"Putin’i aradım cevap vermedi"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Ben olaydan bir müddet sonra Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i aradım ama o andan bu ana kadar henüz bize bir dönüş söz konusu değil. Bir dönüş söz konusu olmadığına göre burada tabi neyin nasıl söyleneceği ayrı bi

"Putin’i aradım cevap vermedi"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Ben olaydan bir müddet sonra Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i aradım ama o andan bu ana kadar henüz bize bir dönüş söz konusu değil. Bir dönüş söz konusu olmadığına göre burada tabi neyin nasıl söyleneceği ayrı bir tartışma, müzakere konusudur" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye hava sahasını ihlal eden Rus uçağının düşürülmesinin ardından Rusya ile ilişkilerde yaşanan gelişmeleri France 24 kanalında değerlendirdi. Uçağın düşürülmesine ilişkin detayları paylaşan Erdoğan, "Öncelikle aidiyeti belli olmayan bir uçak Suriye içinden bizim sınırlarımıza doğru geliyor ve 5 dakika içerisinde 10 kez uyarılıyor. Bütün bu uyarılara rağmen bu uçuş bizim sınırlarımıza doğru devam ediyor ve sınırlarımızdan içeri girdikten sonra oradaki F-16 uçaklarımız bu aidiyeti belli olmayan uçaklara doğru yöneliyorlar ve burada birinci sıradaki uçak, o tekrar Suriye'ye dönüyor. Neden sonra? F-16 uçaklarımızı gördükten sonra. Ama ikincisi dönmüyor. Bunun üzerine otomatik olarak angajman kuralları gereği buna da F-16 uçaklarımız ateş ediyorlar. Olayın aslı budur. Yani bunu bir savaş sebebi olarak saymak mümkün değil. Bu tüm ulusların, uluslararası camiada angajman kurallarının otomatik işlemesinin neticesidir" diye konuştu.

"3-4 EKİM'DE BENZER OLAYLAR YAŞANDI"

Bundan önce 3-4 Ekim tarihlerinde benzer olayların yaşandığını açıklayan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bu benzer olaylar yaşandığında biz buna karşı çok daha farklı bir tavır takındık ve kendilerini telefonla aradım. Dışişleri Bakanımız aynı şekilde aradı. "Bakın bu olanlar doğru şeyler değil. Bu konuda angajman kurallarını bir gün Silahlı Kuvvetlerin mensupları da işletiverir ve bunda sıkıntıya düşeriz. Daha önce Karadeniz'de benzer şey oldu. O zaman da yine hava sahası 15 dakika sürdü. Burada da yine maalesef bunları konuştuk. Fakat biz bu telefon görüşmelerimize rağmen G-20'de başabaş bu konuyu ele aldık, konuştuk. "Bunu yapmayın. Bu bizim için yarın başka bir sıkıntı nedeni olabilir." Çünkü pilot bir yerde görevini yapacak. Angajman kuralı nedir? Bunu bildiği için otomatik olarak angajman kuralı işlettiği zaman çünkü bunun için yeni bir emre gerek de yok. Bunun gereği nedir? Benim görevim bu. Ülkemizin sınırlarını ihlal eden olduğu zaman ona karşı hemen görevini ifa etmesidir. Burada bir şey var. Bizim Suriye sınırımız 911 kilometredir. 911 kilometrelik bu kara sınırının dışında artık bizim hava sahamızın ne denli büyük olduğunu düşünün. Bütün burada olanlarda bu rejimin uçağı da olabilir ama rejime destek vermeye gitmiş olan, aidiyeti belli olmayan uçaklar da olabilir. Nitekim burada da böyle bir durum oldu. Biz gerilim istemiyoruz zira bizim Rusya ile şu anda üst düzeyli istişari konseyimiz var. Bizim ekonomik ilişkilerimiz gayet ileri bir konumda. Böyle bir konumda olan ülkeyle biz böyle bir şeyin içerisine girebilir miyiz ve böyle bir şeyin olmasını asla arzu etmezdik. Ama maalesef bu böyle bir konuma gelmiş bulundu."

"HERHANGİ BİR ÜLKE RUSYA'NIN HAVA SAHASINI İHLAL ETTİĞİ ZAMAN "HOŞ GELDİN" DER Mİ?"

"Bir Rus uçağı olduğu belli olmuş olsaydı belki uyarıların türü farklı olabilirdi" diyen Erdoğan, "Yani bu uyarılar çok daha farklı bir zeminde ulaştırılarak farklı yerler devreye sokulmak suretiyle bu hava sahası ihlalinin önü kesilebilirdi ama bu konuda hassasiyetin devam etmesinde fayda var. Yani bu tür ihlallerin olmaması gerekir. Aynı şeyi Rusya için düşünelim. Herhangi bir ülke Rusya'nın hava sahasını ihlal ettiği zaman "Hoş geldin" der mi? Demez. Uyarılarını yapar. Uyarılara uyulduğu takdirde ne ala, Uyulmadığı takdirde onlar da gereğini yapar. Çünkü bunlar egemenlik hakkı meselesidir. Yani hiçbir ülke hiçbir ülkenin egemenlik haklarını ne karada ne denizde ne havada ihlal edemez. Bu konuda dikkatli olmaya mecburuz" ifadelerini kullandı.

"SAYIN PUTİN BANA HENÜZ DÖNMÜŞ DEĞİL"

Olaydan sonra Rusya Devlet Başkanı Putin'in henüz kendisine dönmediğini açıklayan Erdoğan, şunları söyledi:

"Biz askeri ataşelerine, büyükelçilerini Dışişlerine çağırmak suretiyle gerekli olan teknik bilgileri A'dan Z'ye vermiş bulunuyoruz. Böyle bir talep söz konusu değil. Bir defa böyle bir talepten önce bu olayı konuşmamız lazım. Yani bu olay niçin böyle oldu, neden böyle oldu, nasıl oldu? Ben olaydan bir müddet sonra kendilerini aradım ama o andan bu ana kadar henüz bize bir dönüş söz konusu değil. Bir dönüş söz konusu olmadığına göre burada tabi neyin nasıl söyleneceği ayrı bir tartışma, müzakere konusudur. Kaldı ki olaya buradan girmek, o da ayrı bir yanlıştır. Burada eğer biz suçlu arama noktasına gideceksek ayrı bir konudur, ayrı bir müzakere konusudur. Eğer gerçekten benim şu anda ülke olarak elimde deliller, belgeler, her şey var. Bunlar ortada. Bu deliller, bu belgeler ortada olduktan sonra bunlara rağmen Rusya ne düşünüyor? Ben bunu görmek isterim. Şu anda benim radar üssümde tespitler var. Acaba bu radar üssündeki tespitler Sayın Putin'de var m veya onun ilgili birimlerinde var mı? Bende radar üssünden çıkan bilgiler var, konuşmalar var. Şimdi bütün bu 5 dakika içinde 10 uyarıyla ilgili konuşmalar var. Biz bunları şu anda televizyonlarımızdan yayınlıyoruz. Onlar bunları bilmesi, duyması lazım. Bu konuyla ilgili olarak bütün bunlardan sonra biz, "Bu konuda söylenenler yalandır" ifadelerini kabul etmemiz mümkün değil. Çünkü ben radar merkezlerinden bana gelen bilgiye bakarım ve radar üssündeki bütün dinlemelere, bütün uyarılara bakarım. Şu anda da müttefiklerimizin bu konuyla ilgili bütün bilgileri bizim bilgilerimizle örtüşüyor. Başta NATO olmak üzere."

"YOLUMUZA YİNE BERABER DEVAM ETMEMİZ LAZIM"

Türkiye ile Rusya'nın işbirliği halinde olduğunu anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bu arada biz bunu bir gerilim sebebi olarak görmüyoruz. Tabii ki tokalaşmamız lazım. Tabii ki yolumuza yine beraber devam etmemiz lazım. Yani birilerini şöyle tatmin etmenin gayreti içerisinde olmaya gerek yok. Zaten böyle zamanlarda biliyorsunuz tahrik unsurları ortaya çıkar. Burada da birçok tahrik unsurları var. Örneğin büyükelçiliğimizi gelip taşlayanlar, yumurta atanlar, domates atanlar falan, bunların hepsinin yaptığı işler çok çok duygusaldır ve yanlıştır. Benzer şeyler benim ülkemde de olabilir ama ben, benim ülkemde buna asla müsaade etmem. Anında güvenlik güçlerimi oraya gönderirim. Orada o yakın mahalde böyle bir eylemi yapmalarına müsaade etmem. Niye? Çünkü tüm büyükelçilikler vesaire bunların hepsi bizim güvencemiz altındadır. Onları korumakla mükellefiz. Eğer onları korumuyorsak bu da uluslararası bir diplomasi hatasıdır. Yani polis, orada bu adımlar atılırken orada camlar, çerçeveler indirilirken bir seyirci gibi tribünden izlerse burada bir farklılık var demektir. Bundan da üzgünüz. Bunu da ayrıca söylemek isterim. Böyle bir olayın olduğu dönemde biz soğukkanlılığımızı korumakla mükellefiz ve bu soğukkanlılığımızı da devam ettiriyoruz, devam ettireceğiz."

"TÜRKİYE'NİN DAİŞ'TEN PETROL ALDIĞI İDDİALARI"

Türkiye'nin DAİŞ'ten petrol aldığı iddialarına yanıt veren Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:

"Bundan dolayı çok üzgünüm. Onu açıkça söyleyeyim. Bir defa bu ifadeyi kullananlar. Öncelikle bunu ispat etmeye mecburdur. Eğer ispat edemezse bu Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne karşı çok büyük bir saygısızlıktır ve bunu yapanlar müfteridir. İftira atıyorlar. Bir defa bizim birinci derecede petrol ve doğalgaz alımı yaptığımız ülke Rusya'dır. Bunu kendileri biliyor. İkinci derecede biz İran'dan doğalgaz ve petrol alıyoruz. Üçüncü derecede Azerbaycan. Dördüncü sırada Kuzey Irak. Beşinci sırada Cezayir ve Katar'dan doğalgaz LNG alımı yapıyoruz. Bunlar kesinlikle yalan ve bunlar iftira. Şu anda benim elimde -biraz sonra programdan çıkınca size vereyim- Amerika Birleşik Devletleri Hazine Bakanlığı'nın açıklaması var. Bu açıklamada Rusya Federasyonu'na ait firmalar ile DAİŞ ortak olarak petrol satışı yapıyor diye. Kime? Rejime. Suriye rejimine. Bunlar bizim elimizde belge olarak var. Bunu da Amerika açıkladı. Fakat burada yapılan bu iftira, bu dürüst olmayan ifadeler hakikaten siyasette veyahutta yönetimde üst düzeye gelmiş insanlara yakışmıyor. Biz şu anda terör örgütü bırakın kaçakçılıkla ülkemize bizim petrol sokmaya çalışanlar olduğu zaman hemen onlara biz bir defa yapışıyoruz. Ellerindeki petrollerini de kesinlikle alırız ve ondan sonra da onları bizim Gümrük ve Ticaret kendisi alır, onları imha eder. Bizim yaklaşım tarzımız budur. Ama resmen bizim petrol alımı yaptığımız ülkeleri de söyledim. Bir numara Rusya'nın kendisidir. Çok ayıp. Bunu Rusya yetkilileri söylememesi gerekirdi. Bizim asla terör örgütleriyle böyle bir alım satımımız yoktur. Bunu ispat etmeleri gerekir. İspat ettikleri an Tayyip Erdoğan böyle bir görevin başında bulunmaz. Ama bu iftirayı atanlar acaba o yerlerini bırakabilirler mi? Biz namusumuzla yaşıyoruz, namusumuzla yaşamaya da devam edeceğiz. Biz 2014'te 79 milyon litre kaçak petrol yakaladık. Bu kaçak petroller yakalandığı zaman Gümrük ve Ticaret Bakanlığımız bunları alır. Kendi şeyiyle imha eder."

"SON 1.5 AY İÇİNDE 300 ILIMLI MUHALİF ÖLDÜRÜLDÜ"

"Şu anda Rusya, Suriye'de rejimle beraber hareket ediyor. Her türlü desteği veriyor" ifadesini kullanan Erdoğan, "İran, her türlü desteği veriyor. Fakat DAİŞ'le şu anda mücadele veriyorlar mı, vermiyorlar mı? Bu önemli. Çok açık, net söylüyorum, vermiyorlar. Özellikle Rusya'nın mücadeleyi verdiği yer, Lazkiye ve kuzeyidir. Rejim, Bayırbucak Türkmenleri'nin olduğu bölgeyi sürekli olarak ateş altında tutmaktadır. Ve son 1-1.5 ay içerisinde orada 300 bizim ılımlı muhaliflerden insanlar öldü. Bunun içinde Türkmenler ağırlıktadır. Son bir hafta içerisinde 20 Türkmen öldürüldü. Bunlar Bayırbucak Türkmenleri. Bütün bunlar gözümüzün önünde olurken DAİŞ tamamen doğu bölgesindedir. Cerablus ve daha doğusudur. Dolayısıyla oralarda herhangi bir şu ana kadar DAİŞ'le mücadele yok. DAİŞ'le mücadeleyi kim sürdürüyor? Koalisyon güçleri sürdürüyor. Koalisyon güçleri havadan, karadan ılımlı muhaliflerle, Özgür Suriye Ordusu ile bunu sürdürüyor ve DAİŞ'e karşı oralarda ciddi neticeler de almış durumdalar. Fakat burada maalesef biz Rusya'nın böyle bir mücadelesini şu ana kadar tespit edebilmiş değiliz" açıklamalarında bulundu.

"27 BİN KİŞİYİ İÇERİ SOKMADIK"

Mare-Hercele hattında şu anda havadan mücadele sürerken bunun yanında karadan da Özgür Suriye Ordusu'nun mücadelesini devam ettirdiğine dikkat çeken Erdoğan, şunları kaydetti:

"Bizim zaten sınırla ilgili olarak DAİŞ'e yönelik "açıktır" diye bir şeyi kimse iddia edemez. Biz bu noktada zaten şu ana kadar 27 bin kişiyi içeri sokmadık. Onlara giriş yasağı var. Ama bunun yanında da şu anda ciddi manada gönderdiğimiz 2 bin 550 civarında rakam var. Bunları da tamamen default ettik. O konuda kararlılığımız bizim devam ediyor. Aşırı uçların tamamına karşı zaten tavrımız var. Bu aşırı uçları gerek Türkiye içinde çeşitli operasyonlarla yakalayıp onların tutuklanması sağlanıyor. Dışarı gönderilmesi gerekenler varsa bunlar gönderiliyor. Yargıya havale edilmesi gerekenler yargılanıyor. Bu süreçler çok kararlı bir şekilde, taviz vermeksizin devam ediyor. Çünkü bu bizim terörle mücadeledeki 35 yıllık tecrübemizin de gereğidir. Biz PKK terörü ile mücadele eden bir ülkeyiz, 35 yıldır. Öbür tarafta güneyimizde, Suriye'nin kuzeyinde PYD ile bir mücadele söz konusu. YPG ile mücadele söz konusu. Bir El-Kaide meselesi söz konusu. Zaten bu DAİŞ denilen örgüt El-Kaide'nin içinden çıkmış bir örgüt. 2005'ten bu yana onlarla olan bu mücadele kararlı bir şekilde devam ediyor."

"TERÖR ÖRGÜTÜNÜN HEPSİ KÖTÜDÜR"

Suriye'deki unsurlara havadan silah yardımı yapılmasına ilişkin ise Erdoğan, "Onu ben baştan beri değerli dostum Obama ile konuştum. Bu verdiğiniz silahlar terör örgütüne gidiyor. Şimdi anladılar bizi. Bu PYD'ye verdiğiniz silahlar terör örgütüne gidiyor. Çünkü PYD bir terör örgütüdür. Bu silahların bir kısmı PKK'ya gidiyor. Ama uçaklar bunları havadan attığı zaman bunların bir kısmı da DAİŞ'in, YPG'nin eline geçiyor. Bize söylenen şey şu, "Ama YPG, PYD, DAİŞ'e karşı savaşıyor" deniliyor. Ben de kendilerine diyorum ki "Bakın eğer bir terör örgütünü bir başka terör örgütüne karşı savaşması onun iyi olduğunu ifade ediyorsa o zaman ben size bir başkasını örnek vereceğim. El-Nusra da DAİŞ'e karşı savaşıyor. El-Nusra için iyi diyebilir misiniz?" Hayır, diyorlar. O zaman terör örgütünün hepsi kötüdür. Bizim için bunlar da kötüdür. Dolayısıyla bunların hepsi bizim için bir tehdit unsurudur. Bu tehdit unsuruna karşı bizim hep birlikte mücadele vermemiz gerekir" ifadelerini kullandı.

"BÜTÜN MESELE KÜLFET PAYLAŞIMINI BİRLİKTE YAPMAK"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, mülteci krizine ilişkin ise şunları söyledi:

"Son olarak o toplantıya Sayın Başbakanımız katılacaklar. Son söylenen şey yani 1 yıllığına 3 milyar Euro gibi bir rakamın verileceği hususu. Bunun yanında tabi vizelerin kaldırılmasıyla ilgili bazı telaffuz ettikleri aylar var ki. Bu 2016'nın sonuna doğru diye bir yaklaşım var. Bu bizim beklentimiz değil. Biz bunun bir an önce halledilmesini istiyoruz. Aralık ortasında da 17. faslın açılacağını, bunu ifade ediyorlar. Bizim bütün mesele yani burada bu külfet paylaşımını birlikte yapmamızdır. Külfet paylaşımını ne kadar sağlayabilirsek mültecileri kontrol altına almamız o kadar kolay olur. Ben burada bütün dostlarımıza hep şunu teklif ettim, bugüne kadar görüştüklerime. Dedim ki terörden arındırılmış bir bölge burada ilan edelim. Bu konuyu Sayın Obama ile de Avrupa Birliği temsilcileriyle de görüştük. Bu ilk etapta yaklaşık 5 bin kilometrekarelik bir alan olabilir. Suriye tarafında ve burada uçuşa yasak bölge ilan etmek suretiyle de oraya yerleşecek olan bu mültecilerin güvenliğini sağlamamız lazım. Burada ne yapacağız, özgün mimari ile 500 metrekare ve bin metrekare içerisinde konutlar yapmak suretiyle burada mültecileri yerleştireceğiz. Bütün sosyal donatı alanlarıyla vesaire bunları oraya yerleştirerek bunların Avrupa'ya veya Türkiye'ye gelmelerini böylece önlemiş olacağız. Bizdekilerin de oraya gitmelerini sağlayacağız. Bunlar hayatlarını çadır kentlerde veya konteyner kentlerde hayatlarını devam ettiremezler. Ama böyle bir doğal hal olursa evleriyle, sosyal donatı alanlarıyla hastanesi, okulu... Olduğunda ben inanıyorum ki mülteciler adeta şöyle ifade edeyim ben bunu: Suriye'de bir doğal kent oluşturup oraya bunları yerleştirmek ve buna da olumlu bakıyorlar."

"AVRUPA, BU TÜR BİR MÜLTECİ AKININDAN KURTULACAKTIR, BİZ DE BUNDAN KURTULACAĞIZ"

Türkiye'nin terörden arındırılmış bölge ısrarına dikkat çeken Erdoğan, "Şimdi oraya kuşkuyla bakarsanız peki Türkiye olarak ben ne yapacağım? Ben nereye kadar gelen mültecileri alacağım. Şu anda 2.5 milyon mülteci var. Bu nereye kadar devam edecek. Biz 2.5 milyona çözüm ararken kapımızı açıyoruz ama Avrupa şu anda 200 bin için telaşa düşüyor, 300 bin için telaşa düşüyor. O daha büyük bir alan, mali imkanları bize göre çok daha fazla. Onlar bu telaşın içerisinde peki o zaman Türkiye olarak biz ne yapacağız? Külfet paylaşımıyla gelin bunu beraber yapalım. Böyle bir bölgeyi Suriye'de buna tahsis edelim. Hatta bu 5 bin değil daha fazla da olabilir. Hepsi zaten kendi vatanlarına dönmek de istiyorlar. Böyle bir imkanı onlara hazırladığımız zaman zaten hem terör örgütüne karşı çok daha farklı bir tavır onlar da koyacaktır. Ve ondan sonra onlar oraya yerleşecektir. Bunu sağladığımız anda inanıyorum ki Avrupa bu tür bir mülteci akınından kurtulacaktır, biz de bundan kurtulacağız" şeklinde konuştu.

"BİR ŞEYİ DE AYIRT ETMEMİZ GEREKİYOR. MÜLTECİ KİMDİR? TERÖRİST KİMDİR?"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, mülteci krizine ilişkin şunları söyledi:

"Şu anda açık ve net söylemek lazım bu mültecilerin içerisinde bizim yılda mesela aldığımız turist sayısı 39 milyon. Şimdi bu 39 milyonun içerisinde samimi olarak turist olan da var ama bu turistlerin içerisinde maalesef bu tür niyetlerle, kötü niyetlerle gelenler de olabilir. Şimdi bunu Avrupa'nın olsun, dünyanın her yerinde bir defa görmemiz lazım. Bir şeyi de ayırt etmemiz lazım. Mülteci kimdir, terörist kimdir? Bu önemli. O zaman bunu ayırt etmesi gereken nedir? Tabii ki ülkelerin oralardaki yönetimlerin kapılardaki, sınırlardaki kontrollerin ta kendisidir. Burada istihbarat paylaşımının dünyada çok iyi yapılması lazım. İstihbarat paylaşımı ne yazık ki sağlıklı yapılmıyor. Burada diyelim ki şu anda Türkiye-Fransa arasında veya Yunanistan-Türkiye, İtalya-Türkiye arasında veya o ülkelerin kendi aralarında istihbarat paylaşımını çok daha güçlendirmemiz lazım. Ben şunu anlıyorum, demek ki istihbarat paylaşımında eksikliğimiz var. Ülkelerin istihbaratları birbiriyle sağlıklı çalışmıyorlar. Ya burada bilgi kaçırıyorlar veyahutta aldıkları bilgiye güvenmiyorlar. Güvenmedikleri için de bu tür kaçamaklar olabiliyor. Eğer bilginin kaynağına sağlıklı erişebilirsek neticeyi almamız da kolay olur diye düşünüyorum. Bu olaylar bize biraz da bunu öğretiyor. Temenni ederim ki bu yanlışlara bundan sonra düşmeyiz."

HABERE YORUM KAT
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler