Türkiye'de kene vakaları

Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şağdan Başkaya, ''Dünyada bilinen 850 kene türünden ülkemizde yaşadığı bilinen 32 adedi yöreden yöreye değişmekle birlikte kene, diza, yavsı, sakırga, kerni gibi değişik isimlerle

Türkiye'de kene vakaları

Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şağdan Başkaya, ''Dünyada bilinen 850 kene türünden ülkemizde yaşadığı bilinen 32 adedi yöreden yöreye değişmekle birlikte kene, diza, yavsı, sakırga, kerni gibi değişik isimlerle anılmaktadır'' dedi.

Doç. Dr. Başkaya, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığının ilk olarak 1944 yılında Kırım'da, 1956 yılında ise Kongo'da görüldüğünü ifade ederek, Kırım ve Kongo'da görülen bu hastalıkların aynı olduğunun ancak 1969 yılında anlaşılabildiğini belirtti.
KKKA hastalığının, Türkiye'de ilk olarak 2002 yılında Tokat'ta tespit edildiğini ifade eden Başkaya, ''Hastalık bazı kene türlerinin bu hastalığa neden olan virüsü taşımasıyla yayılmaktadır. Dünyada bilinen 850 kene türünden ülkemizde yaşadığı bilinen 32 adedi yöreden yöreye değişmekle birlikte kene, diza, yavsı, sakırga, kerni gibi değişik isimlerle anılmaktadır'' diye konuştu.

Başkaya, kamuoyunda, kene ve mücadelesiyle ilgili yetkililerce gerekli, yeterli bilgilendirme yapılmadığını savunarak, bu bilgi boşluğunun yerini değişik söylentilerle dolduğunu vurguladı.

Bu söylentilerin en bilinenlerinden birinin kenelerin kuş gribi hastalığı nedeniyle özellikle açıkta beslenen tavukların yok edilmesiyle arttığı olduğunu belirten Başkaya, şöyle devam etti:
''Bunu söyleyenler, kenelerin baş düşmanı olarak tavukları göstermektedir. İkinci söylenti, doğaya keklik ve sülün salınarak kenelerle etkin mücadele yapılacağı, hatta kenelerin kökünün kazınacağı söylentisidir. Üçüncü söylenti ise yasal avcılığın tamamen yasaklanmasıyla kenelerle etkin mücadele yapılacağıdır. KKKA hastalığı, sadece kuş gribi neticesinde kümes hayvanlarının yok edildiği yörelerde görülmemektedir. Ayrıca tavuklar hem tek başlarına çok önemli bir etken olmayıp hem de keneler için önemli bir konak yani beslenme ve taşıyıcılık görevini yerine getiren canlılar arasında yer almaktadırlar. Bu durum sülün ve keklikler için de aynıdır.''

Başkaya, keneleri yediği söylenen kuşlardan ötürü avın yasaklanması gerektiğinin söylendiğini anımsatarak, ''Öncelikle bilinmesi gereken, ülkemizde avlanan yaban ördekleri, yaban kazları, çulluk, su çulluğu, sakarmeke gibi kuşların keneler üzerinde önemli bir etkisi bulunmadığıdır. Geri kalan diğer avlanan türler olan keklikler, bıldırcın, tahtalı, üveyik gibi kuşların ise keneleri yok edici önemli bir etken olduklarına dair hiçbir bilimsel bilgi bulunmamaktadır'' diye konuştu.

Keneler ve hastalığa yol açan virüsün tek nedene dayandırılmasının mümkün olmadığına dikkat çeken Başkaya, şunları söyledi:
''Ülkemiz karantinaya alınacak bir yer olarak tanıtılmamalıdır. Ülkede büyük bir korku havası estirilmeden, bu konuda ilkokul seviyesinden başlanarak ciddi ve sürekli eğitim verilmeye başlanmalıdır. Eğitim ve yerinde müdahale önemlidir. İnsanımıza keneyi nasıl çıkaracağı öğretilmeli,çıkarma kepçesi, kene kaşığı, cımbız gibi gerekli aletlerin üretimi yapılmalı ve bu aletler eczanelerde satışa sunulmalıdır. Hastalığa karşı ilaç, serum geliştirme çalışmaları hızlandırılmalıdır.''

HABERE YORUM KAT
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler