12 Eylül'ün Trabzonlu tanıkları
Tarih 12 Eylül 1980... Genelkurmay Başkanı Kenan Evren, devlet televizyonundan halka sesleniyor.
Yayınlanma:
Güncelleme:
Tarih 12 Eylül 1980...
Genelkurmay Başkanı Kenan Evren, devlet televizyonundan halka sesleniyor. Cümleleri Türkiye tarihine geçecek olan Evrenin "Ordu yönetime el koydu" ifadesinin ardından tüm yurtta askeri müdahalenin olduğu ve artık devlet yönetiminin orduya kaydığı anlaşılıyor. 1980 askeri darbesinde CHP yöneticisi olduğunu ifade eden Hikmet Nuri Aydın, darbe dönemini "vicdansızlığın ve adaletsizliğin iyileri yendiği yıllar" olarak özetliyor.
12 Eylül sabahını anlatan Aydın, çarpıcı konuşuyor: "12 Eylülde biz Atatürk düşmanı olarak yargılandık. Rejim düşmanı olarak yargılandık, sıkıyönetim mahkemelerinde yargılandık ve birçok bedel ödeyerek günümüze geldik. Atatürkçü Düşünce Derneği'nin kurucu başkanıyım. 12 Eylül 1980de Atatürk düşmanı olarak yargılandım, 12 Eylül 2013'te her an Atatürk dostu olarak yargılanabilirim."
Aydın, "Tam 12 Eylül günü CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit'in Trabzon'da mitingi vardı. Ben Kıbrıs'ta idim. Partimin Trabzon teşkilatı gelmemi söyledi. Ben de 11 Eylül günü Trabzon'a geldim. Trabzon'da CHP heyetini bekleyerek miting hazırlıklarına başladık. Biz Trabzon'un meydanında Bülent Ecevit'i karşılamayı beklerken ne hazindir Kenan Evren'in postal sesiyle gelişini karşıladık. Sabah beni annem uyandırdı ve bana 'darbe oldu kalk' dedi. Ben de radyodan darbe olduğunu duyunca sazımı alarak balkona çıktım. Çok kötü günler yaşamıştık, dışarı çıkamıyorduk. Sürekli nezarethanelerde ve adliye koridorlarında sürünüyorduk. Birçok arkadaşımız hayatını kaybetmişti. Arkadaşlarımın ölümü hala içimi yakar. Bu darbe olunca önce insanlar anlamadılar, herkes akan kanın duracağına inandı. Sonrasında gözaltılar, işkenceler, idamlar başladı ve o zaman biz darbenin olduğunu anladık. Kendimizi anlatana kadar bir yıl geçti. Cezaevlerine atıldık ve başımıza gelmeyen kalmadı. Gördüğümüz işkenceler nedeniyle ağzımız ve burnumuzdan kan geldi. Şevket Arz ve benim için yazı geldi. Arz salıverilirken ben tutuklandım" dedi.
TRABZON ASKERİ CEZAEVLERİ YILLARI
Tutuklanmasının ardından hakimin karşısına çıkarıldığını ifade eden Aydın, şöyle devam ediyor: "Trabzon Cezaevi'ne kondum. Burada her şey normaldi. Baştan Trabzon Cezaevi yönetimi bize çok iyi davranıyordu. Ailemizle görüşebiliyorduk. Yusuf Kukul gibi birçok arkadaşımızla cezaevinde bulunduk. Biz 12 Eylül'ün ilk tutuklananları idik. Birisi ben, diğeri Köksal Pınar'dır. Pınar, Türkiyede ilk defa 141/1 muhalefetten yargılandı. Nedir bu madde? İki derneğe üye olmaktan ve sevk ile idare suçundan idama çarptırıldı. İki tanesi ise Pazarkapı Mahallesi'nde sokağa çıkma yasağını delerek top oynayan 15 yaşında iki çocuktu. Biri İsa Yıldırım, biri de Mevlüt Fidan. Top oynamaya tahammülü olamayan bir anlayış. Diğeri KTÜ öğrencisi Rıza Konak. İlk mahkumlarız. Bizi aldılar ve askerlerden ayırmak için odunluğa kilitlediler. Sonrasında Erzincan Cezaevi'ne gönderildik. Orada çok kötü koşullarda kaldık. Yerin altında kalıyorduk. Buradan çıktım ve direkt askere alındım. Yedek subay olarak İzmire gönderildim. Yemin töreninde beni er yaptılar. Ankara'da Uğur Mumcu ile görüştüm. Bana yardımcı oldu. Dava açtık, sonrasında subaylığımı geri kazandım ve bir zamanlar zindanlarında çürümeye terk edildiğim Erzincan Askeri Cezaevi'ne subay olarak yollandım."
33 yıl sonra Atatürksever olarak yargılanma noktasında olduğunu söyleyen Aydın, "Türkiye'nin yurtsever kahramanları uyduruk mahkemelerde yargılanarak ağırlaştırılmış müebbetle terörist olarak hapsedildi. Atatürk'ü savunan herkes 33 yıl sonra tekrar yargılanıyor. 1980 darbesinin vicdanı vardı. Şimdi ise vicdan yok. İnsanlara iftira atan bir anlayışla, sahte evraklarla insanlar tutuklanıyor. Sizler iktidardan düştükten sonra nasıl yapacaksınız, her gelen sizler gibi mi yapsın? Halkın içine kin ve nefret tohumları eken bir anlayış... İki gün önce bu anlayış yüzünden olimpiyatları kaybettik. Neden mi? Her yer bozuk, şike, doping yapılıyor. Sporu bile karıştırdılar. Gezi olaylarının olduğu yere kimler evlatlarını gönderir, yargılayın der? Bizi öldürebilirsiniz fakat bizi bitiremezsiniz" dedi.
Karanlığa gömüldük
12 EYLÜL 1980 mağdurlarından bir diğeri ise Nazım Özdemir, darbeyi "Ülke o gün derin bir karanlığa gömüldü" cümlesiyle özetliyor. Özdemir, "Darbe sabahı 'ordu yönetime el koymuştur' açıklandığı an ülkemizin derin bir karanlığa gömüldüğünü, ülkemizi çok zor günlerin beklediğini hissettim. 60 darbesini algılamadım fakat 12 Mart'ı hatırlıyordum. Bu yüzden darbelerin ne anlama geldiğini biliyordum. Ben o tarihte TÖB-DER örgütünün etkin üyelerindendim. Darbenin geleceğini, neler yapabileceğimizi arkadaşlarımızla tartışıyorduk. Toplumsal yükseliş yaşanıyordu. Grevler tüm işletmeleri sarmış, ilerici ve devrimci güçler mücadeleyi yükseltmişti. O dönem emperyalizm dünyayı yeniden yapılandırma sürecine başlamıştı. Ülkemizin de bu sürece dahil edilmesi gerekiyordu. Ancak parlamenter biçimde bunun başarılmayacağını bilenler darbe koşullarının oluşması için her türlü provokasyonu devreye soktular. Alevi-Sünni, laik-anti laik, Kürt-Türk olarak kışkırtmalar yapıldı. Binlerce insan öldü, insanlar bezdirildi. Sonunda darbe geldi. Tutuklanarak önce Trabzon Askeri Cezaevi'ne, sonrasında ise Erzincana gönderilerek işkencelerden geçtik. İnsanlık kaybetti, demokrasi kaybetti" ifadelerini kullandı.
NE DEĞİŞTİ?
"33 yıl sonra ne değişti?" sorusuna Özdemir şu cevabı verdi: "Bugün 12 Eylül 2013 toplumsal yükseliş ve devrimci gelişmeyi bastıran yönetim iktidarı milliyetçi ve muhafazakarlarla yönetmeye başladı. Onlar da uluslararası sermayenin isteklerini adım adım uyguladı. Bu ülkede neyin ekilip ekilmeyeceğine onlar karar verdi, bizimkiler onayladı. İşçi ve memur maaşlarını onlar belirledi. Ülke sermayesi yok pahasına özelleştirildi. Yeni dünya düzenine uygun için tüm iktidarlar yarıştı. Tarım ve hayvancılık bitti, bitirildi. Sendikalar işsizleştirildi. 33 yılda ülkemiz ileri değil daha da geriye gitti. 12 Eylül zihniyeti hala iktidarda. Göstermelik hesaplaşmalar yapılıyor. YÖK, Siyasi Partiler Yasası değişmiyor. Birkaç general göstermelik yargılanıyor. Yargı bağımlı hale geldi. Askerin yerini polis aldı. 'Kürt açılımı' dendi, ortada bir şey yok. 'Alevi açılımı' dendi, ortada bir şey yok."
12 Eylül siyasi tarihimizde kara bir lekedir
Trabzon'un önde gelen siyasetçilerin MHP Trabzon Milletvekili Koray Aydın, 12 Eylül darbesinin her şeyden önce Türk siyasi tarihinde kara bir leke olduğu görüşünde. Aydın, "12 Eylül dönemi de Türk siyasi tarihinin en karanlık dönemlerinden biri olarak kayıtlara geçmiştir. 12 Eylül'ün istatistikleri bile insanın kanını donduracak niteliktedir. Sadece bu istatistikler bile adaletin katledildiğinin resmidir. Düşünsenize 12 Eylül darbesinin ardından 230 bin kişiye dava açılmış, 7000 kişi hakkında idam istenmiş, 517 kişiye idam cezası verilmiş, haklarında idam cezası verilenlerden 50 kişi ise asılmıştır. Asılanların 23'ü siyasi suçlardan dolayı mahkum olmuşlardır. Tam 171 kişinin işkenceden öldüğü belgelenmiş, 300 tutuklu şüpheli bir şekilde ölmüştür. 90 günlük gözaltı süresinde insanlar işkencelerden geçirilerek adeta 'her suça bir fail' bulunmuştur" dedi.
O DÖNEMLERDE 20 YAŞINDAYDIM
12 Eylül günü ülkü ocakları başkanı olduğunu hatırlatan Aydın, "12 Eylül'ün ülkemize verdiği en büyük zararlardan biri Türk gençliğini siyasetten soğutması ve uzaklaştırmasıdır. Kabul edelim ki 12 Eylül öncesinde yıkıcı ve bölücü olmadığı müddetçe sağcı da olsa, solcu da olsa, ülkücü de olsa, devrimci de olsa gençler siyasette fikri mücadeleyi ve idealizmi temsil ediyorlardı. Bakınız size çok çarpıcı bir örnek vereyim. Ben 1977 seçimlerde üniversite öğrencisiydim ve aynı zamanda MHP Trabzon Gençlik Kolları Başkanı idim. Henüz 22 yaşında bir genç olarak önemli bir görev üstlendim ve 1977 seçimlerinde MHP'nin bütün teşkilatları ve ülkü ocaklarıyla tam bir koordinasyon içinde aktif rol aldım. Tabii bunun öncesi de var. Çocuk yaşlarda girdiğimiz ülkü ocaklarında piştikten sonra, henüz 20 yaşında MHP Trabzon Gençlik Kolları'na önce üye, sonra başkan yardımcısı, sonra da başkan oldum. Üzülerek belirteyim ki gençlere bugün bile siyasette o yıllarda var olan yolları tam olarak açmış değiliz" ifadelerini kullandı.
DARBE İÇİN YAPTILAR
Aydın, şöyle konuştu: "12 Eylül darbecileri ve dış destekçileri, darbeye zemin hazırlamak için gençlerin sokaklardaki şiddete dayalı eylemlerini acımasızca kışkırtmışlar ve teşvik etmişlerdir. Hatta dönemin bir sıkıyönetim komutanının ağzından dökülen 'darbeyi daha önce de yapabilirdik ancak şartların iyice olgunlaşmasını bekledik' itirafı, aslında darbenin çok önceden planlandığının açık bir delilidir. Şartların olgunlaştırılması demek, daha fazla kan akmasından başka bir şey değildi. Öyle olduğu içindir ki ülkenin büyük bölümünde sıkıyönetim olduğu halde 11 Eylül günü var olan anarşi, 12 Eylül günü yani 1 gün içinde adeta bıçak gibi kesilmiştir."
SAĞDA BİR PARTİ SOLDA BİR PARTİ
12 Eylül rejiminin, kimliksiz, kişiliksiz ve fikirsiz bir siyaset istediğini vurgulayan Aydın'ın görüşleri şöyle: "12 Eylül'ün istediği 'sağda bir parti, solda bir parti' esasına dayanan, ideolojisiz, kimliksiz, kişiliksiz ve vesayetçi bir rejimdir. Bu rejimin çok partili, özgürlükçü ve parlamenter demokrasiyle bir ilgisi yoktur. 12 Eylül siyasi partilerin ideolojilerle bağını koparmak için her şeyi yapmış, MHP ve CHP gibi fikir partilerinin devamı niteliğinde kurulan partileri veto etmiş, çoğunun ilk seçimlere katılmasına izin vermemiştir. Türkeş, Erbakan, Demirel ve Ecevit başta olmak üzere siyasilere 10 yıl süreyle siyaset yasağı getiren 12 Eylül yönetimi, daha bir dizi anti demokratik uygulamaya imza atmıştır."
BAŞBAKANIN SÖYLEMLERİ FARKLI DEĞİL
Aydın, "12 Eylül sonrasında açılan MHP ve ülkücü kuruluşlar davasında MHP Genel İdare Kurulu üyeleri ve 70 kişilik Eğitimciler Grubu'nun tamamı yargılama sonucu beraat etmiş olmalarına rağmen, yaklaşık 5 buçuk yıl tutuklu kalmışlardır. Suçsuz ve günahsız yere yatılan tam 5 buçuk yıl, dile kolay! Aradan geçen zamana rağmen ne yazık ki yıllarca süren Silivri yargılamalarında da benzer adaletsizliklere, hukuksuzluklara şahit oluyoruz. AKP döneminde de Balyoz ve Ümraniye davalarında beraat eden ve edecek olanlar için 12 Eylül dönemine benzer haksızlıklar söz konusudur. 12 Eylül rejimi ve onun devamı niteliğindeki iktidarlar, halkı 'eski liderlere ve partilere oy verirseniz, 12 Eylül öncesine geri dönersiniz' diye korkuturlardı. Şimdi de AKP'nin ve Sayın Başbakan'ın söylemleri bunlardan farklı değildir" diye konuştu.
Haber : Şükrü Üçüncü
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.