"Atatürk ilk sizi defederdi"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "İnatla öfkeyle hakaretle iftirayla varacağınız bir yer yok. Getirdikleri pankartlarda 'Ey Atatürk izindeyiz eserin sahipsiz kalmadı' yahu Atatürk mezardan kalksa ilk defedeceği sizlersiniz'' dedi. Erdoğan, belediye konferan
Yayınlanma:
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "İnatla öfkeyle hakaretle iftirayla varacağınız bir yer yok. Getirdikleri pankartlarda 'Ey Atatürk izindeyiz eserin sahipsiz kalmadı' yahu Atatürk mezardan kalksa ilk defedeceği sizlersiniz'' dedi.
Erdoğan, belediye konferans salonunda düzenlenen AK Parti Siyaset Akademisi'nde yaptığı konuşmada, süreci muhalefete anlatmak için kapılarını ısrarla çaldıklarını, mektup gönderdiklerini anımsatarak, muhalefetin buna da ''yok'' dediğini söyledi.
Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
''En sonunda 'kamerayla yapalım' dediler. Yahu ne demek, biri bizi gözlüyor belgeseli mi çekeceğiz? Ayıptır ya... İki tane genel başkan, yanında not tutucularıyla beraber ikinci önemli elemanlarıyla beraber böyle bir görüşmeyi yapamazsa kim kimle yapacak? Bu ülkede dışişleri bakanlığı yaptın ya... Uluslararası camiada gittiğin ülkelerde sizin hiç baş başa görüşmeleriniz olmadı mı? Her görüşmeyi siz böyle kameralarla kayıt altına mı aldınız? Bir tane böyle yapılmış görüşme var mı? Siyasi tarihte olmamış şeyler, kamera şakası. Bakın dedim, bu mesele sizden bugünlere kalmış bir meseledir. Bu bir millet, ülke meselesi, bu bir memleket meselesi, inatla öfkeyle hakaretle iftirayla varacağınız bir yer yok. Aklın yerini öfkeye bırakmayın, vicdanın sesini gürültüye boğmayın, pankartların arkasına yüzlerinizi saklamayın. Getirdikleri pankartlarda 'ey Atatürk izindeyiz, eserin sahipsiz kalmadı' yahu Atatürk mezardan kalksa ilk defedeceği sizlersiniz. Bazen diyorlar 'Bu parti Atatürk'ün partisi' Atatürk size böyle bir parti bırakmadı. Zaten ilk ihanet şurada başladı, Atatürk ebediyete intikal etti, Türk lirası üzerinden Atatürk'ün resimleri kaldırıldı, oraya İnönü'nün resmi kondu. Devlet dairelerinden Atatürk'ün posteri kaldırıldı, İnönü'nün posterleri kondu. Posta pullarının üzerinden Atatürk'ün resimleri kaldırıldı, İnönü'nün resimleri kondu. Ey CHP kimi uyutuyorsun sen? Bunları siz yaptınız bu ülkede siz. Şimdi de 'izindeyiz' diyorsunuz. Doğru, izindesiniz.''
PERDE ARALANIYOR, MASKELER DÜŞÜYOR
''Durumu görün, bunların demokratlıkla, demokrasiyle alakası yok'' diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Slogan atmayan bir fikriniz varsa onu söyleyin. Ama yeni bir şey söyleyemiyorlar ki... Eski söylediklerini hatırlayamıyor bunlar. Hiçbir zaman söyleyecek lafları olmadı. 'Ülke için şunu yaparsanız faydalı olur.' Hiçbir zaman dememişlerdir ve gerçeklere, hakikate hiçbir zaman tahammül edememişlerdir. Onun için de dün gördünüz, genel kurul salonunu terk ettiler. Bakın diyoruz, çok canlar kaybettik, bundan sonra kaybetmeyelim. Yüreğimiz yandı, bundan sonra yanmasın. Bugünden bakarak geriye doğru, Türkiye'nin şöyle eski fotoğraflarını bir hatırlayalım. Yıllar yılı kendi ülkemizde derinleşen sorunları anlamakta güçlük çektik. Binlerce haber okuduk, haber ve yorum dinledik ama gerçeği anlamakta çok güçlük çektik. Ta ki bütün haberler perde oldu. Yangın vardı ama söndürülemiyordu. Kendini ateşe atanları da ne yazık ki anlamıyorduk. Yangını söndürmesi gerekenleri de anlamıyorduk. Yürekler yansın, vicdanlar sönsün istediler. Terörün mantığı, gayesi zaten aklın yolunu kapatmaktı. Ama girdaptan ülkeyi çıkarması gerekenler de ateşe körükle gidiyorlardı. Bu ülke mukaddes, milli değerlerle yıllarca istismar edildi. Devletimizin temel ilkeleriyle bizi millet kılan asli değerlerimizle hoyratça istismar edildi. Gerçekler karartıldı. Propaganda ile karşı propaganda arasında hakikat ters yüz edildi. Yaşanan acıları tekrar etmek istemiyorum. Ödenen maliyetleri hatırlatmak istemiyorum. Bunları zaten biliyorsunuz. Peki şimdi ne oldu? Şimdi perde aralanıyor. Maskeler düşüyor. Ülkemiz tepeden tırnağa aydınlanıyor. Yaklaşık 30 yıldır yaşanan bir sorunu, yaşatılan büyük bir sorunu çözmek için ilk defa güçlü bir irade ortaya konuldu.''
Bütün sıkıntılı, sorunlu alanları yavaş yavaş dertleşerek, konuşarak, istişare ederek çözüme kavuşturacaklarını ifade eden Başbakan Erdoğan, ''Burada ne söylüyorsak bilesiniz ki Ankara'da aynısını söylüyoruz. Sakarya'da, Samsun'da, Kastamonu'da aynısını söylüyoruz. Hatta her bölgeye, her yöreye aynı anlayışla gidiyoruz. Dengesizlikleri dengeye götürüyoruz. Onun için ne dedik biz, etnik milliyetçilik yok, bölgesel milliyetçilik yok, dinsel milliyetçilik yok. Her şey Türk Milleti için. 72 milyon Türk Milleti için Sayın Baykal, doya doya söylüyorum, her şey Türk Milleti için'' diye konuştu.
CHP GENEL BAŞKANI BAYKAL KENDİSİ BELLİ Kİ HAZMEDEMİYOR
Başbakan Erdoğan, ''Eğer sen Tayyip Erdoğan'a 'Bölücü terör örgütünün başı ile el ele, kol kola geziyor' dersen, o cevabı alırsın. Eğer sen AK Parti'ye 'Terör örgütüyle kol kola geziyor, dolaşıyor' dersen, o cevabı alırsın. Eğer sen kalkar da, 'Devlet töreniyle Habur'da karşılama yapıyorsunuz' dersen, o cevabı alırsın'' dedi.
Bu hafta sonu itibarıyla 81 ilde ''demokratik açılım'' çalışmalarını anlatmak üzere genişletilmiş il danışma meclisi toplantılarının yapılmış olacağını hatırlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
''81 vilayetimizi dolaşarak bu işi hemen bitirmiyoruz. Hedefimiz inşallah ilkbaharın sonuna kadar bunu sizlerle beraber ilçe ilçe, belde belde, mahalle mahalle, köy köy, hatta ev ev, ana kademe gençlik kolları, kadın kolları, konferanslarla, sempozyumlarla panellerle halkımıza anlatacağız.
Hani Sayın Baykal anlamakta zorluk çekiyor. 'Hazmettire hazmettire' ifadem var ya. O, hazım olayını sadece sofrada anlıyor galiba. 'Burada ne kastettikleri belli oluyor' diyor. Ama kendisi belli ki hazmedemiyor. Ama inşallah milletim ona da bunu hazmettirecek. Ben buna inanıyorum.''
Erdoğan, geleceğin Türkiye'si için dün TBMM'de çok önemli bir genel görüşme yapıldığını belirten Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Biz orada birşey dedik. Ne dedik? Biz buraya niye geldik biliyor musunuz, siz, biz milletin vekilleriyiz. Sizinle burada bir şeyi paylaşalım istedik. Çünkü ana muhalefet bir de onun yanında diğer yavru muhalefet, kızıyor bu ifademe ama, sizler randevu talebimize hayır dediniz. Ben şahsen MHP Genel Başkanınından üç kez randevu talep ettim. Bu ülkenin Başbakanı, iktidar partisinin Genel Başkanı olarak. Beyefendi lütfedip de bize randevu vermedi. Ben bunu milletime niye anlatıyorum? Kimin ne olduğunu bilsinler diye. Özellikle MHP'li kardeşlerim bunu iyi bilsinler. Ben bir şey beklediğim için değil. Ülkemin meselelerini kendileriyle konuşmak için bu randevuyu talep ettim. Bazı gerçekleri konuşalım diye randevu talep ettim. Biz konuşamazsak kim konuşacak? Biz dertleşemezsek kim dertleşecek? Ondan sonra da gerçeği dün parlamentoda ortaya koyunca, el kol hareketleri yapmaya başladılar. Niye? Çünkü orada rahatsızlık başladı. Eğer sen Tayyip Erdoğan'a 'Bölücü terör örgütünün başı ile el ele, kol kola geziyor' dersen, o cevabı alırsın. Eğer sen AK Parti'ye 'Terör örgütüyle kol kola geziyor, dolaşıyor' dersen, o cevabı alırsın. Eğer sen kalkar da, 'Devlet töreniyle Habur'da karşılama yapıyorsunuz' dersen, o cevabı alırsın.
Biz bugüne kadar hiçbir şeyi kaçırmadık, bundan sonra da kaçırmayız. Ve terörist başı teslim edildiği zaman bu ülkede idam cezası varken sümen altı etmek suretiyle idamdan kurtarılmasını kimlerin sağladığını benim milletim biliyor.
Ecevit, Sayın Bahçeli ve Sayın Yılmaz'ın altında imzası olan belge elimizde, bunu kaç kere dağıttık biliyorsunuz. Bu tarihe kayıt düşülmüş bir olaydır. Bütün bunlar ortadayken Erzurum'da çıkıp, benim vatandaşıma halat atan da yine kendisi. 'İdam et' diyor. Hafızayı beşer nisyan ile maluldür. Bunları bileceğiz ki bu oyuna gelmeyelim.''
KİMSE BİZDEN YANGIN SEYRETMEMİZİ BEKLEMESİN
Erdoğan, ''Kimse bizden yangın seyretmemizi beklemesin. Demokratik açılımdan kastımız yangının sönmesidir'' dedi.
Başbakan Erdoğan, büyük bir mesuliyet isteyen bir süreçten geçtiklerini belirterek, şunları kaydetti:
''Sabırlı olacağız. Çünkü bu gerçekten sinirlerin adeta çelik gibi olması gereken bir süreç. İşimiz kolay değil. Zor... Ama biz bunu bilerek zaten yola çıktık. Yalnız herkesin hakkaniyetli olmasını istiyoruz. Kendimiz için istediğimizi bin yıllık komşumuz, kardeşimiz akrabamız için de istiyoruz. Diyarbakır'da ne söylüyorsak İstanbul'da da aynısını söylüyoruz, Malatya'da ne söylüyorsak TBMM kürsüsünde de aynı şeyi söylüyoruz. İstiyoruz ki muhalefet de demokrasinin içinde kalsın, meşruiyet zemininde kalsın, çok mu zor 'doğru yoldasınız' demek? Çok mu zor? 'Evet bizim de yanlışlarımız oldu' demek çok mu zor? 'Türkiye Cumhuriyeti daha çok kenetlensin' demek, açılan her beyaz sayfayı karartmak karamsarlık tohumları ekmek kime ne kazandırır? Muhalefete ne kazandırır? Büyük düşünelim, sorunlar daha fazla büyümeden çare üretelim, diyoruz. 'Kimse açıkta kalan bir yarayı ne olur kanatmaktan medet ummasın' diyoruz ve 'yangını söndürelim, yürekler kararmasın' diyoruz. 'Ankara'da söylenen, Meclis'te söylenen, demokratik zeminlerde söylenen her sözün bu ülkede kime nasıl ulaşacağını, kimi nasıl etkileyeceğini hesap edelim' diyoruz. 'Toplumsal sorumluluk bunu gerektirir' diyoruz. 'İnsani sorumluluk bunu gerektirir' diyoruz, 'siyasi sorumluluk bunu gerektirir' diyoruz.
Aydın olmak, akademisyen olmak, yazar olmak, yorumcu olmak bunu gerektirir ama hepsinden öte arif olmak gerekir arif... Bu ülkede birileri herkesi kendi kadar küçük düşünmeye zorluyor. Bu ülkenin tarihini birileri karartmak istiyor, tarihiyle toplumu arasına duvarlar örmek istiyor. Birileri milletin tarihini kendi kısa tarihine indirgemek istiyor, şehirler arasına, bölgeler arasına mesafe koymak istiyor. Birilerinin zihninde hala demir perdeler var.''
Başbakan Erdoğan, Türkiye ve dünya ölçeğinde büyük düşünmeye devam edeceklerini ifade ederek, muhataplarına, siyasi rakiplerine de ''Siz de mümkünse ülkemiz kadar büyük düşünün. Büyük düşünemeyenler tarih dersinden sınıfta kalırlar. Büyük düşünemeyenler temsil kabiliyetine sahip olamazlar. Bizim anlayışımızda siyaset acımasız bir rekabet alanı değildir. AK Parti böyledir. Hiç kimsenin beyaz dediğine siyah demeyiz. Beyazsa beyaz, siyahsa siyah'' diye seslendi.
Erdoğan siyasetlerinin aklın ve vicdanın sonucu olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi:
''İstiyoruz ki kimse meşruiyet sahasını çiğnemesin. Kimse bizden yangın seyretmemizi beklemesin. Demokratik açılımdan kastımız yangının sönmesidir. Aşık Veysel ne diyordu, 'Kürdü Türkü ne Çerkezi/Hep Ademin oğlu kızı/Beraberce şehit gazi/Yanlış var mı ve neresi.../Yezid nedir, ne Kızılbaş/Değil miyiz hep bir kardaş/Bizi yakar bizim ataş/Söndürmektir tek çaresi...
Bunun aksini iddia edenler yanılıyor. Aklın ve vicdanın yoluna taş döşeyenler yanılıyorlar. Biz devletle milleti buluşturmak, kucaklaştırma yolunu açmak için bu yola taş dökmeye çare olarak görenler gibi düşünmüyoruz. Onları ısrarla sorumluluğa davet ediyoruz. Diyoruz ki her biriniz bir taş kaldırsanız bu yol açılır. Her birimiz bu yangına bir kova, bir bardak su dökseniz bu yangın söner. Bize diyorlar ki 'Bu yangını kimin emriyle söndürmeye teşebbüs ediyorsunuz' Az önce söylediğim bu milletin iradesi bu kararı vermeye yeter.''
Erdoğan, belediye konferans salonunda düzenlenen AK Parti Siyaset Akademisi'nde yaptığı konuşmada, süreci muhalefete anlatmak için kapılarını ısrarla çaldıklarını, mektup gönderdiklerini anımsatarak, muhalefetin buna da ''yok'' dediğini söyledi.
Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
''En sonunda 'kamerayla yapalım' dediler. Yahu ne demek, biri bizi gözlüyor belgeseli mi çekeceğiz? Ayıptır ya... İki tane genel başkan, yanında not tutucularıyla beraber ikinci önemli elemanlarıyla beraber böyle bir görüşmeyi yapamazsa kim kimle yapacak? Bu ülkede dışişleri bakanlığı yaptın ya... Uluslararası camiada gittiğin ülkelerde sizin hiç baş başa görüşmeleriniz olmadı mı? Her görüşmeyi siz böyle kameralarla kayıt altına mı aldınız? Bir tane böyle yapılmış görüşme var mı? Siyasi tarihte olmamış şeyler, kamera şakası. Bakın dedim, bu mesele sizden bugünlere kalmış bir meseledir. Bu bir millet, ülke meselesi, bu bir memleket meselesi, inatla öfkeyle hakaretle iftirayla varacağınız bir yer yok. Aklın yerini öfkeye bırakmayın, vicdanın sesini gürültüye boğmayın, pankartların arkasına yüzlerinizi saklamayın. Getirdikleri pankartlarda 'ey Atatürk izindeyiz, eserin sahipsiz kalmadı' yahu Atatürk mezardan kalksa ilk defedeceği sizlersiniz. Bazen diyorlar 'Bu parti Atatürk'ün partisi' Atatürk size böyle bir parti bırakmadı. Zaten ilk ihanet şurada başladı, Atatürk ebediyete intikal etti, Türk lirası üzerinden Atatürk'ün resimleri kaldırıldı, oraya İnönü'nün resmi kondu. Devlet dairelerinden Atatürk'ün posteri kaldırıldı, İnönü'nün posterleri kondu. Posta pullarının üzerinden Atatürk'ün resimleri kaldırıldı, İnönü'nün resimleri kondu. Ey CHP kimi uyutuyorsun sen? Bunları siz yaptınız bu ülkede siz. Şimdi de 'izindeyiz' diyorsunuz. Doğru, izindesiniz.''
PERDE ARALANIYOR, MASKELER DÜŞÜYOR
''Durumu görün, bunların demokratlıkla, demokrasiyle alakası yok'' diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Slogan atmayan bir fikriniz varsa onu söyleyin. Ama yeni bir şey söyleyemiyorlar ki... Eski söylediklerini hatırlayamıyor bunlar. Hiçbir zaman söyleyecek lafları olmadı. 'Ülke için şunu yaparsanız faydalı olur.' Hiçbir zaman dememişlerdir ve gerçeklere, hakikate hiçbir zaman tahammül edememişlerdir. Onun için de dün gördünüz, genel kurul salonunu terk ettiler. Bakın diyoruz, çok canlar kaybettik, bundan sonra kaybetmeyelim. Yüreğimiz yandı, bundan sonra yanmasın. Bugünden bakarak geriye doğru, Türkiye'nin şöyle eski fotoğraflarını bir hatırlayalım. Yıllar yılı kendi ülkemizde derinleşen sorunları anlamakta güçlük çektik. Binlerce haber okuduk, haber ve yorum dinledik ama gerçeği anlamakta çok güçlük çektik. Ta ki bütün haberler perde oldu. Yangın vardı ama söndürülemiyordu. Kendini ateşe atanları da ne yazık ki anlamıyorduk. Yangını söndürmesi gerekenleri de anlamıyorduk. Yürekler yansın, vicdanlar sönsün istediler. Terörün mantığı, gayesi zaten aklın yolunu kapatmaktı. Ama girdaptan ülkeyi çıkarması gerekenler de ateşe körükle gidiyorlardı. Bu ülke mukaddes, milli değerlerle yıllarca istismar edildi. Devletimizin temel ilkeleriyle bizi millet kılan asli değerlerimizle hoyratça istismar edildi. Gerçekler karartıldı. Propaganda ile karşı propaganda arasında hakikat ters yüz edildi. Yaşanan acıları tekrar etmek istemiyorum. Ödenen maliyetleri hatırlatmak istemiyorum. Bunları zaten biliyorsunuz. Peki şimdi ne oldu? Şimdi perde aralanıyor. Maskeler düşüyor. Ülkemiz tepeden tırnağa aydınlanıyor. Yaklaşık 30 yıldır yaşanan bir sorunu, yaşatılan büyük bir sorunu çözmek için ilk defa güçlü bir irade ortaya konuldu.''
Bütün sıkıntılı, sorunlu alanları yavaş yavaş dertleşerek, konuşarak, istişare ederek çözüme kavuşturacaklarını ifade eden Başbakan Erdoğan, ''Burada ne söylüyorsak bilesiniz ki Ankara'da aynısını söylüyoruz. Sakarya'da, Samsun'da, Kastamonu'da aynısını söylüyoruz. Hatta her bölgeye, her yöreye aynı anlayışla gidiyoruz. Dengesizlikleri dengeye götürüyoruz. Onun için ne dedik biz, etnik milliyetçilik yok, bölgesel milliyetçilik yok, dinsel milliyetçilik yok. Her şey Türk Milleti için. 72 milyon Türk Milleti için Sayın Baykal, doya doya söylüyorum, her şey Türk Milleti için'' diye konuştu.
CHP GENEL BAŞKANI BAYKAL KENDİSİ BELLİ Kİ HAZMEDEMİYOR
Başbakan Erdoğan, ''Eğer sen Tayyip Erdoğan'a 'Bölücü terör örgütünün başı ile el ele, kol kola geziyor' dersen, o cevabı alırsın. Eğer sen AK Parti'ye 'Terör örgütüyle kol kola geziyor, dolaşıyor' dersen, o cevabı alırsın. Eğer sen kalkar da, 'Devlet töreniyle Habur'da karşılama yapıyorsunuz' dersen, o cevabı alırsın'' dedi.
Bu hafta sonu itibarıyla 81 ilde ''demokratik açılım'' çalışmalarını anlatmak üzere genişletilmiş il danışma meclisi toplantılarının yapılmış olacağını hatırlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
''81 vilayetimizi dolaşarak bu işi hemen bitirmiyoruz. Hedefimiz inşallah ilkbaharın sonuna kadar bunu sizlerle beraber ilçe ilçe, belde belde, mahalle mahalle, köy köy, hatta ev ev, ana kademe gençlik kolları, kadın kolları, konferanslarla, sempozyumlarla panellerle halkımıza anlatacağız.
Hani Sayın Baykal anlamakta zorluk çekiyor. 'Hazmettire hazmettire' ifadem var ya. O, hazım olayını sadece sofrada anlıyor galiba. 'Burada ne kastettikleri belli oluyor' diyor. Ama kendisi belli ki hazmedemiyor. Ama inşallah milletim ona da bunu hazmettirecek. Ben buna inanıyorum.''
Erdoğan, geleceğin Türkiye'si için dün TBMM'de çok önemli bir genel görüşme yapıldığını belirten Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Biz orada birşey dedik. Ne dedik? Biz buraya niye geldik biliyor musunuz, siz, biz milletin vekilleriyiz. Sizinle burada bir şeyi paylaşalım istedik. Çünkü ana muhalefet bir de onun yanında diğer yavru muhalefet, kızıyor bu ifademe ama, sizler randevu talebimize hayır dediniz. Ben şahsen MHP Genel Başkanınından üç kez randevu talep ettim. Bu ülkenin Başbakanı, iktidar partisinin Genel Başkanı olarak. Beyefendi lütfedip de bize randevu vermedi. Ben bunu milletime niye anlatıyorum? Kimin ne olduğunu bilsinler diye. Özellikle MHP'li kardeşlerim bunu iyi bilsinler. Ben bir şey beklediğim için değil. Ülkemin meselelerini kendileriyle konuşmak için bu randevuyu talep ettim. Bazı gerçekleri konuşalım diye randevu talep ettim. Biz konuşamazsak kim konuşacak? Biz dertleşemezsek kim dertleşecek? Ondan sonra da gerçeği dün parlamentoda ortaya koyunca, el kol hareketleri yapmaya başladılar. Niye? Çünkü orada rahatsızlık başladı. Eğer sen Tayyip Erdoğan'a 'Bölücü terör örgütünün başı ile el ele, kol kola geziyor' dersen, o cevabı alırsın. Eğer sen AK Parti'ye 'Terör örgütüyle kol kola geziyor, dolaşıyor' dersen, o cevabı alırsın. Eğer sen kalkar da, 'Devlet töreniyle Habur'da karşılama yapıyorsunuz' dersen, o cevabı alırsın.
Biz bugüne kadar hiçbir şeyi kaçırmadık, bundan sonra da kaçırmayız. Ve terörist başı teslim edildiği zaman bu ülkede idam cezası varken sümen altı etmek suretiyle idamdan kurtarılmasını kimlerin sağladığını benim milletim biliyor.
Ecevit, Sayın Bahçeli ve Sayın Yılmaz'ın altında imzası olan belge elimizde, bunu kaç kere dağıttık biliyorsunuz. Bu tarihe kayıt düşülmüş bir olaydır. Bütün bunlar ortadayken Erzurum'da çıkıp, benim vatandaşıma halat atan da yine kendisi. 'İdam et' diyor. Hafızayı beşer nisyan ile maluldür. Bunları bileceğiz ki bu oyuna gelmeyelim.''
KİMSE BİZDEN YANGIN SEYRETMEMİZİ BEKLEMESİN
Erdoğan, ''Kimse bizden yangın seyretmemizi beklemesin. Demokratik açılımdan kastımız yangının sönmesidir'' dedi.
Başbakan Erdoğan, büyük bir mesuliyet isteyen bir süreçten geçtiklerini belirterek, şunları kaydetti:
''Sabırlı olacağız. Çünkü bu gerçekten sinirlerin adeta çelik gibi olması gereken bir süreç. İşimiz kolay değil. Zor... Ama biz bunu bilerek zaten yola çıktık. Yalnız herkesin hakkaniyetli olmasını istiyoruz. Kendimiz için istediğimizi bin yıllık komşumuz, kardeşimiz akrabamız için de istiyoruz. Diyarbakır'da ne söylüyorsak İstanbul'da da aynısını söylüyoruz, Malatya'da ne söylüyorsak TBMM kürsüsünde de aynı şeyi söylüyoruz. İstiyoruz ki muhalefet de demokrasinin içinde kalsın, meşruiyet zemininde kalsın, çok mu zor 'doğru yoldasınız' demek? Çok mu zor? 'Evet bizim de yanlışlarımız oldu' demek çok mu zor? 'Türkiye Cumhuriyeti daha çok kenetlensin' demek, açılan her beyaz sayfayı karartmak karamsarlık tohumları ekmek kime ne kazandırır? Muhalefete ne kazandırır? Büyük düşünelim, sorunlar daha fazla büyümeden çare üretelim, diyoruz. 'Kimse açıkta kalan bir yarayı ne olur kanatmaktan medet ummasın' diyoruz ve 'yangını söndürelim, yürekler kararmasın' diyoruz. 'Ankara'da söylenen, Meclis'te söylenen, demokratik zeminlerde söylenen her sözün bu ülkede kime nasıl ulaşacağını, kimi nasıl etkileyeceğini hesap edelim' diyoruz. 'Toplumsal sorumluluk bunu gerektirir' diyoruz. 'İnsani sorumluluk bunu gerektirir' diyoruz, 'siyasi sorumluluk bunu gerektirir' diyoruz.
Aydın olmak, akademisyen olmak, yazar olmak, yorumcu olmak bunu gerektirir ama hepsinden öte arif olmak gerekir arif... Bu ülkede birileri herkesi kendi kadar küçük düşünmeye zorluyor. Bu ülkenin tarihini birileri karartmak istiyor, tarihiyle toplumu arasına duvarlar örmek istiyor. Birileri milletin tarihini kendi kısa tarihine indirgemek istiyor, şehirler arasına, bölgeler arasına mesafe koymak istiyor. Birilerinin zihninde hala demir perdeler var.''
Başbakan Erdoğan, Türkiye ve dünya ölçeğinde büyük düşünmeye devam edeceklerini ifade ederek, muhataplarına, siyasi rakiplerine de ''Siz de mümkünse ülkemiz kadar büyük düşünün. Büyük düşünemeyenler tarih dersinden sınıfta kalırlar. Büyük düşünemeyenler temsil kabiliyetine sahip olamazlar. Bizim anlayışımızda siyaset acımasız bir rekabet alanı değildir. AK Parti böyledir. Hiç kimsenin beyaz dediğine siyah demeyiz. Beyazsa beyaz, siyahsa siyah'' diye seslendi.
Erdoğan siyasetlerinin aklın ve vicdanın sonucu olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi:
''İstiyoruz ki kimse meşruiyet sahasını çiğnemesin. Kimse bizden yangın seyretmemizi beklemesin. Demokratik açılımdan kastımız yangının sönmesidir. Aşık Veysel ne diyordu, 'Kürdü Türkü ne Çerkezi/Hep Ademin oğlu kızı/Beraberce şehit gazi/Yanlış var mı ve neresi.../Yezid nedir, ne Kızılbaş/Değil miyiz hep bir kardaş/Bizi yakar bizim ataş/Söndürmektir tek çaresi...
Bunun aksini iddia edenler yanılıyor. Aklın ve vicdanın yoluna taş döşeyenler yanılıyorlar. Biz devletle milleti buluşturmak, kucaklaştırma yolunu açmak için bu yola taş dökmeye çare olarak görenler gibi düşünmüyoruz. Onları ısrarla sorumluluğa davet ediyoruz. Diyoruz ki her biriniz bir taş kaldırsanız bu yol açılır. Her birimiz bu yangına bir kova, bir bardak su dökseniz bu yangın söner. Bize diyorlar ki 'Bu yangını kimin emriyle söndürmeye teşebbüs ediyorsunuz' Az önce söylediğim bu milletin iradesi bu kararı vermeye yeter.''
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.