Hürriyet'i Milliyet yalanladı
Hürriyet gazetesinin önceki gün birinci sayfadan verdiği 'Biz Ankaralıyız deyip kurşun sıktılar' başlıklı haberi, bugün Milliyet yazarı Ali Eyüboğlu tarafından yalanlandı.10 Aralık'ta Hürriyet gazetesinin birinci sayfasında kullanılan 'Biz Ankaralıyız dey
Hürriyet gazetesinin önceki gün birinci sayfadan verdiği 'Biz Ankaralıyız deyip kurşun sıktılar' başlıklı haberi, bugün Milliyet yazarı Ali Eyüboğlu tarafından yalanlandı.
10 Aralık'ta Hürriyet gazetesinin birinci sayfasında kullanılan 'Biz Ankaralıyız deyip kurşun sıktılar' başlıklı haberde, " Ankara'da Leyla adlı mekanda sahneye çıkan Gülşen, şarkılarını seslendirirken ön masada oturan iki kişi, istek şarkı talebinde bulundu. Şarkılarını söylemeyen Gülşen'i mekanın kapısında bekleyen iki kişi, "Biz Ankaralıyız, herkes bilsin" diyerek havaya kurşun sıktı. İddiaya göre bir kurşun, Gülşen'in Tülay adlı yardımcısının elini sıyırdı." deniliyordu.
Haberin devamı ise şöyle; "Ardından gelen polis ekipleri eşliğinde havalimanına giden Gülşen, saldırının nedenini bilmediği söylerken gözyaşlarını tutamadı. Ateş eden kişilerin ise " Burası Ankara" diye bağırdıkları öğrenildi."
Milliyet gazetesi yazarı Ali Eyüboğlu konuyu araştırarak haberin doğru olmadığını yazdı.
Ali Eyüboğlu'nun bugünkü yazısından ilgili bölüm:
Gülşen'e saldırı bana fazlasıyla 'kurusıkı' geldi
Pazartesi günü birçok gazetenin birinci sayfasında, şarkıcı Gülşen'in Ankara'da sahne aldığı mekân çıkışında silahlı saldırıya uğradığına dair haberler vardı. Ankara'da meydana gelen bir silahlı saldırının, olayın geçtiği ilde gazetecilik yapanlar tarafından değil de, oraya 500 km uzaktaki magazincilerce haberleştirilmesi ilgimi çekti.
Öte yandan, ele geçmemiş bir silaha baştan "kuru sıkı" teşhisi konması bende, yoksa bu da Gökhan Özen'in Akdeniz'de kaybeden jetski gibi bir şey mi diye kuşku yarattı.
Malum bizim meslekte şüpheciliği elden bıraktığınız gün golü yediniz demektir. O yüzden işi gücü bir yana bırakıp düştüm bu işin peşine...
Gazetelerde çıkan haberlerden sonra "Geçmiş olsun" demek için Gülşen'i arayan birinden şu bilgiyi almam, şüphelenmekte ne kadar da haklı olduğumu gösterdi.
Çünkü bilgi kaynağım, Gülşen'in kendisine, "Olayın bizimle alâkası yok. Bizden sonra gazinoda öyle bir şey olmuş galiba" dediğini iletti.
Yıllardır Milliyet'te yayımlanan polisiye haberleriyle gündem oluşturan Tolga Şardan'a sordum, bu olay polise nasıl intikal etti diye... Şardan, "Polise intikal etmiş silahlı bir saldırı yok" demesin mi? Şardan'ın anlattığına göre de işin aslı şöyle: Gülşen'in sahne aldığı Dikmen'de oturanlar, gece yarısına doğru polisi arayıp "Yüksek sesle müzik çalıyorlar, uyuyamıyoruz" diye ihbarda bulunuyor. Saat 02.00 gibi mekâna giden polisler, "gürültü kirliliği"ne son verilmesini isteyip ayrılıyor.
Saat 03.45'te ise Gülşen'in menajeri 155'i arayıp şöyle bir talepte bulunuyor: "Gülşen Hanım'ın sahne aldığı Leyla'da alkollü ve silahlı insanlar vardı. Havaalanına kadar bizim can güvenliğimizi sağlar mısınız?"
Polisler de jest olsun diye havaalanına kadar değil ama şehrin belli bir yerine kadar Gülşen ve ekibine eşlik ediyor.
O gece, ne Gülşen, ne ekibi, ne gazino sahibi, ne de semt sakinlerinden silah atıldığına ya da silahlı saldırı olduğuna dair hiçbir başvuru var polise... Hal böyleyken silahın gerçek değil de "kurusıkı" olduğunu kim, nasıl anladı, balistik bir muayeneden geçmeden? Gülşen'de, bir silahı sesinden "kurusıkı" mı, yoksa gerçek mi olduğunu anlayacak balistik bir kulak varsa o ayrı mesele...