Kılıçdaroğlu: "Muhtarlık kurumunun güçlendirilmesi lazım"
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, en yaygın örgütün muhtarlık örgütü olduğunu belirterek, "Muhtarlığı demokrasinin temel taşı olarak görüyoruz. Muhtarlık kurumunun mutlaka güçlendirilmesi ve yasalaştırılması lazım." dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Yenikapı Etkinlik Alanı Avrasya Gösteri ve Sanat Merkezi'nde düzenlenen "Sosyal Adalet ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği" konulu toplantıda kadın muhtarlarla bir araya geldi.
Kadın muhtarların sayısının artması gerektiğini aktaran Kılıçdaroğlu, kadın siyasette ne kadar ağırlıklı olursa siyasetin dilinin de o kadar güzelleşeceğini ifade ederek, kadının siyasette güçlü olmasının demokrasinin önemli bir ilkesi olduğunu vurguladı.
Bitlis, Sinop, Muş ve Şanlıurfa'da kadın muhtar olmadığını söyleyen Kılıçdaroğlu, bu illeryaşayan vatandaşlara "Önümüzdeki seçimlerde mutlaka en az bir kadın muhtar seçiniz. Böylece Türkiye'nin 81 ilinde de kadın muhtar olsun." diye seslendi.
Kılıçdaroğlu, Anadolu'da ilk olarak muhtarlık seçiminin yapıldığını, bu nedenle muhtarları demokrasinin ana ögesi, temel taşı olarak gördüklerini dile getirdi.
Muhtarlık konusunda hedef koyan tek partinin CHP olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Tam 82 değişik kanunda 354 madde muhtarlarla ilgilidir, muhtar sözü geçer. 82 kanunu ne siz ne de hukukçular bilir. Sizin bir kanununuz yok. Milletvekillerinin, belediye başkanlarının, cumhurbaşkanının, bakanlıkların, her şeyin var. Madem bütün Anadolu coğrafyasına yayılmışız, her köy ve mahallede muhtarlarımız var. Bütüncül bir kanun olmalı. O kanunu ele aldığınızda muhtarların görevleri olacak, diğer kanunlarla ilgili bağlantılarınız, hepsi orada görülecek. Sizin bir temel kanununuz olacak. Muhtarlık kanununda birleşik oy pusulasının olması lazım. Dolayısıyla sadece sizin görev, yetki ve sorumluluğunu belirleyen bir bağımsız yasanız olmalı. Yasayla size bir büro görevlisi tahsis edilmelidir. Ücretinin de genel bütçeden karşılanması lazım. Çünkü siz seçimle geldiniz, sıradan bir atamayla gelmediniz. Sizin niye bütçeniz yok? Emlak vergisinin en azından çok küçük bir rakamı muhtara bütçe olarak tahsis edilebilir."
Yatağa aç giren bir çocuğun karnını doyurmanın muhtarın görevi olması gerektiğini, bunun için de bütçenin gerekli olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, bütçenin denetlenmesinin, yasaya uygun harcanmasının ve yapılan harcamanın saydam şekilde mahalle halkına duyurulmasının gerektiğini söyledi.
Mahalledeki zengini ve fakiri en iyi muhtarın bileceğini, bu yüzden sosyal yardımların muhtarlar aracılığıyla dağıtılmasının önemine işaret eden Kılıçdaroğlu, muhtarı devre dışı bırakarak sosyal yardım yapmanın siyasi olduğunu dile getirdi.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, mahalleyle ilgili kararların alınacağı belediye meclisi toplantılarına muhtarların da davet edilmesinin önemini vurgulayarak, "Belediye Kanunu'nun 75. maddesinde 'Belediyeler belediye meclisi kararıyla kamu kuruluşlarıyla ortak proje geliştirebilirler.' diyor ama bu kanunda muhtarlık kamu kuruluşu sayılamıyor. Dolayısıyla muhtarlıklarla belediyelerin ortak proje geliştirmesi, bu kanuna göre mümkün değil. Mahalleyle ilgili projeyi belediyeyle iş birliğinde muhtar gerçekleştiremiyorsa ve yasa engelse buna muhtarlık kanununda 'dur' dememiz lazım. Muhtar geliştirdiği bir sosyal projeyi belediye başkanıyla hayata geçirebilmelidir." diye konuştu.
"Muhtarlığı demokrasinin temel taşı olarak görüyoruz"
Türkiye Muhtarlar Birliği'nin kurulması gerektiğine işaret eden Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Muhtarların sesini, sizin seçtiğiniz bir başka muhtar bütün ayrıntılarıyla topluma aktarabilmeli. En yaygın örgüt muhtarlık örgütü. Bütün köylerde, mahallelerde varsınız. Güç birliği yaparsanız bunların hepsi yasalaşır, güç birliği yapmazsanız hepiniz kaybedersiniz. Güçlü olmak istiyorsanız bunları savunan iradeye kesinlikle destek vereceksiniz. Vermek zorundasınız. Neden? Muhtarlığı demokrasinin temel taşı olarak görüyoruz. Muhtarlık ne kadar güçlü olursa memlekette demokrasi de o kadar güçlü olur. O zaman muhtarlık kurumunun mutlaka güçlendirilmesi ve yasalaştırılması lazım. Özel bir düzenleme olmalı."
Sosyal adalet ve cinsiyet eşitliğine değinen Kılıçdaroğlu, bir toplumda huzuru sağlamanın yolunun sosyal devletten geçtiğini, eğer bir toplumda huzursuzluk ve işsizlik varsa orada sosyal devletin olmadığını belirtti.
Kılıçdaroğlu, sosyal devletin yoksulu korumak ve ihtiyaç sahiplerine yardım etmek için var olduğunu dile getirerek, "Devlet vergiyi bu nedenle alır. Vergiyi sosyal devlet ve yatırım için alır. Bunların da belli programları vardır. Nereye ne yapılacağını önceden planlar. Bütün dünya böyle yapar. Biz bunu kaybettik, biz de planlama yok." diye konuştu.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Türkiye'de kişi başına aylık geliri 673 liranın altında olan 8 milyon 647 bin 283 kişi olduğunu söyleyerek, 2 bin liranın altında emekli aylığı alan 6 milyon 850 bin 513 kişi olduğunu anlattı.
Neredeyse her evde bir işsiz olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, "Yasadığımız tablo 21. yüzyılın Türkiye'sinin hak ettiği bir tablo değil. Bu tabloyu da vicdanınızın bir kenarına koyun." şeklinde konuştu.
'Bunlar bizim çocuklarımız'
İşsizliğin en temel sorun olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, çalışma çağına gelen herkesin alın teri dökme hakkı, mecburiyeti olduğunu aktardı.
Kemal Kılıçdaroğlu, Kanal İstanbul tartışmalarına değinerek, "Hangi parayla yapacaksın? Aç çocuğun karnını doyurdun mu? İşsize iş buldun mu? Paran varsa bunları versene, fabrika kursana, çiftçiye desteği versene. Çiftçi üretsin." diye konuştu.
İstanbul Üniversitesindeki yemekhane düzenlemesine de değinen Kılıçdaroğlu, "Bunlar bizim çocuklarımız. O anne baba çocuğunu üniversiteye göndermek için neler yapmadı ki? Bu çocukların sabah kahvaltısını kestiler. Yemeklerini kesiyorlar. Ya bunlar bu memleketin çocukları kardeşim. Yani tasarruf yapa yapa üniversite öğrencisinin yemeğine, kahvaltısına mı sıra geldi? Tasarruf yapacaksan yap, sarayında yap tasarrufu kardeşim. Üniversite öğrencisinin tasarrufu mu olur?" ifadelerini kullandı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ekonomi politikalarını eleştirerek, şunları kaydetti:
"21. yüzyılın Türkiye'si Londra'daki bir avuç tefeciye teslim edilmemeli ekonomik olarak. Diyeceksiniz ki 'Nasıl teslim edildi?' 2019'un 11. ayına kadar toplam 17 yılda, Londra'daki bir avuç tefeciye Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ödediği faizi vereceğim size. 163 milyar 691 milyon. Ne diyorlardı? '50 milyon dolar para bulamadık, tank-palet fabrikasını Katarlılara verdik.' Tefeciye gelince 163 milyar dolar. Saniyede ödediğimiz faiz ne kadar biliyor musunuz? Saniyede ödediğimiz faiz 585 dolar. Niye bu kadar faiz ödüyoruz?"
İstanbul'da yaşayıp denizi görmeyen, Boğaz'ın ne olduğunu bilmeyen çocuklar olduğunu, o açıdan İstanbul'un üzerine özel olarak titrediklerini belirten Kılıçdaroğlu, İstanbul'da bir Suriyeli gerçeği olduğunu ifade ederek, "Suriyeli gettoları oluşmuş vaziyette. Şu soruyu kendi vicdanınıza sorun. Bu dış politikanın, bu Suriye politikasının kazanını kim? Türkiye burada ne elde etti? Ben 'Orta Doğu bataklığına girmeyin.' dediğim zaman koro halinde beni suçladılar." dedi.
Bir katılımcının "Ama tezkereye 'evet' dediniz." şeklindeki yorumuna Kılıçdaroğlu, "O ayrı, o noktada 'hayır' diyemezsiniz zaten. Orada çocuklarımız var, askerlerimiz, sivil toplum örgütleri var. Orada Suriyeli çocuklara, kadınlara hizmet eden sivil toplum örgütleri var. Onların bir çatışma ortamı içinde olmasını asla doğru bulmayız." yanıtını verdi.
Libya tezkeresi
Kemal Kılıçdaroğlu, yaşanılan dış politikanın faturasının ağır olduğunu belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Şimdi İdlib'den geldiler, 40 bin kişi geldi. 40 bin daha gelecek. Geçen Sayın Bakan'a sordum 'Kaç kişi gelir?' 1 milyon kişi, bazıları da 2 milyon kişi diyor. Senin sayı az. Suriyelilerin bari toplamını getirseydiniz buraya. Nasılsa hepimiz bakacağız bunlara. Peki bu dış politikadan bizim bir kazancımız yoksa kimin kazancı var? Suriye'nin petrol yataklarını kim ele geçirdi? Hiç bu soruyu sormuyor musunuz kendinize? Amerika ve Rusya oraya yerleşmedi mi? Taşeronluğunu kim yaptı? Bize yaptırdılar."
Orta Doğu ile tarihsel bağlar olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, daha önceki hükümetlerin Orta Doğu'ya karışmadığını savundu.
Kılıçdaroğlu, "Türkiye Orta Doğu'da hakem konumundaydı. Orada bir sorun çıkarsa gelir Türkiye'nin kapısını çalarlardı. Şimdi Türkiye taraf oldu. Hakem rolünü kaybetti." dedi.
Libya'ya asker gönderilmesine ilişkin tezkereyi eleştiren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Şimdi çocuklarımızı Libya'ya gönderiyorlar. Niye Libya'ya gidiyoruz? Fizan'ı duymuşsunuzdur. Fizan, Libya'daki çöldür. Bizim askerlerin orada ne işi var? Hangi gerekçeyle gidiyoruz biz oraya? Bu sorun çözülmeli mi? Evet, çözülmeli. Müslüman kanı akıyor mu? Evet, akıyor. Nasıl çözeriz? Birleşmiş Milletler diyor ki 'Ben mevcut hükümeti destekliyorum ve tanıyorum Ulusal Mutabakat Hükümeti'ni. O zaman gidersin dersin ki Birleşmiş Milletlere, 'Burada kan akıyor, senin de barış gücün var. Gönder buraya barış gücünü. Libya'da huzuru sağlasın da kan akmasın. Bunları da biz ayrıca Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak gelelim barıştıralım.' Yetmezse Arap Birliğini çağırırsın. Diplomasiyi kullanmıyorlar. Diplomasi farklı bir şeydir."
General Kasım Süleymani'nin öldürülmesi
Kılıçdaroğlu, büyükelçilerin sıradan insanlar olmadığını, diğer ülkelerle olan bütün ilişkilerde Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni temsil ettiklerini belirterek, "Peki size bir soru çikolata kutusunda rüşvet alan bir kişiyi büyükelçi tayin ederseniz o ülkenin vatandaşı size nasıl bakacak? Tutanaklar, senetler var. Bunları siz büyükelçi tayin ederseniz Türkiye'nin itibarı ne olacak? Ben buna isyan ediyorum, itiraz ediyorum, ben istiyorum ki bu ülkede hiçbir parti ayrımı gözetmeksizin herkes isyan etsin." dedi.
Konuşmasında, İran Devrim Muhafızları Ordusuna bağlı Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani'nin öldürülmesine de değinen Kılıçdaroğlu, Süleymani'nin İran'ın önemli bir askeri, Orta Doğu politikasında da etkin bir kişi olduğunu söyledi.
Kılıçdaroğlu "Şimdi Orta Doğu'da yeni bir kanlı sayfa açılabilir. Benim isteğim Türkiye'nin Orta Doğu politikasını 180 derece değiştirip barış eksenli bir çizgiye oturtmasıdır. Orta Doğu bir bataklıktır." diye konuştu.
Şimdi bataklıktan çok tehlikeli sinyaller geldiğini, bütün dünyanın diken üstünde olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Bu konuda son derece dikkatli ve tutarlı bir politikaya ihtiyacımız var. Amerika'nın yaptığı da yanlıştır. Bir ülkenin komutanını öldürüyorsunuz. Bu bir çatışmaya, ülkeler arası çatışmaya zemin hazırlamaktır. Diplomasiyi yok etmektir bu. O da yanlış. Çatışma en son başvurulacak şeydir, diplomasi değerli bir şeydir. Bizler tüm bunları dikkate almak zorundayız."
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, siyasete girecek kişinin temiz olması gerektiğini belirterek, konuşmasını şöyle tamamladı:
"Siyaset kirliliği kabul etmez. Çünkü kirli olduğunuz andan itibaren başkaları sizin kirliliğinizi şantaj olarak kullanır. Neden söylüyorum bunu? Eğer bir ülkenin, güçlü, egemen bir ülkenin lideri kalkıp da sizin ülkenizdeki bir siyasetçiye 'Bak beni kızdırma, senin mal varlığını araştıracağım' dediği andan itibaren, mal varlığı araştırılacak olan kişi çıkıp da 'Sen kim oluyorsun da benim mal varlığımı araştırıyorsun? Araştırmıyorsan namertsin. Bu millete verilmeyecek hesabım yoktur.' diyebiliyorsa onu alnından öpersiniz. Ama bu tehdide ve şantaja karşı tek laf etmiyorsa o zaman oturup düşünmemiz lazım."
Programa, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, CHP'li milletvekilleri, ilçe başkanları ve kadın muhtarlar katıldı.
Çıkışta basın mensuplarının sorularını yanıtlayan İmamoğlu da mahkemenin Kanal İstanbul Projesi'nin iptal istemini reddetmesine ilişkin, sürecin devam ettiğini, bunun bir sonuç olmadığını, bu nedenle sonuçlanmayan bir süreçle ilgili konuşmak istemediğini söyledi.
İmamoğlu, projeden çekilme sebeplerinin idari bir sıkıntı olduğunu, olmayan bir yetkiyle bir protokol imzası atıldığını belirterek, bu yanlıştan dolayı protokolden vazgeçtiklerini ilettiklerini kaydetti.