"2014 Demokrasimiz İçin Başarı Yılı Oldu"
Başbakan Ahmet Davutoğlu, "2014 bizim için, demokrasimiz için bir sınav ama bir başarı yılı oldu." dedi. Davutoğlu, 'Yeni Türkiye Yolunda' adlı ulusa sesleniş konuşmasında, 2014 yılı ve Aralık ayındaki çalışmaları konusunda değerlendirmelerde bulundu. "20
Yayınlanma:
Başbakan Ahmet Davutoğlu, "2014 bizim için, demokrasimiz için bir sınav ama bir başarı yılı oldu." dedi.
Davutoğlu, 'Yeni Türkiye Yolunda' adlı ulusa sesleniş konuşmasında, 2014 yılı ve Aralık ayındaki çalışmaları konusunda değerlendirmelerde bulundu. "2015 yılının demokrasinin kökleşmesi ve derinleşmesi anlamında inşallah parlak bir yıl olacak." ifadesini kullanan Davutoğlu, 2015 Haziran seçimlerine, hangi partiye oy verilirse verilsin herkesin onurla vakarla demokratik bir ülkenin vatandaşları olarak gideceklerini kaydetti.
Yıl sonu dolayısıyla bir yılın muhasebesini yapmak gerektiğini belirten Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti: "Ben bu muhasebeyi yapmadan önce 2014 yılındaki demokrasi bilinci dolayısıyla bütün milletimize ve tek tek vatandaşlarımıza teşekkür etmeyi bir borç biliyorum. Çünkü geçen sene bu vakitlerde tam da 2013 Aralık ayının sonlarına doğru Türk demokrasisinin geleceğiyle ilgili karanlık tablolar çizenler ortaya çıktı. Türkiye’nin kaosa gireceği demokratik yolla seçilmiş hükümetin sona ereceği, bu sebeple de ekonomik krizler yaşanacağına dair karamsar tablolar çizen karanlık odaklar vardı. 2014 yılı aziz vatandaşlarım demokrasimizin altın yılı oldu. Daha önce çizilen karanlık senaryolara rağmen halkımız 30 Mart seçimlerinde yüzde doksana yaklaşan bir katılım oranıyla demokrasiye olan bağlılığını bir kez daha gösterdi. Daha sonra yine aynı bilinç ve kararlılıkla 10 Ağustos cumhurbaşkanlığı seçimlerini yaşadık. Bu seçim de tarihi bir seçimdi çünkü tarihimizde ilk kez devlet başkanımızı doğrudan oylarımızla seçtik. Bu vesileyle cumhurbaşkanımızı bir kez daha tebrik ediyor, çalışmalarında başarılar diliyorum. Halkımızı da her iki seçimde gösterdikleri demokrasi bilinci katılım oranı dolayısıyla bir kez daha tebrik ediyorum ve önümüzdeki 2015 Haziran’daki seçimde de aynı kararlılıkla demokrasi bilinciyle sandıklara gideceğimizin işaretlerini gördüğümü bir kez daha ifade etmek istiyorum."
Aralık’ta 15 ile ziyaret gerçekleştirdiğini hatırlatan Davutoğlu, "Yani takriben 2 günde bir vilayete gitmiş olduk. Ankara’da yoğun tempolarımız içinde bir taraftan devlet ve hükümet işlerini takip ederken diğer taraftan yabancı misafirlerimizi ağırlayıp yurtdışı seyahat yaparken öbür taraftan sizleri hiç ihmal etmeden bulunduğunuz şehirlerde sizlerin huzurunuza gelmeye büyük bir özen gösterdik. Van, Eskişehir, Nevşehir, Bursa, Adana, Elâzığ, Adıyaman, Konya, Rize, Trabzon, Bolu, Edirne, Hatay ve Gaziantep illerimizi ziyaret ettim. Tabii takriben her hafta gittiğimiz İstanbul’u da buna koyduğunuzda 2 günde bir Ankara dışında bir vilayetimizde olduk. Ayrıca bazı vilayetlerimizde vergi rekortmenlerimize ödüller verdik. Bazı vilayetlerimizde sanayi odalarında en yüksek performans gösteren işadamlarımıza takdirlerimizi sunduk. Bazı vilayet ziyaretlerimizde güzel açılışlar yaptık, çok büyük sanayi kuruluşlarının açılışlarını ve son olarak Hatay’da olduğu gibi dünyanın ikinci büyük kültür ve mozaik müzesini hizmete açtık." şeklinde konuştu.
'TÜRKİYE, AVRUPA'NIN, AVRUPA TARİHİNİN, AVRUPA SOSYAL YAPISININ, AVRUPA EKONOMİSİNİN GÜMRÜK BİRLİĞİ DÜZENLENEN BİR PARÇASIDIR'
Bir Sivil Toplum Kuruluşu temsilcisinin kendisinden bir ricada bulunduğunu kaydeden Davutoğlu, "Makedonya’dan, Üsküp’ten Gotsivar’dan temsilcilerin bulunduğu bir toplantıda; 'al bayrağa ihtiyacımız var dedi, bize bayrak gönderir misiniz?' O törende Türkçe bayramında Makedon misafirlerimizin de huzurunda soydaşlarımıza bir müjdede bulunduk ve sadece al bayrak değil, kurumlarımıza da talimat vererek isteyen herkesin evine ve hanesine takriben 30 bin soydaşımıza ama diğer Makedonya’da yaşayan tarihdaşlarımıza da ulaşmak üzere, kaç on bin olursa olsun, kaç yüz bin olursa olsun her eve bir al bayrak ki Evlad-ı Fatihan’ı temsil eder, mealiyle birlikte bir Kur’an-ı Azimüşşan ki inancımızı temsil eder ve onun yanında o topraklarda aziz Türkçemiz hiç sönmesin, dilimiz hiç durmasın diye her eve bir Türkçe sözlük sözü verdim." dedi.
Bu ay Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin dünyadaki etkisini, gücünü gösterecek ziyaretlere ve temaslara şahit olduklarını ifade eden Davutoğlu, şunları söyledi: "Her şeyden önce daha Aralık ayı başlarken Rusya Devlet Başkanı Putin Üst Düzey İş Birliği Konseyi Toplantısı için Sayın Cumhurbaşkanımızın davetlisi olarak ülkemizde bulundu. Kendisiyle hem Cumhurbaşkanımız hem ben detaylı görüşmeler yaparak bölgesel sorunları, ikili ilişkileri, enerji işbirliği de dâhil olmak üzere kapsamlı ortak projeleri gözden geçirdik. Aynı şekilde hemen o hafta içinde İngiltere Başbakanı David Cameron benim misafirim olarak Ankara'da bulundu. Kendisiyle birçok bölgesel sorun yanında ikili ilişkilerimizi değerlendirme imkânı bulduk. Daha sonra İtalya Başbakanı Renzi ülkemizdeydi.
Avrupa'dan hem İngiltere'den hem İtalya'dan gelen ziyaretler ikili ilişkiler dışında Avrupa Birliği sürecinde bize çok önemli destekler veren iki Avrupa liderini ülkemizde ağırlamak bakımından çok önemliydi. Ayrıca yine bu ay içinde Polonya'ya önemli bir Avrupa Birliği ülkesine ziyarette bulundum. Bu ziyarette çok anlamlıydı. Çünkü diplomatik ilişkilerimizin 600. kuruluş yıl dönümünde birlikte olduk. Bütün bunlar gösteriyor ki, Türkiye Avrupa'nın bir parçasıdır, Avrupa tarihi bizim tarihimiz ve bizim arşivlerimiz okunmadan yazılamaz, yazılamayacaktır. Bizi Avrupa dışında tutmak isteyenler ya da şu veya bu gerekçelerle yabancı düşmanlığıyla önyargılarla Türkiye'yi Avrupa kıtasının dışında görmek isteyenlere buradan bir kez daha cevap vermek istiyorum. Türkiye, Avrupa'nın, Avrupa tarihinin, Avrupa sosyal yapısının, Avrupa ekonomisinin Gümrük Birliği düzenlenen bir parçasıdır, Avrupa Birliği yönündeki kararlılığımız devam edecektir. Ama Türkiye milli iradeyle hükmeden bir siyasi yapı içinde kendi tercihlerini yapacak güçtedir. Bu tercihleri yaparken de hiçbir yerden talimat almamıştır, almayacaktır."
Türkiye’ye yapılan ziyaretlere de dikkat çeken Davutoğlu şu şekilde devam etti: "Çad Başbakanı Deubet'i Türkiye'de ağırladık. Şeb-i Arus'a birlikte katıldık. Çad Afrika kıtasının merkezinde çok önemli bir ülke ve tarihi ilişkilere sahip olduğumuz dost ve kardeş bir halkın yaşadığı ülke. Katar Emiri El Tani ki Türkiye-Katar ilişkilerinin ne düzeyde olduğuna bütün dünya yakından detaylı takip ediyor. Ülkemizi bir kez daha ziyaret etti. Kendisiyle detaylı görüşmeler gerçekleştirdik. Katar'ın Türkiye ile olan ekonomik ilişkilerinde son dönemde artan ivmeyi daha da ileri düzeye getirme ve bölgesel ve küresel alanda sorunlarda işbirliği yapma kararlılığını teyit ettik. Değerli dostum Irak Başbakanı Sayın Abadi, Ankara'ya çok kalabalık bir heyetle, çok sayıda bakanla gelerek yüksek düzeyli işbirliği toplantısını birlikte gerçekleştirdik.
Çok verimli geçen bu toplantılar sonrasında enerji işbirliği ve değişik alanlarda Türkiye ile Irak ekonomilerinin birbirini tamamlayan özellikleri üzerinden entegre edilmesi konusunda mutabakata vardık. Yine kritik bir ziyaret bağlamında Irak Kürdistan Bölgesel Başbakanı Neçirvan Barzani de ülkemize geldi. Bütün bunlar Türkiye-Irak ilişkilerinin geldiği düzeyi ortaya koyuyor. Bu ayın çok önemli bir ikili teması da Yunanistan'a ziyaretimde gerçekleşti. Yunanistan'a aybaşında yaptığım ziyarette değerli mevkidaşım Sayın Samaras'la Türkiye Yunanistan arasındaki 4. Yüksek Düzeyli İş Birliği Konseyi Toplantısını gerçekleştirdik. Takriben 9 bakanımızla yaptığımız bu görüşmelerde Türkiye ile Yunanistan'ın bütün sorunları yüz yüze konuşarak, iyi niyetle çözme iradesi dışında özellikle ekonomik ve sosyal alanda, turizm gibi hem ekonomik hem sosyal içerikli alanda çok büyük atılımları birlikte gerçekleştirme iradesini de paylaştık.
Bütün bunlar şunu gösteriyor, Türkiye bir barış ve istikrar ülkesidir. Etrafımızda Ateş Çemberi olsa da birçok uluslararası ve bölgesel sorunla baş etmek için gece gündüz uğraşsak da Türkiye'nin bütün bölgelerde Balkanlar'da, Karadeniz'de, Kafkaslar'da, Orta Asya'da, Orta Doğu'da, Akdeniz’de görmek istediği tek şey barış ve istikrardır. Biz yeni bir Orta Doğu hayal ederken yeni bir Balkanlar, yeni bir Kafkasya hayal ederken bu barış perspektifiyle hayal ediyoruz. Tabi bütün bu temaslarımızı yaparken çok önemli yeni bir unvanla bu temasları yaptık. Hatırlayacaksınız yine bir müjde vermiştim G-20 zirvesine katılıp Avusturalya'dan döndükten sonra 1 Aralık'tan itibaren G-20 dönem başkanlığını alacağımızı ifade etmiştim. 1 Aralık geldi ve gururla Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak, sadece başında bulunduğum hükümet adına değil ülkemiz adına, devletimiz ve bizi seven bütün halklar adına gururla ifade ediyorum ki artık Türkiye dünyanın en büyük yirmi ekonomisinin başında G-20 dönem başkanlığını üstelenmiş durumdadır. Dünya büyük bir ekonomik krizden geçerken, böylesine bir büyük sorumluluğu üstlenmemizin işareti şudur: artık Türkiye 12 yıl önce olduğu gibi kendi kriziyle uğraşan ekonomik bunalımlar içindeki bir ülke değil, başkalarının krizlerine şifa olabilecek nitelikle büyük bir kalkınma hamlesini gerçekleştirmiş ve gelecek ufku olan, vizyonu olan, kararlılığı olan, ama en önemlisi de kendine güveni olan bir ülkedir."
'25 SEKTÖREL ALANDA ÖNCELİKLİ DÖNÜŞÜM PROGRAMINI DEVREYE SOKUYORUZ 1350 EYLEMİ DE PLANLIYORUZ'
Bu ayın en önemli olayının bütçenin TBMM’ce onaylanması olduğunu dile getiren Davutoğlu, "Bu bütçe hayırlı, Bereketli olsun. Biz bütçe çalışmalarını yaparken, bereket dualarıyla başladık. Kullanırken, tasarrufla ve milli emanetin tek bir kuruşuna özen gösterip kullanma taahhüdüyle sizlerin huzurunuzdayız. Ama şunu da vurgulamamız gerekir. Bu bütçe birçok açıdan dünyada örnek bir bütçedir. Bütçe açığının milli gelire oranında şu anda Ab ülkeleri arasında en iyi durumdaki dördüncü ülkeyiz. Diğer ülkeler daha küçük ölçekli ekonomiler. Kamu borcunun milli gelire oranı ise yüzde 74’ten yüzde 33’lere düştü, dünyada en iyi durumu olan ülkeler arasındayız. 12 yıl öncesi ile bugünü kim karşılaştırsa karşılaştırsın. Bize bu konularda eleştiri getirenler bile biliyorlar ki Türk ekonomisi büyük bir sıçrama gerçekleştirdi. 230 milyar dolar tutarındaki bir milli gelir düzeyinden 822 milyar dolarlara geldik. 36 milyar dolarlık ihracattan 160 milyar dolar ihracata geldik. 12 yılda doğrudan gelen dış yatırım 145.5 milyar doları buldu. Merkez Bankası rezervlerimiz her ay kendi rekorunu egale ediyor.
Cari açığı en önemlisi, Türk ekonomisinin en önemli risk alanı olarak görülen cari açığı bu yılın ilk 10 ayında yüzde 37 azalttık. Bütün bunları yan yana koyduğumuzda bir tek şey ortaya çıkıyor. Türkiye ekonomide bir başarı hikâyesidir ve önümüzdeki yıl 2015 bu başarı hikâyesine yeni halkaların eklendiği yıl olacaktır. Ama biz 2015’i planlamıyoruz sadece. 2023’ü ve daha sonrasını da planlıyoruz. Onun için öncelikli dönüşüm programını özellikle kademeli bir şekilde sizlerle paylaştık. Kasım ayındaki programda reel sektörün trasformasyonu ve milli üretimin verimliliğini arttıracak ihracatın ithalatı karşılama oranlarını yükseltecek büyük yapısal dönüşüm programlarını gündeme getirmiştik. Bu ay makroekonomik alanda alacağımız yapısal dönüşüm tedbirlerini sizlerle paylaştık. Önümüzdeki haftalarda da inşallah sosyal alandaki yapısal dönüşüm perspektifini kamuoyumuzla paylaşacağız. Toplamda 25 sektörel alanda öncelikli dönüşüm programını devreye sokuyoruz bin 350 eylemi de planlıyoruz.
Bir hususu burada yine çok güzel bir vurguyla ve bir müjde şeklinde ifade etmek isterim ki daha sektörel dönüşüm programları öncesinde 62. Hükümet programını ilan ettiğimizde Türkiye’nin ekonomideki katma değerini artırabilmek için inovasyona ve Ar-Ge çalışmalarına ağırlık vereceğimizi ifade etmiş ve bir seferberlik ilan etmiştik. Aralık ayında inovasyon haftasında yapılan çalışmalar bu seferberliği taçlandıran sonuçlar doğurdu. Bizzat katıldığım inovasyon haftasına tabi inovasyon kelimesinin yabancı kökenli olması itibariyle de uygulamalı buluş diye bir tavsiyede de bulundum. Bir şekilde ama önemli olan şu evrensel anlamda şu anda bütün dünyada inovasyon kritik bir kavram halini aldı. Biz Türkiye’nin artık çok kolay teknoloji aktaran, teknolojiye çok çabuk intibak eden bir ülke değil, teknoloji üreten bir ülke olmasını istiyoruz. Gençlerimizi özgür ve özgün düşünceyle yetiştirip, yeni teknolojik atılımların, açılımların önünü açmak ve geleceğe gençlerimizi büyük iddialarla hazırlamak konusunda kararlıyız." şeklinde konuştu.
'BİZE KENDİSİNE VERİLEN CEP TELEFONUNU İYİ KULLANAN GENÇLER DEĞİL, CEP TEKNOLOJİSİNİ İLERİYE GÖTÜRECEK GENÇLER LAZIM'
İnovasyon haftasına bizzat katıldığını ve konuşma yaptığını hatırlatan Davutoğlu, şunları ekledi: "Ama beni en çok memnun eden ne oldu biliyor musunuz? Hemen toplantının yapıldığı salonun dışındaki sergi alanlarında çoğu da lise ve üniversite öğrencisi olan o pırıl pırıl gençlerimizin kendi ürettikleri elektrikle çalışan arabalardan birçok başka yeni buluşa kadar heyecanla onları bana takdim etmeleri oldu. Her birini tebrik ediyorum. Bize böyle gençler lazım. Bize slogan üreten değil, fikir üreten gençler lazım. Bize kendisine verilen cep telefonunu iyi kullanan gençler değil, cep teknolojisini ileriye götürecek gençler lazım. Sürekli kendisini yenileyen geleceğe göre hazırlayan bir gençlik Türkiye’nin en büyük teminatıdır. İşte bu gençleri daha da güçlendirmek, o gençlerimize daha iyi bir Türkiye hazırlayabilmek için gece gündüz çalışmaya devam ediyoruz.
Gençlerimizden bahsetmişken, değerli anneler babalar, sevgili gençler. Bir hususu daha sizlerle bir kez daha paylaşmak istiyorum. Başbakanlık görevini aldıktan sonra en çok önem verdiğim hususlardan biri ve her ay sizlerle konuşmamda, sohbetimde vurguladığım hususlardan biri uyuşturucuyla mücadele oldu. Kasım ayında uyuşturucuyla mücadeleyle ilgili çok geniş kapsamlı bir şura toplantısı gerçekleştirmiştik, biliyorsunuz. Ama biz bir süreci başlattık mı, o süreci başlamasıyla bırakmayız, an ve an takip ederiz. Nitekim uyuşturucuyla mücadele konusunda aldığımız kararlar çerçevesinde bizzat benimde katıldığım bir törenle ilk narkotimlerimizi alana, sokağa, gençlerimize sahip çıkmak üzere vazifelendirdik. Ve onlara bir talimat verdik. Bu narkotimlerimize, aralarında emniyet görevlilerimiz de var, psikologlarımız ve diğerleri. Dedim ki gençlerimize şefkatle yaklaşacaksınız. Onların uyuşturucu tacirlerinin eline düşmesini engelleyeceksiniz. Ama gençlerimize ne kadar şefkatle yaklaşıyorsanız, uyuşturucu tacirlerine de aynı şekilde kudretle muamele edeceksiniz. Uyuşturucuyla mücadeleyi, terörle mücadeleye denk görüyoruz. Çünkü uyuşturucuyla mücadele de terör gibi gençlerimizin hayatını karartıyor, bir nesli değil, nesilleri mahvedecek karanlık bir sürecin önünü açıyor. Uyuşturucuyla mücadeleye kararlı bir şekilde devam edeceğiz."
'ÇÖZÜM SÜRECİ KESİNLİKLE KAMU DÜZENİNİN ALTERNATİFİ DEĞİLDİR'
Çözüm sürecini milli birlik ve beraberliğin teminatı olarak gördüklerinin altını çizen Davutoğlu şu şekilde devam etti: "Her ne surette olursa olsun çözüm süreci konusunda hiçbir zaman taviz vermedik, vermeyeceğiz. Ancak son Cizre olayları da gösterdi ki birtakım unsurlar hala provokasyon peşindeler. Hala milletimizin huzurunu kaçırma yönünde eylemlere, yasadışı faaliyetlere devam ediyorlar. En başından itibaren vurguladığımız üç hususu vatandaşlarımızla paylaşmak istiyorum.
Bir; çözüm süreci kesinlikle kamu düzeninin alternatifi değildir. Cizre’de olduğu gibi nerede olursa olsun kamu düzenine yönelik herhangi bir fiil görüldüğünde bunun gereği yapılacaktır. İç güvenlik ve özgürlüklerin korunması reformu paketimiz Meclis’e sunulmuştur. Bu konuda da bu yasal çalışmayla birlikte gerekli tedbirleri almakta hiçbir tereddüt göstermeyeceğiz.
İki; çözüm süreci bütün vatandaşlarımızın doğusuyla batısıyla kuzeyiyle güneyiyle bir şekilde İstiklal Harbinde Çanakkale Savaşında dedeleri omuz omuza savaşmış olan tarihdaşların torunlarının ortak meselesidir. Bu çerçevede de çözüm süreci yönündeki çalışmalarımızı artıracağız. Toplumsal bilinçlenme ve duyarlılık düzeyini yükselteceğiz.
Üçüncüsü; kim ne yaparsa yapsın Türkiye’nin çevresindeki ateş çemberine sokulmasına izin vermeyeceğiz. Ülkemizin güvenliği bekası neyi gerektiriyorsa onu yapacağız, vatandaşlarımızın her türlü demokratik haklardan istifade edebilmesi için ne reform gerekiyorsa onu da yapmaya kararlı bir şekilde devam edeceğiz. Nihayetinde bizim hedefimiz özgür demokratik bir ülkenin eşit vatandaşları olarak herkese aynı şartlarda ortak bir gelecek perspektifi sunmaktır. Türkiye’de herhangi bir şekilde etnik ve mezhebi temelli ayırıma izin vermedik. Alevi vatandaşlarımızla sohbet ederken de Sünni vatandaşlarımızla sohbet ederken de Türk, Kürt, doğulu, batılı, kuzeyli, güneyli vatandaşlarımızla da sohbet ederken de hepsini bir tarağın dişleri gibi eşit ve omuz omuza gördük."
'2015 DEMOKRASİMİZİN KÖKLEŞMESİ VE DERİNLEŞMESİ ANLAMINDA İNŞALLAH PARLAK BİR YIL OLACAK'
Davutoğlu konuşmasını şöyle tamamladı: "Bu çerçevede de kardeşliğimizi pekiştirecek çalışmalara her alanda devam edeceğiz. Çünkü yine Aralık ayı hep bize Şeb-i Arus ile Hz. Mevlana’nın felsefesini hatırlatan onun yaklaşımını zihinlerimize gönüllerimize dokuyan bir ay. 17 Aralık’ta Şeb-i Arus’da hep beraberdik. Biz Hz. Mevlana’nın çağrısıyla gel diyoruz. 77 milyona gel diyoruz. Bütün dost ve kardeş halklara gel diyoruz. İnsanlığa gel diyoruz. Nereye gel diyoruz? Barışa kardeşliğe dostluğa muhabbete gel diyoruz. Ve bu yöndeki çağrımız kalıcı olarak devam edecek. Yine bu vesileyle Şeb-i Arus’da Konya’yla İstanbul arasında hızlı trenin devreye girmesi vesilesiyle hem Konyalılara hem İstanbullulara ki Konya’da doğmuş, İstanbul’da büyümüş birisi olarak o gün benim için anlamlı bir gündü bu hızlı trenimizin hayırlı olmasını, 13 saatlik yolun 4 saat 15 dakikaya inmesinin de vakitlerimize bereket katmasını diliyorum
Aziz vatandaşlarım gördüğünüz gibi zaman aylık icraatlarımızı anlatmaya yetmiyor. Daha sizinle paylaşamadığım çok husus var. Ama en azından şunu paylaştığımı düşünüyorum. Gönlümüzü, zihnimizi, projelerimizi, vizyonumuzu ve gelecekle ilgili perspektifimizi paylaştığımı düşünüyorum. 2014 bizim için demokrasimiz için bir sınav ama bir başarı yılı oldu. 2015 demokrasimizin kökleşmesi ve derinleşmesi anlamında inşallah parlak bir yıl olacak. 2015 Haziran seçimlerine hangi partiye oy verirsek verelim hepimiz onurla vakarla demokratik bir ülkenin vatandaşları olarak gideceğiz. Ne olursa olsun en büyük gücümüz demokrasimiz ve milli irademizdir. Demokrasimize ve milli irademize karşı hangi yönden ne şekilde gelirse gelsin her türlü eyleme, provokasyona ya da organize faaliyete izin vermeyeceğimizi gereken her türlü mücadeleyi sergileyeceğimizi de ifade etmek isterim. Çünkü 23 Nisan 1920 den beri Türkiye Büyük Millet Meclisinin en temel şiarı egemenlik kayıtsız şartsız milletindir milletten almadığı meşruiyetle egemenlik kurmaya kalkanlar bürokraside örgütlenerek millete hesap vermeden devleti yönetmeye kalkacak, kalkmayı planlayanlar yani paralel devlet yapılanması şeklindeki örgütlenmeler bu ülkede bir daha zemin bulamayacaklar, nefes alamayacaklar.
Kim milletimize ne vaat ediyorsa açık ve Yalın bir şekilde halkın önüne çıkmalı kendini halka taktim etmeli halka teslim etmeli sonra da halkın kararına teslim olmalı. Aksi takdirde doğrudan ya da dolaylı darbe ve vesayet üzerinden milli irade korunamayacağı gibi kişisel hak ve özgürlüklerimiz de korunamaz. Nitekim bu tür bürokratik örgütlenmelerin nasıl bir kişisel hak istismarına yol açtığının örnekleri birer birer ortaya çıkıyor. Dolayısıyla 2015 için birinci mesajımız; kesinlikle milli demokrasi ve milli irade mesajıdır. İkinci önemli mesajımız, G-20 dönem başkanı olarak dünyadaki ekonomik krize rağmen halkımızın refahını yükseltme ve gerekli her türlü çabayla dünyanın öncü ülkeleri arasına girme yolundaki mücadelemizi sürdürme kararlılığımızdır. G-20 dönem başkanlığı bunun işaretidir. Yine G-20 dönem başkanlığı süresince bize destek verecek olan ve geçtiğimiz ay içinde bir araya gelerek saatlerce sohbet etme imkânı bulduğum iş dünyasının önemli temsilcilerine, G-20 üyelerine de buradan hem teşekkür ediyor hem de sadece G-20 değil bütün toplumsal temsilcilerimizin bütün Sivil Toplum Kuruluşu öncülerimizi de G-20 dönem başkanlığına katkıda bulunmaya davet ediyorum.
Ve nihayet Türkiye yükselen bir ülke, yükselen bir ekonomi; ama aynı zamanda dünyada vicdanın sesi. Herkes sustuğunda haksızlık karşısında susmayan bir ülke Türkiye. Onun için de bugün al bayrak sadece bizim gönlümüzde değil dünyadaki bütün mazlum milletlerin gönlünde. Şimdi bu al bayrak sadece Üsküp’te, Gostivar’da, Kalkandelen’de Ohri’de değil, Balkanlarda değil bütün dünyada vicdanın sembolü oldu. Nitekim Filistin’e verdiğimiz desteğin bir nişanesi olarak Sayın Halid Meşal’i Konya’da ağırladığımızda, Konya’da ona gösterilen sevgi aynı zamanda dış politikada bizim Filistin davasına verdiğimiz desteğe yönelik güçlü bir irade beyanıydı. İnşallah önümüzdeki günlerde Mahmud Abbas’ı da Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ı da ağırlayacağız. Bizim Filistin başta olmak üzere mülteciler sorunu başta olmak üzere her yerde insanlığın vicdanı olma yönündeki irademiz şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da sürecektir. Hiç şüpheniz olmasın. 2014 demokrasimizi için nasıl parlak bir yıl olmuşsa 2015 de ikinci kalkınma hamlemiz açısından da 2023 hedefleri açısından da ayağa kalktığımız yürüdüğümüz koştuğumuz ve geleceğe hazırlandığımız bir yıl olacak. Hayırlı Bereketli güzel yıllar dileğiyle, hayırlı akşamlar diliyorum."
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.