Bu belirtiler diyabeti gösteriyor

Ciddi bir metabolizma bozukluğu olan diyabet hastalığı Türkiye'de yaklaşık 5 milyon kişide var ancak bu kişilerin 1,5 milyonu diyabet hastası olduğunun farkında değil. Amerikan Hastanesi Endokrinoloji, Diyabet ve Metabolizma Hastalıkları Bölümü Dr. Tahir

Bu belirtiler diyabeti gösteriyor
Ciddi bir metabolizma bozukluğu olan diyabet hastalığı Türkiye'de yaklaşık 5 milyon kişide var ancak bu kişilerin 1,5 milyonu diyabet hastası olduğunun farkında değil. Amerikan Hastanesi Endokrinoloji, Diyabet ve Metabolizma Hastalıkları Bölümü Dr. Tahir Haytoğlu diyabetin tanısını erken koymanın ve tedavisine erken başlamanın daha sonra gelişecek sağlık problemlerini önleyebileceğini söylüyor.

Diyabet, müdahale edilmediği takdirde vücudun hemen hemen bütün organlarını etkileyebilmektedir. Kontrol altında tutulamayan diyabet; körlüğe, kalp ve damar hastalıklarına, inmeye (felç), böbrek yetmezliğine ve sinir sisteminde tahribata yol açmaktadır. Gebelik sürecinde kontrol altına alınamayan diyabet ise doğumsal bozuklukların görülme riskini artırmaktadır.

Diyabeti düşündürecek olan başlıca şikâyetler:
• Tuvalete sık çıkma
• Ağız kuruluğu
• Hızlı kilo kaybetme
• Halsizlik ve çabuk yorulma

Diyabet için risk faktörleri:
• 45 yaşının üstünde olmak
• Fazla kilolu olmak
• Diyabeti olan yakın bir aile ferdinin olması (anne, baba veya kardeşler gibi)
• Daha önceki hamilelik esnasında diyabet gelişmiş olması

Diyabet türleri:

Tip 1 Diyabet
Bu tipte diyabeti olan kişiler, her gün insülin almak zorundadır. Bu tip diyabet eskiden "Juvenil Diyabet" veya "İnsüline Bağımlı Diabetes Mellitus" olarak adlandırılırdı.

Tip 2 Diyabet
Bu tip diyabet, sık aralıklarla besin alımı ve düzenli egzersizler ile kontrol altına alınabilmektedir. Bazı kişilerin, aynı zamanda, diyabet hapları veya insülin kullanmaları gerekebilir. Bu tip diyabet eskiden "Erişkin Çağı Diyabeti" veya "İnsüline Bağımlı Olmayan Diabetes Mellitus" olarak adlandırılırdı.

Gestasyonel Diyabet
Gebelikte ortaya çıkan diyabet türüdür.

DİYABET TEDAVİSİ

“Amaç; organ hasarlarının önlenmesi”
Diyabet tedavisinde amaç; hastanın kendini daha iyi hissetmesini sağlamanın ötesinde, diyabet nedeniyle gelişebilen kalp krizi, felç, böbrek yetmezliği, göz problemleri, sinir hasarı ve iyileşmeyen yaralar gibi komplikasyonların önlenmesidir.

Diyabet tedavisi, bir takım işidir. Merkezde hasta olmak üzere bu takımda; hastaya yardımcı olacak diyabet uzmanı endokrinolog, diyabet hemşiresi ve diyetisyen olmalıdır. Gerektiğinde hastaların göz, kalp, böbrek veya ayak problemleri için ilgili bölümlerle koordineli çalışmaya gidilmelidir.

Diyabet tedavisinin bir numaralı amacı; yüksek kan şekeri seviyelerini kontrol altına almaktır. Bunu sağlayacak çeşitli yöntemler vardır.

Bunlar:
• Sağlıklı besinler yemek
• Düzenli egzersiz yapmak
• Gerekli olması halinde ağızdan ilaçlar veya insülin kullanmak
• Kan şekeri ölçümleri yapmak

Diyabette yeni tedavi yöntemleri
Son birkaç yıldır diyabet üzerinde yeni ilaçlar kullanılmaya başlanmıştır. Yeni mekanizmalar üzerinden uygulanabilen bu ilaçların yakın zamanda Türkiye'ye gelmesi beklenmektedir.

Şu anda kullanılan ilaçların her biri, diyabeti kontrol altında tutmak için bir araç görevi üstelenmiştir. Bu ilaçlar gruplandırılarak, farklı mekanizmalar ile etki göstermektedir.

Ağızdan alınıp, farklı mekanizmalar ile etki gösterebilecek ilaçlar:
1. grup; insülin salgılanmasını artırmakta
2. grup; karaciğerde insüline hassasiyeti artırmakta
3. grup; kas hücrelerinin insüline hassasiyetini artırmakta
4. grup; yiyeceklerdeki karbonhidratların emilmesini yavaşlatarak, vücuda zaman kazandırmaktadır.

Yeni çıkan bir başka grup ilaç da insülinin salgılanmasına yardımcı olan hormonların kandaki seviyesini artırarak, etki göstermektedir.

Diyabette ilaç kullanımı
Diyabet hastalığı özellikle de Tip 2 diyabet, farklı evreleri olan bir hastalıktır. İlk dönemlerinde hasta diyabeti hiç ilaç kullanmadan, yaşam tarzı değişiklikleri ve sağlıklı beslenme ile kontrol altında tutabilirken; zaman içerisinde bu yeterli olmayıp, hastanın ağızdan alınan bir ilaç kullanması gerekebilir. Tek ilaç ile diyabetin bir süre daha kontrol altında tutulması mümkün olabilir, bunun da bir süre sonra yetersiz kalması durumunda ikinci hatta üçüncü ilaç eklemesi gerekebilir.

Kompleks bir hastalık olan diyabetin kontrol altında olması demek, sadece şeker kontrolünün sağlanması demek değildir. Kan yağlarının (lipidler, yani kolesterol ve trigliseritlerin) ve tansiyonun da kontrol altında tutulması gerekir. Bu da kişinin, şeker kontrolü için gerekli ilaçlarının yanında düzenli olarak tansiyon ilaçları ve bazen de kolesterol ilaçları kullanmasını gerektirebilir.

Kişi bir anda kendini 4-5 ilaç alırken bulabilir. Bu nedenle diyabet hastalarının düzenli olarak doktorları ile ilaç kullanımı konusunu gözden geçirmeleri, aldıkları bütün ilaçları doktorlarına söylemeleri ve gerekli laboratuvar takiplerini düzenli aralıklarla yaptırmaları gerekmektedir.

Diyabet hastaları, kronik olarak kullandıkları ilaçlarının yanında; soğuk algınlığı veya başka bir nedenle kısa süreli farklı ilaçlar da kullanmak durumunda kalabilir. Bu gibi durumlarda hastalar, kısa süreli ilaçların, düzenli kullandıkları ilaçlarla etkileşip etkileşmediğini doktorlarına sormalıdır.


DİYABET BAKIMI

“Diyabetli kişilerin günlük bakımlarına daha çok önem vermeleri gerekir”
Diyabet ve ayak bakımı
Diyabet hastalarının ayaklarına özen göstermesi ve özel bir ayak bakımı uygulaması yapmaları gerekmektedir. Çünkü ayak bakımına yeterince özen gösterilmemesi, ciddi problemlerin ortaya çıkmasına neden olabilir. Kan şekeri düzensiz ve çok yüksek seyreden diyabetlilerde, sağlıklı bireylere nazaran ayak problemleri daha fazla görülmektedir. Bunun nedeni de damarlarda oluşan kan dolaşımı bozukluğudur.

Kişinin kan şekeri sürekli yüksek seyrettiğinde damarlarda tahribat başlamakta; tahribata uğramış damarlar, kanı yeterli ve sağlıklı bir şekilde organlara ulaştıramadığı için de organlarda fonksiyon bozuklukları ile uzun vadede geri dönüşümü olmayan hasarlar görülmektedir.

Diyabete bağlı sinir hasarları, ayaklarda his kaybına neden olabilir. Bu nedenle ayaklarda meydana gelen kesikler veya yaralar fark edilmeyebilir. Ayrıca ayaklarda zamanla biçim değişikliği de meydana gelebilir. Bu değişim yerlerinde, yaralar ve ayak ülserleri ortaya çıkabilir. Ülserler çok çabuk iltihaplanarak ciddi sorunlara yol açabilir.

Aşağıdaki bulgularda doktora başvurulması önerilmektedir:
• Deride renk değişiklikleri
• Bölgesel ısı artışı
• Ayakta ve bilekte şişlik
• Bacaklarda ağrı (dinlenme veya hareket sırasında)
• Yavaş iyileşen yaralar
• Tırnakta mantar enfeksiyonu veya batık
• Nasır oluşumu
• Deride çatlakların oluşumu

Yapılabilecekler:
• Ayaklarınızı her gün kontrol edin
• Ayaklarınızı her gün tahriş etmeyen bir sabun ve ılık suyla yıkayın
• Ayak tırnaklarınızın bakımına özen gösterin (Tırnaklarınızı düz kesin, köşeleri derin almayın.)
• Ayaklarınızdaki nasırlara ve sertleşmiş deri bölümlere dikkat edin
• Ayaklarınızı koruyun
• Ayak dolaşımınızı güçlendirin
• Ayağınızı sıkmayan ayakkabılar giyin
• Sorunlarınızı sağlık ekibinizle daima paylaşın

Diyabet ve ağız bakımı
Diyabet hastalarının ağız sağlığı konusunda özenli olmaları gerekmektedir. Diyabet kontrolü iyi olmayan hastalarda çürükler daha sık görülür. Diyabet durumunda ağız içi florası da değişebildiğinden, diş eti hastalıklarının görülme sıklığı da artar. Tüm diyabet hastalarının diyabet kontrolünü, olabilecek en iyi şekilde sağlamaya çalışması gerekmektedir. Bununla beraber diyabet hastalarının üstüne düşen görev, hijyenik ağız temizliğini uygulamaktır. Bunun için diyabet hastaları, uygun bir fırça ile günde iki ya da üç kez dişlerini fırçalamalı ve ağız içi yıkama solüsyonları ile gargara yapmalıdır. Hiçbir şikâyeti olmasa da diyabet hastalarının yılda iki kez (6 ayda bir) diş doktorlarına giderek, kontrollerini yaptırmaları ve ağız bakımı konusunda profesyonel yardım almaları gerekmektedir.

Diyabet ve cilt bakımı
Cildimiz, vücudumuzu çevresel faktörlere ve enfeksiyonlara karşı koruyan bir organımızdır. Diyabet kontrolünün iyi olmadığı durumlarda, ciltte daha sık enfeksiyon görülmektedir. Özellikle cildimizin hassas bölgelerinde (kıvrım yerleri, nemli kalan, iyi havalanamayan bölgeler) enfeksiyon riski artmaktadır. Ayak parmak araları, kasık bölgesi, koltuk altları ve özellikle kadınlarda meme altında kalan bölge, mantar ve deri enfeksiyonları için en zayıf yerler arasındadır. Bu bölgelerin temiz ve kuru tutulması, her gün düzenli olarak renk değişikliği olup olmadığının kontrol edilmesi; olası bir enfeksiyon sorununa karşı erken müdahale ile önlem alınmasını sağlayacağından, ileride oluşabilecek harabiyeti engelleyecektir. Herkesin uyguladığı genel hijyen kurallarına diyabet hastalarının da uyması gerekmektedir. Düzenli olarak banyo yapılmalı, banyo sonrasında tüm vücut iyice kurulanmalı; eğer ciltte kuruluk oluşuyorsa, nemlendirici kremler kullanılmalıdır.

Diyabet ve göz sağlığı
Diyabet kontrolünün iyi olmadığı durumlarda göz sağlığı bozulmakta ve ciddi hasarlar oluşmaktadır. Diyabet hastaları, hiçbir şikâyeti olmasa da rutin olarak yılda en az bir kez bir göz muayenesi yaptırmalıdır.

Diyabetin göz üzerindeki olumsuz etkileri
Diyabetle birlikte görülen en önemli ve en sık göz komplikasyonu “Diyabetik Retinopati”dir. İkinci sıklıkta görülen komplikasyon ise hastalarda çift görmeye neden olan “Göz Kasları Felçleri”dir. Bu komplikasyonda en çok, gözü dışa baktıran kaslar tutulur. Genellikle bir kaç ay içerisinde bu durum kendiliğinden düzelir. Ayrıca gözün saydam tabakasında bazen yüzeysel tahrişler oluşabilir. Hastalar bu durumda gözlerinde irritasyon ve batmadan şikâyetçi olur.

Diyabetli hastalarda “Göz Tansiyonu” (Glokom) hastalığının normal insanlara göre daha sık görüldüğü bilinmektedir. “Katarakt” da diyabet hastalarında sıklıkla görülen ve ameliyat ile tedavi edilebilen bir göz hastalığıdır. Göz sinirinin iltihabi hastalığı olan “Optik Nöropati” ise sık görülmemekle birlikte; ani şekilde görme kaybına neden olabilen ve bazı durumlarda körlükle sonuçlanabilen bir komplikasyondur.

Kırılma kusuru değişiklikleri:
Kan şekerinin aniden yükselmesi gözün kırma gücünü artırarak, “Geçici Miyopi”ye (uzağı görememe), kan şekerinin özellikle insulin tedavisi sonrası aniden düşmesi ise “Geçici Hipermetropi”ye (yakını görememe) neden olmaktadır. Kan şekerinde ani yükselme ve düşmeler nedeniyle büyük dalgalanmalar oluşuyorsa, bu dönemde gözlük testi yapılmaması tavsiye edilmektedir. Kan şekeri normal ve stabil düzeye geldiğinde uygulanacak test ile gözlük değişimi yapmak daha sağlıklı olacaktır.







HABERE YORUM KAT
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler