'Peki efendim çekiyorum yasayı'
28 Şubat'ın 'siyasi' mimarlarından. Refahyol'un devrilmesiyle hükümet kuran Yılmaz'ın medya ile nasıl bir iş birliğinde olduğunu o dönem kendi Bakanı olan Yaşar Okuyan anlattı.28 Şubat sürecinde Refahyol'un askeri ve siyasi baskıyla devrilmesinden sonra C
28 Şubat'ın 'siyasi' mimarlarından. Refahyol'un devrilmesiyle hükümet kuran Yılmaz'ın medya ile nasıl bir iş birliğinde olduğunu o dönem kendi Bakanı olan Yaşar Okuyan anlattı.
28 Şubat sürecinde Refahyol'un askeri ve siyasi baskıyla devrilmesinden sonra Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'den görevi alıp Anasol D Hükümeti'ni kuran Mesut Yılmaz'la ilgili çok çarpıcı bir iddia ortaya atıldı.
1999 seçimlerinden sonra kurulan Anasol MHP Hükümeti'nin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan, dönemin Başbakan Yardımcısı ve Anavatan Genel Başkanı Mesut Yılmaz'ın, çıkarmaya çalıştıkları İş Güvencesi Yasası yüzünden bir medya patronundan nasıl talimat aldığını anlattı.
Star yazarı Elif Çakır'a konuşan Okuyan, İş Güvencesi Yasası yüzünden ilk başlarda medyadan baskı ve tehditler aldığını sonrasında da "Mesut Yılmaz'ın kendisine de baskı kuran medya çevresinden aldığı talimatla" yasanın iptal olduğunu ileri sürdü.
İşte Elif Çakır'ın o yazısı...
28 Şubat gururla sunar!
28 Şubat sürecini yönettiği artık afişe olan medya-sermaye ilişkisinin siyasete yönelik tutumu sadece Refah-Yol dönemiyle sınırlı değil. Bu ikilinin, iktidarları parmaklarında oynatma hevesleri hepimize aşikâr oldu sanırım.
Bahattin Yücel hadisesinin ardından, -”susturulmadıkları” sürece - 28 Şubat döneminin siyasi aktörlerinden yeni itiraflar duymaya devam edeceğiz. Geçen hafta taraflar ile görüşerek aktardığım bilgilerin ardından bazı isimler eteklerindeki taşları dökmeye başladılar. Bu sürecin nereye doğru evrileceği meçhul ancak tanıklıklar aktarılmaya devam edecek gibi gözüküyor.
28 Şubat süreci sonrasında oluşturulan kabinede Çalışma Bakanı olan Yaşar Okuyan’dan dinlediklerim, medya-sermaye ilişkisinin siyaseti belirlemede, ülkenin kaderini tayinde ne ölçüde etkin olabileceğinin bir diğer göstergesi.
Okuyan, “Hayatımda iki medya patronuna minnet borcum var. Cezaevinden çıktıktan sonra bana yaptıkları iyiliği unutamam. Bir medya patronunun kitaplarını sattım nafakamı kazanmak için, diğeri de ücretsiz ilanlarımı yayınlayarak geçimimi sağlamaya yardımcı oldu” diyor. “Fakat minnet borcumun olduğunu bilmem, iktidara, parti liderlerine, hükümetin bakanına talimat verme ya da tehdit etme cüretine tepki göstermeme engel olamaz” sözleriyle “kişisel dostluk”larını yad etti sohbetimizde. Dün Okuyan’a ekmek parası için yardım eden de, sonrasında bakanlıktan istifa ettiren de aynı isim olmuş.
***
Refah-Yol’un devrilmesinin ardından oluşturulan hükümette Çalışma Bakanı olan Okuyan’ın başını yakan İş Güvencesi Yasası olmuş.
Malum çevre, içeriğini dahi okumadığı bu tasarıya takmış ve “istemiyorum, çıkmayacak bu yasa” diye tutturmuş. Hatta Okuyan’a dostluğun da hatırına önce uyarı yumuşak bir dille “Sen elli yıllık milliyetçi adamsın, elli yıl sonra komünist mi oldun da onları memnun edecek yasa çıkartıyorsun. Boşver bu işleri” sözleriyle yapılmış.
Yapılmış yapılmasına da Yaşar Okuyan anlamamış bunun aslında bir ikaz olduğunu..
Sonrasında başlamış, “tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir” süreci... Önce kızının, sonra eşinin ve sonrasında ise kendisinin, haberle uzaktan yakından alakası olmayan mayolu-göbekli fotoğrafları yayınlanmaya başlamış sayfa sayfa...
Hay Allah dedirten bir sit-com o dönemde de oynanıyormuş ve kimseciklerin haberi yokmuş meğerse yayınlanan fotoğraflardan...
O fotoğrafların hangi ara çekilip arşivlendiğinden haberi de yok Yaşar Okuyan’ın...
Durumdan rahatsız olan Okuyan, ne olup bittiğini anlamaya çalışırken fotoğraf netleşmiş...
Aba altından sopa gösterilen, sonra sopanın ucu ile muhatap olan Okuyan’a bitmeyen direnişi karşısında açıkça şu söylenmiş:
“Bu işin altından kalkamazsın Yaşar, sermaye bunun hesabını sorar senden.”
Bu ülkenin Bakanı “beni tehdit mi ediyorsunuz?” diye sormuş sesini yükselterek. Ne dense beğenirsiniz: “Bu konuştuklarımızı çıkıp bir yerlerde açıklarsan inkar ederiz!”
Okuyan, Mesut Yılmaz’ı arar ve anlatır olan biteni, kendisini koruyacağı zannı ile.. Yasa tasarısının imzalanacağını beklerken Okuyan, Mesut Yılmaz bir telaş içerisinde “Neredesin sabahtan beri seni arıyorum nereye kayboldun” der kızgınlıkla. Yılmaz, bakanlar kurulu toplantısı öncesinde Bakan’ı çeker karşısına ve mevzuyu anlatır.
“Bakanlar Kurulu toplantısında İş Güvencesi Yasa Tasarısını geri çekeceksin. Ecevit’in haberi var, o da onaylayacak” der. Bu tavrın seçimlere az bir süre kala ANAP’a zarar vereceğini anlattıysa da, Mesut Yılmaz “ısrar etme, ne diyorsam yapacaksın” diye cevap verir. O sırada telefonu çalan Yılmaz şöyle konuşmaktadır: “Tamam efendim, şimdi konuşuyorum Yaşar’la, çektireceğim yasayı. Merak etmeyin hallediyorum, tamam... Tamam.”
Okuyan’ın aktardığına göre, Yılmaz’ı sabahtan beri arayan arayanadır... “Siz talimat mı alıyorsunuz” deyince, Yılmaz şaşkına dönmüş bir halde, “yeter, çok konuşma” deyiverir.
Mesut Yılmaz, 8 yıllık kesintisiz eğitim dayatması karşısındaki “siyasi hayatıma mal olsa da çıkacak” boyun eğişini, bu kez medya-sermaye patronları karşısında tekrarlamaktadır. Bakanına “çok konuşma yeter” diyerek. Sermaye ve medya çevrelerinin, hangi “vatansever” duygularla Silahlı Kuvvetleri “sevdiklerini” gün geçtikçe daha iyi anlayacağız elbette!