Erdoğan: Onlara bu vatanı dar ederiz
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, mülteci krizine işaret ederek, "Bize bu vatanı dar etmeye çalışanlara, bu vatanı dar ederiz. Bunu da böyle bilsinler" dedi.Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen 14. Muhtarlar Buluşmasında
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, mülteci krizine işaret ederek, "Bize bu vatanı dar etmeye çalışanlara, bu vatanı dar ederiz. Bunu da böyle bilsinler" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen 14. Muhtarlar Buluşmasında yaptığı konuşmada, şair Mithat Cemal Kuntay'ın "On Beş Yılı Karşılarken" adlı şiirindeki "Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır" dizeleriyle seslendi. Türk bayrağının "bir renk cümbüşü olmadığını" belirten Erdoğan, "Bizim bayrağımız şehidimizin kanı, hilal bağımsızlığımızın ifadesi, yıldız da şehidimizin sembolüdür. Bu anlam çok derin yüklüdür. Ama bu beyler, "Bizim bayrakla sorunumuz yok" diyor ama bayrağımızı gördüğü yerde kaçıyor. Ama bazen göstermelik bunu yapıyor, 7 Haziran'da yaptıkları gibi. Kendi tabutlarına, malum oraya bir paçavra seriyorlar, ondan sonra da "Bayrakla bir sorunum yok" Ne bu?. Bu yanlışları düzelterek çok daha farklı çok daha aydınlık günlere beraber yürüyeceğiz. Tabi tek vatan. 780 bin kilometrekarelik vatan toprakları üzerinde operasyon yaptırmayız. Şu anda bütün güvenlik güçlerimiz, askerimiz, polisimiz, tüm köy korucularımız, hepsi bölgedeler, dağ taş demiyorlar, şehidimiz de oluyor. Peygamberlikten sonra en yüce makam olan, oraya yürüyen bizim evlatlarımız var, kardeşlerimiz var. Biliyorum aileler bu noktada çok dertli ama şunu da bilmemiz lazım ki o şehitlik makamı öyle bir makam ki o zaten Allah için, vatan için yürüyenlerin kazandığı bir rütbe. Sıradan değil. Bu mücadele ile inşallah onların kanı yerde kalmayacak. Tabi bir de devlet. Devlet içinde devlet olmaz. Bizim tek devletimiz var o da Türkiye Cumhuriyeti Devleti. O kadar."
"ENGELLEYİCİ TAVIR İÇİNE GİREN HERKES BUNUN HESABINI DÖRT SENE SONRA YAPILACAK SEÇİMDE YİNE VERİR"
"1 Kasım'ın en önemli mesajlarından birinin Türkiye'nin bir an önce yeni anayasa meselesini çözmesi gerektiği" olduğunu vurgulayan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"Bunu millet bekliyor değil mi? Bekliyor. Daha önceki yeni anayasa hazırlıklarında yasak savma kabilinden yer alan -ki başbakandım- o zaman ben diğer komisyonların oluştuğu gibi değil dedim ki "Biz sayımızın gerektiği kadar komisyon üyeliği istemiyoruz. Dört partinin dördü de üçer üye versin, bu şekilde o çalışmayı yapalım. O zamanlar bizim sayımız 330'a yakındı, muhalefetin sayısı 220'ydi. Onlar 9 üyeyle temsil edildi, partimiz 3 üyeyle temsil edildi. Buna rağmen dedik ki mesele bağcıyla değil üzümü beraber yiyelim, derdimiz bu. Ama ne yazık ki hepsi masadan kaçtı ve işi bitirmedik. Hatta belli mesafe alındı, dedik "Hiç olmazsa bunları kanunlaştıralım." Bundan da kaçtılar. Temenni ederim ki yeni dönemde yeni anayasa çalışmalarına katkı vermekten çekinmezler, bunu beraber masaya oturmak suretiyle hallederler. Engellemenin peşinde olan partiler bu anlayışlarından vazgeçmelidir diye düşünüyorum. Milletimizin yeni anayasa talebi karşısında direnen, engelleyici bir tavır içine giren herkes bunun hesabını da 4 sene sonra yapılacak seçimde yine verirler. Meclis'in fiilen çalışmaya başlamasıyla birlikte partilerimiz tarafından samimiyetle ele alınacağına ve netice elde etmeye yönelik bir çalışma başlatılacağına inanıyorum. Bunu dün Başbakanımızın şahsımı ziyaretinde yine aramızda kısa da olsa görüştük. Diğer muhalefet partileriyle yeni anayasayla ilgili görüşmeyi kendisi de yapacağını söyledi. Temennim odur ki inşallah buradan da iyi bir netice alınır. Geçen dönemde tartışma konusu olan tüm hususlar yeni anayasanın hazırlanması sürecinde görüşülür, konuşulur üzerinde uzlaşma sağlanması halinde de milletin huzuruna getirilir. Ben de Cumhurbaşkanı olarak üzerime düşen görev ne ise bunları harfiyen, hiç gecikmeden desteğimi verir, bir an önce milletimin uygulamasına sunulmasını ben de isterim. Burada da kişisel fikirlerimiz saklı kalmak kaydıyla, Meclis'in ve milletin iradesine saygı göstermek hepimizin boynunun borcudur."
"78 MİLYON ŞU MAKAMI KENDİ MAKAMI OLARAK KABULLENMEK DURUMUNDA ÇÜNKÜ BURASI CUMHURUN MAKAMI, BURAYA KATİL DİYEMEZSİN"
Türkiye'deki seçim sonuçlarının Türkiye ile birlikte umudunu bu ülkeye, bu millete bağlayan Balkanlardan Orta Asya'ya Afrika'dan Orta Doğu'ya kadar geniş bir coğrafyada sevinçle karşılandığını söyleyen Erdoğan, "Çünkü Türkiye güçlendikçe, Türkiye büyüdükçe, Türkiye istikrar ve güven ikliminde yoluna devam ettikçe bu kardeşleriniz de geleceklerine ümitle bakma imkanına kavuşuyor. Biz diyoruz ki 78 milyon vatandaşımızla birlikte bölgemizdeki ve dünyadaki tüm mağdurları, mazlumları, garipleri kucaklayalım. Onları da hayallerine kavuşturabilelim. Benim 78 milyonla bir derdim yok. Ama bir şeyi unutmayalım: 78 milyon şu makamı kendi makamı olarak kabullenmek durumundadır. Çünkü burası cumhurun makamı, şahsımın makamı değildir. Tayyip Erdoğan'ı seversin, sevmezsin, benim onda da bir derdim yok ama buraya hakaret edemezsin, buraya "katil" diyemezsin. Bunun için ilgili tüm kamu kurumlarımızla, sivil toplum kuruluşlarımızla seferberlik ruhu içinde çalışıyoruz, çalışmaya devam edeceğiz. Bugün ay yıldızlı al bayrağımız kamu kurumlarımızın, sivil toplum kuruluşlarımızın flamaları dünyanın neresine giderse gitsin gönülden kabul görüyor, gözyaşları içinde karşılanıyor. Bir ülke için, bir millet için bundan daha büyük mutluluk olabilir mi?"
"NEREDEYSE BİRBİRLERİNE DÜŞTÜLER, BU YÜZDEN AB'Yİ DAHİ TARTIŞMAYA AÇTILAR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin 4.5 yıldır Suriye ve Irak'tan gelen 2.5 milyon kardeşini misafir ettiğini, barındırdığına işaret ederek, "Bu Müslümandır, bu Hıristiyan'dır" ayrımı yapmadığını kaydetti.
İstanbul'un tamamında neredeyse 500 bin sığınmacı yaşadığını anlatan Erdoğan, şunları söyledi:
"Bir vilayette bu kadar insan gönlünü açmış, böyle bir şey yapıyoruz. Avrupa ülkeleriyse son aylarda kapılarına dayanan 150-200 bin sığınmacı karşısında paniğe kapıldı. Onlar bizden fakir değil bizden çok çok zengin. Niye telaşa kapıldınız, niye paniğe kapıldınız? Neredeyse birbirlerine düştüler. Bu yüzden Avrupa Birliği'nin geleceğini dahi tartışmaya açtılar. "Ayrılacağız, çekileceğiz" diyenler var. Avrupa ülkeleri, Akdeniz'den ülkelerine yaşayan gemileri, botları zorla geri göndermeye hatta batırmaya çalışırken biz yılbaşından bu yana 65 bin mağduru denizden toplayıp, canlarını kurtardık. Sahil güvenlik botlarımız gece demiyor, gündüz demiyor. Topluyor ve barınma yerlerine alarak ondan sonra ülkelerine gönderiyor. Ülkemize gelen herkese insani ve vicdani bir anlayışla kapılarımızı açarken Avrupa ülkeleri hâlâ eğitimine, inancına, kabiliyetine, yaşına, sağlığına göre insan seçme çabası içinde. Olmaz. İnsan olarak bakmıyor. Bunun sıfatı ne, eğitimi öğretimi ne? Olmaz. Önce bir defa insan olarak bakacaksın, "Bu insandır" diyeceksin, gerekli desteği vereceksin."
"SURİYE VE IRAK'TAKİ SORUNLAR ELBET BİR GÜN BİTECEK, BUNDA ŞÜPHEMİZ SONSUZ"
Suriye ve Irak'taki sorunların elbette bir gün biteceğini dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Buna şüphemiz sonsuz. Bu insanlar yeniden ülkelerine, şehirlerine, evlerine kavuşacaklar. İşte o zaman akıllarda sadece Türkiye'nin sergilediği insani duruşla Batı ülkelerinin sergilediği bu utanç verici tavır kalacak. Biz bu kardeşlerimizi o zaman da desteklemeye devam edeceğiz. Unutmayın, biz öyle bir medeniyetin mensuplarıyız ki bizim medeniyetimizde yardım elini uzatana "ensar', o ensarın açtığı kapılara dayanana "muhacir" denir. Biz şu anda bu bilinçle o insanlara yaklaşıyoruz. Çünkü onlar bombalardan kaçtılar, o varil bombalarından kaçtılar. O bütün ülkelerini işgal etmek isteyen teröristlerin onlara sıktıkları, devlet terörünün estirildiği ülkeden kaçtılar. Onlara biz kapılarımızı kapayamazdık, onun için kapılarımızı açtık. Şimdi birileri diyor ki kucaklama zamanı. Bundan daha büyük kucaklama olur mu? Biz kucaklamayı çok iyi biliriz. Kimse bize kucaklama noktasında akıl vermesin, biz kucaklamayı iyi biliriz yeter ki karşımızdaki de bizi kucaklamayı bilsin. Bizim ülkemizin sınırları başkadır hele hele gönül sınırlarımız bambaşkadır."
"BİZE BU VATANI DAR ETMEYE ÇALIŞANLARA BİZ BU VATANI DAR EDERİZ"
Şair Abdurrahim Karakoç'un "Kara Haber" adlı şiirini okuyan Erdoğan, "Rahmetli Abdurrahim Karakoç ne güzel söylemiş, "Ellerin yurdunda çiçek açarken bizim ile kar geliyor gardaşım. Bu hududu kimler çizmiş gönlüme? Dar geliyor dar geliyor gardaşım. Üç aylık bebekler tutuldu taşa, düşmanlar geriden eyler temaşa. Yaradan böylesin vermesin başa. Zor geliyor zor geliyor gardaşım'. Evet, zor geliyor."
"Bizim gönlümüzün sınırları gardaşlarımızın yaşadığı her yeri içine alacak kadar geniştir" diye konuşan Erdoğan, "Bölgemizde yaşananlar için "yaradan böylesin vermesin başa" diyoruz. Ah ah kendimizi onların yerine koyalım. Ne yapardık acaba? Eğer bizi topraklarına kabul etmeyecek birileri olmazsa ne yapardık? Öyle bir düşünelim ya. Öyleyse bizim bu vatandan başka vatanımız olmadığına göre, bize bu vatanı dar etmeye çalışanlara, kusura bakmasınlar bu vatanı dar ederiz. Bunu da böyle bilsinler" ifadelerini kullandı.
"YOLSUZLUK İÇİNDEKİ BİR HÜKÜMET BUNLARI YAPABİLİR Mİ?"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu ana kadar 8 milyar dolar harcadıklarını belirterek "Biz bunu hiç milletimize yansıttık mı? Rabbim bereketini veriyor ya. Bazıları yolsuzluk, şu, bu filan diyor. Bunlar ihanet içinde ya. Yolsuzluğun olduğu bir iktidar, bir hükümet bunları yapabilir mi, bu yatırımları yapabilir mi? Şu an dünyada ABD, İngiltere ve Türkiye dünyanın mazlumlarına el açan ilk üçteki ülke. Biz 2014'te 4.5 milyar dolar dünyadaki bu garibanlara, bu fakir fukaraya el uzatmış bir ülkeyiz. Türkiye bu. Ama ne yaparlarsa yapsınlar biz bunların çelmelerine filan takılmayacağız, yolumuza devam edeceğiz. 7 Haziran sonrasında Türkiye'nin içine girdiği siyasi belirsizlik ortamını, bölgedeki sorunları derinleştirmek için kullanmak isteyenler artık bu hesaplarını tavsiye ediyorum gözden geçirsin. Böyle olmayacak bu. Eğer bu vatanı seviyorsak, bu milleti seviyorsak, gelin el ele verelim, el ele verin ve şu ülkedeki sıkıntıları bir an önce hep birlikte aşalım."
"DÜNYAYA BİR ANTALYA BİLDİRİSİNİ AÇIKLAYACAĞIZ"
Türkiye'nin şu anda büyüme hızında dünyadaki ülkelerin bir çoğuna fark atacak konumda olduğunu vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi:
"Bak şimdi 15-16 Kasım tarihlerinde Antalya'da G-20 toplantısı yapacağız. Dünyanın devleri burada toplanacak. Dünya ekonomisinin yüzde 85'ini oluşturan ülkeler, burada bizim başkanlığımızda bir araya geleceğiz. Bu toplantıları bu kardeşiniz yönetecek ve onlarla gerek kapsayıcılık, "kucaklama kucaklama" diyoruz ya işte bütün ekonominin ne kadar kurumsal olarak olsun, hangi katmanları olursa olsun gencinden kadınına varıncaya kadar, engellisine varıncaya kadar, bütün bunları kapsayacak şekilde, bütün küçük, orta boy işletmelere varıncaya kadar hepsini kapsayacak şekilde bir anlayışla böyle bir adım atacağız. Ve yatırımlar noktasında, kamu özel yatırımları, dünyadaki gelişmemiş ülkeleri 2030'a kadar nasıl yatırımlar yapalım ki ve böyle ufak yatırımlar değil tabii ki 60-70 trilyon dolarlık hedefi yakalayalım, bunları tartışacağız, bunları konuşacağız. Ama bir de uygulamayı konuşacağız. Peki bunları nasıl uygulayacağız, nasıl yapacağız. Her ülke, kendi ülkesinde bunları nasıl başarmış, Türkiye olarak biz de nasıl başardık, nasıl başarıyoruz. Bunları orada gündeme getireceğiz. İnşallah sonuç bildirgesiyle de dünyaya bir Antalya bildirisini açıklayacağız. Bunlar ülkemiz için çok önemli gelişmeler, çok önemli adımlar. Biz göreve geldiğimizde 24. sıradaydık, şimdi 17. sırada bir ekonomi ve G-20 ülkeleri içindeyiz. Böyle bir konumdayız."
Suriye'nin geleceğini, Irak'ın geleceğini konuşacaklarını anlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Oradaki halkların geleceklerini konuşacağız. Özellikle Suriye ve Irak'la ilgili kendi tarihi, kültürel, etnik ve mezhebi gerçekleri çerçevesinde onlara nasıl karar aldırabiliriz, bunları konuşacağız. Bölgemiz huzura kavuşana, bölge insanı geleceklerine güvenle bakana kadar mücadelemizi de Türkiye olarak sürdüreceğiz. Önümüzdeki dönemin 13 yıl önce 3 Kasım 2002 tarihinden itibaren yaşadığımız demokrasi ve kalkınma hamlesini inşallah bir kez daha tazelediğimiz bir dönem olacağına inanıyorum."
"ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEM KONUŞMA DÖNEMİ DEĞİL, SONUÇ ALMA DÖNEMİDİR"
"Milletimiz müsterih olsun, hiç endişeye kapılmayın. Yarın bugünden daha iyi olacak" ifadesini kullanan Erdoğan, "Terör örgütüne karşı ülke içi ve dışında süren operasyonlar kararlı bir şekilde devam ediyor, kesmek yok, devam edeceğiz. Terör örgütü silahlarını bırakıp, toprağa betonlayarak gömene kadar, tüm elemanları teslim olmak veya ülke dışına çıkmak suretiyle tasfiye olana kadar bu mücadeleyi sürdüreceğiz. Aynı şekilde örgütün şehirlerdeki yapılanmaları tamamen çökertilene kadar, güvenlik kuvvetlerimizin operasyonları, adli ve idari takibatları devam edecek. Önümüzdeki dönem konuşma, tartışma dönemi değil, açık söylüyorum sonuç alma dönemidir" çağrısında bulundu.
"BU İŞE İLLA BİR İSİM ARANIYORSA ADI MİLLİ BİRLİK VE KARDEŞLİK SÜRECİDİR"
Erdoğan, "Bu işe illa bir isim aranıyorsa, bunun adının artık milli birlik ve kardeşlik süreci" olduğunu belirterek sözlerine şöyle devam etti: "Yani milli birliğimizden daha iyi bir şey olabilir mi? Kardeşlikten daha güzel bir şey olabilir mi? Milli birlik diyen varsa, kardeşlik diyen varsa hepimiz aynı çatı altında toplanmalıyız. Bunun başka çıkışı yok, bunu yapmamız lazım. Birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize yönelik bu tehdide karşı en küçük bir müsamaha yoktur, olmayacaktır. Kimse Türkiye'nin geçtiğimiz 13 yılda yaşadığı büyük dönüşümü görmezden gelemez, yok sayamaz. Artık devletin, vatandaşının inancına, kökenine, kültürüne, diline, düşüncesine, tüm farklılıklarına karşı saygılı olduğunu, bunun için gereken özgürlüğü ve imkanı onlara verdiğini kimse inkar edemez. Ret politikalarını biz kaldırdık, inkar politikalarını biz kaldırdık, asimilasyon politikalarını biz kaldırdık."
"BU KARDEŞİNİZ KÜRT VATANDAŞINA "KARDEŞİM" DEMİŞTİR"
Kürtlere kardeşim dediğini anlatan Erdoğan, şunları söyledi: "Bu kardeşiniz başbakan olana kadar, gelen başbakanların hiçbirisi bir Kürt vatandaşımıza "kardeşim" diyememiştir. Ama bu kardeşiniz, Kürt vatandaşına "kardeşim" demiştir" diye konuştu.
Güneydoğu illerini bazı yerlerde ilçelerine varıncaya kadar gezen bir başbakan olduğunu anlatan Erdoğan, şöyle konuştu: "Şimdi de Cumhurbaşkanı olarak aynı şekilde devam ediyorum, yine edeceğim. Niye? 780 bin kilometrekare sorumluluğumuzdadır da onun için, 78 milyon sorumluluğumuzdadır onun için. Bunu yapacağız. Burada da yapacağız, orada da yapacağız. Niye? Biz devlet millet kaynaşmasını istiyoruz. Devlet milletiyle kaynaşmazsa öyle mi çünkü biz geldiğimiz zaman devlet öndeydi insan arkadaydı. Biz ne dedik? Önce insan dedik, sonra devlet. İşte bütün bu gerçekler ortadayken, ilk geldiğimizde dolaşıyorum Anadolu'yu. Partimizi kuruyoruz. Ne istiyorsunuz dedim? Bütün kanaat önderleri Güneydoğu'da Doğu'da bana hep şunu söylediler, "Şu olağanüstü hali kaldırın, yeter" dediler. Ve partimizi kurduk, 16 ay sonra ilk seçim. Tek başımıza, yüzde 34,4 ama parlamentonun yüzde 63'ünü alarak iktidar olduk. Ben milletvekili değildim, Genel Başkanım ve Sayın Başbakan o zaman Abdullah Gül. Daha ilk ayda olağanüstü hali kaldırdık. Niye? Çünkü şunu diyorduk, biz ne aldatan olacağız, ne aldanan olacağız. Biz olağanüstü hali kaldırdık. Ondan sonra ardı ardına yeni talepler. Bu talepleri geldikçe hepsini yerine getirmeye gayret ettik hala da ediyoruz ve ediyoruz. At denize balık bilmezse halık bilir. Bizim anlayışımız bu."
"BÖLÜCÜ TERÖR ÖRGÜTÜ VE ONUN GÜDÜMÜNDEKİ PARTİ KÖTÜ SINAV VERİYOR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bütün bu gerçekler ortadayken, hala baskıyla, şiddetle, silahla, kanla, canla, hendekle bir mücadele yürütmeye çalışmanın bu ülkeye ve bu millete en büyük ihanet olduğunu söyleyerek, "Bu bakımdan bölücü terör örgütü ve onun güdümündeki parti geçtiğimiz yıldan beri çok kötü sınav vermektedir. Bunu açıkça söylemem lazım. Bizim Temmuz ayındaki Suruç saldırısından bu yana verdiğimiz 160 şehidimize ve kaybettiğimiz 185 vatandaşımıza, yaralanan yüzlerce güvenlik görevlimize ve vatandaşlarımıza karşı sorumluluğumuz var" dedi.