Kandil'den mesaj var!
Hatip Dicle ve KCK sanıklarının mahkeme tarafından önünün kesilmesinden sonra hem siyasi mecrada hem de sokaklarda çıkan şiddetin ardından Milliyet gazetesi yazarı Hasan Cemal, nabız yoklamak için Kandil'in yolunu tuttu. Daha önce 2009 yılında Kandil dağ
Hatip Dicle ve KCK sanıklarının mahkeme tarafından önünün kesilmesinden sonra hem siyasi mecrada hem de sokaklarda çıkan şiddetin ardından Milliyet gazetesi yazarı Hasan Cemal, nabız yoklamak için Kandil'in yolunu tuttu.
Daha önce 2009 yılında Kandil dağı eteklerine çıkan ve PKK'nın Kandil'deki lideri Murat Karayılan'la görüşen Hasan Cemal, bu kez yine Karayılan'ı dinledi. 'Barış ve açılım' çağrısı yapan Karayılan, 'Biz bölücü değiliz' dedi.
Abdullah Öcalan'ın barış için devlete üç protokol verdiğini belirten Karayılan, "Bu protokoller barış için ikinci açılım niteliğindedir, şiddetin tümden devre dışı bırakılmasını öngörüyor" diyerek hükümeti göreve çağırdı.
ÖCALAN'DAN DEVLETE ÜÇ PROTOKOL
Öcalan'la devletin İmralı görüşmelerine değinen Murat Karayılan, Öcalan'ın üç protokolünü de şöyle sıralıyor: "Önder Apo devlete bir ay önce üç ayrı kısa, öz protokol sundu. Bunlar, çözüm protokolları...
Birinci protokol:
'Türkiye'de Kürt sorununda demokratik çözümün ilkeleri' başlığını taşıyor. Yani demokratik yeni anayasa konusu...
İkinci protokol:
Türkiye'de devlet ve toplum ilişkilerinde adil bir barışa ilişkin ilkeleri konu alıyor.
Üçüncü protokol:
Demokratik ve adil barış için acil eylem planı...
Her protokol ikişer sayfadan oluşuyor, çok yoğun metinler. Apo'yla bir ay önce görüşen devlet heyeti bu protokolları reddetmiyor. 'Tartışılabilecek bir belgedir' diyorlar ve devlet ve hükümetle bunu tartışacaklarını belirtiyorlar. Biz buna cevap bekliyoruz. 14 Haziran İmralı görüşmesinde Apo bunun cevabını bekledi. Ama net ve somut bir cevap gelmedi."
2011 ÇÖZÜM YILI OLMALI YOKSA...
"2011 çözüm yılı olmalı" diyen terör örgütü PKK'nın Kandil sorumlusu Karayılan, çözüm olmadığı takdirde şiddetin de devam edeceği uyarısında bulundu ve şu noktalara dikkat çekti;
1- "Biz artık sorunu şiddetle çözmek istemiyoruz. Silahı devre dışı bırakmak istiyoruz."
2- "Bölücü değiliz. Türkiye'yi bölmek istemiyoruz."
3- "Çok kritik bir kavşaktayız. TBMM şu sıralar tatile girmeden önce milletvekili krizi ve yeni anayasa konusunda olumlu bir tavır belirlerse, barış sürecini derinleştirir, kalıcı kılar."
4- "Başkan Apo, bundan bir ay önce İmralı'da devlete üç protokol verdi. 'Birinci açılım 2009'da sonuçsuz kalmıştı; bu protokollar ikinci demokratik açılım niteliği mi taşıyor?' diye soruyorsanız evet derim."
5- "Başkan Apo'nun bu üç protokolünün öngördüğü yol haritası, Kürt sorununda yeni bir açılımdır. Demokratik anayasal çözüm sürecinin başlatılması ve şiddetin tümden devre dışı bırakılması... Yani barış açısından çok önemli bir açılım..."
ÖZERK KÜRDİSTAN DEMİYORUZ
Sözü 12 Haziran genel seçiminden çıkan sonuca getiriyor Hasan Cemal, Karayılan seçim sonrası değerlendirmesini şöyle ifade ediyor;
"Seçim sonuçları çok önemli. Türkiye'nin barış ve demokrasi açılımını gerçekleştirmesi için önümüzde bir fırsat penceresi açmış durumda. Bu açıdan, Emek Özgürlük Demokrasi blokunun 36 milletvekili çok önemli bir gelişmedir, bir başarıdır. Kürt halkı demokratik Türkiye ve demokratik özerklik için oy verdi, bir 'proje'ye oy verdi Kürtler... Bakın 'özerk Kürdistan' deyimini kullanmıyoruz ya da çok seyrek kullanıyoruz."
Konuyu Karayılan şöyle açıyor:
"Demokratik özerklik bütün Türkiye için geçerli. Bu özerklik tüm Türkiye'yi kapsadıkça, Türkiye daha çok demokratikleşecek. Çünkü yerinden yönetimin güçlenmesi ile demokrasi ete kemiğe bürünür. Tek merkezcilik gevşer, zayıflar"
KARAYILAN'DAN ERDOĞAN'A ÇAĞRI
Ak Parti'nin seçim başarısını teslim ediyor Karayılan. Erdoğan'a çağrısı özetle şöyle:
"AKP, Türkiye toplumundan yüzde 50 oy aldı, teveccüh gördü. Toplum AKP'ye Türkiye'nin sorunlarını çöz diye büyük sorumluluk yükledi. Şimdi siyasal irade gerekiyor Kürt sorununu çözmek için. Yüzde 50 oy almış olan bir parti, bir lider bu siyasi iradeyi göstermeli."
Erdoğan'a çağrısını şöyle sürdürüyor:
"Bizim 12 Haziran sonrasıyla ilgili olarak, barış konusunda beklentilerimiz vardır. Ama Hatip Dicle'nin milletvekilliğinin düşürülmesi derken, KCK tutuklusu milletvekilleri derken yaşanan gelişmeler, barışa ilişkin bu beklentilerimize büyük, ağır darbe vurdu. Kürt sorununun çözümü noktasında kritik bir kavşağa gelinmişken, biz barış beklerken, Bekir Bozdağ'ın (Ak Parti Meclis Grup Başkan vekili) açıklaması geldi. Dicle'ninkiyle Erdoğan'ın 2002 durumu arasında benzerlik yoktur diye... Biz bunu şöyle anladık: Kürt siyasetini hizaya getirmek, burnunu sürtmek...
2009 yılı Mart ayında BDP'nin yerel seçim başarısının arkasından da KCK operasyonları, tutuklama dalgaları için düğmeye basılmıştı. Şimdi de bu... Biz blok milletvekillerinin Meclisi boykot kararını destekliyoruz. Somut bir adım atılmalı Mecliste ve Hatip Dicle'yle KCK tutuklularının durumu düzeltilmeli... Bundan önce Meclis boykotu sürsün."
Başbakan Erdoğan
ÇÖZERSE TARİHE GEÇER
Karayılan, Erdoğan'a şöyle sesleniyor:
"Şimdi toplumsal barışın kapısını açmak Başbakan Erdoğan'ın elindedir. Hem milletvekili krizini çözmek, hem Kürt sorununda köklü bir çözümün kapısını açmak Ak Parti liderinin elindedir. Bugün böyle bir tarihsel liderliğe ihtiyacı var Türkiye'nin. Bunu gerçekleştiren lider, tarihe geçer."