Doğum sırası kişiliği nasıl etkiliyor?
Uzm. Kli. Psi. Kaykaç, konuyla ilgili açıklamalarda bulundu
Doğum sırası bireylerin kişiliklerini ve yaşamlarını nasıl etkiliyor? Uzman Klinik Psikolog Fundem Ece Kaykaç konu hakkında önemli bilgiler verdi.
Doğum sırası kişiliği nasıl etkiliyor?
Doğum sırası ailedeki çocukların doğum tarihlerinin kronolojik sırasını ifade eder, büyük çocuk, ortanca çocuk, küçük çocuk gibi. Çocukların doğdukları zaman, mekân ve koşullar çocukların hayattaki deneyimlerini etkiler bu yüzden doğum sırasının kişilik üzerinde önemli etkileri vardır. Birçok araştırmada görülmüştür ki doğum sırası çocukların kişiliğini dolayısıyla da yetişkinlik halini etkilemiştir. Araştırmalara göre doğum sırası aynı olan kişiler birbirlerine daha yakın hissederler örneğin ailedeki en büyük çocuk başka bir ailedeki en büyük çocuklar özdeşim kurabilir çünkü tamamen aynı olmasa da benzer deneyimlere sahiptir.
Aileler her bir yeni doğan çocukta farklı ebeveynlik yeteneklerini geliştirir ve keşfeder o yüzden her çocuğa olan yaklaşımları farklıdır. Bunun yanı sıra ailenin o anki dinamiği, çatışmaları, maddi durumu gibi etkenler de bu konuda önemli bir rol oynar. Aileler her çocuğa yaşından ve doğum sırasından dolayı farklı roller ve sorumluluklar yükler bu da onların çocuklara karşı olan yaklaşımlarının farklılaşmasına sebep olur. Tüm bunlar çocukların karakterini şekillendirir.
Doğum sırasının çocukların psikolojileri ve kişilikleri üzerindeki etkileri?
Doğum sırasının kişilik üzerindeki etkilerini ilk olarak Alfred Adler bireysel psikoloji kuramında incelemiştir. Adler kuramında doğum sırasından dolayı anne babaların her doğan çocuğa farklı anlamlar yüklediğini ve çocuklar arasındaki kardeş kıskançlığından bahsetmiştir. Adler çocukları doğum sırasında göre 4 farklı tipe ayırmıştır; ilk doğan çocuk, ortanca çocuk, en küçük çocuk ve tek çocuk. İlk doğan çocuk yani ailenin en büyük çocuğu ebeveynlerinin en deneyimsiz halini tecrübe eder ama aynı zamanda da çok fazla ilgi ve sevgi görür, tüm ailenin odak noktasıdır. Anne babanın ebeveynlikte deneyimsizliği çocuğun bazı şeyleri kendi kendine öğrenmek için çabalamasını sağlar bu yüzden ilk çocukların akademik olarak daha başarılı olduğu gözlemlenmiştir. Aileye ikinci bir çocuğun gelmesi büyük çocuk için travmaya sebep olabilir çünkü çocuk sorumluluk almaya başlar, anne babanın ilgisi ve sevgisini kardeşiyle paylaşmak zorunda kalır ve artık büyüdüğünün bilincine varır. Toplumda da en büyük çocuklara “Sen daha büyüksün, sen artık büyüdün, abi-abla oldun” gibi söylemlerle bir rol yüklenir. Bu yüzden en büyük çocukların daha erken olgunlaştıkları ve ebeveyn yeteneklerinin daha gelişmiş olduğu gözlemlenmiştir. Kişilik özellikleri; sorumluluk sahibi, lider ve tutucudur.
Adler ikinci ve ortanca çocukların daha rekabetçi ve diplomatik olduğunu belirtmiştir. İkinci çocuklar genellikle abi ya da ablalarını geçmek için bir yarışta hissederler bu yüzden daha hırslıdırlar. Bazen yaşlarına uygun olmayan hedefler belirledikleri için başarısızlık yaşarlar ama aynı zamanda da bu mücadele onların gelişme hızını yükseltir ve güçlüklerle baş etmeyi öğrenirler. İkinci çocuklar hem ebeveynleri hem de kendinden büyük olan kardeşleri tarafından korunup kullanırlar bu yüzden daha güvenli hissederler.
Adler’e göre en küçük çocuk ailenin herkes tarafından en ilgi gösterileni ve en şımartılanıdır. Bu sürekli ilgi görme durumu onların daha benmerkezci olmalarına neden olabilir. Ebeveynler genellikle en küçük çocuğa daha toleranslı olma eğilimindedirler. Daha az sorumluluk sahibi, daha talepkâr ve daha fazla bağımlı bireyler olma ihtimalleri yüksektir. Aynı zamanda ailenin neşe kaynağı olarak da görülürler. Sosyal yaşantılarında daha aktif ve girişken oldukları da gözlemlenmektedir. Büyük çocuklar çok yüksek başarılara sahipse ve en küçük kardeş bu başarılara ulaşması zor ya da imkansızsa kıskançlık ve başarısızlık hissi oluşur. Küçük çocuk başarısızlıklarına bahaneler bularak kendini savunmaya çalışabilir.
Tek çocuklar genellikle en küçük çocuklarla benzer karakter özelliklere sahiptir. Benmerkezci, şımarık, daha çok ilgi görmek isteyen, ailelerinin ilgi ve sevgilerini paylaşmak zorunda olmadıkları için sosyal hayatlarında, okula başlarken akranlarıyla iletişim kurarken bazı çatışmalar yaşayabilirler. Çünkü ilgi ve dikkatin kendilerinde olmasına alışıktırlar. Her yaptıklarının beğenilmesini ve onaylanmasını beklerler. Kardeşleri olmadığı için kendi kendilerine eğlenceli oyun buldukları için yaratıcılıkları daha gelişmiştir. Tek oynamaya alışık oldukları için paylaşımcı olmakta zorlanabilirler.
Doğuş sırasının kişilik üzerindeki etkileri önlenebilir mi?
Anne babanın çocukları arasındaki ilgi ve sevgi dengesini kurabilmesi kardeşleri arasındaki ilişkiyi olumlu etkiler ve kardeş kıskançlığını azaltır eğer bu dengeyi kuramazlarsa çocuklar için daha rekabetçi ve hırsı bir ortam oluşur dolayısıyla kardeş kıskançlığı olacağı için çocuklar arasındaki ilişki sağlıksız ilerler. Ebeveynlerin yaklaşımı ve destekleri özgüvenlerini doğrudan etkiler. Çocukların tüm bu yaşadıkları deneyimler ileri ki yaşamlarında da etkilerini gösterir. Aileler çocuklar arasındaki iletişimin ya da onlara karşı olan tutum ve davranışlarının doğru olmadıklarını düşünüyorlarsa bir uzmandan destek almayı ihmal etmemeliler.
(pembenar)