Koray Aydın için gerekçeli karar
Yüce Divan, eski Bayındırlık ve İskan Bakanı Koray Aydın'ın 'İhalede usulsüzlük yaptığı' iddiasıyla yargılandığı davadaki gerekçeli kararını açıklandı.Yüce Divan'ın, eski Bayındırlık ve İskan Bakanı Koray Aydın'ın yargılandığı davadaki gerekçeli kararında
Yüce Divan, eski Bayındırlık ve İskan Bakanı Koray Aydın'ın 'İhalede usulsüzlük yaptığı' iddiasıyla yargılandığı davadaki gerekçeli kararını açıklandı.
Yüce Divan'ın, eski Bayındırlık ve İskan Bakanı Koray Aydın'ın yargılandığı davadaki gerekçeli kararında, Aydın'ın ihalelerde usulsüzlük yaptığı iddialarıyla ilgili tanık beyanlarının yeterli olmadığı, yeterli kanıt bulunmadığı belirtildi. Aydın'ın mal varlığında görülen artışın,bakanlık yaptığı dönem içerisinde elde edildiğine ilişkin kesin bir delil bulunmadığının açık olduğu vurgulandı.
Yüce Divan Heyeti, Koray Aydın'ın, ''bakanlığı dönemindeki bazı ihalelerde usulsüzlük yapıldığı'', ''ihaleye fesat karıştırdığı'', ''görevini kötüye kullandığı'' ve ''haksız mal edindiği'' iddialarıyla yargılandığı davada gerekçeli kararı tamamladı. Kararda, Aydın hakkındaki bakanlığı dönemindeki bazı ihalelerde usulsüzlük yaptığı iddialarıyla ilgili tanık beyanlarının yeterli olmadığı veya çelişkili bulunduğu ifade edilerek, söz konusu iddialarla ilgili bir kanıt da bulunmadığı belirtildi.
Gerekçede, sanığın ortağı olduğu firmalardan malzeme alımına gittiği yolundaki iddialarla ilgili de yeterli kanıtın bulunmadığı kaydedildi. Aydın'ın mal varlığında görülen artışın, Bakanlık yaptığı dönem içerisinde elde edildiğine ilişkin kesin bir delil bulunmadığının açık olduğu vurgulanan kararda, mal beyanındaki artışın, tanık beyanları, noter sözleşmeleri, tapu kayıtları ve yeterli kabul edilen bilirkişi raporlarıyla izah edildiği belirtildi.
Kararda, ''Sanığa yüklenen suçun maddi unsurlarının oluşmadığı kanaatine varılarak isnat olunan eylemden dolayı sanığın beraatine karar vermek gerekmiştir'' denildi. Koray Aydın, Yüce Divan'da yargılandığı davada, tüm suçlamalardan beraat etmişti.
Yüce Divan'ın, eski Bayındırlık ve İskan Bakanı Koray Aydın hakkında verilen beraat kararının gerekçesinde, Aydın'ın mal varlığındaki artış konusunda belirsizlik olduğu, izah edilemeyen miktarın bakanlık döneminde elde edildiğine dair kesin delil bulunmadığı belirtildi. Yüce Divan Heyeti, Koray Aydın'ın, ''bakanlığı dönemindeki bazı ihalelerde usulsüzlük yapıldığı'', ''ihaleye fesat karıştırdığı'', ''görevini kötüye kullandığı'' ve ''haksız mal edindiği'' iddialarıyla yargılandığı davanın gerekçeli kararını tamamladı. Anayasa Mahkemesinin internet sitesinde yer alan kararda, Aydın hakkındaki iddialara başlıklar altında tek tek yer verilerek, değerlendirmelerde bulunuldu. ''Bakan oluruyla yapılan ve özelliği bulunan iş olmadığı halde bu kapsama alınan ihalelerde Aydın'ın görevini kötüye kullandığı'' yönündeki iddialarla ilgili yapılan değerlendirmede, Aydın'ın bu ihaleler için verdiği onaylardan dolayı cezai sorumluluğu bulunduğunu ileri sürmenin mümkün olmadığı belirtildi. Kararda, ''Sanığın, bir başkasına veya kendisine yarar sağlama kastıyla hareket etmediği, bir başka ifadeyle sanığın suç işleme kastının bulunmadığı anlaşıldığından, sanığa yüklenen suçun manevi unsurunun gerçekleşmediği kanaatine varılmıştır'' denildi. Ancak, karar tarihinde Başkanvekili olan Haşim Kılıç ile üyeler Sacit Adalı, Şevket Apalak ve Serruh Kaleli, iddiaya konu 20 ihaleden, ''Ankara Hazine Müsteşarlığı Oran Sitesi B2 ve B3 Blok Lojman Onarımı ve Takviyesi İşi İhalesi'' dışında kalan diğer ihalelerde sanığın üzerine atılı ''görevi kötüye kullanma'' suçunun oluştuğu ve sanık hakkında mahkumiyet kararı verilmesi gerektiği düşüncesiyle bu değerlendirmelere katılmadılar.
İHALEYE AKRABALARINI ÇAĞIRDIĞI İDDİASI
Kararda, ''İhalelere davet edilen veya ihaleyi kazanan firmaların çağrıldıkları ihaleler için yeterli olmadıkları ve firmalar arasında ortaklık ya da akrabalık ilişkilerinin bulunduğu'' iddiasıyla ilgili değerlendirmelerde de bulunuldu. Bu durumda, firmaların teknik ve mali açıdan yeterli olup olmadıklarına ilişkin değerlendirme yapma görevinin Yapı İşleri Genel Müdürlüğüne bağlı Yapım Daire Başkanlığı bünyesindeki İhaleli İşler Takip Şube Müdürlüğünce yerine getirildiği göz önünde bulundurulduğunda, buna ilişkin görev ve sorumluluğun, bu birimdeki görevlilere ait olduğu belirtilen kararda, ''diğer taraftan, Bakan'ın, firma tanıtım dosyalarını inceleyerek, firmaların ortaklık yapısı, ikametgah adresleri ve akrabalık ilişkileri gibi alt düzey birimlerce yerine getirilecek konularda görev ve sorumluluğunun bulunduğu da söylenemez'' denildi.
Sanığın bakanlık görevlilerince yerine getirilen bu görevden dolayı sorumlu tutulabilmesi için bu konuda söz konusu görevlilerin eylemlerine emir vermek, telkinde veya baskıda bulunmak suretiyle iştirak etmesi gerektiğine işaret edilen kararda, Bakanlık görevlisi tanıkların, tüm aşamalarda verdikleri beyanlarında, sanık Bakan'ın davet edilecek firmaların teknik ve mali yeterlilikleri konusuyla ilgilenmediğini ve bu konuda kendilerine herhangi bir emir veya talimat vermediğini ifade ettikleri kaydedildi. Kararda, ''Açıklanan nedenlerle, bağımsız bir suç isnadı olarak kabul edilmeyen bu iddia yerinde görülmemiştir'' denildi.
İHALELERE AYNI FİRMALARIN ÇAĞRILDIĞI İDDİASI
İhalelere genelde aynı firmaların davet edildiği iddiasıyla ilgili yapılan değerlendirmede, soruşturma komisyonunun bu durumu, sanığın ''görevini kötüye kullanma'' suçunu işlediğine ilişkin bir delil olarak kabul ettiği hatırlatıldı. Kararda, aynı iddiayla ilgili Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının da esasa ilişkin görüşünde bu iddiayı bağımsız bir suç isnadı olarak görmediği ancak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma komisyonundan farklı olarak söz konusu saptamayı, ''ihaleye fesat karıştırma'' suçunda destekleyici bir delil olarak kullandığı ifade edildi. Soruşturma komisyonu tarafından yapılan bu saptamanın, tek başına bir suç isnadı olarak kabul edilemeyeceği belirtilen kararda, ''Bu veriler, sanığın suç kastının belirlenmesinde mahkemeye yardımcı olabilecek bilgi niteliğindedir. Bir başka ifade ile bu bilgiler somut bir ihale ile ilişkilendirildiği durumda dikkate alınabilir'' denildi.
TANITIM DOSYASI VERİLMESİ İDDİASI
Kararda, ''firma tanıtım dosyalarının ihaleden sonra veya firmaların ihaleye davet edilmeden çok az önce verildiği'' iddiasına ilişkin de firma tanıtım dosyalarının ihale tarihinden hemen önce veya sonra verilmiş olmasının ihaleyi bizzat yapan kişilerin sorumluluğundaki bir konu olduğu kaydedildi. Bakanın, ihaleyi yapan makam konumunda ve firma tanıtım dosyalarını incelemek gibi bir görevi bulunmadığı ifade edilen kararda, bakanın bu tür ayrıntılarla ilgilenmesi mümkün olmadığı belirtilerek, sanık Aydın'ın, bu suçtan sorumlu tutulabilmesi için bu konuda söz konusu görevlilerin eylemlerine emir vermek, telkinde veya baskıda bulunmak suretiyle iştirak etmesi gerektiği vurgulandı. Bakanlık görevlisi tanıklar ile söz konusu iddiaya ilişkin dinlenilen firma temsilcisi tanıkların bu konuda sanık Koray Aydın'a yönelik bir beyanda bulunmadıkları ifade edilen kararda, firma tanıtım dosyalarının ihaleden sonra veya firmaların ihaleye davet edilmeden çok az önce verildiği iddiasının yerinde görülmediği kaydedildi.
''Parasal limitler açısından taşra teşkilatlarınca yapılması gereken bir kısım ihalenin merkeze alındığı'' iddialarına dayanak olarak 17 ihalede suç unsuru bulunduğunun ileri sürüldüğü kararda, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu'nda, ihalenin merkezde ya da taşrada yapılması konusunda açık bir hükmün bulunmadığı kaydedildi. Parasal limitleri belirleyen genelgelerin söz konusu kanunun 44. maddesi dışında yapılan ihalelerde uygulandığına işaret edilen kararda, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu'nun 44. maddesine göre yapılan bir ihalede parasal yetki sınırlarını belirleyen genelgelerin uygulanma durumunun söz konusu olmadığı vurgulanarak, ileri sürülen iddiaların yersiz olduğu bildirildi.
HAKSIZ MAL EDİNME İDDİASI
Aydın'ın mal varlığındaki artışın kaynağını, ağırlıklı olarak kendisi ve ortağı olduğu Yolalan Şirketi adına yapıp sattığı taşınmazlardan elde edilen gelirleri gösterdiği belirtilen kararda, taşınmaz satımlarının gerçek olup olmadığının belirlenmesi amacıyla, taşınmazlara ilişkin tapu kayıtları, kat karşılığı inşaat yapım sözleşmeleri, taşınmazları satın alan firmaların buna ilişkin fatura ve defterleri getirtilip incelendiği, ayrıca taşınmazları satın alan kişilerin tanık olarak dinlenildiği ifade edildi.
Söz konusu tanıkların beyanlarında; taşınmazları 1995-1999 yılları arasında henüz proje aşamasında, döviz cinsinden ve vadeli olarak satın aldıklarını, ödemeleri elden veya makbuz karşılığında yaptıklarını ancak tapularını almaları ve aradan uzun zaman geçmesi nedeniyle buna ilişkin belgeleri saklamadıklarını beyan etmiş iseler de tanıklardan sadece Şükrü Koç'un beyanını doğrular biçimde satın aldığı taşınmaza ilişkin senet ve protokolü ibraz ettiği ifade edildi.
Kararda, şöyle denildi: ''Tapu kayıtları, noterde düzenlenen kat karşılığı bina yapım sözleşmeleri ile firmaların fatura ve defterlerinin incelenmesinden, söz konusu taşınmazların sanık tarafından inşa edilip, tanıklara satılıp, tapularının da verildiği anlaşılmıştır. Bu durumda, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının esas hakkındaki görüşünde ileri sürdüğü sanık ve tanıkların taşınmazların satışına ilişkin beyanlarına yazılı belge ile desteklenmediği için itibar edilemeyeceğine ilişkin iddiasının, taşınmazların satışının yapıldığının resmi belge niteliğindeki tapu kayıtlarıyla ispatlanması nedeniyle geçerliliğinin bulunmadığı ortadadır.''
''ŞÜPHEDEN SANIK YARARLANIR''
Bilirkişi incelemesi sonucu hazırlanan raporlarda, Aydın'ın mal varlığındaki artış miktarının tam olarak saptanamadığı, çeşitli olasılıkların ortaya konulduğu anımsatılan kararda, şunlar kaydedildi: ''Esasen somut olayda, taşınmazların satış tarihinden yaklaşık on yıl geçtikten sonra geriye doğru rayiç değerlerini ve maliyetlerini her türlü şüpheden uzak ve net bir şekilde belirleyebilmek de oldukça güçtür. Bir başka ifadeyle, sanığın mal varlığındaki artış konusunda bir belirsizliğin bulunduğu ortadadır. Bu durumda, ceza yargılamasında geçerli olan 'şüpheden sanık yararlanır' (in dubio pro reo) ilkesi gereğince, bilirkişi raporunda 'taraf beyanlarına göre belirlenen satış gelirleri ile maliyet ve giderlerin asgarisi baz alınarak sanık lehine yapılan hesaplama'nın dikkate alınması gerektiği sonucuna varılmıştır. Kaldı ki bilirkişi raporuna göre ortaya çıkan olasılıklardan hangisi dikkate alınırsa alınsın, mal varlığında meydana gelen ve izah edilemeyen miktarın, sanığın Bakanlık yaptığı dönem içerisinde elde edildiğine ilişkin kesin bir delilin de bulunmadığı açıktır. Açıklanan nedenlerle, sanığın mal varlığında meydana gelen artışın kaynağı tanık beyanları, noter sözleşmeleri, tapu kayıtları ve yeterli kabul edilen bilirkişi raporlarıyla izah edildiğinden, sanığa yüklenen suçun maddi unsurlarının oluşmadığı kanaatine varılarak, isnat olunan eylemden dolayı sanığın beraatına karar vermek gerekmiştir.''
KARŞI OY GEREKÇESİ
Karar tarihinde Başkanvekili olan Haşim Kılıç ile üyeler Sacit Adalı, Şevket Apalak ve Serruh Kaleli, karşı oy yazılarında, Aydın hakkında 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu'nun 44. maddesinde öngörülen kriterlere uyulmadan yapılan ihalelerde verilen onay ile oluşan eylemin ''görevi kötüye kullanma'' suçunu aşıp, ''devlet alım satım ve yapımına fesat karıştırmak'' kapsamında değerlendirildiğini kaydettiler.
Bir işin özelliği bulunan yapım işi olup olmadığı hususunun teknik bir konu olduğu ve buna ilişkin değerlendirmenin Yapı İşleri Genel Müdürlüğüne ait olup, Aydın'ın, bu konuda görevlilere talimat verme ya da telkinde bulunma yönünde hukuka aykırı bir eylemi saptanamadığından cezalandırılmadığı anımsatılan karşı oy yazısında, ''Bakan, Bakanlık teşkilatının en üst amiri olarak bu görevini ifa etmekte ve prosedüre tabi işlemlerin yapılmasını müteakip alt kadrodan önüne gelen eyleme dönüşecek işlemi hayata geçirecek tasarrufu oluşturan imzanın sahibi ve sorumlusudur. Bakanlık teşkilatında Bakanın son makam olması sorumsuzluk değil, kanunda yazılı olduğu gibi faaliyet ve işlemlerden sorumlu olacak en son kişiyi göstermektedir'' denildi.