Gül: Türkiye kendini toparlamalı yoksa...
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İtalya Cumhurbaşkanı Giorgio Napolitano'nun davetlisi olarak bu ülkeye yaptığı devlet ziyaretinin ikinci gününde, kendisini izleyen gazetecilerin sorularını cevaplandırdı.Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "par
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İtalya Cumhurbaşkanı Giorgio Napolitano'nun davetlisi olarak bu ülkeye yaptığı devlet ziyaretinin ikinci gününde, kendisini izleyen gazetecilerin sorularını cevaplandırdı.
Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "paralel yapının Cumhurbaşkanı'nı da dinlediği" şeklindeki açıklamasının sorulması üzerine, "Bu konuları aşıp Türkiye'nin önündeki asıl gündeme bakmak lazım. Kurcalarsan her yerden konuşulacak şey çıkar" dedi.
Bir gazetecinin "askeri vesayet rejiminin geri dönmesi ihtimali"ne dair sorusuna ise şu cevabı verdi: "İnsanlar bazı şeylerden kurtulduktan sonra geriye dönmez, onların tuzağına düşmez. Ama kurunun yanında yaş da yanar deniyorsa, bunlarla tabii ki ilgilenip düzeltmek gerekir. Yolları vardır, sistemi bozmadan, karmaşa yaratmadan, sanki kurumlar tamamen yanlışın içindeymiş gibi göstermeden yapmak gerekir."
İşte Cumhurbaşkanı Gül'ün açıklamalarından satırbaşları;
"TÜRKİYE KENDİNİ TOPARLAMALI"
2014 ve 2015 önemli yıllar olacak. Türkiye uluslararası platformlarda birçok zorlukla karşı karşıya kalacak. Üç-dört sene önce parlak ışığında çok da dostu olan bir ülke olarak bunları aşabilecek bir ülke olabilirdik diye düşünüyorduk. Şimdi tabii dünya konjonktürü, bizim konjonktürümüz falan, içeride bir sürü başka şeyle uğraşırken bu işler de sıkıntıları biraz çoğaltacak doğrusu. Hükümetimizin bazı çalışmaları var. Esas olan Türkiye'nin bugünkü tartışma konularından çıkması, toparlanması. Tekrar Türkiye ile dost olmanın değerini herkese hatırlatacak şeyleri çoğaltmak lazım.
TSK'nın IŞİD konvoyunu bombalamasına atfen artan güvenlik risklerine dair bir soruya cevap;
Suriye'nin nasıl, ne zaman düzlüğe çıkacağı konusunda çok iyimser olmak için bir neden yok önümüzde. Cenevre'den yaptırım gücü olan bir geçiş hükümeti çıksaydı, bu gelecek açısından ümit verici olabilirdi ama olmadı. İkinci nokta, ortaya çıkan ortamın Türkiye açısından yarattığı tehdit ve tehlikeler. Belirsizlik ortamı içinde çok gruplar çıktı ortaya. Orada sadece rejimle muhaliflerin çatışmaları değil, muhaliflerin arasındaki çatışmalar da var. Hedef yok. Hedefsiz... Bunlar eğer 900 kilometrelik sınırın ötesinde değil sınırınızda oluyorsa bunun nereye uzanacağını bilemezsiniz. Bu ortamlar aşırılığı, radikalizmi körükler ve yaratır.
"NEREYE VARACAĞI BİLİNMEZ"
Neticede böyle bir ortamda, vatanı milleti kurtaracağız diye savaşa giden, gün bugündür diye yola çıkan insanlar sonunda öyle bir çılgınlık içine giriyorlar ki işte Afganistan'da gördük. Bunların nereye varacağı bilinmez.
"O ZAMAN EN BÜYÜK TEHDİT PKK TERÖRÜYDÜ"
Bu nedenle bizim 4-5 yıl önceki tehdit algılamamızla bugünkü tehdit algılamamız arasında çok büyük fark var. O zaman bizim için en büyük tehdit PKK terörüyle mücadeleydi. Bugün baktığımızda bu ortam içinde kaç tane grup görüyoruz. Bugün hepimizin çok daha dikkatli olması gerekiyor. Güney sınırımızın daha zor olduğunu söylemek istiyorum. TSK da bugün ben karışmayayım derse belki yarın gücünüzün yetmeyeceği bir güç çıkacak karşınıza. Onun için bu konuları hep profesyonel uzmanlarımıza bırakmak gerekir onların da hiçbiri kendi başına iş yapamaz tabii onların da hep sorumlu olduğu, siyasi istikameti alması gereken makamlar var.