" şeklinde konuştu.
Yılmaz, konuşmasını şu şekilde tamamladı:
"Genel olarak üniversitelerin görevi, verdiği eğitim hizmetiyle kaliteli iş yükü ve bilimsel araştırmalar yapmak olarak bilinse de üniversiteler bulundukları ilin değerlerinin korunmasından ve geliştirilmesinden de sorumludur. 53 bin öğrenci sayısı Türkiye'deki birçok ilin merkez nüfusundan da kat kat fazla. Toplumla paylaşılmayan bilgi kendi kabuğu içerisinde kalır ve bilgi olmanın ötesine de geçmez. Üniversiteler bilgiler topluma sunmalı, üniversiteye-sanayi ve üniversite-esnaf işbirliği ve ortak çalışması yapılmalı. Bu etkin şekilde uygulanmalı. Üniversitemizin ürettiği bilim, teknoloji ve tecrübenin reel sektörle buluşması sağlanmalı. Bilgiye değer verilmeli ve bu bilgide doğru şekilde kullanılmalıdır. Bilim ve teknoloji alanında gerçekleştirilen ilerlemeler bir taraftan ekonomik kalkınmanın hızlanmasına ve beşeri sermayenin güçlenmesine yardımcı olur. Diğer taraftan ise bilgi topluma geçişte önemli bir kaldıraç etkisi oluşturur. Güçlü devlet, bilgi üreten kullanan ve teknolojiye sahip olan demektir. Bilgi ve teknolojinin üretim merkezleri de üniversitelerdir. İyi bir eğitim demokrasiyi kökleştirir. İyi bir eğitim ekonomiyi geliştirir. İyi bir eğitim Türkiye'nin görünülürlüğünü uluslararası toplumlar içinde çok daha iyi bir noktaya getirir."
Konuşmaların ardından Yılmaz, YGS sınavında ilk 5 bine giren ve Cumhuriyet Üniversitesi'ni tercih eden öğrencilere teşekkür belgesi vererek hediyelerini takdim etti. Daha sonra üniversitede yapımı tamamlanan binaların toplu açılışı gerçekleştirildi.