Karamollaoğlu'ndan Trabzon sözleri
Saadet Partisi Cumhurbaşkanı Adayı Karamollaoğlu, Bursa’da vatandaşlarla buluştu.
Saadet Partisi Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Prof. Dr. Temel Karamollaoğlu, Bursa’da vatandaşlarla buluştu. Bursa Atatürk Stadyumu meydanında Bursalılarla buluşan Karamollaoğlu, konuşmasının başında beyaz güvercin uçurdu.
Kadir Gecesi’nin İslam alemine hayırlar getirmesini temenni ederek sözlerine başlayan Karamollaoğlu, “Bursa benim de şahsen kendi memleketim gibi. Bursa’mız ülkemizin en hızlı gelişen, süratle sanayileşen, tarımda da önemli yeri olan ilimiz. Ancak şehirleşmede son zamanlardaki yükselen binalar biraz bendenizi sükutu hayale uğrattı. Şehirler sadece beton yığınından ibaret olmamalı. Son 15 yıldır özellikle şehircilik anlayışında ciddi bir değişiklik ile karşı karşıya kaldık. Sanki binaların yüksekliği arttıkça daha sağlıklı, modern bir kent haline gelindiği yanlışı doğdu. Şehirler rant kavgalarının yapıldığı mekanlar halinde dönüştü. Şehirlerdeki yapıya bozdular. Biz buna kökten itiraz ediyoruz. Siyasi hayatımda ben de belediye başkanlığı yaptım. Ne kadar önemli olduğunu biliyorum. Halkın derdiyle dertlenmeden, problemlerine çözüm bulmak mümkün değil. Sayın Cumhurbaşkanı bile İstanbul’a söz gelimi kendisini de dahil ederek ‘ihanet ettik’ dedi. Sahilde 30-35 katlı binalar yükseliyor. Trabzon’da, burada aynı manzaralar var. Ulaşım bir problem haline geliyor. Bursa bir baştan bir başa ikiye bölünmüş gibi. Ortadan raylı sistem geçiyor" dedi.
"Seçimden sonra kim iktidara gelirse gelsin tahmin edilemeyecek kadar büyük problemle karşı karşıya kalacak"
"Bir oy ile ne değişir gibi havaya kapılırsanız, bu sayı arttığında beklediğiniz neticenin dışında bir netice doğar" diyen Karamollaoğlu, “Belki de ilk defa bu kadar sorunlar yumağıyla karşı karşıyayken seçime gidiyoruz. Doğru bir karar verilmez, politikalarda değişiklik yapılmazsa bunun zararını herkes öder. Bu hükümet erken seçimi gündeme getirerek bu güne kadarki tavırlarının tersine karar aldı. YSK seçim takvimini hazırlarken zorlandı. İki ayın içine bir seçim sığdırılacak. Bir türlü sıkıntıları göze alarak oluyor bu seçim. Seçimden sonra kim iktidara gelirse gelsin tahmin edilemeyecek kadar büyük problemle karşı karşıya kalacak. Adaletin ülkemizde tam olarak yer etmediğini düşünüyorsak değişime gitmek mecburiyetindeyiz. Bu değişimin de isabetli yapılması gerekiyor. Geçim sıkıntısını daha fazla hisseder hale geldiysek değişime ihtiyacımız olduğu kesin. Partizanlığın arttığına şahit oluyorsak mutlaka değişime ihtiyacımız var demektir” diye konuştu.
"Türkiye’ye yapılacak en büyük kötülük kutuplaşmayı derinleştirmektir"
Türkiye’nin hızla kutuplara ayrıldığını dile getiren Temel Karamollaoğlu, “Farklı düşüncelerimiz olabilir ama bu birbirimizin düşmanı olmamızı gerektirmez. Olsa olsa biz buna rakip diyebiliriz. Sporda bir yarış yapıldığında bu rakipler arasında olur, hasımlar arasında olmaz. Bugün geldiğimiz nokta böyle değil. Bunun bir numaralı sorumlusu AK Parti idaresinin kendisidir. Kutuplaşmadan medet umuyor. Kendi icraatlarıyla toplumdan oy toplayamayacağını görüyor. Türkiye’ye yapılacak en büyük kötülük kutuplaşmayı derinleştirmektir. Bu seçimlerde omuzlarımıza cumhurbaşkanlığı hükümlülüğü bindirilirse herkesle kucaklaşmaya hazırız. Bu kucaklaşmada hükümetin içindeki ekonomiyi bilen bu düzenden rahatsız olan, dış politikada bu gidişatın isabetli olmadığını düşünen ama bunu dile getirdiğinde dışlananlar var. Bu isimler sandığa gittiğinde 'Saadet' diyecekler. Hükümet problemleri çözmekten aciz. Kimseyi dinlemiyor. En ufacık bir ikaz, tehdit sanki husumetmiş bir algılanıyor. Bu hükümete geri dönmeyecek çok büyük bir kitle var. Onun için yönetim ve sistem değişecek” dedi.
“Partimiz mecliste en güçlü parti olarak temsil edilecek”
"İnanıyorum ki bu seçim neticesinde partimiz mecliste en güçlü parti olarak temsil edilecek" diyen Karamollaoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bunu şu anda görüyorum. Neden bu kadar kesin konuşuyorum; seçimlerden önce 1 buçuk seneye yaklaştı, görev benim omuzlarıma yüklendi. Türkiye nasıl bir ortamda? Bu problemleri neden yaşıyoruz? Bu konularla ilgili konferanslara başladık. Bizim dışımızda bulunan kesimler bize kulak vermeye ve ‘Ne kadar güzel şeyler söylüyorsunuz, bu güne kadar neredeydiniz?’ demeye başladılar. Biz de, ‘Biz Türkiye’deydik siz bize kulak vermiyordunuz’ dedik. Türkiye’de şimdi bir baskı havası var. Özellikle memur, esnaf, devlette bir yerde işçi olarak çalışanlar kanaatlerini belirtmekte korkuyorlar. Esnafın tepelerine müfettişler geliyor, seslerini çıkaramıyorlar.”