Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın'dan önemli açıklamalar...
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, ABD'nin, Suriye'den çekilme kararı ile ilgili olarak, bu hafta içerisinde Amerikan askeri heyeti Türkiye’ye geleceğini söyledi. Müjdat Gezen ve Metin Akpınar hakkında başlatılan soruşturmaya ilişkin de değerlendirmede bulunan Kalın, "Keşke filmlerde hatırladığımız kahramanlar olarak kalsalardı” dedi.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki Kabine Toplantısı’nın ardından açıklamalarda bulundu. Amerika’nın Suriye’den çekilme kararına ilişkin açıklamada bulunan Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün akşam ABD Başkanı Donald Trump ile yaptığı telefon görüşmesine dikkat çekerek, “Suriye’den bir çekilme süreci başlamış durumdadır. Bu, sahada ki birçok dengenin yeniden değerlendirilmesini, yeni unsurların müzakeresinin yapılmasını da zorunlu kılmaktadır. Bu çerçevede, Cumhurbaşkanımızın dün akşam Trump ile yaptığı telefon görüşmesinde bu konular ele alınmıştır. Özellikle DEAŞ ile mücadelede herhangi bir zafiyetin, sektenin, yavaşlamanın olmayacağının altını çizmek isteriz. Bazı çevrelerde, ABD’nin, Suriye’den çekilmesiyle DEAŞ’ın kendine yeni bir hayat alanı bulacağı yönünde spekülasyonların yapıldığını görüyoruz. DEAŞ ile mücadele uluslararası koalisyonun bir üyesi olarak böyle bir şeye ne Suriye sahasında ne Irak sahasında ne Türkiye topraklarında ne de başka bir yerde müsaade etmeyeceğiz” ifadelerini kullandı.
“Ne Türkiye ne de bölgedeki diğer yerel unsurların bu provokasyonlara gelmesi söz konusu değildir”
Türkiye’nin, PKK/ PYD/YPG terör örgütleriyle de kararlı bir şekilde mücadele etmeye devam edeceğini vurgulayan Kalın, “Suriye’de, Irak’ta ve başka bölgelerde bu terör örgütlerinin nefes almaması, hayat alanı bulmaması için çalışmalarımız kararlı bir şekilde devam edecektir. Suriye bağlamında Türkiye aynı anda hem Cenevre hem de Astana sürecinin birer üyesi olarak Suriye krizinin diplomatik yollarla çözümü içinde yoğun bir çaba sarf etmektedir. Astana sürecinin önemli neticelerinden birisi de geçen hafta açıklanan Anayasa Komisyonu’nun kurulması olmuştur. Bu Suriye kriziyle ilgili siyasi diplomatik süreçlerin hızlandırılmasına ciddi katkı sağlayacaktır. İdlib sahasında da İdlib Ateşkesinin kalıcı hale gelmesi içinde attığımız adımlar semeresini vermeye başladı. İdlib’te de görece bir sakinliğin olduğunu ifade edebiliriz. Rejimin sık sık ihlaller yaptığını, son dönemde ihlal sayısının 600 aştığını kayda geçirmek isteriz. Bu tür provokatif eylemlerle İdlib anlaşmasını ihlal eden rejimin amacının ne olduğu bellidir. Ne Türkiye ne de bölgedeki diğer yerel unsurların bu provokasyonlara gelmesi söz konusu değildir” diye konuştu.
İsrail Başbakanı Netanyahu'nun, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ilişkin sözlerine cevap veren Kalın şöyle konuştu:
"İsrail Başbakanı Netanyahu'nun, Cumhurbaşkanımıza yönelik ifadelerini gördük. Netanyahu'nun Cumhurbaşkanımıza saldırması, TSK'ya dil uzatmaya kalkması dikkati dağıtmak, kendi iç sıkıntılarından ve belalarından kurtulmak için, belki onun için geçici bir yol olabilir. Türkiye terörle mücadeleyi kararlı bir şekilde sürdürecektir."
“DEAŞ ile mücadelede geri adım, zafiyet, duraklama söz konusu değildir”
Bu hafta içerisinde Amerikan askeri heyetinin Türkiye’ye geleceğini belirten Kalın, “Türk mevkidaşlarıyla konunun koordinasyonunu konuşacaklar. Son 2 telefon görüşmesinde Cumhurbaşkanımızın ve Trump’ın üzerinde mutabık kaldığı konu bu koordinasyonun çık hızlı bir şekilde başlatılması yönünde. Önümüzde bir takvim var. Takvimler kesinleştikçe bunları paylaşacağız. Çekilme planının koordinasyonu yapılırken sahada bir olmaması için Cumhurbaşkanımız gerekli talimatları Milli Savunma Bakanlığı, Silahlı Kuvvetler ve istihbarat birimlerine vermiş durumda. Arkadaşlarımızda bu çalışmalarını yürütüyorlar. Münbiç ile ilgili üzerinde mutabık kalınan bir yol haritası vardı. Bunun dışında buna mugayir bir durum söz konusu değil. Amerikalıların bu çekilme planı çerçevesinde bunun nasıl şekilleneceğini bu hafta yapılacak koordinasyon toplantılarında ilgili makamlarımız ele alacaklar. Bazıları, ABD’nin çekilmesiyle 'DEAŞ’a gün doğdu, burada bir boşluk oluşacak, ABD müttefiklerini açıkta bıraktı, sattı' gibi yorumların yapıldığını görüyoruz. DEAŞ ile mücadelede herhangi bir geri adım, zafiyet, duraklama, yavaşlama asla söz konusu değildir. Nasıl ki daha önce DEAŞ unsurlarıyla farklı yerlerde mücadele ettiysek bundan sonra da aynı kararlılıkla bu mücadeleyi sürdüreceğiz. Gerek yerel güçler gerek hür Suriye ordusu gerek koalisyonun sağlayacağı diğer desteklerle bu mücadele devam edecektir. Bu koordinasyonu yaparken Rusya Federasyonu ile yakın bir çalışma takvimi içerisine gireceğiz. Ortaya çıkan bu yeni dinamikler ışığında Rusya Federasyonu ile devam edenlere ilave olarak bir koordinasyon çalışması da başlatılacak. Burada herhangi bir boşluğun söz konusu olmaması için gerekli bütün adımları atacağız. Göreceksiniz, Türkiye Cumhuriyeti üzerine düşen sorumluluğu yerine getirdiği gibi yerel halkın güvenliğini sağlamak içinde gerekli adımları atacaktır” dedi.
“Dünyayı onların başlarına dar ederiz”
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un, Türk askerlerinin İdlib’deki varlığına ilişkin yaptığı açıklamalar hakkındaki bir soruya Kalın, şu cevabı verdi:
“Bu mutabakatı İdlib anlaşması çerçevesinde daha önce Rusya ve İran ile yapmıştık. Şimdi onlar Suriye rejimi ile yürüttükleri müzakerenin tamamlandığını ilan etmiş oluyorlar. Bizim askerlerimiz zaten oradalar. 12 askeri gözlem noktası orada. Askerlerimizin her türlü ihtiyaçları karşılanıyor. İhtiyaca göre sayı lojistik destek anlamında takviyeleri yapılıyor. Şu ana kadar bir saldırı sıkıntı söz konusu olmadı. Bunun böyle devam etmesi içinde her türlü tedbiri almış durumdayız. Rejimin böyle bir şeye cesaret etmesi söz konusu bile olamaz. Bizim askerimize dönük bir saldırıda bulunması halinde dünyayı onların başlarına dar ederiz. İdlib anlaşması çerçevesinde de böyle bir şeyin söz konusu olmayacağını belirtmek isterim.”
“Nihai taktir Meclisindir”
YSK Başkanı Sadi Güven ile üyelerin görev sürelerinin 1 yıl uzatılmasına ilişkin TBMM’ye sunulan kanun teklifi ile ilgili ise Kalın şunları söyledi:
“Bu konu Meclis’in takdirinde olan bir konu. Arkadaşlar bununla ilgili bir gerekçe de hazırlamışlar. Anayasa’nın 79. Maddesinde amir bir hüküm var. Seçimlerin düzen içinde yapılması ya da yönetilmesi. Buna göre seçimlere az bir süre kala böyle bir değişikliğin seçimlerin düzenli bir şekilde, güven içinde yapılmasına olumsuz etki yapma ihtimaline binaen YSK üyelerinin sürelerinin uzatılması öngörülebiliyor. Meclis’e bir teklif olarak bu getiriliyor, Meclis’te kabul edilmesi halinde uygulanabiliyor. Geçmişte bunun örnekleri de vardır. Bunu seçimlere gölge düşürecek, seçimlerle ilgili şüphe oluşturacak bir konu gibi takdim etmek doğru değildir. Nihai taktir Meclisindir.”
“Tarihi bir görüşmeydi”
ABD Başkanı Donald Trump ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 14 Aralık 2018 tarihinde yaptığı telefon görüşmesine ilişkin detayları aktaran İbrahim Kalın, “Tarihi bir görüşmeydi. Cumhurbaşkanımızın birçok kere söylediği hususun artık burada bir siyasi direktif, talimat haline gelmiş olması o görüşmede son derece önemlidir. Cumhurbaşkanımız şunu açık bir şekilde söyledi: DEAŞ’ı yenmek, bu bölgeden temizlemek için Türkiye ve Amerika olarak bizim PYD/YPG terör örgütüne ihtiyacımız yok. Biz bunu Türkiye ve Amerika olarak yapabiliriz, bölgeyi istikrara kavuşturabiliriz. Böylece hem Suriye’nin toprak bütünlüğü noktasında önemli bir adım atarız hem de ikili ilişkilerimizde bir sorun haline gelen bu PYD/YPG/PKK meselesini de çözmüş oluruz. Bu teklif yeni değil. Cumhurbaşkanımız bunu kamuoyunda da ifade etti. İlk defa bu görüşmede bunun karşılık bulduğunu ve bir talimata dönüştürüldüğünü gördük. Geçtiğimiz Çarşamba günü 18 Aralık’ta gün boyu bizim mevkidaşlarımızla görüşmelerimizle devam etti. Bize çekilme kararının verildiğini, sistemin harekete geçirildiğini bildirdiler. Ardından da akşam vakti açıklamalar geldi. Bu mekanizmanın çalışmaya başlamış olması 14 Aralık’taki telefon görüşmesinde ikna edici argümanlarla Trump’ı bu karara sevk etmesinin bir neticesi. Bundan sonra da yoğun bir şekilde Suriye, terörle mücadele, Irak, çekilme ve diğer bütün konuları koordinasyon halinde çalışmaya devam edeceğiz” açıklamasını yaptı.
“Koordinasyon sadece askeri birimlerle sınırlı değil”
Bu hafta içerisinde Türkiye’ye gelecek olan Amerikan askeri heyetinin ziyaretine yönelikte bilgi veren Kalın, “Koordinasyon sadece askeri birimlerle sınırlı değil. Dışişleri, istihbarat var, bizim mevkidaşlarımızla yapacağımız koordinasyon toplantıları var. Şu anda ilk planlanan askerler arasında yapılacak olan bir koordinasyon. Çünkü çekilme süreci başlıyor. Bunu koordine etmek için nereden ne şekilde çıkacakları ile ilgili detay çalışmaların yapılması önem arz ediyor. Bu çekilme devam ederken ki bu bizim desteklediğimiz siyasi bir karardır. Bunun modalitesinin nasıl olacağı, geride ne bırakılacağı, verilen silahların ne yapılacağı gibi konularda bu müzakerelerin birer konusu olacaktır. Hem şu andaki mevcut durumun netleşmesi açısından hem de önümüzdeki orta vadede atılacak adımların tavzih edilmesi açısından ehemmiyet kesbetmiş konular bunlar” ifadelerini kullandı.
Tek tip askerlik çalışmaları hakkında gelinen son noktayı paylaşan Kalın, “Bugün bununla ilgili bir sunum yapılmadı. Milli Savunma Bakanımızla gelmeden önce görüştüm. Kendileri bütün ilgili kurumlarımızla en iyi modeli inşa etmek için çalışmalarını yoğun bir şekilde sürdürüyorlar. Bana da çok fazla tüyo vermedi. Çalışma tamamlandığında Cumhurbaşkanımıza arz edilecek. En uygun, en optimal askerlik modeli üretilecektir” dedi.
“Sadece S400’ler ile yetinmek durumunda değiliz”
ABD'nin, Türkiye'ye patriot satışı için yeşil ışık yakmasına ilişkin bir değerlendirmede bulunan Kalın, “
“Amerikan Savunma Bakanlığının, Türkiye’ye patriotların satılabileceğine dair bir bilgilendirmeyi kongreye iletildi. Yönetim patriotların Türkiye’ye satılmasıyla ilgili sürecin başlamasının önünde bir engel olmadığını ifade ediyor. Belli bir miktarın üzerindeki bütün silah satışları Amerika’da kongre onayına tabidir. Bu da büyük bir proje olduğu bunun da kongreye onay için gitmesi gerekiyor. Şu anda biz hep patriotların alınmasına kapıları kapatmış değiliz Türkiye olarak biz bunu değerlendirebiliriz gelecek teklifin mahiyeti ve muhtevası önemli. Ortak üretim, fiyat, kredi, teknoloji transferi, teslim süresi gibi unsurlar etrafında yapılacak değerlendirmeler önemli, gelecek teklif önemli. S400’ler ile ilgili Türkiye en iyi teklifi Rusya’dan aldığı için bu yola başvurdu. Amerikan tarafından, Türkiye’yi tatmin edecek, bu şartları yerine getirecek bir teklif oluşturulursa Türkiye buna olumlu bakacaktır.
Bu S400 sürecini etkilemez. S400’ler ile ilgili süreç tamamlandı, 2019’un sonlarına doğru Ekim gibi bekleniyor, ilk bataryaların Türkiye’ye teslimi gerçekleşecek. Biz bunları birbirinin alternatifi olarak görmüyoruz, bunlar paralel olarak yürüyebilecek süreçlerdir. Türkiye büyük bir ülke, sınırlarımız son derece büyük. Sadece S400’ler ile yetinmek durumunda değiliz. Güvenlik ihtiyaçlarımız açısından patriotları da alıp kullanabiliriz” dedi.
“Trump 2019 yılı içerisinde Türkiye’ye gelecek”
Bir gazetecinin, “Önümüzdeki günlerde Trump ile Erdoğan arasında yüz yüze bir görüşme olacak mı?” sorusuna Kalın şu yanıtı verdi:
“Yüz yüze görüşmelerde olacak. 8 Ocak’ta Dışişleri Bakan Yardımcımızın başkanlığında Washington’da bir toplantı yapılacak. Oradan buraya ziyaretler olacak. Trump ile Cumhurbaşkanımızın yüz yüze görüşmesi önümüzdeki birkaç hafta veya birkaç ay içinde planlanmıyor. Cumhurbaşkanımız son telefon görüşmesinde Trump’ı Türkiye’ye davet ettiler. O da 2019 yılı içerisinde Türkiye’ye mutlaka bir ziyaret yapacağını ifade etti. Bunun tarihi üzerinde çalışacağız ve bu ziyaretin 2019 yılı içerisinde gerçekleşmesi de memnuniyet verici bir gelişme olacaktır.”
“Trump’ın bu kararında Cumhurbaşkanımızın konuyu ısrarla dile getirmesi etkili olmuştur”
Bir diğer gazetecinin, “ABD Başkanı Trump ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasındaki telefon görüşmesinde ABD Başkanı Trump’ı Suriye’den çekilme kararını almaya iten şey sizce neydi?” sorusuna Kalın, “Trump aslında göreve geldiğinden beri Türkiye ile iyi ilişkiler geliştirmek isteyen bir lider profili çizdi ve bunun için gayret verdi. Bir şekilde Obama döneminden devralınan bir takım politikalar ve bunları oluşturan ekipler eski yaklaşımın devam etmesi için epey bir baskı yaptılar. Trump, 6-7 ay önce DEAŞ artık yenilmiştir, DEAŞ devri kapanmıştır diye bir açıklama yapmıştı. Bir sonraki cümle şuydu: Amerika’nın, Suriye’de bulunmasını meşru kılan gerekçe artık ortadan kalkmıştır. Ama hemen aynı o güvenlik bürokrasisi harekete geçerek hayır DEAŞ tehdidi bitmedi, başka unsurlar da var, Suriye’den çıkarsak buraları tamamen Rusya ve İran’a bırakmış oluruz gibi gerekçelerle o süreci uzattılar. Bu arada biz DEAŞ ile mücadele konusunda olsun Suriye’nin ilgili birimlerinde müdahil veya methaldar olduğumuz yerlerde güvenlik ve istikrarı sağlayabileceğimizi bütün dünyaya gösterdik. Bu süreçte Türkiye Cumhuriyetinin hem askeri hem de diplomatik kabiliyetleri ile ilgili bir ikna sürecinin de yaşandığını söyleyebiliriz. Trump’ın bu kararında Cumhurbaşkanımızın konuyu ısrarla her görüşmede dile getirmesi etkili olmuştur. Bu argümanlarını çok açık, net bir şekilde ortaya koyması da son derece etkili olmuştur” cevabını verdi.
“Keşke filmlerde hatırladığımız kahramanlar olarak kalsalardı”
Müjdat Gezen ve Metin Akpınar hakkında başlatılan soruşturmaya ilişkin Kalın, şunları söyledi:
“Programı sonradan izledim. Söylenen sözlerin kabul edilmesi mümkün değil. Bunların eleştiri veya mizah adı altında hoş görülmesi söz konusu bile değil. Eğer maksat mizah olmuş olsa bile bu böyle ifade edilmez. Keşke bu kişiler bizim çocukluğumuzun o masumiyet dönemlerinde izlediğimiz filmlerde hatırladığımız kahramanlar olarak kalsalardı. Keşke bu tür ifadelerle bir Cumhurbaşkanını ‘Belki ipte sallandırılır, belki bir mahzende ölür, zehirlenir ölür’ gibi galiz, hakikatten uzak, sanatçılıkla da yakından uzaktan ilgisi olmayan lafları söylemeselerdi. Bunun mizah ile izah edilebilecek bir tarafı söz konusu değil.”