Koray Aydın'dan tarihi anayasa çağrısı: Seçilmiş krallığa onay vermeyin
MHP Trabzon eski Milletvekili Koray Aydın, hazırlanan yeni anayasayla MHP'nin tarihe karışacağını söyleyerek MHP milletvekillerine 'hayır' demeleri için çağrı yaptı.
Yayınlanma:
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde madde madde oylanmaya başlayan yeni anayasa için MHP Trabzon eski Milletvekili Koray Aydın, MHP milletvekillerine 'hayır' demeleri için çağrıda bulundu.
Meclis Genel Kurulu'nda oylanmaya başlanan yeni anayasanın kabul görmesiyle gelecek partili cumhurbaşkanlığı sisteminin cumhuriyet mirasını hiçe sayacağını ifade eden MHP'li Koray Aydın, şu ifadelere yer verdi: "Ülkenin gündemi ve önceliği FETÖ, PKK, PYD, IŞİD gibi darbeci, bölücü, yıkıcı ve ayrılıkçı terör örgütleriyle mücadele, yolsuzluk, işsizlik, yoksulluk ve hayat pahalılığı gibi büyük sorunlar olduğu halde, olağanüstü hal şartlarının getirdiği iklimden yararlanmak suretiyle Türkiye'nin yönetim sistemi, AKP iktidarı tarafından adeta “yangından mal kaçırırcasına” değiştirilmek istenmektedir. Oysa 14 yıllık AKP iktidarı sürecinin, bugün yaşadığımız büyük sıkıntıların kaldırım taşlarını döşediğini hiçbir zaman göz ardı edemeyiz. Tasarlanan bu model, mevcut Cumhurbaşkanı’nın siyasal kariyer planlaması üzerine inşa edilmiş; Genel Başkanımızın 23 Şubat 2016 tarihli grup toplantısında da belirttiği üzere “Recep Tayyip Erdoğan’ı mutlu etmek ve başkanlık hayalini temin etmek” üzere hazırlanmıştır. Yine Sayın Bahçeli’nin 9 Mart 2016 tarihli yazılı açıklamasında işaret ettiği gibi bu teklif, “yalnızca bir kişinin egolarını tatmin etmek, mevki tutkusunu karşılamak ve kişisel kariyer açlığını doyurmak için parlamenter sisteme neşter vurmaya teşebbüs ederek geçmişe sünger çekilmesi, 93 yıllık Cumhuriyet mirasının hiçe sayılması anlamına” gelmektedir. Anayasamızda Cumhurbaşkanı’na tanınan yetkilerin virgülüne dahi dokunulmadığı halde, sırf seçilme yöntemini bahane ederek, anayasayı çiğnemek ve ortaya çıkan fiili durumdan da bir sistem değişimi devşirmek, demokratik bir hukuk devletine aykırıdır ve asla kabul edilemez. Teklifin en önemli özelliklerinden biri, kuvvetler ayrılığına son vermesidir. Bu sistem, iddia edildiği gibi bir “Başkanlık Sistemi” olsaydı net, katı ve kesin bir kuvvetler ayrılığı olması beklenirdi."
ANAYASA MECLİS'İN İŞLEVİNİ BİTİRECEK
Açıklamasında kuvvetler ayrılığı vurgusu yapan Koray Aydın, "Öte yandan teklifin “Başkanlık Sistemi” olmaması da kuvvetler ayrılığının kaldırılmasına bir gerekçe teşkil etmemelidir. Demokratik hukuk devletinin temel unsurlarından biri hiç kuşkusuz kuvvetler ayrılığı ilkesidir. Kuvvetler ayrılığın olmadığı, yasama, yürütme ve yargının birbirini denetlemediği ve dengelemediği bir ülkede demokratik hukuk devleti, sadece sözde kalır; özde yaşaması mümkün değildir.
Teklifte getirilen, cumhurbaşkanlığı seçimleri ile TBMM seçimlerinin aynı gün yapılması ve Cumhurbaşkanı ile TBMM’nin karşılıklı ve eş zamanlı fesih yetkisi, tam bir kuvvetler birliği mantığıdır. Bir başka önemli husus da halkoyu ile doğrudan seçilen Cumhurbaşkanı’nın, yürütme yetkisini tek başına kullanacak olmasıdır. Yürütme alanına giren konularda kanun kuvvetinde kararnameler çıkarmak, vekâlet vereceği ve halkın oyuyla seçilmemiş yardımcıları dâhil tüm bakanları ve üst düzey bürokratları tek başına atamak gibi yetkiler, “bir kişilik” yönetim modeli anlamına gelmektedir. Öte yandan yürütme yetkisi içinde kalıp da kanunla düzenlenmemiş konularda, kararname çıkarma yetkisinin tanınması, pek çok konunun Cumhurbaşkanı’nın iradesiyle düzenlenebileceği anlamını taşımaktadır. Böylesi bir yetki, oldukça muğlak ve geniş bir alanı kapsamaktadır. Dolayısıyla keyfiliğe yol açması kaçınılmazdır. Kaldı ki olağanüstü hal ilan etme yetkisi olan Cumhurbaşkanı’nın, olağanüstü hal döneminde sadece yürütme alanında değil, her alanda kararname çıkarma yetkisine sahip olacağı hüküm altına alınmıştır. Teklif, bir yasama organı olarak TBMM’nin işlevlerini de ortadan kaldırmaktadır. Geçmişteki tecrübeler ışığında, parti üyeliği devam eden Cumhurbaşkanı eliyle belirlenecek olan milletvekilleri, mevcut duruma göre daha da bağlı ve bağımlı bir konuma düşeceklerdir. TBMM’nin yasa yapma, değiştirme ve kaldırma yetkisi, bu durumdan etkilenecek; parti disiplini daha da güçlenerek farklı düşüncelere engel teşkil edecektir. Yasama yetkisi, örtülü bir şekilde Cumhurbaşkanı’na devredilmiş olacaktır." şeklinde belirtti.
GAZİ MECLİS'İ FESHEDECEK
Görüşülen yeni anayasa taslağının Türkiye'nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e bile verilmeyen Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni feshetme yetkisini verdiğinin altını çizen Koray Aydın, "Böylesi bir TBMM’nin yürütme organı üzerinde yasama denetimi yapması beklenemez. Gensoru, güvenoyu ve sözlü soru önergesi kaldırılmış, meclis soruşturması ve bütçe onaylama kısıtlanmış böylece yasama organının yürütme üzerindeki denetim yetkisi adeta sıfırlanmıştır. Teklifle TBMM, etkisiz, yetkisiz ve işlevsiz bir kuruma dönüştürülmekte; adeta bir “Danışma Meclisi” olmaktadır. Tek parti döneminde Türk İstiklal Savaşı’nın Başkomutanı ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e bile tanınmayan Gazi Meclis’i feshetme yetkisi başta olmak üzere, pek çok yetkinin tek adama verilmesi, bugün eriştiğimiz çok partili demokratik hukuk devleti döneminde, tam bir akıl tutulması anlamına gelmektedir. Teklif metninde, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne de seçim kararı alma yetkisi lütfedildiği (!) görülmektedir. Ancak hiçbir gerekçe göstermeden tek başına seçim kararı alacak Partili Cumhurbaşkanının 1 oyuna karşılık, parlamentoda yüzde 60 oy, yani 360 milletvekilinin oyu gerekmektedir. Milli iradenin tecelligâhı Gazi Meclis’in düşürüldüğü durum aynen şöyledir: 360’a karşı, 1 oy." ifadesini kullandı.
TÜRK TİPİ BAŞKANLIK DİYE BİRŞEY YOK!
Koray Aydın, "Teklifle getirilen yargı düzeninin hali de içler acısıdır. Hukukun üstünlüğünü sembolize eden “Yüksek” ibaresinden rahatsızlık duyulmuş olacak ki yeni adıyla Hâkimler Savcılar Kurulu’nun 13 üyesinden 1’i Adalet Bakanı, 1’i Adalet Bakanlığı Müsteşarı ve 4’ü de üye olmak üzere 6’sını Partili Cumhurbaşkanı olarak bizzat atayacak, 7 üyeyi de parti genel başkanı sıfatıyla yine bizzat kontrolündeki TBMM marifetiyle atayacaktır. Anayasa Mahkemesi ve yüksek yargı üyelerinin ezici çoğunluğunu da belirleyecek olan Partili Cumhurbaşkanı, böylece yasama, yürütme ve yargıyı tek başına kontrol edecek; bütün güçleri elinde toplayacak ve kelimenin tam anlamıyla seçilmiş kral olacaktır. Bütün bu değişiklik teklifleri, Anayasamızın ruhunu teşkil eden başlangıç kısmıyla ve ilk üç maddeyle uyuşmamaktadır.
Söz gelimi, “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir” şeklindeki 2. maddenin içi boşaltılmış olacaktır. Dolayısıyla “İlk 4 maddeye dokundurtmadık.” söylemleri, açık veya kapalı ama hazin bir aldatmadan ibarettir. Aynı şekilde, “Türklüğün korunduğu” veya “ Türk Tipi Başkanlık” getirildiği şeklindeki içi boş söylemler de milliyetçi-ülkücü camianın aklıyla alay etmektir. Zira teklifte Türklüğün lehinde ilave hiçbir düzenleme olmadığı gibi Türk Milleti, bir kişinin insafına terk edilmektedir. Böylesi bir düzenleme, millet iradesini dikkate almamak ve fiilen Türklüğü hiçe saymak anlamına gelmektedir. Çok değil bundan 1 yıl önce Genel Başkanımız, 10 Ocak 2016 tarihinde Milletvekilleri, MYK ve MDK üyelerinin de hazır bulunduğu basın toplantısında şu can alıcı soruları sormuştu: “Bugün başkanlık isteyenler, yarın hanedanlık kuracağız derlerse ne yapacağız? Bugün başkan olacağım diyenler, yarın Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihi ve milli mirasını tamamıyla ters tasarruflarla dağıtırsa ne yapacağız? Bugün başkan olanlar, yarın krallık iddiasında bulunurlarsa buna nasıl mani olacağız?” dedi.
HANEDANLIĞA VE KRALLIĞA DUR DEYİN
Hanedanlığa ve krallığa mani olmanın yolunun, “Partili Cumhurbaşkanlığı” teklifine öncelikle TBMM’de “Hayır!” demekten geçtiğini vurgulayan Aydın, şöyle seslendi: "Bu vesileyle Milletvekillerine ama özellikle de Ülkücü Hareket’i temsil eden MHP Milletvekillerine seslenmek ve tarihi bir çağrıda bulunmak istiyorum.
Öncelikle tüm ülküdaşlarımızın merak ettiği soru şudur: MHP, ne zaman ve hangi yetkili kurulunda bu sistem değişikliği teklifini görüşmüş ve “evet” kararı almıştır? Bu sorunun cevabını vicdanınızda sorgulayınız.
Oysa MHP’nin kurucu lideri olan, doktrini tayin eden, teşkilatını kuran, son Genel Sekreteri olmaktan onur duyduğum Başbuğ Alparslan Türkeş’in, önemli kararlar öncesinde "MHP ne yapacak?" sorusuyla uzatılan mikrofonlara cevabı her zaman "yetkili kurullarımıza danışacağız, ona göre karar vereceğiz" şeklinde olmuştur. Ülküdaşlarımızın ezici çoğunluğunun karşı olduğu bu teklife evet demek, MHP’nin kuruluş ilkelerini, tarihini, parti programını, seçim beyannamesini ve nihayet ülkücülerin ortak aklını ve bunca yıllık mücadelesini görmezden gelmek; yok saymak demektir. İktidara gelmek için sistemin doğası gereği birinci ve ikinci partilerin yarışını öne çıkaran bu ucube sisteme evet demek, milliyetçi-ülkücü hareketin en büyük eseri MHP’nin göz göre göre tasfiye edilmesinin vebalini üstlenmek demektir.
SEÇİLMİŞ KRALLIĞA VE SALTANATA ONAY VERMEYİN
Nihayet devletin bütün yönetim erklerini tek elde toplayan bu teklife evet demek, seçilmiş krallığa ve saltanata onay vermektir. Sayın Milletvekilleri buna izin ve onay vermeyin.
Yol kavşağına gelmiş Türk Milleti, İslâm Âlemi ve bütün insanlık, gözünü Ankara’ya dikmiştir. Türklüğün başkenti, İslâm’ın göz bebeği, mazlumların ümit ışığı ve demokrasinin tecelligâhı Ankara’da, emperyalizme başkaldırının sembolü Gazi Meclis, tarihi bir sorumlulukla baş başadır. Temennimiz, bu kutlu başkaldırıda sevdamız MHP’nin öncü olmasıdır. Tarih, bu mesuliyeti anlayanları ve gereğini yerine getirenleri altın harflerle yazacak; bundan nasibini almamışlara da gereğini yapacaktır. "
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.