Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, TOBB Genel Kurulu'ndaki konuşmasında şu mesajları verdi:

Ekonomideki kazanımları koruyacaksak demokrasiye sahip çıkacağız. Ekonomiyi daha da büyütmek istiyorsak, demokratik standartları yükselteceğiz.

Elde ettiğimiz kazanımları korumak istiyorsak demokrasinin üstüne büyük bir hassasiyetle eğileceğiz.

TOBB, demokratik hassasiyet konusunda 10.5 yıl boyunca üzerine düşeni gerçekleştirdi.

Herkes bizi sevmek zorunda değil. Herkes paritimizi, politikalarımızı, tavrımızı sevmek, onaylamak zorunda değil. Böyle bir şey olamaz. Biz 76 milyonun tamamının hükümetiyiz. Seven sevmeyen fark etmez her zaman söylüyorum biz bu millete efendi olmaya değil, bu millete hizmetkar olmaya geldik. Bizler 76 milyonun tamamının memnun olacağı politikalar sergilemekle kendinizi mesul görüyoruz. Ama yüzde yüzü memnun etmek mümkün değil. Ama biz o niyetle yola çıktık. Bizi beğenmeyenler elbette olacaktır. Ama demokrasilerde seçim ve sandık elbette bunun için var.

Sandık kazananı belirlemekten çok kaybedeni belirler. Kazanan zaten milletin tamamıdır. Asıl ders çıkarması gereken kaybolan olmalıdır. Kaybeden milletin teveccühünü neden görmediğini ölçüp biçmelidir. Sandıkta kazandım her şeyi yaparım, biz buna da karşıyız. Ben sandıktan çıkamıyorum diyerek başka yollara tevessül etmek demokrasi dışıdır. Çoğunluğun azınlığa hükmetmesine şüphesiz karşıyız. Türkiye'de on yıllar boyunca yaşandığı gibi azınlığın da çoğunluğun üzerinde baskı kurmasına hep birlikte karşı durmak zorundayız.

Elbette meydanlar, STK'lar, medya, üniversiteler olmazsa olmazdır. Ama tek başına medyanın, sermayenin, sadece meydanların, STK'ların sesleri Türkiye'ye hükmedebilir mi? Sesi çok çıkanın ülkenin kaderini tayin ettiği bir ortamda milletin hakkını hukukunu nereye koyacaksınız. Türkiye'de sadece sandıkta müdahale edilir. Bunun dışında her müdahale gayri meşrudur.

Meydanları işgal ederek, sokakları terörize ederek demokratik hak dile getirilemez. Bu demokrasiye sadece zarar verir. Bu milletimize de, ülkemize de kaybettirir.