HDP isimlerin müzakere edilmesini istiyor
HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, "Başbakan Davutoğlu'nun isimleri kendi belirleme hakkı yasal olarak vardır ama şuan yasal tanımları ve çerçeveyi aşmış çok daha özel politik bir durumla karşı karşıyayız. Bu isimler demokratik usul gereği bizimle konu
HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, "Başbakan Davutoğlu'nun isimleri kendi belirleme hakkı yasal olarak vardır ama şuan yasal tanımları ve çerçeveyi aşmış çok daha özel politik bir durumla karşı karşıyayız. Bu isimler demokratik usul gereği bizimle konuşulmalı, bizimle karşılıklı müzakere edilmeli" dedi.
HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, HDP Genel Merkezi'nde gerçekleştirilen İl Eş Başkanları toplantısı öncesi basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
DIŞLAYICI, ÖTEKİLEŞTİRİCİ ÇABA VE YAKLAŞIMLAR HDP'YE DÖNÜK OLARAK SÜRDÜRÜLÜYOR
Yüksekdağ, "Sayın Davutoğlu, siyasi partilerle temasa geçeceğini söyledi. Bu güne kadar Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından size ulaşılan bir iletişim var mı?" sorusuna şöyle karşılık verdi: "Henüz bize Başbakan cephesinden bir temas yok. Dün aslında yaşanan gelişmeler hükümeti kurma konusunda Başbakan Davutoğlu'nun yaptığı açıklamalar aslında partimize yönelik dışlayıcı çabaların sürdüğünü gösteriyordu. O nedenle bize dönük herhangi bir haber, çağrı gelmediği gibi bu süreç içerisinde aslında HDP'yi seçim hükümetinin dışında tutmaya dönük çaba, söylem değişik çevreler tarafından sürdürülüyor. Bu süreç içerisinde ben inanıyorum ki aslında TBMM'deki bütün partilerin bu sorumluluğu ve aynı zamanda bu hakkı üstlenmesi ve sahip çıkması gerekir."
Türkiye'nin şuan dayatılmış bir seçimle karşı karşıya olduğunu anlatan Yüksekdağ, şöyle konuştu: "Bu seçimlere gitmeyi Türkiye halkları istemedi. Siyasetin AKP dışındaki kurumları istemedi ama geride bıraktığımız dönemde bu seçimler bize dayatıldı. Bu dayatılmış süreçte halkın inisiyatifinin, iradesinin ve seçme özgürlüğünün korunabilmesi için bu geçici seçim hükümeti içerisinde yer almak bir sorumluluktur. Bunun yanı sıra bizim de HDP cephesinden hak olarak gördüğümüz bir yaklaşımdır. Dışlayıcı, ötekileştirici çaba ve yaklaşımlar HDP'ye dönük olarak sürdürülüyor. Bunu kabul etmemiz mümkün değildir. Ben o nedenle bütün dışlama çabalarına rağmen bizim seçim hükümetinde yer alma tavrımızın Türkiye'yi krize boğan siyasete karşı bir çözüm duruşu olacağına inanıyorum. HDP, 7 Haziran seçimlerinden sonraki sürecin tamamında kriz yöneten değil çözüm üretme gayreti içerisinde olan bir pozisyon sergiledi."
Yüksekdağ, "Merkez Yürütme Kurulundan siz kendi partinizden bakan isimleri belirlediniz mi?" sorusunu şöyle yanıtladı:
"Merkez Yürütme Kurulunda yaptığımız çalışmaların esası her bir arkadaşımızın bu görevi üstlenebileceği şeklinde oldu. Herhangi bir isim tartışması yürütmedik. Özel bir isim tartışması yürütmedik. Bundan sonra ki günlerde duruma ve gelişmelere bağlı olarak isim tartışması yapabiliriz.
Aslında olması gereken kabinenin yarısının kadınlardan oluşturulmasıdır. Biz bunu parti seçim listemizde ve parti iç yapımızda bir model olarak uyguluyoruz. Kadınların ve kadın iradesinin bu süreçte merkezi siyaseti temsiliyet düzeyinde en iyi şekilde yansıtılması toplumdaki kutuplaşma, gerilim, kaos gibi daha çok erkek siyaseti zihniyetinin ürünü olan yaklaşımların dengelenmesi ve ortadan kaldırılması bakımından önemli bir rol oynayacaktır. Biz o nedenle kabinenin genelde yarısının kadınlardan oluşturulmasını önemli bulduk. Bizim önereceğimiz isimler içerisinde elbette kadınların olması özellikle gözeteceğimiz bir nokta olacak."
"DOĞRUDAN VEYA DOLAYLI OLARAK İSİMLERE GÖTÜRÜLMÜŞ TEKLİF YOKTUR"
Şuana kadar resmi olarak gelmiş bir talep ve isteğin olmadığını kaydeden Yüksekdağ, şunları söyledi: "Ben istiyorum ki önümüzdeki günlerde isimler ve seçim hükümetini kurma süreci hızlansın ve netleşsin. Artık biz bu duyumlar üzerinden yapılan tartışmalardan da çıkmış olalım. Bizim somut olarak, doğrudan veya dolaylı olarak isimlere götürülmüş teklif yoktur. Geçici seçim hükümeti icra özelliği olmayan bir hükümet olmayabilir. Anayasal zorunluluğun getirdiği doğurduğu bir sorumluluk gereği bu hükümet kuruluyor olabilir. Ama Türkiye'nin içerisinde bulunduğu siyasi kriz ve kaos hesaba katıldığında siyasi usulün, demokratik teamüllerin bu dönemde etkili bir şekilde devreye konulması çok kritiktir. Başbakan Davutoğlu'nun isimleri kendi belirleme hakkı yasal olarak vardır ama şuan yasal tanımları ve çerçeveyi aşmış çok daha özel politik bir durumla karşı karşıyayız. Bu isimler demokratik usul gereği bizimle konuşulmalı, bizimle karşılıklı müzakere edilmeli, partimizin katılımına açık olmalıdır."
Siyasi nezakete dayanan bir diyalog çerçevesinde bu isimlerin belirlenmesi gerektiğini anlatan Yüksekdağ, sözlerine şöyle devam etti:
"Siyasetin içindeki bu kutuplaşma, gerilim ve sancı biraz daha yumuşasın, Türkiye'nin nabzı biraz daha yavaşlasın. Biz o nedenle bizimle görüşmeler yapılmalı, hükümet cephesinden ben belirledim şu isimler oldu yaklaşımının çok doğru olmadığını ifade ettim. Siyasi ortamı yumuşatma ihtiyacına binaen Sayın Davutoğlu'dan bizim beklentimiz elbette karşılıklı görüş alışverişi ve karşılıklı siyasi saygı çerçevesinde bu sürecin geliştirilebilmesidir. Eğer bu süreç böyle geliştirilirse bütün Türkiye açısından siyasetteki bu gerilimin aşılması açısından bir kapı açar. Bu bizim seçim hükümetin de yer almak konusunda bir dayatmamız ve olmazsa olmazımız değildir. Biz seçim hükümetinde yer alma tutumunu en baştan beri sürdürdüğümüz sorumluluk alma, elini taşın altına koyma, görev üstlenme çerçevesinde ortaya koyuyoruz. Bizim seçim hükümetinde yer almamızın en temel gerekçesi budur. Bu süreç içerisinde elimizi taşın altına koymamız gerekir. Biz AKP ve diğer partilerle koalisyon yapmıyoruz. Biz bütün Türkiye halklarına karşı bir sorumluluğu yerine getiriyoruz. 1 Kasım seçimlerine bütün yurttaşlarımızın huzurlu ve güvenli bir şekilde gitmesini sağlamak bizim bütün Türkiye halkına verdiğimiz sözdür. Seçimlerin güvenli ve sağlıklı olarak yapılabilmesi için geçici hükümette yer alma sorumluluğu üstlenmiş bulunmaktayız."
KENDİMİZİ ANA MUHALEFETLE SINIRLAMAK İSTEMİYORUZ
Bir basın mensubunun, "Eş Başkanlara görev verilse tavrınız ne olur?" sorusunu ise Yüksekdağ, şöyle değerlendirdi:
"Eş Başkanlar bizim yaptığımız tartışmalarda değerlendirme dışıdır. Eş Genel Başkanlarımızın dışındaki Meclis grubunun tamamı bakımından geçerlidir seçim hükümetinde yer alma görevi. Bu güne kadar parti kurullarında yaptığımız tartışmanın sonucu budur. Bu bir hükümet değil her şeyden önce. Bilinen anlamda bir hükümet değil. Bu bir koalisyon değil. O nedenle Eş Başkanların böyle bir seçim hükümetinde kabilede görev almasının mahsurları vardır."
Artık bir seçim kampanyasına başladıklarını anlatan Yüksekdağ, sözlerini şöyle tamamladı: "Eş Genel Başkanlar olarak seçim kampanyamızın başında olacağız. Partimizi 1 Kasım seçimlerine taşıyacak ve yüksek bir başarıyla çıkmasını sağlayacak kampanyanın birinci derecede sorumluları olacağız. Yüzde 20 bandını zorlayan, Türkiye'de bir durum değişikliğine yol açabilecek bir oy oranına ulaşmayı hedefliyoruz. Kendimizi ana muhalefetle sınırlamak istemiyoruz. Bugün kendimizi sadece bir ana muhalefet olma pozisyonuyla sınırlamıyoruz. Türkiye'de yönetimin ve yönetim yapısının demokratik bir şekilde değiştirilebilmesi için seçimlerden, sandıklardan demokratik bir iradenin de çıkması gerekiyor. Tarihsel bir ihtiyaç hasebiyle seçimlerden yönetime aday olacak bir oy oranıyla çıkması gerekir. Türkiye'nin artık geldiği eşik budur."