AKP göbeğini kaşıyan iktidar
367'nin mimarı Sabih Kanadoğlu'ndan yeni çıkış367'nin mimarı Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, bu kez, 'AKP yeni anayasa yapamaz' iddiasıyla gündemde. "AKP'nin bir yol ayrımında olduğunu" söyleyen Kanadoğlu, "Tehdit etmiyorum, sadece
367'nin mimarı Sabih Kanadoğlu'ndan yeni çıkış
367'nin mimarı Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, bu kez, 'AKP yeni anayasa yapamaz' iddiasıyla gündemde. "AKP'nin bir yol ayrımında olduğunu" söyleyen Kanadoğlu, "Tehdit etmiyorum, sadece uyarıyorum" diyor.
Cumhurbaşkanlığı seçimine damgasına vuran bir rakam var ki, bir çırpıda hatırlıyoruz: 367! Malum rakamın mimarı Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'na, "Tesadütlere inanır mısınız?" diye soruyoruz. "İnanmasam da inanılıyor. Çünkü telelon numaram 367 ile başlıyor" derken telefonu çalıyor. Arayan bir gazeteci. Kanadoğlu'nun 'AKP' yeni anayasa yapamaz' konulu yazısından hareketle, basına yansıyan 'yeni anayasa' taslağının son şekli hakkındaki düşüncelerini soruyor. Biz de aynı nedenle oradayız. Yorumlarının, 'yeni anayasa yapılamayacağına' ilişkin temel fikrini ortadan kaldırmayacağı vurgusunu yapan Kanadoglu'nun cümleleri yine keskin. 367 nedeniyle çok beğenilip, çok topa tutulan Kanadoğlu'na yeni tezinin, 'biz-onlar' kutuplaşmasına bağlanıp bağlanmayacağını soruyoruz. O esnada eşi Bilge Hanım'dan bir detay öğreuiyoruz: "Sabih'e, 'Sizi çok seviyoruz. Dediklerinizi çok önemsiyoruz' diyen türbanlı hanımlar da var!"
TEMPO: AKP'den "Anayasa bilim kurulumuzda siz de olun" teklifi gelseydi, kabul eder miydiniz?
SABİH KANADOĞLU: Ben anayasa hukuku uzmanı değil, uygulamacıyım. Kaldı ki böyle bir teklif almam, zaten o kurulun kuruluş amacına ters.
T.: Diyelim ki aldınız...
S.K.: Çıkış noktası itibariyle kabul etmezdim. "Yeni sivil anayasa yapıyoruz" kaba yalanı altında; renksiz, ideolojisiz, Atatürk ilke ve devrimlerinden arındırılmış bir anayasa isteğiyle bir kurul kurduysanız, onun içinde Kanadoğlu hiçbir zaman yer almaz.
T.: Ya 'AKP yeni anayasa yapamaz' konulu makalenizi 'yeni 367' diye yorumlayanlara hak verir misiniz?
S.K.: Hayır, hiç ilgisi yok. 367, anayasanın 102. Maddesi'ne ilişkin bir yorum sorunuydu. Ben bunun bir yorumunu yaptım. Bu yorumun haklılığı da Anayasa Mahkemesi tarafından kabul edildi. "AKP ya da 23. Dönem TBMM yeni bir anayasa yapamaz" derken de hukuka bir ekleme yapmıyorum. Bir şey uydurmuyorum. Yeni anayasa, ancak asli kurucu iktidar tarafından yapılır. Tali iktidarların yeni anayasa yapma yetkisi yoktur. Ancak anayasayı, 175. Madde'de tanınan yetkiye dayanarak değiştirebilirler. Ve bu değişiklikler de anayasanın birinci, ikinci ve üçüncü maddesindeki ana ilkelere ve cumhuriyetin kuruluş felsefesine aykırı düşemez.
T.: Bu teze, "Sadece darbeyle mi yeni anayasa yapılır?" diyenler çıktı.
S.K.: Elbette öyle değil. Bu soruyu soran Ergun Özbudun da bilir ki, hangi anayasa hukuku giriş kitabına bakarsanız, söylediklerimi bulursunuz.
T.: O halde neden hukukçular arasında bir kutuplaşma var?
S.K.: Bilgi, donanım ve yeteneğinizi belirli siparişe göre hizmete sunmuyorsanız, sunanlarla kutuplaşırsınız. 1982 Anayasası'na 'Hayır' oyu vermiş bir kişi olarak, anayasa değişikliğine karşı değilim. Özellikle yargı bağımsızlığı yönünden fevkalade sakıncalı hükümler taşıyan mevcut anayasada değiştirilmesi gereken hükümler var.
Fakat söylediğim şudur: Anayasanın 6. Maddesi, "Hiçbir kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz" diyor.
T.: Somutlaştıracak olursanız?
S.K.: Yani anayasada, yeni bir anayasa yapma yetkisini veren bir hüküm yok. Bunun için, eğer yeni bir anayasa yapmak istiyorsanız, 175. Madde'ye bir hüküm getirerek, önce halka, "Yeni bir anayasa isteyip istemediğini" sorarsınız. Cevap 'evet'se, Kurucu Meclis kurarsınız. Bu Meclis yeni anayasayı yapar. Bu anayasa halkoyuna sunulur. Ya da bu yolu izlemeden, ilk üç madde ve başlangıçtaki ilkeler aynen korunarak, bazı maddelerde değişiklik yaparsanız. Bunun adı da 'yeni anayasa' değil, 1982 Anayasası'nda değişiklik yapmaktır.
Egemenlik ilkesine dikkat
T.: Cemil Çiçek ilk üç maddede değişiklik yapılmadığını söyledi. Yani AKP yeni anayasa yapmıyor, sadece anayasa değişikliği ini yapıyor?
S.K.: Ortada büyük bir bilgi kirliliği var. Ama (Çiçek'in "İlk üç maddeye dokunmayacağız" sözü yeni bir anayasa yapma düşüncesinden bir dönüş olarak kabul edilebilir. Amaç, Türkiye'ye yakışır bir anayasaya kavuşmak ise bunun için siyasal iktidarı kutlarım. Ama sızdırılan haber kırıntılarından anlıyoruz ki amaç bu değildir.
T.: Türban yasağı, Genelkurmay Baikanı'nın yargılanma hükmü, cumhurbaşkanının atama yetkisi gibi kritik konulardaki son kararı Başbakan'ın vereceği basına sızdı. Ru ne demek?
S.K.: Demokrasinin öncül koşulu, kuvvetler ayrılığı ilkesi yerine tek kişinin kuvveti ortaya çıkıyorsa, bu demokrasi değildir. Laiklik, katılımcılık, saydamlık, bunlar çağdaş demokrasinin olmazsa olmazlarıdır. Oysa burada bırakın çağdaş demokrasiyi, çoğulculuğun yerini çoğunlukçuluğa terk ettiği, demokrasi yerine çok parlili siyasi hayatın en kötü örneklerinin sergilendiğini görüyoruz.. Türkiye'de demokrasi yok, dinci bir diktaya gidiyoruz. "Son söz genel başkanın" dediğinizde bunun adı diktadır.
T.: Sizce taslaktaki en 'radikal' değişiklik nedir?
S.K.: Sızdırıldığı kadarıyla sözde bilgilendirilmemiz için basına yansıtılan taslaktaki egemenlik, ana dilde eğitim ve türban konularındaki üç temel husus, hayatidir. "Fgemenlik, kavıtsız şartsız milletindir" ilkesine son fıkra eklenerek 'uluslararası sözleşmeler hariç' gibi bir kayıt koyarsanız, millet egemenliği ilkesine, aykırı eylemlerin odağı olur, kayıtsız şartsız millette olması gereken egemenliği onulmaz bir yarayla karşı karşıya bırakırsınız.
T.: Nasıl?
S.K.: Örnek: Her hangi bir şekilde Suudi Arabistan ya da Arap Birliği ile bir sözleşme yapıp, bu sözleşmeyle Türk laik hukuk düzenini sakatlayacak bir durum ortaya çıkarabilirsiniz. İkincisi, anadilde eğitimi anayasa hükmü haline getirip "Kanunla buna müsaade edilir" derseniz, Türk devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmezlik ilkesine aykırı duruma girersiniz. Üçüncüsü, Anayasa Mahkemesi'nin türbanın siyasal bir simge olduğu nedeniyle laiklik ilkesine aykırı olduğu yolundaki kararını göz ardı edip, türbanda dayatma yaparsanız, laik cumhuriyet ilkesine aykırı eylemlerin odağı haline gelebilirsiniz.
AKP yol ayrımında
T..- Ya "Ceza hukuku ve genel ahlaka aykırı olmamak kaydı ile lıiç kimse kılık ve kıyafetinden dolayı yüksek öğrenim hakkından mahrum bırakılamaz" denirse?
S.K.: Anayasa değişiklikleri, az önce örneklediğim gibi teklif edilemeyecek bir maddenin yozlaşmasına, neden oluyorsa bu değişiklik, şekil yönünden Anayasa Mahkemesi tarafından incelenir ki burada göz ardı edilen de budur. Bu noktada 367'de olduğu gibi bir şokla karşılaşabilirler.
T.: Kimi dillerdeki 'baklayı' da soralım o halde: Bu 'odak olma' hali AKP'yi kapatma nedeni olabilir mi?
S.K.: AKP' değil, hangi parti olursa olsun, eylemleri itibariyle devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve laik cumhuriyet ilkelerine aykırı davrandığı takdirde kapatılma tehdidiyle karşı karşıyadır. "AKP yol ayrımındadır" diyerek bunu kastediyorum. Bu odak haline gelmenin nasıl olacağı da anayasada yazılıdır.
68. madde ana kaideyi koyar; 69, odak haline gelmeyi anlatır. Yalnız bununla tehdit filan etmiyorum. Zaten ne tehdit edecek konumdayım ne de öyle bir niyetim var. "Böyle gidilirse, olacağı budur. Aklınızda bulunsun" hesabında bir uyarı yapıyorum.
T.: Aynı anayasa taslağı CHP'den çıksa, bu uyarıları yapar mısınız?
S.K.: Elbette. Ben hiçbir partinin üyesi ya da sempatizanı değilim. Aklı başında her hukukçunun yapacağı ve yaptığı uyarıları yapıyorum.
T.: Ama uyanlarınız, "Kanadoglu AKP'ye fena taktı"ya takılıyor...
S.K.: Ben ne söylüyorum, onlar ne söylüyor? Çeçen gün TCK'nın 221. Maddesi'nin 'esnetilmesi' halinde doğabilecek bir sıkıntıya işaret ettim. Karşılığında, "Kanadoğlu siyasete atılsın, parti kursun, öyle konuşalım" dediler. "Böyle bir .şeye niyetimiz yok" ya da "Kanadoglu yanlış yorumlamış" deseler anlayacağım. Ama "Parti kursun" demek, artık bunun bir alışkanlık haline geldiğini gösteriyor.
T.: Ne alışkanlığı?
S.K.: Fazıl Say bir eleştiri yapıyor, "Parti kursun, karşımıza geçsin" deniyor. Biz hukuken bir şey söylüyoruz, "Siyasete girsin, öyle konuşalım" deniyor. Yani aslında AKP göbeğini kaşıyan iktidar durumunda şimdi. Neden? Almış olduğu yüzde 46 oyun getirdiği büyük bir rehavet ve güvenle her şeyi yapabileceğini zannediyor.
"Meşruiyet tartışması çıkar"
T.: "AKP, seçim başarısında 367 ve Kanadoğlıı'na çok şey borçlu" yorumu, size 'keşke' dedirtiyor mu?
S.K.: "367 reddedilse de haklıyım" dedikten sonra böyle bir şeye kapılmam. Ayrıca, "367, AKP'nin ekmeğine yağ sürdü" yorunuınu doğru bulmuyorum . AKP, '367'ye rağmen' böyle bir çoğunluk kazanmışsa, bunun sorumlusu 367 değildir.
T.: Nedir?
S.K.: 14 Nisan'dan gelen halkın, o büyük heyecanla cumhuriyetine sahip çıkışının üzerine, vatandaşa kendini kabul ettirecek program ve kadroyla çıkamayan muhalefetindir. Bir başka nokta daha var. Hiçbir demokratik ülkede sadaka kültürü yerleştirilerek, devletin bütün olanakları siyasi iktidarın önüne konarak seçim kampanyası yapılmaz.
T.: Peki taslakta, "Bu değişiklik gereklidir" değiniz bir şey yok mu?
S.K.: Elbette var. Ama bu esastaki, yanlışlığı ortadan kaldırmaz.
T.: Son sözün başbakanda olduğu konulardan biri, Genelkurmay Başkan ve kuvvet komutanlarının Yüce Divan'da yargılanması.
S.K.: Yargı birliğini sağlamadan, askeri mahkemeler dururken, böyle bi: uygulamaya gitmenin herhalde akıl ve izanla da ilgisi yok.
T.: Neyle ilgisi var?
S.K.: Bu bir kuvvet denemesidir.
T.: Ya Köşk'ün yetkilerinin sınırlandırılmasını nasıl yorumluyorsunuz?
S.K.: İronik! Cumhurbaşkanının yetkilerini azaltıp nereye vereceksin? Hükümete, başbakana... Aslında demokratik acılım diye ortaya koyulan şey, bütün yetkilerin bir tek elde toplanmasını sağlayacak bir hükümdür.
T.: "367 savaşını kazanan Kanadoğlu, bu kez kazanamayacak" diyenler esasta yanlışlık görmüyor?
S.K.: Hatırlarsanız, 367 önce alaya alındı. Sonra benden fazla 367'çiler çıktı. Şimdi, ya ilk üç madde ve başlangıçtaki ilkeler aynen korunacak ya da çok büyük bir kaos yaşanacak.
T.: Süreç, söylediğiniz şıklar olmadan işlerse ne olur?
S.K.: Meşruiyet tartışmaları çıkar. Ben de bundan korkuyorum.
T.: Yeni bir 367 tartışması mı?
S.K.: Korkarım aynı hikâyeyi yasayacağız.
(TEMPO)