Trabzon Halk Sağlığı Müdürü bilgilendirdi
Dünya Lepra (Cüzzam) Günü nedeniyle bir açıklama yapan Trabzon Halk Sağlığı Müdürü Dr. Köksal Hamzaoğlu, cüzzam hastalığının dünyanın geri kalmış ülkelerinde, açlık, yoksulluk, yaşam ve temizlik koşullarının kötülüğü, sağlık hizmetlerinden yararlanamadıkl
Yayınlanma:
Dünya Lepra (Cüzzam) Günü nedeniyle bir açıklama yapan Trabzon Halk Sağlığı Müdürü Dr. Köksal Hamzaoğlu, cüzzam hastalığının dünyanın geri kalmış ülkelerinde, açlık, yoksulluk, yaşam ve temizlik koşullarının kötülüğü, sağlık hizmetlerinden yararlanamadıkları ve iyi beslemedikleri için kökü kazınamayan bir hastalık olduğu söyledi.
Hamzaoğlu, cüzzamım bulaşıcı bir hastalık olduğunu belirterek, “Cüzzam, Hansen Basili (Mycobacterium leprae) adı verilen bir mikroorganizmanın yol açtığı, çevresel sinir sistemi ve deri başta olmak üzere birçok sistem ve organı etkileyebilen, bulaşıcı bir hastalıktır.
Ağız ve burundan yakın temas sonucu damlacık enfeksiyonu ile bulaşır. Bakteri çok yavaş çoğalır, inkibasyon periyodu 5 yıl kadardır. Semptomların görülmesi bazen 25 yılı bulabilmektedir. Hastalığın oluşması için 2 koşulun bir arada olması gerekir. 1. Bu mikroba karşı (Mycobacterium leprae) doğal bağışıklığın bulunmaması: İnsanların tümüne yakınında bu doğal bağışıklık vardır. Doğal bağışıklığın olmaması hali, insanlara kendinden önceki soylardan geçen bir özelliktir.
Bu bağışıklık hali Lepromin Testi (Mitsuda Testi) ile anlaşılabilir. 2. Dışarıya basil çıkaran aktif durumda bir hastanın bulunması ve onunla uzun süreli ve çok yakın temas halinde olmak: Bulaşma genellikle aynı aile içindeki büyüklerden 10-11 yaşına kadar olan çocuklara yönelik olarak çıkmaktadır” dedi.
Cüzzam hastalığının, vücudun direncine bağlı olarak birbirinden ayrılan iki ana tip ve iki ara tip olarak sınıflandırıldığını kaydeden Hamzaoğlu, “Ana tipler Lepramatöz ve Tüberküloit tip, ara tipler ise Borderlein ve İndetermine tip cüzamlardır. Lepramatöz Tip Cüzzam; Cüzzamın en kötü tipidir.
Vücut direnci tamamen hasarlıdır. Hastalık etkeni basiller çok sayıda ve etkindirler. Küçük, çok sayıda ve gövdede simetrik olarak yayılmış, sınırları keskin olmayan, parlak bakır kırmızısı renginde lekeler söz konusudur. Bu lekelerin olduğu deri bölgeleri zamanla duyu kayıplarına uğrarlar. Yüz, ense, meme başı ve üreme organlarında yerleşen, leprom adı verilen sert açık kahverengi lekeler belirir.
Yüzde, yerleştiklerinde arslan yüzü denilen yüz görünümünü ortaya çıkarırlar. Lepromlar ayrıca semer burun denilen burun çöküntüsüne, damak delinmesine, göz kapaklarının düşmesine, ses kısıklığına, parmakların kendiliğinden kopmasına da yol açarlar. Lepromlar iyileşecek olurlarsa mutlaka yerlerinde iz bırakırlar.
Bu tip cüzzamda sinirler görece daha az etkilenirler. Fakat iç organlardaki rahatsızlıklar daha sık görülür. Karaciğer tahrip olabilir, erbezleri etkilenerek kısırlık ortaya çıkabilir, kemikler etkilenerek derin kemik tahribatları gelişebilir, göz etkilenerek körlük ortaya çıkabilir” şeklinde konuştu.
Cüzzam hastalığın diğer tiplerine değinen Hamzaoğlu, “Tüberküloit Tip Cüzzam; Bu tür cüzzam çoğunlukla çevresel sinir sistemini etkiler. Yüz felci meydana gelebilir. El kaslarına gelen bazı sinirlerin felci sonucu pençe el görünümü ortaya çıkar.
Duyu sinirlerinin felci sonucu ısı temas ve ağrı hislerinin ortadan kalkması söz konusudur. Terbezleri de çalışamadığından deride kuruluk giderek artar ve deri dökülmeye başlar. Bu sinirlerle ilgili belirtilerden başka deride dağınık olarak birkaç tane küçük leke bulunabilir.
Borderlein Tipi Cüzzam; Lepramatöz ve Tüberküloit tipler arasında bir tiptir. Gelişim olarak iki tipten birisine daha yakın olur. Hangi tipe doğru gidiyorsa o tipin özellikleri daha belirgin olmaktadır. İndetermine Tip Cüzzam; Genellikle bir tek leke şeklinde kendisini gösterir. His bozukluğu da gösteren bu leke etrafa doğru yayılabilir veya ortası iyileşebilir” ifadelerini kullandı.
“CÜZZAM HASTALIĞI KARACİĞER TUTULUMU OLMADIKÇA HAYATI TEHDİT ETMEZ”
İmmünoterapi yöntemlerinin lepra hastalığında kullanıldığını ifade eden Halk Sağlığı Müdür Dr. Köksal Hamzaoğlu, şöyle konuştu:
“Kesin tanı için ayrıntılı muayene ve çeşitli testler uygulanır. Deri lezyonlarında özel boyalarla bakterinin gösterilmesi veya patolojik olarak cilt lezyonlarının incelenmesi gerekir.
Histamin testi, terlemenin yokluğunu gösteren metakolin testi, lepra bakterisine karşı oluşan antikorların araştırıldığı FLA-ABS (Fluoresan Leprosy Antibody Absorbtion Test) , RIA ve ELİSA testleri kullanılır. Lepra hastalığı karaciğer tutulumu olmadıkça hayatı tehdit etmez. Lepralı hastaların ilk tedavileri İstanbul, Ankara ve Elazığ illerinde bulunan Lepra Hastaneleri'nde yapılır.
Ayrıca Deri ve Tenasül Hastalıkları Dispanserleri de cüzamlı hastaların tedavilerini yapmaktadır. Takipleri ise yaşadıkları bölgelerdeki sağlık kuruluşlarınca yürütülmektedir. Hastaların tedavi giderleri Sağlık Bakanlığı tarafından ücretsiz karşılanmaktadır. Lepra, lezyonların bakteri ihtiva derecesine göre sınıflandırılarak tedavi edilir. Çeşitli ilaçlarla tedavinin ardından hasta tedavi bitince en az 2 yıl izlenir.”
“LEPRALI HASTALARIN TOPLUMLA İLİŞKİSİNİ KESMEYİN”
Lepraya karşı BCG aşısının orta derecede yüzde 20-80 arasında koruyuculuk sağlayabildiğinin tespit edildiğini kaydeden Hamzaoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Aşı çalışmaları sürmektedir. Hasta ve toplumun eğitilmesi, hastaların erken tespit ve tedavisi korunmada esastır.
Lepralı hastalar bizim toplumumuzun insanlarıdır. Onlarla ilişkiyi kesmek onları toplum dışına itmek yerine, ihtiyaçları olan anlayışı, yakınlığı, destek ve sevgiyi göstermek önde gelen vatandaşlık görevidir. Lepra Temel Sağlık Hizmetleri olarak özetlediğimiz koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetlerinin hedefe ulaşması ile yakın zamanda dünyada ortadan kaldırılacağına inandığımız bir hastalıktır.”
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.